Tel Abyad’ta Arap ve Türkmenler neden tehcir ediliyor?

Can Acun / SETA Dış Politika
20.06.2015

Suriye’de politik hedeflerin gerçekleştirilmesi adına şöyle bir döngü kurulmuş durumda: Önce IŞİD muhaliflerin kontrolünde olan bir bölgeye saldırıp ele geçiriyor, ardından ABD meşru bir hedef olarak IŞİD’i bombalıyor, yumuşatılan bölgeye ardından YPG güçleri girerek burada kontrolü sağlıyor.


Tel Abyad’ta Arap ve Türkmenler neden tehcir ediliyor?

Uluslararası toplumun terk etmişliğiyle birleşen iç çatışmalar ve IŞİD’in yükselişi Suriye devrimini mutlak yenilginin kıyısına kadar taşımıştı. Ancak son birkaç ayda Suriye devriminin makûs talihinin değişmekte olduğuna dair işaretler ortaya çıkmıştı. Muhalifler 4 yıllık bir sürenin arından büyük oranda birlikte hareket edebilmeyi öğrendiler, Fetih orduları kurarak hem Kuzey hem de Güney cephelerinde rejim ve destekçileri karşısında çok önemli kazanımlar elde etmeyi başardılar. En büyük vilayetlerden İdlib neredeyse tamamen özgürleştirilirken, Güney’de Dera kentinde de ciddi ilerlemeler sağlandı.  Suudi Arabistan’da Kral Selman döneminin başlaması, Yemen’de İran yayılmacılığının devlet düzeyinde ilk defa yanıt görmesi, Türkiye’nin daha aktif bir şekilde oyuna dâhil olmasıyla adeta bölgesel gelişmeler Suriye için ters bir dalgaya dönüştü ve psikolojik üstünlük de uzun bir aradan sonra muhaliflerin eline geçti. Ancak böyle bir konjonktürde Suriye için başka hesapları olan oyun kurucu aktörler sürecin istedikleri yönde ilerlememesinden endişe ederek devreye girmekte çekinmedi.

ABD’den yeni oyun

Suriye devrimine resmen ihanet etmiş olan ve verdiği hiç bir sözü yerine getirmeyen ABD, IŞİD’e karşı verdiği sözde mücadelede araçsallaştırdığı ve adeta sahada kara gücü haline getirdiği PKK’nın Suriye kolu olan PYD unsurlarıyla yeni bir oyun kurmuş durumda. Daha önce Ayn el Arab’ta (Kobani) temellerini attığı bu yeni jeo-politik oyunda Türkiye’nin Suriye sınırında Haseki-Kamışlı’dan Afrin’e kadar olan hattın PYD ve onun silahlı gücü olan YPG kontrolüne bırakılması amaçlanıyor. Böylelikle hem Anadolu coğrafyasıyla Arap dünyası arasında PKK kontrolünde bir Kürt kuşağı oluşturulabilecek hem de ABD gözünde “İslamcı” oldukları için pek makbul sayılmayan Suriyeli muhalifler adeta kapana kıstırılmış olacak. Belki daha uzun bir vadede ise Irak’ta Erbil’den Lazikiye kadar birleştirilmiş Kürt kuşağıyla Akdenize erişilerek, bir anlamda enerji kaynakları açsından da Türkiye dışında bir alternatif güzergah hayata geçmiş olacak.

Yine Suriye üzerinden tetiklenecek Kürtçü milliyetçilikle Türk iç siyaseti de bir nevi esir alınacak. Kobani olaylarıyla ilk meyvesini veren bu siyasi mühendislikle PKK-PYD’nin Türkiye’deki siyasal uzantısı HDP koçbaşı haline getirilerek Ak Parti iktidarı devrilecek ya da terbiye edilecek. Mezkur jeo-politik hedeflerin gerçekleştirilmesi adına şöyle bir döngü kurulmuş durumda; önce IŞİD muhaliflerin kontrolünde olan bir bölgeye saldırıp ele geçiriyor, ardından ABD meşru bir hedef olarak IŞİD’i bombalıyor, yumuşatılan bölgeye ise ardından YPG güçleri girerek burada kontrolü sağlıyor. Şimdi bu döngüde Tel Abyad ABD-PYD koalisyonu adına jeo-poltik bir hedef halinde.

Tel Abyad neden önemli?

Suriye’nin Rakka vilayetine bağlı kentlerden birisi olan Tel Abyad neredeyse tamamı Arap ve Türkmenler’den oluşuyor ve yüz bin civarında nüfusa sahip. Ancak Tel Abyad’ı asıl önemli kılan coğrafik konumu. Şanlı Urfa ilinin Akçakale ilçesinin tam karşısında yer alan Tel Abyad, Suriye’nin Kuzey hattında Irak-Suriye ana lojistik güzergahı olan M4 kara yolunun üzerinde yer alıyor ve PYD’nin birbirinden ayrık Cezire ve Kobani kantonlarının tam ortasında bulunuyor. Dolayısıyla Tel Abyad’ı almak PYD’nin Rojava devrimi olarak adlandırdığı ve nihayetinde PKK kontrolünde bir devlet hedefi için olmazsa olmaz toprak bütünlüğünün ilk halkasını oluşturmakta.

Bu yüzden genel olarak Esed rejimiyle muvazaalı bir işbirliğiyle elde ettiği Kürt bölgeleri olan Cezire, Kobani ve Afrin kantonlarıyla ve Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Halep’teki Eşrefiye bölgesi dışında bir etkinliği olmayan PYD, Arap ve Türkmenlerin yaşadığı Tel Abyad’ı ele geçirebilmek adına büyük bir çaba sarf etti. ABD’nin çok yoğun hava desteğiyle IŞİD unsurları bölgede yumuşatıldı ve nihayetinde ciddi bir direniş olmadan IŞİD Rakka’ya çekilirken YPG güçleri Tel Abyad’a girerek bölgenin kontrolünü sağladılar.

Demografik operasyon

IŞİD ile mücadele paranteziyle meşrulaştırılmaya çalışılan bu jeo-politik oyunun son perdesinde ise PYD kantonlarının toprak bütünlüğünün sürdürülebilmesi adına bölgede demografik yapıyı değiştirme çabasına girildi. Akçakale sınır kapısından çok kısa sürede Türkiye’ye 25 bine yakın kişi sığınırken, anlatımları doğrultusunda insanların kentlerinden köylerinden YPG güçleri tarafından tehdit edilerek sürgün edildikleri görülüyor. Mültecilerin köylerine, evlerine, eşyalarına ve ekinlerine YPG tarafından el konulmuş durumda.  Ayrıca ABD hava kuvvetlerinin Tel Abyad’lıların bilinçli bir şekilde bölgeyi boşaltmasını sağlayacak şekilde bombalama yapıldığı anlaşılıyor. PYD ise Tel Abyad’ta Burkan el-Fırat gibi Özgür Suriye Ordusuna ait kuvvetlerle birlikte IŞİD’e karşı mücadele ediyoruz iddiasında bulunarak aslında Arap ve Türkmenlere yönelik bir tehcir politikası izlemediğini iddia ediyor ancak PYD’nin ÖSO ile alakası olmayan çok az sayıda Arap savaşçısı makyaj unsur olmaktan öte bir anlam ifade etmiyorlar. Kuzey cephesinin en önemli 15 muhalif yapısının bir araya gelerek PYD’nin etnik temizlik yapmakla suçlaması da bu görüntüyü bir kez daha tahkim etmiş durumda.

Her ne kadar ulusal ve uluslararası basında PYD’ye bağlı YPG güçleri “özgürlük savaşçıları” olarak lanse edilip, şeytanlaştırılmış IŞİD’le mücadele eden kahramanlar olarak gösterilse de kantonları birleştirebilmek uğruna yerinden edilmiş on binlerce insan ve PYD lideri Salih Müslim’in bir gün gelecek savaşımız Araplarla olacak ve Araplar Kürt bölgelerinden sürülecek (Serek TV, 24,11,2013) sözleri başka bir hakikati gözler önüne seriyor.

İlkel milliyetçilik

PKK makyevelist bir iştahla Türkiye, Irak ve Suriye hattında büyük bir oyun oynuyor. PYD, ABD ve Esed rejimiyle kurduğu ilişki sayesinde Suriye’de elde ettiği kantonların yanı sıra YPG hali hazırda Suriye-Irak Yerubiye sınır hattını ve Sincar’a kadar giden hattı da kontrol etmekte. Yine PKK’ya bağlı HPG güçleri ise İran’dan aldığı destekle Irak’ta Mahmur ve Kandile kadar uzanan bir alanda etkinliğe sahip. KDP’nin etkinlik alanı Sincar dağında silahlandırdığı Yezidileri kullanarak adeta bir Kürt iç savaşını tetikleyecek şekilde kantonlaşmaya çalışmakta. PKK Irak-Suriye hattında mevzi kazanıp Anadolu coğrafyasının Arap dünyası ile bağını keserken Türkiye’de ise siyasal uzantısı HDP’yi besleyecek bir ilkel milliyetçilik pompalıyor.

Karışımızda büyük bir özgüven patlaması yaşayan ve her türlü ihtirasını IŞİD ile mücadele parantezine almış durumda olan bir örgüt var. Suriye’de ABD ve Esed rejimiyle, Irak’ta İran Devrim Muhafızları ve Şii milislerle hareket edebilen ve sadece kazanmaya ve tahakküm kurmaya odaklanmış bir yapılanma.

[email protected]