Trafik Bilim Kurulu öneriyorum

Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı / İstanbul Ticaret Üniversitesi Ulaştırma Sistemleri Merkezi Müdürü
2.05.2020

Covid-19 salgının önlenmesi için sürekli önerilerde bulunan Dünya Sağlık Örgütü'nün, Küresel Yol Güvenliği 2018 raporuna göre, 2018'de dünyada yaklaşık 1,35 milyon kişi trafik kazalarında yaşamını yitirmiş. Covid-19 dan korunmanın en önemli yöntemi şüphesiz ki elleri yıkamak. Bu durumun trafikteki karşılığı ise aşırı hızdan kaçınmak.


Trafik Bilim Kurulu öneriyorum

Yaşanan Covid-19 salgını sonrasında artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Özellikle büyük şehirlerimizde yaşanan trafik tıkanıklığını önlemek için artık bakış açımızı değiştirmemiz gerekecek. Yaşanan trafik tıkanıklıkları, altyapı kapasite sorunundan ziyade olaya yaklaşım sorunudur. Bugüne kadarki ulaşım planlamalarımızın tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Alışageldiğimiz çalışma kültüründe değişiklik yaparak, toplu ulaşımdaki mevcut sefer sayılarının artırılması, kullanılan araç sistemlerinde değişikliklere gidilmesi ve bazı ulaşım türlerinin kullanım oranlarının artırılması gibi öneriler artık kaçınılmaz görünmektedir. Bu yazıda, yaşadığımız salgın sonrası ön plana çıkan bilimsel yaklaşımı, ülkemizin en büyük sorunu olan trafik kazalarının önlenmesi için nasıl kullanmamız gerektiği üzerine görüşlerimi paylaşacağım.

Trafik virüsü daha tehlikeli

İlk olarak Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve neredeyse tüm dünyaya yayılan Covid-19 adlı yeni tip koronavirüs, vaka ve ölü sayılarının artmasıyla ciddi bir endişenin kaynağı oldu. Ülkelerin aldığı bütün önlemlere rağmen hızlı yayılımına ve her geçen gün can almaya devam ediyor. Ülkemizde ilk vaka tespitinin yapıldığı günden bugüne kadar geçen süre değerlendirildiğinde, oluşturulan bilim kurulunun aldığı yönlendirme kararları doğrultusunda ilgili bakanlıklarımızın üstün çalışmaları, uygulamaya konulan yerinde tedbirler ve vatandaşlarımızın duyarlı davranışları sonucu, salgının ülke içerisindeki yayılımının ve sağlık sektörü üzerindeki baskısının kontrol altına alındığını söylemek mümkün. Ancak tüm dünya üzerinde yaşanan gelişmeler, salgın ile birlikte 2020 yılının bir dönemi kapatıp yeni bir dönemi başlatacağını gösteriyor.

Salgından çıkardığımız dersler

Dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınının, ülkelerin sağlık sistemlerini ve ekonomik yapılarını çökertmesi, ürün tedarik zincirlerinde radikal yıkımlar meydana getirmesi yanında bizlere öğrettiği birden çok ders var. Bunların en başında şüphesiz, insanoğlunun doğa ile olan ilişkisini gözden geçirmesi gerekliliği. Salgın ile birlikte geçirdiğimiz bu dönemde, trafik yoğunluğundaki azalmalar, karbondioksit salınımın azalmasına ve hava kirlilik oranlarının azalmasına neden oldu.

Salgın sürecinde yaşanan gelişmeler, insanoğlunun kirlettiği tabiatın bir anlamda kendisine gelmesi için zaman tanıdı. Salgının yayılma döneme baktığımızda, trafik kazlarını daha az görmeye başladık. İnsanların zorunlu ve/veya gönüllü olarak evde kalmaları, araç kullanım oranlarının düşmesine ve yaşanan kazaların azalmasına neden oldu. Ancak eskiye dönmemiz ile birlikte -mevcut bakış açımızı değiştirmezsek- kaldığı yerden devam edeceği kesin gibi görünüyor. Trafik kazaları, maalesef dünya üzerinde global bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Trafik kazalarının kök nedeni olan dikkatsizlik, ihmal gibi hususlar, virüs gibi insandan insan yayılıyor. Hatta bir virüs gibi, etkisi altına aldığı insanın, alışkanlıklarından vazgeçememesine neden oluyor. Yüzde 99 oranında insan hatası sonucu oluşan trafik kazalarını günümüz koşullarına benzetmemiz ve alışılagelmişin dışına çıkarak, trafik terörü yerine artık ihmal, tedbirsizlik, dikkatsizlik sonucu oluşan “trafik virüsü” olarak adlandırmamız çok da anlamsız olmaz.

Trafik virüsünden kurutulabilmemizin tek yolu, bireyler üzerinde oluşturulacak kalıcı bilinç. Ancak bu şekilde kazalardaki “insan faktörü” oranlarının düşmesini sağlayabiliriz. Yaşanan salgınla birlikte, süreç yönetiminde bilimsel bakış açısının önemini gördük. Benzer uygulamayı, konusunda uzman akademisyenlerden oluşan “Trafik Bilim Kurulu” aracılığıyla da yapabilmemiz ve kanayan yaramıza çare olmamız mümkün. Trafik Bilim Kurulu sayesinde doğru ve uygulanabilir kararların alınması, devletimizin kararlılığı, yazılı ve görsel medya ile sürecin sürekli gündemde tutulması, toplumsal reflekslerin geliştirilmesi ve vatandaşlarımızın üzerinde kalıcı alışkanlıkların oluşturulması başarı ile sonuçlanacak bir yöntem gibi görünüyor. Bu sıkıntılı süreçte kazandığımız toplumsal bilincin, olası diğer tehditlere karşı da geliştirilmesinin ve sürekliliğinin sağlanmasının en büyük kazancımız olacağı tartışılmaz bir gerçek.

İki virüsün benzerlikleri

Covit-19 ve trafik kazalarının ortak ve en belirgin özelliği küresel sorun olmaları ve ciddi oranlarda can kayıplarına sebep olmaları. Bugün gelinen noktada pandemi nedeni ile her gün binlerce insan hayatını kaybetmekte ve dünya bu sorunu çözmek için seferber olmuş durumda. Ülkelerin bütün organları bu felakete kanalize olmuş ve çözüm üretmeye çalışıyor. Diğer taraftan Covid-19 salgının önlenmesi için sürekli önerilerde bulunan Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO), Küresel Yol Güvenliği 2018 raporuna göre, 2018’de dünyada yaklaşık 1,35 milyon kişi trafik kazalarında yaşamını yitirmiş. Bu rakam, 24 saniyede bir kişinin ve günde yaklaşık 3 bin 700 kişinin trafik kazalarında öldüğü anlamına geliyor. Uluslararası örgüt, benzer uyarılarını trafik kazaları için de sürekli yapıyor. Türkiye’de ise Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı karayolu trafik kazası istatistiklerine göre 2018 yılında tam 1 milyon 229 bin trafik kazası meydana gelmiş, bunların 186 bini ölüm veya yaralanmayla sonuçlanırken 1 milyon 42 bininde ise maddi hasar meydana gelmiş. 2018’deki kazalarda toplam 6 bin 675 kişi hayatını kaybederken 307 bin kişi de yaralanmış. Covit-19 dan korunmanın en önemli yöntemi şüphesiz ki elleri yıkamak. Bakteri ve virüslerin en temel geçiş yolunun ellerimiz olması, el temizliğini alınması gereken en önemli tedbir olarak karşımıza çıkarıyor. Bu durumun trafikteki karşılığı ise aşırı hızdan kaçınmak. Yüksek hızda araç kullanma davranışı, kaza sayısı üzerinde doğrudan doğruya etkisi bulunan en önemli trafik ihlali. Nasıl ki ellerimizi yıkamadığımızda virüsü bulaştırma riskimiz artıyorsa, hızımızı güvenli seviyelere çekmediğimizde de intikal reaksiyon süremiz düşeceğinden, kaza riski, hızla doğru orantılı olarak artıyor. Özellikle hız sınırına uyulmasının zorunlu olduğu virajlar, eğimli yol kesimleri söz konusu olduğunda yüksek hız doğrudan doğruya kaza nedeni olabiliyor. Ölümlü kazaların yüzde 40’ı hız kaynaklı olarak meydana geliyor. Viral enfeksiyonlar, vücudumuza mukozalardan giriyor. Covit-19 virüsünün vücudumuza girmesini engellemek için özellikle kirli ellerimizle ağız, burun ve gözlerimize dokunmamaya özel gösteriyoruz. En ufak dalgınlıkla yapılacak böyle bir temas, süreci bir çıkmaza sürükleyebiliyor. Trafikteki kaza nedenleri irdelendiğinde ise kazaya neden olan kusurlar içinde sürücü kusurları yüzde 88,6 ile ilk sırada yer alıyor. Bu hataları iki başlık altında toplamak mümkün. Hız ve dikkat eksikliği, örneğin sürücüler telefon ile basit bir arama yaparken yüzde 20, zihni çok fazla meşgul eden bir görüşme yaparken ise yüzde 29 olasılıkla tehlikeli bir durumu gözden kaçırabiliyor. Covit-19 yeni tip koronavirüsle savaşta, maske takmanın virüsün yayılımının azalmasında kilit önemi olduğu WHO’da görevli uzmanlarca da vurgulanmaktadır. Ulaşım mühendisi, trafik güvenliği uzmanı olarak bizler de emniyet kemeri takmanın trafik kazalarında yaralanma riskini azaltmada hayati önem taşıdığını her fırsatta dile getiriyoruz. Emniyet kemeri insan bedeninde, çarpma etkisinin vücutta tek noktada toplanmayıp dağılmasını sağlayarak ağır yaralanmaları engelliyor.

‘Hayatın değerli’ bilinci

Ülkemizde sürücülerin kemer takma oranı ortalama yüzde 50 civarında. Son yıllarda bu konuda alınan ciddi caydırıcı önlemlerle ülkemizde emniyet kemeri takma oranları artmış, fakat hala istenilen seviyelere gelememiştir. Bilim insanları yeni tip koronavirüs taşıyıcısı olan bir kişinin virüsü ortalama 3,3 kişiye bulaştırdığını tahmin ediyor. Covit-19 yeni tip korona virüsle savaşta “Sosyal Mesafe” diğer maddeler gibi önemli bir önlem olarak karşımıza çıkıyor. Pandemide nasıl ki sosyal mesafeyi koruyarak kişiyi riskten uzaklaştırıyorsak, trafikte de “takip mesafesi” korunarak kaza riskinden uzaklaştırmamız mümkün. Herhangi bir durumda öndeki aracın ani fren yapması veya tamamen durması durumunda arkadaki aracın da güvenli bir şekilde durabilmesi için takip mesafesi son derece büyük bir önem taşıyor.

Peki Trafik Bilim Kurulu neler yapacak? Trafik Bilim Kurulu her şeyden önce, konuya bir bütün olarak bakılmasını sağlayacak. “İnsan odaklı” bakış açısı ile alınacak tedbirlerin yol haritasını belirleyecek. Toplum üzerinde sürecin güvenli bir mekanizma aracılığı ile yürütüldüğü izlenimini oluşturacak. Alınan kararların uygulanması için ilgili tüm kurum ve kuruluşlar üzerinde baskı oluşturulacak. Planla-yönet-izle yaklaşımı ile tedbirleri sürekli güncelleyebilecek. Trafiğin öznesi olan “insan” üzerinde “senin hayatın değerlidir” yaklaşımı ile kalıcı bir bilinç oluşturacak… Netice itibariye insanların kurallara uymasını sağlamak için kalıcı bilinç oluşturma adına ne gerekiyorsa onu yapacak… Sonuç olarak diyebiliriz ki, Covit-19 virüs tedavisi için harcanan emeğin ve yöntemin hiç eksiltilmeden “trafik virüsü” için de harcanması, her yıl ortalama 7 bin vatandaşımızı hayata bağlamak adına son derece önemlidir. Merkezi ve yerel yönetimlerin ulaştırma ile ilgili birimlerinin, bu süreci çok doğru okuyarak, oluşturulacak Trafik Bilim Kurulu aracılığı ile ortak akıldan yola çıkarak; uygulanabilir, sürdürülebilir ve uzun vadeli önerilerin geliştirilmesi, üst ölçek kararların alınarak kent planlarıyla entegre bir şekilde işletilmesi, yeni öneri ve önlemlerin geliştirilmesi ve sosyolojik olarak da insanların trafik konusunda eğitileceği bir düzenlemenin hayat bulması şarttır. Unutulmamalıdır ki; trafikteki takip mesafesi, sokaktaki sosyal mesafe gibi hayatta boşluk bırakmamak içindir. Lütfen sizler de sevdiklerinize zamanında sarılmak için, trafikte kurallara uyun, dikkatli olmayı seçin.

Trafikte küçük hata yoktur

Trafik güvenliğinde en önemli husus, insanlarımız üzerinde “kalıcı bilinç oluşturma” eylemi. Çocukluktan itibaren bu bilincin oluşturulması en büyük önceliğimiz. Bunun için, ilkokul çağındaki öğrencilerimize yönelik olan ve Milli Eğitim Bakanlığımız ile İstanbul Ticaret Üniversite işbirliğinde, İçişleri Bakanlığımızın da verdiği büyük destek ile Ekim ayında başlayan “Trafikte Küçük Hata Yoktur” projesini çok önemsiyorum. Bugüne kadar 40 binin üzerinde öğrencimize ulaştık. Onların küçük yüreklerine minik dokunuşlar ile trafik güvenliğine dair kalıcı bir bilinç oluşturmaya çalışıyoruz. Aynı amaçla, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını da bir fırsata dönüştürdük. Radyo Trafikte düzenlediğimiz ve çocuklarımızı hedef alan trafik kuralları konulu bilgi yarışmasında, final sorumuzu TBMM Başkanımız Sayın Mustafa Şentop sordu. Fırsat olarak değerlendirdiğimiz bütün ortamlarda, çocuklarımız üzerinde bir bilinç oluşturmaya çalışıyoruz. Meclis Başkanımıza, gösterdikleri hassasiyet için tekrar teşekkür ediyorum.

 

[email protected]