Televizyon öldüren eğlence!

Ayşe Keşir - Yazar
1.06.2013

Televizyonu sadece sıradan bir eğlence aracı olarak görmek ve çocuklar başta olmak üzere sosyal sermaye üzerindeki etkisini yok saymak mümkün değildir. Çocuklar, kontrolsüz televizyon izleme alışkanlıkları sebebiyle, başta saldırgan davranışlar olmak üzere pek çok kötü davranışı televizyondan öğrenmektedirler.


Televizyon öldüren eğlence!

"Televizyonun en önemli işlevi eğlendirici temalar sunması değil, bütün temaları eğlence olarak sunmasıdır." NeilPostman

Kuşkusuz çocukların medyada etkilenme süreçleri ailelerin bilinç düzeyi ile doğrudan ilişkilidir. Özellikle iç göç ile birlikte yeni şehir yaşantısına ayak uyduramamak, şehrin sosyo kültürel değerlerinden faydalanamamak, televizyonu tek sosyalleşme ve eğlenme aracı haline getirmiştir. Günümüzde televizyonun bu iktidarı, öğrenme ve davranış oluşturma sürecine evrilmiştir. Sosyal psikologların önemli bir kısmı saldırganlığın öğrenebilir olduğu görüşündedir. Sosyal öğrenmenin en önemli kuramcılarından Bandura yaptığı pek çok deneyle çocukların başkalarının saldırgan davranışlarını kolaylıkla taklit edebileceklerini göstermiştir (Hogg ve Vaughan, 2011). “Bandura (1973,1986) filmlerde ve televizyonlarda yansıtılan şiddetin, hem saldırgan fiilleri hem de kurbanın çektiği acıları aklayarak şiddetin görünür sonuçlarını nasıl çarpıttığını kanıtladı.”  (Hogg ve Vaughan, 2011: 509). 1950’lerden bu yana Bandura, Gerbner, Williams, Huesman ve Eron başta olmak üzere çocuk, televizyon ve sosyal öğrenme üzerine bir dizi araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalarla televizyondaki şiddetin çocuklar üzerindeki etkisi gözlemlenmektedir (İnceoğlu ve Akıner, 2009) .

Bu ve benzeri araştırmalara göre, algıları açık, yorumlara kabiliyetleri henüz tam gelişmemiş olan çocuklar, farklı tüm kanallardan gelen mesaj ve bilgilerin açık hedefidir. Belli bir disiplin ve kontrol mekanizmasından geçmeden, seçici olmayan televizyon izleme alışkanlığının uzun süreli olması halinde çocukların saldırganlık başta olmak üzere istenmeyen davranışları edinmesine sebep olduğu gözlenmektedir.

Saldırganlık ve sosyal öğrenme

Şiddet içerikli yapımlar sadece yetişkinlere yönelik programlarda değil, akıllı işaretlerle çocukların izleyiciye hitap eden yapımlar ve hatta çizgi filmlerin içeriğinde de yoğun bir şekilde mevcuttur. Bu yapımlarda en ağır şiddetten, aşağılama, küfür vs gibi şiddetin pek çok türüyle de karşılaşmaktayız. Hatta öncelikli amacı eğlendirmek olan salon komedilerinde de şiddet sıradan komik bir unsur olarak sunulmaktadır. Aile içinde veya sosyal çevresinde tanık olmasa dahi bir çocuk, televizyon aracılığıyla şiddetin pek çok türüne, bu tür yapımlarla sıklıkla tanıklık etmektedir. 

Çocuklar anne babalarından daha ziyade, gün boyu zamanlarının çoğunu bu araçların karşısında ve mesaj bombardımanına maruz kalarak geçiriyor. Ailelerin çocuklarına ayırdıkları zamanın azalması ile birlikte, onlara öğrettikleri şeylerin de azalması anlamına geliyor. Medya da ailelerin bıraktığı boş alanı doldurmakta hiç zaman kaybetmiyor. (Akçalı, 2009). 

Televizyonu sadece olumsuz eleştirilerin kaynağı gibi göstermek tek başına haksızlıktır. Özellikle tek hedef kitlesi çocuklar olan temalı kanallar öğrenme fonksiyonunun bilinciyle olumlu davranışları geliştirmeye yönelik yapımlara da dikkat etmektedirler. Çizgi filmler, olumlu davranış kalıplarını öğretmeye yönelik bazı yapımlar televizyonun olumlu öğrenme aracı fonksiyonlarındadır. Günümüzde alt yaş grubu çocukların sevgili haline gelen Caillou, Pepe, tuvalet alışkanlığından, yardımlaşmaya kadar pek çok davranışı modelleme yoluyla öğretmektedir. Diğer yandan sadece çizgi filmler değil, gerek yarışma, gerek stüdyo program formatları ile olumlu mesajların drama yöntemleriyle çocuğa ulaştıran pek çok farklı yapım mevcuttur. Buradan hareketle olumlu davranışları öğretme iddiası ve yöntemleri aynı şekilde başta şiddet olmak üzere olumsuz davranışları da öğretilebileceğinin açık bir göstergesidir. 2-7 yaş arası çocuklarda mantıksal düşünme gelişmemiştir. Çocuklar benmerkezci ve yargılarına gördükleri üzerinden varır. Bu yaş grubu çocuklar gördüklerini taklit eder ve yaşamla doğrudan ilişki kurarlar. Televizyonda taklitle davranış geliştirmenin önemli bir aracı haline gelebilir. 7-12 yaş çocuklarda ise; deneme yanılma yolu ile öğrenme başlamıştır ve masalların gerçek olmadığının da farkına varırlar. Bu yaş grubunda televizyonun abartılı şiddet sahnelerinin gerçek olamayacağının farkına varırlar. 

Kavga, şiddet, öldürme içeren ve günlük hayatta asla görmeyeceğimiz, üç gözlü, kafatası elinde vb yaratıklar, çocukların hayatı, insanları ve beraberinde ilişkileri sağlıklı öğrenmesini güçleştirmektedir. Ülkemizde son dönemde yaygın olarak gördüğümüz sihir, büyü içeren çocuk yapımları da çocukların gerçek dünyayı algılamalarını güçleştirmektedir. “... Günümüzde televizyon yayınları eğitim amacı taşımadığı gibi çocuklar için potansiyel bir tehlike haline gelmiştir.” (Karatay-Kesgin, 2007) Neil Postman “televizyonun en önemli işlevi eğlendirici temalar sunması değil, bütün temaları eğlence olarak sunmasıdır” der. Aslında bu cümle bile eğitim sürecini tamamlamamış bir birey ve hatta çocuk için televizyonun ne kadar büyük bir tehlike olduğunu anlatmaya yeterlidir. 

Küçük bir örnek ile açıklayacak olursak; iletişim teknolojisinin en yaygın aracı olan televizyon, güneşe benzetilebilir. Güneş ışıkları insan vücudunun sağlıklı gelişimi için gereklidir fakat günün belli saatlerinde gerekli önlemler alınmadan orta ve uzun vadede zararlı olmaktadır. Televizyonun mesajını kurgu yoluyla vermesi, mesajın yerine ulaşmasını kolaylaştırmaktadır. Çocuklar da bir anlamda çocukluklarını çocukça oyunlar ile geçirememektedirler. Buna bir de alternatifsiz ve kontrolsüz televizyon izleyiciliğini eklediğimizde ruhen ve bedenen erken büyüyen çocukların sayısı giderek artmaktadır. Polat Alemdar gibi konuşmak, giyinmek isteyen genç ergenlerin, dokuz-on yaşında sevgilisi olmadığı için mutsuz olan veya diyet yapma telaşına düşen çocukların sayısı hiç de azımsanmayacak kadardır. Televizyon ve şiddet neredeyse 50 yıldır sosyal bilimlerin en önemli araştırma alanlarından olmuştur. Başta ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Japonya olmak üzere pek çok dünya ülkesinde araştırmalar yapılmıştır. (İnceoğlu- Akıner, 2009).

Televizyon nesli...

Medyadaki şiddetin kısa ve uzun dönem maruziyetlerinde değişik etkiler ortaya çıkmaktadır. Kısa dönem maruziyet kişilerde, fiziksel ve sözel saldırgan davranışlarda artış, saldırgan düşünce ve duygularda artış ve anksiyete gözlenmektedir. Medyadaki şiddete uzun dönem maruz kalan çocuklarda, şiddet ve saldırganlık içeren eylem ve davranışlarında artış olduğu gösterilmiştir. Çocukluk çağında medya şiddetine sıklıkla maruz kalındığında hayatın ileri dönemlerinde fiziksel saldırı ve kötüye kullanımın arttığı gösterilmiştir. (Güleç, Topaloğlu, Ünsal, Altıntaş: 2012)

“ABD’de yapılan bir araştırmada ise televizyonun şiddet eğilimlerini ortaya çıkarttığı ve kışkırttığı neredeyse kanıtlanmış ve onaylanmıştır. Televizyon, beyazların oturduğu mahalleye zencilerin mahallesinden 10 yıl önce gelmiş. Her iki mahallede de televizyon gelmeden önce ve geldikten sonraki suç oranlarında inanılmaz bir artış olduğu görülmüş.” (Kuruoğlu)

Yapılan pek çok araştırmada televizyonun çocuklar üzerinde etkisi olduğu ve bunun davranışlara yansıdığı ifade edilmektedir. Televizyonu sadece sıradan bir eğlence aracı olarak görmek ve çocuklar başta olmak üzere sosyal sermaye üzerindeki etkisini yok saymak mümkün değildir. Çocuklar, kontrolsüz televizyon izleme alışkanlıkları sebebiyle, başta saldırgan davranışlar olmak üzere pek çok kötü davranışı televizyondan öğrenmektedirler. Sosyal sermaye üzerine yeterince zihin yormayan ve çaba harcamayan toplumlar bu tür uygulamaların tahribatının bedelini orta ve uzun vadede daha ağır ödeyeceği aşikardır. Aile izleme saatinde ve çocukları hedef alan yapımlarda televizyon yapımcı ve yöneticilerin sosyal sorumluluk anlayışı içinde olmaları gerekmektedir. Elbette sadece televizyon şirketlerini, yapımcıları suçlamak hakkaniyetli bir tutum değildir. Ailelerin, çocuklarını özellikle yetişkinlere yönelik programlardan uzak tutması, zamanlarının büyük bir çoğunluğunu televizyon karşısında geçirmesini de kontrol altında almaları gerekmektedir.

[email protected]