Trump mutabakatı Rusya için ne anlama geliyor?

Mehmet Yahya Çiçekli/ Yazar
13.08.2025

İkinci Karabağ Savaşı sonunda ateşkes sürecinde etkin olan Rusya'nın aynı varlığı barış sürecinde gösterememesi dikkate değer. Bu durum, Rusya'nın bölgedeki etki ve gücünün zayıfladığının somut bir göstergesi. Bu gerilemede bölge içi dinamikler olduğu kadar, İkinci Ukrayna Savaşı'nın eski SSCB üyesi devletler nezdinde Rusya'nın itibarına düşürdüğü gölge de yer tutuyor.


Trump mutabakatı Rusya için ne anlama geliyor?

Mehmet Yahya Çiçekli/ Yazar

8 Ağustos 2025 tarihinde ABD Başkanı Donalp Trump'ın ev sahipliğinde bir araya gelen Azerbaycan Cumhurbaşkanı ilham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan yedi maddelik bir ortak bildirgeye imza attı. Barış anlaşması olmayan bu belge, mevcut barış antlaşması müzakerelerini ve barışa dair mutabakatı teyit edip destekleme anlamı taşıyordu. Aynı program çerçevesinde iki devletin dışişleri bakanları tarafından da barış anlaşması taslağının paraflandığı açıklandı. Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği ve Türkiye'nin de aralarında bulunduğu bazı devletler yeni mutabakatı olumlu karşıladıklarına dair açıklamalar yaptı.

Ortak Bildirgenin tarafları ve şahit olarak belgeyi imzalayan ABD, gerek imza töreninde gerekse bildirgenin ardından, varılan noktadan memnuniyetlerini uzun uzadıya vurguladılar. Barış için bir mutabakata varılmasından çok, mutabakatın tüm taraflarının adeta zafer ilan etmesi bu gelişmenin ilginç ve değerli sayılabilecek yönünü sergiliyor. Savaş sonrası iki tarafın da barış anlaşması ile tatmin olması, daha doğrusu tatmin edici bir uzlaşıya varması barışın kalıcı olması için önemli bir şart. Bu bakımdan mevcut süreç Güney Kafkasya'da kalıcı barış umudunu besliyor.

Ortak bildirge neyi kapsıyor?

Ortak Bildirgenin içeriği, Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanlıkları arasında müzakere edilerek hazırlanan, "barışın ve devletler arası ilişkilerin kurulmasına dair" anlaşma taslağının resmen desteklenmesinden ve bunun tamamlayıcısı olarak bazı hususlarda varılan mutabakatların resmiyete dökülmesinden ibaretti. Belgede yer alan dört mutabakat şöyle sıralanabilir;

1. Minsk Grubu'nun tasfiyesi için ortak karara varıldı (Azerbaycan'ın isteği idi)

2. Azerbaycan ile Nahçıvan arasında bir ulaşım bağlantısı tesis edilecek, ancak bağlantı Ermenistan'ın egemenliği altında ve yararlanabileceği şekilde olacak. (İki devlet arasında bir ortak noktaya varıldığı görülüyor)

3. Azerbaycan ile Nahçıvan'ı birbirinden ayıran Zengezur bölgesinden geçecek koridorun ismi (Ermenistan tarafının önerisi ile) "Uluslararası Barış ve Refah İçin Trump Yolu" olarak belirlendi. Bu bağlantı ABD'nin himayesinde tesis edilecek. ( ABD'nin dahli, koridorun egemenliği konusunda çekişen Azerbaycan ve Ermenistan arasında bir orta yol gibi görünüyor)

4. Taraflar, SSCB dönemine dayanan mevcut siyasi sınırları değiştirmemek ve intikam girişimlerinde bulunmamak üzere uzlaştı. (Bu taahhüt Ermenistan'daki ve diasporadaki şovenist çevrelerin beklentileri ile uyuşmuyor)

İmzacılar neden memnun?

Azerbaycan ve Ermenistan, ABD ziyareti çerçevesinde mutabakatın öncesindeki temaslarda ABD ile çeşitli ikili belgeler imzalayarak ilişkilerini geliştirmiş oldular. Azerbaycan, bölgesel barışı arzulamakla birlikte burada arabulucu olarak ABD'nin yer almasını olumlu buluyor. Zira SSCB'nin dağılmasından beri Ermeni diasporası nedeniyle ABD ile ilişkilerinde kalıcı bir normalleşme sağlayamadı ve en çok ayrımcılığa uğrayan devlet oldu. Mevcut gelişme ABD ile somut ve muhtemelen kalıcı bir yakınlaşmaya temel attı. AGİT çerçevesindeki Minsk Grubu'nun tasfiyesi de barış sürecinde Azerbaycan'ın önem verdiği konulardan biri oldu zira Birinci Karabağ Savaşı'nın bir ürünü olan Minsk Grubu hem yıllar süren çözümsüzlüğün nedeni idi hem de Ermenistan'a müzahir devletler burada ağırlıklı idi. Azerbaycan, uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler nezdinde haklı olsa bile, sürecin uzamasının Ermeni diasporası, İslamofobi ve Türkofobi'nin üst üste binmesi ile uluslararası camiada kendi aleyhine karalama ve kamuoyu oluşturma kampanyalarının genişlemesi anlamına geleceğini biliyordu.

Ermenistan, ABD ile ilişkilerinde yeni bir arayış içinde ve savunma başta olmak üzere çeşitli alanlarda Rusya'ya bağımlılıktan kurtulmak istiyor. Bu bakımdan ABD'nin arabuluculuğunu memnuniyetle karşıladı. Zengezur koridorunda egemenliği Azerbaycan ile paylaşma anlamına gelebilecek çözümlerden çekinen Ermenistan için burada üçüncü bir taraf olan ABD'nin sorumluluk alması makul bir çözüm. Barış sürecinin Türkiye de dahil olmak üzere bölgesel ilişkilere, ticarete ve ulaşım bağlantılarına etkilerinin mevcut durumda en dezavantajlı devlet olan Ermenistan'a en büyük yararı sağlayacağı değerlendiriliyor. Bu çerçevede Ermenistan, barış sürecinin hızlandırılmasından memnun.

Barış sürecinin sürpriz jokeri olan ABD için düne kadar Rusya'nın arka bahçesi gibi olan Güney Kafkasya'da alan ve etki kazanmak önemli bir kazanım. Zengezur koridorunun sorumluluğunu alarak ticari yarar sağlama imkanını elde eden ABD aynı zamanda İran'ın kuzey sınırının hemen yanı başında bir yer tutmuş oldu. Türk dünyası açısından Zengezur koridorunun kritik konumu; burada etki sahibi olan dış aktörlerin Avrasya'nın kilit geçitlerinden birini ve Türk dünyasının ulaşım darboğazını kontrol etmesi anlamına geliyor. ABD bu mutabakatla birlikte, barışın savunucusu olarak diğer çatışmalarda da başvurulabilir güvenilir bir aktör olarak uluslararası arenada itibar kazanmış oluyor. İkinci kez göreve gelişinin hemen ardından uluslararası krizlere hele ki böyle uzun vadeli bir çatışmaya çözüm getiren olmak Trump'ın itibarına ve otoritesine hizmet ediyor. Tarafların minnetini açıkça sergilemesi, hayranlık dolu övgüleri ve Nobel Barış ödülüne aday göstermeyi teklif etmeleri Trump'ın kamuoyu desteğine olduğu kadar egosuna da hitap ediyor.

Mutabakatın kaybedeni kim?

Ortak Bildirgenin üç imzacısı da kendini kazançlı olarak görüyor. Ancak mutabakattan memnuniyet duymayan ve olumsuz etkilenecek aktörler de var. Mevcut mutabakatın kaybedeni olarak bir yanda Ermenistan'daki ve Ermeni diasporasındaki şovenist çevreler, diğer yanda ise İran ve Rusya gösterilebilir. Ermeni şovenistler; uluslararası kamuoyunun ve belli başlı devletlerin desteğini alarak yeniden savaşılmasını, Karabağ'ın tekrar işgal edilmesini ve Azerbaycan'dan intikam alınmasını arzuluyordu.

İran, kuzey sınırının çok yakınında ABD'nin hem siyasi hem de fiziksel olarak yeni bir yer kazanmasından rahatsız ve Ortak Bildirgenin imzalanmasının hemen ardından bunu resmi olarak da açıkladı. Rusya'nın son dönemde hem Ermenistan hem de Azerbaycan ile git gide kötüleşen ilişkileri Güney Kafkasya'daki varlığını zayıflatırken ABD'nin bölgeye böyle bir giriş yapması Rusya'nın ağırlığının daha da azalması anlamına geliyor. İkinci Karabağ Savaşı sonunda ateşkes sürecinde etkin olan Rusya'nın aynı varlığı barış sürecinde gösterememesi dikkate değer. Bu durum, Rusya'nın bölgedeki etki ve gücünün zayıfladığının somut bir göstergesi. Bu gerilemede bölge içi dinamikler olduğu kadar, İkinci Ukrayna Savaşı'nın eski SSCB üyesi devletler nezdinde Rusya'nın itibarına düşürdüğü gölge de yer tutuyor.

Mutabakat sonrası

Mutabakatın gerçek bir barış anlaşmasına dönüşmesi için kalan son engel, Ermenistan Anayasasında yer alan ve Karabağ'a yönelik iddialar içeren madde. Toprak bütünlüğünü hedef alan anayasa maddesi değiştirilmedikçe Azerbaycan'ın barış anlaşmasını imzalaması mümkün değil. Türkiye ve Azerbaycan ile ilişkileri normalleştirmeye öncelik veren çevreler için bu değişiklik zor olsa da kabul edilebilir görünürken, ırkçı ve Türk düşmanı çevreler bunu bir gurur meselesi görüyor ve kabul edilemez buluyor. Azerbaycan ve Türkiye ile ilişkileri normalleştirme noktasında bu bölünmüşlük Ermenistan içinde ve diasporada somut bir gerginlik olarak süregeliyor.

Ortak Bildirgenin ABD'nin arabuluculuğunda imzalanmasının önemli boyutlarından olan Ermenistan ve Azerbaycan'ın ABD ile ilişkilerinde büyük bir atılım sağlanması o kadar kolay değil. Ermenistan, ilişkilerdeki gerilemeye rağmen topraklarında Rusya'nın askeri üssünü bulunduran, Rusya ile askeri ittifak ve gümrük birliği içinde bulunan bir devlet olmaya devam ediyor. Azerbaycan ile ABD ilişkilerindeki yazılı engel olarak göze çarpan yaptırım yasası hala yürürlükte. Özet olarak Azerbaycan'ın Ermenistan'a teslim olmasını isteyen 1992'deki yaptırım yasası Azerbaycan'a yardım yapılmasını yasaklıyor. Ancak ABD başkanlarına tanınan yetki çerçevesinde Trump, Aliyev ile görüşmesinde ilgili kararı imzalayarak yaptırımları askıya aldı. Bu yasanın tamamıyla yürürlükten kaldırılması söz konusu olmadıkça Azerbaycan ile ABD arasındaki ilişkilerin tam olarak normalleşebileceği söylenemez. Hakeza ABD'deki Ermeni lobisi Türkiye ve Azerbaycan karşıtı gayretlerini sürdürürken bu yaptırımların da sert bir şekilde uygulanmasını talep ediyor.