Trafikte riski azaltmak için acil ve radikal adımlar gerekli! Azalıyor ama bitmiyor

Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı / İstanbul Ticaret Üniversitesi Ulaştırma Sistemleri Merkezi Müdürü
14.08.2021

Son 18 yılda, ülkemizde gerçekleştirilen 1.2 trilyon TL'lik ulaştırma yatırımı sayesinde milletimiz çok yüksek standartlı otoyol ve bölünmüş yollara, köprü, tünel ve viyadüklere kavuşmuştur. Otobüs sektöründe de önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Her geçen gün daha ileri teknolojiye sahip yeni nesil otobüsler hizmete girmektedir. Hal böyle iken, büyük kazaların meydana gelmesi düşündürücüdür.


Trafikte riski azaltmak için acil ve radikal adımlar gerekli! Azalıyor ama bitmiyor

Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı / İstanbul Ticaret Üniversitesi Ulaştırma Sistemleri Merkezi Müdürü

Her yıl yüzlerce vatandaşımızı trafik terörüne kurban veriyoruz. Geçtiğimiz günlerde art arda gelen ve herkesi derinden üzen otobüs kazaları yaşandı. Manisa'da 6 kişi kaza sonucu hayatını kaybederken ertesi gün Balıkesir'de kontrolden çıkan otobüs nedeniyle 15 kişi daha hayatını kaybetti. Balıkesir'deki trafik kazasının yaşandığı gün bir acı haber de İzmir'in Kemalpaşa ilçesinden geldi. Kontrolden çıkan minibüsün şarampole yuvarlanması sonucu 8 kişi can verdi. Sonrasında yine bir otobüsün devrilmesiyle Uşak'ta 33 kişi yaralı olarak hayata tutundu. Yaralılara acil şifalar, kaybettiklerimize Allah rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı dilerim.

Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) her yıl yayınladığı trafik kaza istatistiklere göre 2020 yılı içerisinde ülkemizde karayolu ağında toplam 983 bin 808 adet trafik kazası gerçekleşmiştir. Bu kazaların 150 bin 275 adedi maalesef ölümlü yaralanmalı trafik kazasıdır. Yapılan kazalar sadece şehirlerarası yapılan yolculuklarda değil aynı zamanda ve daha yüksek oranda yerleşim yeri içinde de yaşanmaktadır. Yıl içerisinde meydana gelen ölümlü yaralanmalı trafik kazalarının yüzde 75,8'i yerleşim yeri içinde yüzde 24,2'si ise yerleşim yeri dışında meydana geldi (TÜİK, 2021).

Yüzde 88 sürücü hatası

Söz konusu bu kazalarda toplamda 4 bin 866 vatandaşımızı kaybettik. Yani her gün 14 vatandaşımız hayatını kaybediyor. Her yıl yaşanan can kayıplarına bakıldığında yıllara göre bir azalma söz konusu. Trafik kazalarındaki toplam ölü sayısı bir önceki yıla göre yüzde 11,1 azalma göstermiştir. Bu kazaların oluş nedenleri belirlendiğinde büyük bir ihtimalle sürücü hatasından kaynaklandığı görülecektir (Türkiye'de 2020 yılında ölümlü-yaralanmalı trafik kazasına neden olan toplam 177 bin 867 kusurun yüzde 88,3'ü sürücüye ait (TÜİK, 2021).

Diğer taraftan; son 18 yılda, ülkemizde gerçekleştirilen 1.2 trilyon TL'lik ulaştırma yatırımı sayesinde milletimiz çok yüksek standartlı otoyol ve bölünmüş yollara, köprü, tünel ve viyadüklere kavuşmuştur. Otobüs sektöründe de önemli gelişmeler olmakta, bu sektörde de büyük bir ihracat gerçekleşmektedir. Her geçen gün daha ileri teknolojiye sahip yeni nesil otobüsler hizmete girmektedir. Hal böyle iken, kazaların meydana gelmesi düşündürücüdür. İrdelendiğinde, otobüs şoförlüğünün tanımlanmadığı, kalıcı bir eğitim sisteminin kurulmadığı, sürekli eğitimin verilmediği görülmektedir. Yılda milyonlarca kişinin yolculuk yaptığı karayolu taşımacılığında otobüs şoförünün mesleki olarak bir tanımı yok maalesef. Eğitimi yok, aranan şartları yok, nitelikli ve nicelikli portföyü yok bu şoförlerin. Sektörde işi bırakmış olan kişilerden yardım beklenmektedir. Ayrıca geleceğe yönelik donanımlı, nitelikli, nicelikli şoförlerin yetiştirileceği eğitim alanlarına ihtiyaç bulunmaktadır.

Ülkemizdeki şehirlerarası yapılan yolculukların çoğu (yüzde 90'a yakın) karayoluyla gerçekleşmektedir. Diğer ulaşım türlerindeki (havayolu, demiryolu ve deniz yolu gibi) kaptanlarda gösterilen titizlik (aranan şartlar, uygulanan eğitimler, sağlık koşulları, özlük hakları, denetimler) otobüs sürücülerinde gösterilmemektedir. Birçok sürücünün kayıt dışı olduğu, yüksek gelir elde etmek için yoğun çalışma temposuna girildiği, başka sürücülere ait dijital kartların kullanıldığı, sağlık muayenelerinin uzun süreli olduğu gibi olumsuzluklar bizzat sektör yöneticilerince ifade edilmektedir. Ayrıca, istirahat ortam ve sürelerinin yetersizliği, sürüş esnasında cep telefonu kullanmaları, beslenme şartları ve saatlerinin uygun olmadığı gibi olumsuzluklar kazaya karışma risklerini artırmaktadır.

Binlerce otobüsün verimsiz işletilmesi yerine bir diğer yaklaşımla diğer ulaştırma sistemleriyle koordineli bir şekilde çalışabilecek ortak bir yazılımla işletmede büyük bir verimlilik sağlanacaktır. Çoğu zaman, çok uzun hatlarda, çok az sayıda yolcuyla ve düşük doluluk oranıyla hareket eden otobüslerden elde edilecek gelir gider dengesizliğinin sonucu olarak maliyetlerin kısılması (şoför maliyeti gibi) gibi olumsuzluklar, trafik kazalarında etken olmaktadır.

Önceki yazılarımda, özellikle büyük şehirlerimizde yaşanan trafik kaza ve tıkanıklığını önlemek için artık bakış açımızı değiştirmemiz gerektiğini belirtmiş, yaşanan olumsuzlukların karayolu altyapı kapasite sorunundan ziyade, olaya yaklaşım sorunu olduğunu vurgulamıştım. Devamında ise bugüne kadarki ulaşım planlamalarımızın tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini söylemiş, alışa geldiğimiz çalışma kültüründe değişiklik yaparak, toplu ulaşımdaki mevcut sefer sayılarının artırılması, kullanılan araç sistemlerinde değişikliklere gidilmesi, sürücü eğitiminin kurumsallaştırılması gibi önerilerde bulunmuştum.

Yarı yarıya azaldı

Ülkemizde Sayın Cumhurbaşkanımızın ve hükümetlerimizin hassasiyeti ile son yıllarda trafik güvenliğinde de olumlu mesafeler alınmıştır. Şöyle ki: 2010 yılında Moskova'da imzalanan Uluslararası Birleşmiş Milletler (BM) Deklarasyonu kapsamında trafik kazalarının gelecek 10 yılda yüzde 50 azaltılma hedefini sağlayan iki ülkeden biri olduğumuzdan da gurur duyduğumuzu belirtmek isterim.

Son 10 yılda hangi alandaki istatistiklere bakarsak bakalım, hepsinin olumlu gelişmeler gösterdiği (yol uzunluğu, okul sayısı, hastane sayısı, üniversite sayısı, havaalanı sayısı, tüneller, köprüler, vb.) ancak sürücü hatasının yüzde 90 civarında sabit kaldığı görülmektedir.

Cumhurbaşkanımızın himayelerinde, bu yılın başında Ankara'da yapılan, şahsımın da katıldığı "Ulusal Trafik Güvenliği Strateji Belgesi ve Eylem Planı" toplantısında; 2021-2030 yılları arasında can kaybının yüzde 50 azaltılması, 2050 için ise sıfır can kaybı hedefi kamuoyu ile paylaşılmıştır. Trafik güvenliği konusu tüm dünyada en önemli sorunlar arasında görülmektedir. Bu sorunun çözümü için en temel edinimlerden birisi kalıcı bilinci oluşturmak olacaktır. Ülkemizde 2020 yılında meydana gelen ölümlü/yaralanmalı kazaların yüzde 88,3'ünde kusur sürücüye aittir. Bu nedenle iyi bir eğitim, kalıcı bir bilinç ve sıkı bir denetim şarttır. Özetle, ölümlü ve yaralanmalı trafik kazalarındaki "insan" hatasının azaltılmasıyla trafik kaza sayılarında belirgin bir düşüş sağlanacağını düşünmekteyim. İnsan faktörünün iyi analiz edilmesi, trafik kazalarını önleyici bilimsel ve uygulanabilir projelerin üretilmesi, yüksek teknoloji ile denetimin yapılması ve değerlendirilmesi gibi çalışmalar ve toplumda ortak bilinç oluşturmak gibi amaçlara hizmet edebilecek, Cumhurbaşkanlık Hükümet Sistemi'nde hızlı ve etkin bir görev ifa edebilecek bir oluşumun meydana getirilmesi önemli bir gerekliliktir.

Takip mesafesi ve hız sorunu

Trafik kazalarının başlıca nedenleri aşırı hız, yetersiz takip mesafesi gelmektedir. Ayrıca, emniyet kemerinin kullanılması, seyir halinde iken dikkat dağıtıcı nesnelerin kullanılması (cep telefonu, tablet, araç aksamlar, vb.) gibi etkenler de kaza riskini, ayrıca kaza sonucu ölüm olasılığına da artırmaktadır.

Yayınlanan istatistiklerde en önemli kusur aşırı hız olarak tariflenmektedir. Bu nedenle en fazla üzerinde durulması gereken trafik ihlali aşırı hızdır. Aşırı hızın kontrol edilmesi, hızın güvenli seviyelere çekilmesine müteakip intikal reaksiyon süresinin düşecek olması, kaza riskini doğrudan doğruya düşürecektir. Özellikle, düşük yarıçaplı kurbalarda, eğimli yollarda, ya da farklı yol kesimlerinde trafik kazalarının asıl nedeni hız olmaktadır. Direkt olarak hız ile ilintili olarak tanımlanabilecek ve istatistiklerde "Arkadan çarpmak", "Araç hızını yol, hava ve trafiğin gerektirdiği şartlara uydurmamak", "Aşırı hızla araç kullanmak" gibi sınıflamalar, toplam sürücü nedenli kazaların yüzde 50'ye yakınını oluşturmaktadır.

Bir diğer neden, dikkat eksikliği. Dikkat eksikliği aslında hız ile birlikte yapıldığında kaza riskini oldukça fazla artırmaktadır. Örneğin sürücülerin hızlı ve pratik bir biçimde cep telefonuyla sıradan bir arama yapması halinde yüzde 20, yoğun ve hararetli bir konuşma yapması halinde yüzde 29 olasılıkla yolculuk hallerinde tehlikeli olabilecek riskleri görememekte veya algılayamamaktadır. Dikkat eksikliğinin en önemli nedenlerinden birisi de yorgunluktur. Otobüs şoförlerinin yüksek maliyetin düşürülmesi adına daha uzun saatler çalıştırılması neticesinde dikkat eksikliği yaşanabilmektedir. Ayrıca, dijital kartlar bir şoförde birden fazla olabilmekte, şoförler, dinlenmesi gerektiği zamanlarda yine aracı kullanabilmektedirler. Bu olumsuzluğu gidermek için dijital kart yerine parmak iziyle sistemin devreye girmesinin sağlanması bugünkü teknolojiyle rahatlıkla sağlanabilecektir. Eğer parmak izi okuyucu ile bu iş sağlanırsa kesinlikle birden fazla dijital kart kullanılmamış ve çalışma saatlerine harfiyen riayet edilmesi sağlanmış olur. Çünkü takograftaki bilgilerin incelenmesiyle bu durum ortaya çıkmaktadır. Ancak dijital kartlar farklı olduğu zaman bu olumsuzluğu sistem gözden kaçırmış olmaktadır.

Ayrıca, emniyet kemeri kullanımının ne kadar önemli olduğunun ve insanı kaza sırasında hayatta tuttuğunu da belirtmek gerek. Emniyet kemeri sadece sürücüler ve hatta sadece sürücü yanı koltuktaki yolcular için değil, araç içindeki tüm yolcuların takması gereken ve olası bir trafik kaza riskine karşın alması gereken en önemli tedbirdir. 2020 yılında gerçekleşen trafik kazalarında ölen kişilerin yüzde 49,4'ü sürücü, yüzde 30,7'si gibi büyük bir oranı ise yolcudur. Bununla birlikte, otobüs kazalarının meydana gelmesindeki en büyük neden sürücü kaynaklı olsa da emniyet kemerinin bağlı olmadığını görüyoruz. Halbuki uçak da bir toplu taşıma türü ve her zaman hostesler tarafından emniyet kemerinin takılı olup olmadığı uçuş öncesi kontrol edilmektedir. Özellikle türbülansa girildiğinde emniyet kemerinin bağlanması konusunda tekrar tekrar uyarırlar ve böylece emniyet kemeri takmayan kimse kalmaz. Otobüsün de türbülansı keskin virajlara girme anıdır, gizli buzlanmadır, buna uygun olumsuz zemin ve iklim şartlarıdır. Bu durumlarda da devreye girecek uyarı sistemi marifetiyle, şoföre bugünkü teknolojiyle bildirilmesiyle ve şoförün de yolculara anons yapması ve otobüslerdeki host/hostesler tarafından yolcuların uyarılmasıyla birlikte otobüste bulunan herkesin emniyet kemerini bağlamasına vesile olacaktır.

Acil ve radikal adımlar

Milyarlarca lira para harcanarak büyük bir emekle hizmete giren çok yüksek standartlı yollarımızdan elde edebileceğimiz faydanın, otobüs kazalarıyla, trafik kazalarıyla bertaraf edilmemesi için bu konuda vereceğimiz eğitime ve emeğe harcayacağımız çok az bir miktar maliyetin getirisi çok yüksek olacaktır. Kaybettiğimiz canları asla geri getiremeyiz ancak trafik kazalarının maddi boyutunda da verilen eğitim, araç bakım maliyeti, eski teknolojiye sahip otobüslerin dönüşümü ile yüksek teknoloji otobüslere verilecek teşvikler için harcanacak paranın getirisi fayda/maliyet oranına baktığımızda çok daha yüksek olacağı görülecektir.

Özellikle son günlerde yaşanan üzücü otobüs kazalarının nedenlerine ilişkin tüm otobüs sektörünün hemfikir olduğu avantajından da yararlanılarak acil bazı radikal adımların atılmasının gerekli olduğuna inanıyorum. Öncelikle T.C. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bünyesinde; hızlı ve etkin bir şeklide çalışabilecek bir birimin oluşturulmasının büyük bir yarar sağlayacağı kanaatini taşımaktayım.

Söz konusu bu birim; her şeyden önce, konuya bir bütün olarak bakılmasını sağlamalı, insanı merkeze koyan bir yaklaşımla trafik kazalarını önleyici tedbirleri almalıdır. Böylece, toplum nezdinde trafik güvenliği politikalarının güvenilir ve işinin ehli kişilerce yürütüldüğü izlenimi ile daha etkin bir yönetim ortaya konulabilir. Alınacak olan kararlara ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşların da destek vermesiyle birlikte daha da güçlü bir yapı haline gelebilecek ve sürekli kendi kendisini denetleyecek ve sürdürülebilir bir denetim ve karar alma mekanizması oluşturulacaktır. Özetle; insanların kurallara uymasını sağlamak için kalıcı bilinç oluşturma adına ne gerekiyorsa onu yapacaktır.

Yapılması gereken ilk işler, aşağıda şahsen belirlemiş olduğum üç ana başlıkta kısa ve orta vadeli çözüm önerilerini ve yol haritasını oluşturmak olmalıdır.

1-Kalıcı bilinç oluşturacak eğitim ve iletişimin her yaş grubu ve ticari araç sürücüleri için planlanması, (bu maddeye örnek teşkil edecek minik öğrencilere yönelik "Trafikte Küçük Hata Yoktur" Sosyal Sorumluluk Projesi Milli Eğitim Bakanlığı ve İstanbul Ticaret Üniversitesi arasında imzalanan protokol ile tarafımca yürütülmektedir.)

2-Gerek araç içi gerek araç dışında güçlü denetimin sağlanması için ileri teknolojilerin kullanılmasının planlanması (İnteraktif Uyarı Sistemi, İnteraktif Denetim Sistemi, vb.),

3-İdari ve yasal düzenlemelerin planlanması (toplu ulaşım, ticari araç sürücü eğitimi, araç bakım muayene sistemi, sürücülerin özlük hakları, araç yenileme imkanları, akıllı ulaşım sistemlerinin denetimde kullanımının yaygınlaştırılması, denetime ilişkin yaptırımlar, yapılan usulsüzlüklerdeki caydırıcılığın artırılması vb.)

[email protected]