Tehlikeli bir oyun: Kimlik siyasetiyle kutuplaştırma

Hamit Emrah Beriş / Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi
28.04.2023

Kemal Kılıçdaroğlu, mezhepsel kimliğini ön plana çıkararak, hem söz konusu grupların oy tercihlerini doğrudan kendisine yönlendirmeye hem de bu kesimlere yönelik bir dışlanmışlık algısı doğurmaya çalışıyor.


Tehlikeli bir oyun: Kimlik siyasetiyle kutuplaştırma

2023 seçimlerine muhalefet büyük umutlarla hazırlandı. Tüm muhalefet partileri adeta Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında blok oluşturdu. Millet İttifakı adı altında toplanan muhalefet, AK Parti'den ayrılan küçük partileri de yanına çekerek seçimleri kazanmasını sağlayacak bir strateji geliştirmeye çaba harcadı. Sıklıkla kullanılan isimle Altılı Masa'nın seçimlere hazırlık sürecinde yaptığı toplantılar HDP'nin de desteğiyle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ortak aday olarak gösterilmesiyle sonuçlandı. Daha önce yarışa girmekten kaçınan Kılıçdaroğlu'nun bu seçimlerde, kendisine karşı yükselen tüm muhalefete rağmen adaylığında ısrar etmesi aslında seçimlerden ne kadar umutlu olduğunun da göstergesi.

Muhalefetin hayal kırıklığı

Nitekim İttifak ortaklarının tereddütlü tutumlarına rağmen Kılıçdaroğlu aday olabilmek için tüm kartlarını oynadı. Ancak 14 Mayıs 2023 tarihi yaklaştıkça Millet İttifakı ve Kılıçdaroğlu umduklarını bulamadı. Tüm kamuoyu araştırmaları ve toplumun nabzı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve parlamento seçimlerinde de AK Parti'nin hâlâ önde olduğunu gösteriyor. Tam da hedefe ulaşacaklarını düşünürken ortaya çıkan bu tablonun muhalefet açısından bir hayal kırıklığı olduğu söylenebilir. Bunun üzerine, muhalefetin bir strateji değişikliğine gittiği görüldü.

Dışlanmışlık algısı

Millet İttifakının yeni stratejisi, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalmasını sağlamak. Mevcut veriler, Kılıçdaroğlu'nun ilk turda seçilmesinin mümkün olmadığını gösteriyor. Diğer adaylar Muharrem İnce ve Sinan Oğan, Kılıçdaroğlu'ndan oy çekerek Millet İttifakının adayının seçilmek için gerekli olan yüzde 50 bandının oldukça altına düşmesine neden oluyor. Buna karşılık, Erdoğan'ın ilk turda seçilecek oy oranına ulaşması sürpriz değil. Zaten 2018 seçimlerinde Erdoğan bunu başarmıştı. Millet İttifakı bileşenleri, bu durumu gördükleri için ilk aşamada İnce ve Oğan'a seçimden Kılıçdaroğlu lehine çekilmeleri için baskı yapmaya çalıştı. Ancak her iki ismin de buna yanaşmaması nedeniyle yeni bir taktik denendiği görülüyor. Bu yolla en azından ikinci turda diğer adayların oylarının Kılıçdaroğlu'na yönelmesi amaçlanıyor. Kılıçdaroğlu, bu amaç doğrultusunda kimlik sorunları üzerinden toplumu kutuplaştırmaya ve diğer adaylara giden oyu kendisine çekmeye çalışıyor. Bu amaçla, son günlere suni bir tartışma gündemi yaratılmaya, buradan bir mağdurluk üretilmeye çalışıldığı dikkat çekiyor. Kılıçdaroğlu'nun Alevi ve Kürt kavramlarını dile getirerek kendi mezhepsel ve dinî kimliğini öne çıkarmaya çalışması bu amaca matuf. Kılıçdaroğlu, bu şekilde, hem söz konusu grupların oy tercihlerini doğrudan kendisine yönlendirmeye hem de bu kesimlere yönelik bir dışlanmışlık algısı doğurmaya çalışıyor. Böylece kimlik üzerinden bir kutuplaşma havası estirilmeye çalışılıyor.

Afaki hedefler

Bu noktada, Kılıçdaroğlu'nun adaylığına Millet İttifakı içinden, hatta CHP'den çok sayıda itirazın yükseldiği hatırlanmalı. Adaylığı Altılı Masa tarafından resmen açıklanana kadar Kılıçdaroğlu'nun Millet İttifakının en zayıf tercihi olduğu, seçilme şansının artırılması için başka bir ismin belirlenmesi gerektiği savunuluyordu. Ancak Kılıçdaroğlu, İttifaktaki ortaklarını ikna ederek geçmişteki tüm itirazlara rağmen adaylığının açıklanmasını sağladı. Burada HDP'nin kendisine verdiği desteğin de Kılıçdaroğlu'nun elini rahatlattığı söylenebilir. Tam işler yoluna girmiş gibi görülürken artık Yedili olarak anılabilecek Masa yeni bir sorunla karşılaştı. Hem kendi partisi CHP'den hem de İyi Parti'den belirli sayıda seçmen Kılıçdaroğlu'na tepki göstererek başka adreslere yönelmeye başladılar. Benzer bir durumun dindar Kürtler için de geçerli olduğu söylenebilir. Dolayısıyla seçim sürecinde Millet İttifakı en başta hesapladığı oyun gerisinde kaldığını fark etti. Bu aşamada ilk yapılması gerekenin öncelikle İttifakın başka yerlere dağılan seçmenlerini yeniden kazanmak olduğu düşünüldü. Buna Kılıçdaroğlu'nun adaylık sürecinde gösterdiği performans nedeniyle kendisinden uzaklaşan seçmeni yeniden toparlamak arzusu da eklenebilir. Gerçekten de Kılıçdaroğlu'nun seçmenlerin karşısına hiçbir somut ve gerçekçi vaat ortaya konulması, 300 milyar dolar gibi afaki hedeflere odaklanılması, yeni oy kazanma konusunda yetersiz kalmasına yol açtı. Buradan hareketle, önceliğin Millet İttifakının oy potansiyeline ulaşmak olduğu görülüyor. Kimlik krizi üzerinden bir tartışma açmadan beklenen ilk fayda, Millet İttifakı içinde dağılmayı ve oyların parçalanmasını engellemek. Siyasette gerilimin yükselmesiyle birlikte CHP ve İyi Parti seçmenlerinin başka adreslere yönelmelerinin önünün kesileceği, bir bakıma, Millet İttifakı oylarının daha önceki yerine tekrar getirileceği hesaplanıyor.

Suni tartışmalarla gündem oluşturmak

Millet İttifakının seçim sürecinde yaşadığı bir diğer kriz HDP ile ilişkisi. Kılıçdaroğlu'nun seçilebilme ihtimalinin doğması için HDP'nin desteğini alması zorunlu. Ancak bu durum, İttifak seçmenlerinin en azından bir kısmının tepkisini çekiyor. Bu nedenle, Kılıçdaroğlu ve İttifakın diğer ortakları HDP ile aralarında ne tür bir işbirliği olduğu sorusunu ısrarla geçiştiriyor. HDP ise bu süreçte anahtar durumdaki aktörün kendisi olduğu mesajını vermek için her fırsatı kullanıyor. Aynı durum, PKK için de geçerli. PKK'nın yönetici kadrosu, son dönemde militan sayısı önemli ölçüde düşen ve eylem kapasitesini kaybeden örgütün tüm umudunu Erdoğan'ın kaybetmesine bağladığını dile getirmekten çekinmiyor. Millet İttifakı, PKK'dan gelen bu çıkışların kendilerine oy kaybettirebileceği görüyor. Ancak HDP'nin desteğinden vazgeçemeyecekleri için terör örgütünü kızdıracak açıklamalar yapmaktan da çekiniyorlar. Buradan hareketle, Millet İttifakının en yumuşak karnının HDP'den gelen destek olduğu söylenebilir. Gerek İttifak içinde HDP'nin yeri gerekse HDP ile PKK arasındaki ilişkinin mahiyeti Altılı Masa açısından cevaplanması oldukça zor sorular görünümünde. Dolayısıyla bu meselelerin gündeme gelmemesi için suni tartışmalar yaratılması bir çözüm olarak görülüyor. Kılıçdaroğlu'nun açtığı tartışma başlıklarına bir de bu açıdan bakmak gerekiyor. Bir bakıma, asıl meselenin perdelenip başka konularla gündemin meşgul edilmeye çalışıldığı açıkça görülüyor. Başka bir ifadeyle, Erdoğan karşıtlığı üzerinden muhalif kesimler tahkim edilmeye çalışılıyor. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ona oy verecek kitle bir bakıma ayrımcılık yapmakla itham ediliyor. Zira kutuplaşma siyasetinin en önemli özelliği, belirli bir kitleyi kendi yanına çekmeye çalışırken diğerlerini başka bir yere itmek. Burada ileri sürülen iddianın gerçeklerle ne derece bağdaştığı önemli bir mesele olarak görülmüyor. Aynı şekilde, kısa vadede siyasî çıkar sağlaması amaçlanan bu iddianın ilerleyen dönemde toplumda neden olacağı sorunlar önemsenmiyor.

Toplumun sinir uçları

Kimlik üzerinden siyaset yapmak toplumsal fay hatlarını tetikleyebileceği için oldukça tehlikeli bir yaklaşım. Türkiye, 1970'lerden itibaren değişik dönemlerde bu tür çatışmaların neden olduğu olumsuz sonuçlarla karşılaştı. Bu tür arayışlar, Türkiye'nin askerî darbelerle karşılaşmasına ve sistem üzerinde vesayet ağlarının örülmesiyle sonuçlandı. Kutuplaşmış toplumlarda demokratik siyasetin gücünün azalması ve doğan boşluğu vesayet kurumlarının doldurması kaçınılmaz bir durumdur. Sağlıklı bir demokratik sistemin işlemesi için toplumdaki insanlar arasındaki mesafenin kısalması, bunların karşılıklı olarak birbirlerinin seslerine kulak vermeleri oldukça önemli. Kimlik siyaseti, insanlar arasındaki farkların altının kalınca çizilmesine dayanır. Bu durum, kaçınılmaz şekilde kendilerini diğer gruplardan ayrıştıran kesimlerin birbirlerinin taleplerine karşı duyarsız kalmalarını beraberinde getirir. Kutuplaşmış toplumlar, birlikte hareket etme yeteneklerini kaybederler ve dışarıdan gelecek müdahalelere daha açık bir görünüm sergilerler. Kısacası bu tür siyaset gütmek toplumun dokusuna zarar vermek ve sinir uçlarını harekete geçirmek sonucunu doğuruyor.

Hak teslimi

Erdoğan siyasetinin en önemli özelliklerinden biri, geçmişte farklı nedenlerle ötekileştirilen veya mağdur edilen toplumsal kesimlerin haklarını iade etmek. Geçmişten itibaren kronikleşen Kürt sorununun çözülmesine, Alevilerin kültürel kimliklerinin korunmasına ve gayrimüslimlerin uğradıkları ayrımcılığın önlenmesine yönelik adımlar bu siyasetin yalnızca bazı unsurları. Bir bakıma geçmişteki uygulamalar yüzünden devletle toplum arasında açılan mesafenin yeniden kapanmasına çaba harcandı. Bu süreçte, AK Parti, sistem içindeki vesayet odaklarıyla mücadele etmekten de çekinmedi. Zira sistem üzerinde etkili olan vesayet mekanizmaları, toplumdaki fay hatlarını kendi iktidarını kurumsallaştırmak ve kalıcı kılmak için kullandı. Buna karşılık, AK Parti'nin ilk günlerinden itibaren toplumsal gruplar arasındaki mesafeyi açmak için çok sayıda girişim sergilendi. Cumhuriyet Mitingleri, Gezi Parkı Olayları, 17-25 Aralık Süreci, 15 Temmuz darbe girişimi bu arayışların akla gelen ilk örnekleri. Erdoğan, bu olaylar vesilesiyle yaşanan siyasî tartışmaların toplumsal gruplar arasında bir çatışmaya dönüşmesini engelledi. Tüm toplumsal kesimlerin hak taleplerine mümkün olan ölçülerde cevap vermeye çalıştı. Elbette bazı durumlarda bu taleplerin bir kısmı birbiriyle çelişebilir. Dolayısıyla her türlü talebin aynı anda karşılanması mümkün olmaz. Önemli olan herhangi bir grubun ayrımcılığa uğramasına izin vermeden bu hak taleplerini makul bir zeminde karşılamaya gayret etmektir. Muhalefetin son dönemde yapmaya çalıştığı, belirli kesimlerde bir dışlanmış duygusunu hareket geçirerek onları kendi istediği istikamete yöneltmek. Ancak bunun toplumsal barışın korunması açısından oldukça tehlikeli bir hamle olduğu açık. Demokrasinin kurumsallaşması ve güçlenmesi insanlar arasındaki sosyal mesafenin kapanması ve farklılıklara rağmen birlikte yaşama tecrübesinin güçlendirilmesiyle ilişkili. Sığ siyasî hesaplar uğruna Türkiye'yi farklı bir yere sürüklemeye çalışmanın kimseye faydası olmayacak.

@heberis