Terör saldırıları ve tartışma iklimi

Dr. Necdet Özçelik/ Kapadokya Üniversitesi Öğretim Üyesi
27.12.2023

Terör örgütü PKK pragmatik, esnek ve ahlaki olmayan bir Makyavelist bir anlayışa sahiptir. Yerel, bölgesel ve uluslararası her türlü dinamiği istismar edebilmektedir. Bu bakımdan PKK terör örgütünün yerel paydaşlarına karşı kolluk yöntemleri ve hukuki mücadele sertleştirilmeli, bölgesel ortaklarına karşı zorlayıcı diplomasinin tüm alternatifleri değerlendirilmeli, uluslararası destekçileri için karşı durum stratejileri geliştirilmelidir.


Terör saldırıları ve tartışma iklimi

22-23 Aralık tarihlerinde PKK terör örgütünün Irak kuzeyindeki harekât alanlarına gerçekleştirdiği saldırılar terör örgütünün eylem stratejisi ve TSK'nin harekât etkinliğine dair birtakım kamusal tartışmalara yol açtı. Üzülerek ifade etmek gerekirse tartışmaların siyaset ve sosyal alandaki şekli ve şiddeti örgüte karşı verilen yapısal mücadelenin teknik ilkelerini güçlendirmekten daha çok mücadele edilen örgüt için kullanışlı bir propaganda malzemesi haline geldi. PKK'ya müzahir ve teşne çevrelerin bilinçli bir şekilde örgütün taktik seviyedeki eylem etkisini stratejik seviyede propaganda etkisine tahvil ederek kamuoyunu etkilemeye çalıştığı bilinen bir gerçektir. PKK'nın son saldırılarının ardından ülkede iyi niyetle başlayan ancak zamanla kontrolden çıkan siyasi, sosyal ve hatta bürokratik çevredeki kamusal tartışmaların örgüt ve müzahirlerinin hastalıklı stratejilerini tahkim ettiğini söyleyebiliriz. Bu da terörle mücadelede ihtiyaç duyulan gayret birliğinin önündeki en önemli risk olarak kendini göstermektedir. Şimdi PKK'nın gerçekleştirdiği son saldırılar bağlamında terör örgütünün eylem stratejisi ve hedeflerini, TSK'nın harekât etkinliğini ve süregelen tartışmaların etkilerini analiz etmeye çalışalım.

Terör örgütünün eylem stratejisi ve hedefi

Terör örgütünün düzenlediği saldırılara hedef seçimi ve zamanlamaya bakıldığında birkaç ayrıntı dikkat çekiyor. İlk saldırınon 22 Aralık günü öğleden sonra geç saatlerde Hakurk bölgesindeki harekât alanının güney cephesinde bulunan geçici üs bölgesine karşı düzenlendiği görülüyor. Şemdinli hattındaki sınır bölgesinden yaklaşık 30 km derinlikte ve 1700 metre rakımda konuşlu üs bölgesi Hakurk bölgesindeki harekâtın güneye gelişmesi için operasyonel konum üstünlüğüne sahip bir arazide bulunmaktadır. Üs bölgesi ayrıca konumu itibariyle sorumluluk alanındaki örgüt faaliyetlerini açık hava koşullarında muntazam bir şekilde gözetleyebilecek ve müdahale edebilecek hâkim bir konuma ve avantaja sahiptir. Üs bölgesinde birlik bu görevleri yerine getirecek elektronik, klasik gözetleme cihazları ile silah, araç ve gereçle de teçhiz edilmiş durumda. Ancak, askeri harekâtlara doğrudan etki eden hava koşulları olumsuzlaştığında üs bölgesindeki konum avantajı yerini konum dezavantajına bırakıyor. Zira hava koşullarının üs bölgesindeki elektronik ve klasik gözetleme cihazlarının yanı sıra hava gözetleme imkânlarının körleştirecek kadar kötüleştiği durumlarda sadece insan gözüyle gözetlemenin mümkün olduğu zorunlu bir durumla karşı karşıya kalındığı görülüyor. Bu da hava koşullarının sağladığı doğal gizleme avantajıyla teröristlerin üs bölgesine olan yaklaşma istikametlerini manipüle etmelerini mümkün kılmıştır. Üs bölgesindeki birliğin beka tedbirlerine odaklandığı, gözetleme faaliyetlerinin imkânsızlaştığı durumun teröristlerin tespit edilme riskinin olmadan mahkûm araziden üssün bulunduğu hâkim araziye tırmanabilmeleri için taktik bir avantaja dönüştüğü görülmektedir. Burada sınırlayıcı hava koşullarının terör örgütünün taktik sızma unsuru için de aynı etkiye sahip olduğu düşünülebilir. Bu düşünce yerinde ve haklıdır. Ancak, kötü hava koşullarının hareket eden terör örgütü üyesi üzerindeki etkisi mevziisinde durağan bir şekilde bekleyen askeri personel üzerindeki etkiye göre daha hafiftir. Zira personel etkili bir şekilde gözetleme ve dinleme yapamamaktadır. Terörist ise yeri zaten belirlenmiş bir hedefe yaklaşırken kapalı havanın taktik avantajını kullanmaktadır. Eylemin taktik zamanlaması da örgüt mensuplarının eylem sonrasında geri çekilmelerini kolaylaştırmak için havanın kararacağı saate planlanmıştır. Hakurk'taki geçici üs bölgesine yapılan baskın tarzındaki eylemin bu koşullar altında gerçekleştiği görülüyor.

Kritik bir arazi

Zap batısında Metin Dağı'nda gerçekleştirilen ikinci saldırı ise birincisinden bir gün sonra yaklaşık aynı saatlerde 23 Aralık gününde düzenlenmiştir. Metin Dağı Üzümlü sınır hattından yaklaşık 20 km derinlikte ve 1750 rakımda, PKK için Zap bölgesinin batısındaki en önemli kritik arazi arızasıdır. Çoklu tünel ve mağaralardan oluşan karmaşık bir yer altı yapısına sahip Metin Dağı terör örgütünün savunma ve saldırı taktiklerini birlikte yürüttüğü bir alandır. Öte yandan, TSK tarafından büyük oranda çevrelenmiş olan Metin Dağı Pençe Kilit Harekâtı'nın hem taktik hedeflerinden biri hem de coğrafi konumu ve yeraltı yapılarının tamamıyla birlikte Pençe-Kilit Harekâtı'nın Zap bölgesindeki nihai askeri hedefine ulaşmasını sağlayacak stratejik önemi haiz kritik bir arazidir.

Terör örgütünün 23 Aralık'ta Metin Dağı'nda düzenlediği saldırı Hakurk'taki saldırının taktik koşullarına göre benzerlik gösterse de buradaki birliğin saldırıya karşı gösterdiği reaksiyon operasyonel prensiplerle daha uyumlu görülmektedir. Terör örgütünün Metin Dağı'ndaki geçici üs bölgesine sızabilmesini kolaylaştıran faktörün yeraltındaki karmaşık tünel yapılarının üs bölgesine yakınlığıyla açıklanabilir. Kötü hava koşullarının ise örgüt üyelerine TSK tarafından tespit edilememiş tünel çıkışları ile üs bölgesindeki mevziiler arasındaki kısa sızma mesafeyi daha seri bir şekilde kat etmeleri için gizleme sağladığı değerlendirilebilir. Metin Dağı'ndaki baskın tarzı eylemin tünellerdeki örgüt unsurları ile dağın güney cephesindeki yerleşim yerleri istikametinden yapan sızma örgüt unsurlarının koordineli bir hareketi sonucu gerçekleştiğini değerlendirilebilir. Dolayısıyla Metin Dağı'ndaki Hakurk'takinden farklı olarak eylemin hem Metin Dağı içindeki hem de muhtemelen Gara bölgesinden gönderilmiş çok sayıda teröristle birlikte çoklu istikametten yapıldığı söylenebilir. Metin Dağı'ndaki üs bölgesinde birliğin üs bölgesi dışında teröristlerin muhtemel sızma istikametleri üzerinde aldığı pusu, tuzak ve engel gibi tedbirlerin teröristlerin üs bölgesine yaklaşmalarını büyük oranda engellediği ve çok sayıda teröristi etkisiz hale getirdiği görülmektedir. Etkisiz hale getirilen terörist sayısına bakıldığında örgütün Metin Dağı'ndaki saldırıyı daha planlı ve koordineli bir şekilde gerçekleştirmek istediği ve buradaki eyleme daha fazla önem atfettiği söylenebilir. Metin Dağı'ndaki birliklerin de örgütün bu maksat ve niyetinin bilincinde olduğu ve muhtemel saldırılar için daha hazırlıklı olduğu görülmektedir. Saldırı sürecinde ve sonrasındaki teröristlerin yaklaşma/sızma istikametlilerindeki muhtemel hedef noktalarına yapılan topçu/havan atışları ile hava destek vasıtalarınca düzenlenen atış uygulamaları da bu hazırlıklarının daha detaylı bir şekilde yapıldığını göstermektedir. Buna rağmen bu eylemde de maalesef şehit ve yaralı zayiatı verilmiştir.

PKK terör örgütü her iki saldırının sansasyonel etkilerini senkronize etmeyi hedefleyerek, Türk sosyal ve siyasi alanında TSK'nın sınır ötesindeki askeri harekatlarını ısrarcılığını ve kalıcılığını sorgulatmayı istedi ve üzülerek söylemek gerekirse bunu başardı. Böylelikle inşa edilen bir sosyolojinin etkisiyle, TSK'nın geçici üs bölgelerinin bazılarından çekilebileceğini ümit etti. Müteakibinde ise kendine göre taktiksel zafer ilan ederek gelecek TSK'nın Irak kuzeyinde inşa ettiği güvenli bölge oluşturma çabalarını Hakurk ve Zap'ta güvenli bölgenin genişlemesine müsaade etmemiş, genişlemeyi durdurmuş ve hatta güvenli bölgedeki birlikleri geri çekilmeye zorlamış gibi stratejik bir algıyla psikolojik etki üretecekti. TSK'nın müteakip sınır ötesi harekâtlarının düzenlememesini sağlayacaktı.

TSK'nın harekât etkinliği

TSK'nın harekât kapasitesi birçok devlet, devlet-dışı ve hibrid aktörden kaynaklanan yakın ve uzak tehdidi önleyecek, caydıracak ve müdahale edecek düzeyde ve etkidedir. Eş zamanlı olarak bölgesel çatışma kompleksinin neredeyse tüm dinamikleri arasında aktiftir. Karabağ, Irak, Suriye, Körfez, Somali, Libya ve Doğu Akdeniz bu etkinliğe örnek gösterilen başlıca çatışma çevreleridir. Bu bakımından TSK'nın kolektif etkinliğinin tartışılması haksızlıktır. Öte yandan TSK'nın terörle mücadelesinde harekât etkinliğinin göstergesi örgütün yurtiçinden çıkarılarak yurtdışındaki yaşamsal alanlarına hapsedilmesi ve örgütün kendi yaşam alanlarındaki hayatta kalma sorunuyla karşı karşıya bırakılması durumudur. PKK'nın son saldırıları bu yaşamsal problemden kurtulabilmesi için kendi adına attığı riskli bir adımdı. Bununla birlikte saldırılar TSK'nın terörle mücadelede taktik düzeydeki uygulamalarını gözden geçirmeye ve geliştirmeye ihtiyacı olduğunu da gösterdi.

Saldırıya uğrayan her iki üs de 2022 baharında kurulmuş, aynı yıl kış koşulları girmeden harekât birlikleri bu bölgelerden geri çekilmişti. 2023 yılında ise yaz aylarında biraz da gecikmeli olarak harekât birlikleri operasyonun insan maliyetine katlanmak suretiyle bu üs bölgelerini yeniden tesis etti ve bu defa kış geldiğinde geri çekilme olmadı. Askeri karar alıcılar, üs bölgelerindeki kış koşullarında kalınması ile üs bölgesinin boşaltılıp bahar/yaz aylarında yeniden tesis edilmesi arasındaki karar tercihini operasyonun insan ve diğer maliyetleri ile birlikte muhtemel ileri harekâtlar için kazandırılacak/kaybedilecek zaman faktörünü hesap ederek belirler. Bu durumda harekâtın müteakip safhaları olduğu beklenebilir. O halde üs bölgelerinin kış aylarında yerinde muhafaza edilmesinin askeri planlama açısından daha anlamlı olduğu değerlendirilebilir. Bu noktada tartışmaların üs bölgelerindeki beka tedbirleri kapsamındaki taktik, teknik ve prosedürlerin geliştirilmesi yönünde olması daha anlamlı olurdu.

TSK'nın operasyonel kurumsal hafızası güçlüdür ve stratejik ve operatif düzeydeki plan ve uygulamaları oldukça etkilidir. Taktik seviyedeki plan ve uygulamalar için silah, mühimmat, araç, gereç ve teçhizat altyapısı ile tedarik, lojistik ve bakım/onarım sistemleri de oldukça güçlüdür. Yapılması gereken personelin taktik düzeydeki etkinliğinin ve adanmışlığının artırılmasıdır. Bu bakımdan personelin tabi tutulduğu eğitimin daha gerçekçi taktik durumlara uygun senaryolarla gerçekçi arazi ve hava koşullarına uygun şekilde düzenlenmesi gerekliliği göze çarpmaktadır. Tıpkı tüm görevlerde olduğu gibi taktik liderlik ve sorumluluk görevlerinin yetkinlik ve adanmışlık liyakatine göre verilmesi bunun için de sadece yukarıdan aşağıya tek yönlü değil personel arasında işletilebilecek akran değerlendirme sisteminin çıktılarına da başvurulmalıdır. Harekât emniyeti için personelin istihbarata karşı koyma tedbirleri konusunda bilincinin arttırılması ve eğitimlerinin sıkılaştırılması ile istihbarat ihlallerine karşı yaptırımların geliştirilmesi gerektiği söylenebilir. Üs bölgelerinin sabit terör hedefleri olduğu gerçeği gözden kaçırılmamalı, üs bölgelerinin çevresinde makul derinlikte hareketli ve yıpratıcı unsur uygulamalarıyla önleyici/müdahale edici yöntemler geliştirilmelidir. Bu tedbirlerin geliştirilmesi için hem aktif görevde hem de emekli olmuş binlerce eğitmen, danışman ve mentör personel bulunmaktadır. Bu personelin tecrübe ve bilgi birikiminden istifade edilmelidir. Ayrıca personelin statü ve özlük haklarıyla ilgili kalıcı iyileştirilme yapılması personelin görevine adanmışlığını pekiştirecek bir unsur olarak göz önüne bulundurulmalıdır.

Bilindiği gibi terör örgütü pragmatik, esnek ve ahlaki olmayan bir Makyavelist bir anlayışa sahiptir. Yerel, bölgesel ve uluslararası her türlü dinamiği istismar edebilmektedir. Bu bakımdan PKK terör örgütünün yerel paydaşlarına karşı kolluk yöntemleri ve hukuki mücadele sertleştirilmeli, bölgesel ortaklarına karşı zorlayıcı diplomasinin tüm alternatifleri değerlendirilmeli, uluslararası destekçileri için karşı-durumlar geliştirilmelidir. Örgütün düzenlediği son saldırılardan sonra siyaseten istismar edilmeyen iyi niyetli eleştirilerin dikkate alınması şiddetle tavsiye edilir.

@necdet4059