Toplumsal düşüncenin 250 yıldaki değişimi

Açık Görüş Kitaplığı / Murat Güzel
13.10.2019

250 yıla sari toplumsal düşüncenin değişim sürecini ele alma şekliyle Outwaite, son iki yüzyılın entelektüel, toplumsal, kültürel ve siyasal gündemini de yeniden düşünmemizin önünü açıyor.


Toplumsal düşüncenin 250 yıldaki değişimi

Özellikle dünyada son 30-40 yıl boyunca iktisadi, sosyal, kültürel ve siyasi alanlarda tartışılan modernlik, postmodernlik, küreselleşme vb. kavram ve süreçlerin, toplumsal cinsiyet ya da etnisite gibi problem alanların hepsini birden tartışmaya imkan sağlayan genel bir kavramsal çerçeve olarak nitelendirilebilir sosyal teori. İlkin 1971’de yaptığı bir çalışmada sosyolojiyi 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan bir disiplin olarak sanayi toplumuna tahsis eden Antony Giddens’ın kullandığı biliniyor. Türkçeye Sosyal Teori adıyla çevrilen kitabında, sosyologlara nazaran sosyal teorisyenlerin daha büyük sorular sorup bunlara nesiller boyunca tekrar tekrar döndüklerini kaydeden İngiliz sosyolog William Outwaite, onun tarihini bilim tarihi yerine felsefe tarihine benzetiyor. Akademik disiplinleri birçok bakımdan birbirinden farklı ülkeler gibi ele alabileceğimizi vurgulayan Outwaite, onların değişip durduklarını, ama çoğu kez de sabit kaldıklarını söylüyor. Sosyal teorinin ise daha geniş bir özgür alan olduğunu ve geniş alanlar arasında geçiş ya da ikamet için bir pasaport önerdiğini ifade ederek 19. yüzyılın sonlarından bu yana onun görece daha eski diğer disiplinlere açık ve bir tür “yumuşak emperyalzim” izlediğinin de altını çiziyor. Bu noktada sorduğu ilginç soru şu Outwaite’in: Siyaseti siyaset bilimi, iktisadi süreçleri iktisat çalışırken sosyoloji ve sosyal antropoloji neyi çalışmaktadır? Eğer cevap “toplumsal süreçler” olacaksa Outwaite’in karşı sorusu hazırdır: Peki ama siyasi ve iktisadi süreçler de “toplumsal” değil midir? 

Sosyal teoride süreklilik

Sekiz bölüme ayırdığı kitabında sosyal teorinin gelişim sürecini tartışan Outwaite, ilk bölümde sosyal teorideki sürekliliklere eğiliyor. Kitabının diğer bölümlerinde başta Weber, Simmel, Freud olmak üzere sosyal teorinin çekirdeğinde yer alan isimlere değinen Outwaite, yedinci bölümde ise sosyal teorisyenlerin modern siyaseti açıklama modellerini tartışıyor. Toplumsal olan siyasi olan arasındaki ilişkileri konu edinen bu tartışmayı sosyalist partilerin ABD’de niçin zayıf olduğundan, bu partilerde dahil olmak üzere siyasi partilerin liderlerinin niye üyelerinden bu denli kopuk olduğu gibi  soruları örnek seçerek yürütüyor. Son bölümde sosyal teori tarihinde yakın zamanlara dek ihmal edilmiş sorunlar olarak görülen toplumsal cinsiyet, uluslararası ilişkiler ve savaş, etnisite ve ırk, sömürgecilik, çevre bunalımı gibi konuları ele alıyor. 

Tamamen sosyolojiye indirgenemeyecek yanlarıyla sosyal teoriyi tartışan kitap düşüncedeki süreklilik ve yeniliklerin, paradigma oluşumları ve değişimlerinin de özetini önümüze seriyor. 250 yıla sari toplumsal düşüncenin değişim sürevinie ele alma şekliyle Outwaite, son iki yüzyılın entelektüel, toplumsal, kültürel ve siyasal gündemini de yeniden düşünmemizin önünü açıyor. 

@uzakkoku

Kolektif temsiller ve sınıf psikolojileri

Durkheim sosyoloji okulunun en önemli tilmizi addedebileceğimiz Maurice Halbwachs’ın Fransa’da ilk kez 1938’de yayınlanan kitabı, sosyolojik ve psikolojik perspektifleri birbirine harmanlayarak beşeri gruplaşmaları, kolektif temsilleri, kolektif temsillerin içinde yer aldığı ilişkiler ağını ve insan eylemlerine yol açan saikleri detaylı bir şekilde tartışıyor. Saiklerin kolektif biçimlerine ilişkin araştırmasını toplumsal sınıflar içinde de sürdüren Halbwachs’ın bu sınıfları, toplum içinde yaşayan insanlara dayatılan çerçeveler arasında “en geniş ve en doğal” olanı saydığını belirtmeliyiz. 

Toplumsal Sınıfların Psikolojisi, Maurice Halbwachs, Pinhan, 2019

Namevcudiyetin çölünde düşünmek mümkün mü?

Çağdaş felsefenin temel sorusunu “Öznenin ne kadarı kendi ölümünden sonra yaşamaya devam eder?” olarak ifade eden Alman Felsefeci Marcus Steinweg, sanat ve felsefenin kesişiminde ürettiği işlerle ön plana çıkıyor. Fragmanter bir şekilde kaleme alınmış Tutarsızlıklar’da Steinweg, Nietzsche’nin çekicini ödünç alarak kullanıyor. Adorno’dan Deleuze’e, Heidegger’den Derrida’ya, Aziz Tommaso’dan Wittgenstein ve Agamben’e kadar bir düşünceler ve eleştiriler galerisinde gezidiriliyorsunuz kitap boyunca. Düşünmenin yolları ile öznellikten yoksun özneleri irdeleyen kitap önerdiği birtakım yeni kavramlarla da ilgi çekici. 

Tutarsızlıklar, Marcus Steinweg, çev. Erkal Ünal, İthaki, 2019