Trump’ın fendi Pentagon’u yendi

Hakan Çopur/ Araştırmacı-yazar
29.12.2018

Şu ana kadar Rusya ile iyi bir ilişki içinde olan Türkiye’nin ABD ile girdiği bu yeni yakınlaşma sürecininasıl yöneteceği, ABD-Türkiye-Rusya üçlüsü arasındaki yeni ağırlık merkezinin belirlenmesinde kilit rol oynayacaktır.


Trump’ın fendi  Pentagon’u yendi

ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’den çekilme kararı, sadece ABD kamuoyunu ve ilgili kurumları değil, neredeyse tüm dünyayı hazırlıksız yakaladı. ABD’li üst düzey yetkililer DEAŞ’ın tamamen bitirilmesi ve sonrasındaki sürece ilişkin açıklamalar yaparken çekilme kararını duyuran Trump, adeta Pentagon’a “patron benim” demiş oldu. Amerikan Kongresinde ve medyasında büyük oranda eleştiri, kısmen de destek ile karşılık bulan çekilme kararını “Trump’ın fendi Pentagon’u yendi” şeklinde ifade etmek mümkündür.

Esasen Trump’ın çekilme kararını, en özet haliyle, Obama döneminde inşa edilen “Suriye’de devlet altı aktörlerle çalışma” stratejisinin tasfiyesi olarak nitelendirmek mümkündür. Amerikan askerlerinin savaşmak amacıyla sahaya ayak basmadığı ama aynı zamanda terör örgütü DEAŞ’ın da mağlup edileceği bir formülü bir başka terör örgütü olan YPG/PKK ile işbirliğinde bulan Obama yönetimi, gömleğin ilk düğmesini en başta yanlış iliklemişti. Bir daha çıkamadığı bu çıkmaz sokakta kalmayı özellikle CENTCOM’un da yönlendirmesiyle tercih eden ABD, Trump’ın iş başına gelmesiyle de mevcut “devlet altı unsurlarla çalışma” yaklaşımını sürdürmüştü. Ancak sonunda Trump, “ABD’nin DEAŞ’la mücadele misyonunu büyük oranda tamamladığına” ikna oldu ve Amerikan askerlerini Suriye’den çekme kararı aldı.

Pentagon memnuniyetsiz

Washington’da son 10 günde yaşanan gelişmelere baktığımızda Suriye’den çekilme kararının önemli ölçüde Trump’a ait olduğu görülecektir. Eğer bu iş tamamen Pentagon’a kalmış olsaydı muhtemelen bugün herhangi bir geri çekilme sürecinden bahsediyor olmayacaktık. Zira son bir ay içerisinde ABD Savunma Bakanı James Mattis’in, CENTCOM Komutanı Joseph Votel’in, DEAŞ’la Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk’ün ve Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’ın açıklamalarında ana tema “DEAŞ’ı tamamen yok etmek”, “ardından yeniden yapılanma sürecini başlatmak” ve “yerel birlikler kurmak” gibi ABD’nin mevcudiyetini sürdürmeye yönelik başlıklardı. Fakat Trump tüm bu açıklamaların aksine Suriye meselesine daha farklı baktığını tüm dünyaya ilan etmiş oldu. Esasen böylece Trump ile askerlerin Suriye konusuna farklı baktığı da ortaya çıkmış oldu. Bu yönüyle Pentagon’un önemli ölçüde memnuniyetsiz olduğu, daha ziyade Trump’a ait olan bir karardan bahsediyoruz.

Mattis’in istifası

Çekilme kararı Pentagon’da, Kongrede ve Amerikan medyasında sürpriz olarak nitelendirilirken aslında Trump için bir günlük bir karar değildi. Nitekim 2018 yılının Mart ayından itibaren birkaç kez Trump’ın “Suriye’den çekileceğiz, askerlerimiz eve dönecek” şeklinde açıklama yaptığını biliyoruz. Konuyu daha ziyade “seçim vaadimi yerine getirip DEAŞ’ı yendim” ve “askerlerimizi eve getirdim” ekseninde ele alan Trump’ın derin ve çok katmanlı Suriye stratejileriyle pek ilgili olmadığı görülüyor. En azından şu ana kadarki duruşuyla Trump, Pentagon/CENTCOM’un, bazı Kongre üyelerinin ve Amerikan medyasının “DEAŞ’a karşı savaşan yerel ortağımızı (YPG/PKK’yı) yüz üstü bırakıyoruz” söylemleriyle de ilgilenmediğini ortaya koydu. “Dünyanın jandarması olmak zorunda değiliz” ve “bütün bu masrafları biz yüklenemeyiz” diyen Trump, ABD’nin askeri harcamaları konusuna yeni bir boyut getirmiş oldu.

Kuşkusuz bu süreçteki en önemli gelişme Savunma Bakanı Mattis’in istifası oldu. Trump’a açıktan mesajlar içeren istifa mektubu gündeme bomba gibi düşen Mattis, Trump kabinesindeki ve Suriye stratejisindeki en önemli isimlerin başında geliyordu. Zaman zaman Trump ile Mattis arasındaki bazı anlaşmazlıklar medyaya yansısa da genel anlamda Trump komutanlarına fazlasıyla değer veriyor, Mattis de Trump’la uyumlu bir çizgi izliyordu. Fakat Suriye kararında tamamen ayrışan ikilinin yolu bu sefer farklı istikametlere gitti.

Ancak hemen ardından McGurk’ün de görevinden ayrılması bir başka önemli gelişme oldu. Görev süresi Ocak ayı sonunda dolacak olan McGurk’ün istifası Trump tarafından “şov” olarak nitelendirilse de Suriye’de YPG/PKK ile çalışma stratejisinin mimarlarından olan McGurk’ün ayrılışı önemli bir başlık olarak kayıtlara girdi. Sahada sık sık YPG unsurlarını ziyaret ederek Türkiye’nin tepkisini toplayan McGurk’ün istifası da Obama döneminin “devlet altı aktörlerle çalışma” stratejisinin tasfiye adımlarından biri oldu.

Diğer yandan yine ABD’nin Suriye’deki stratejisinin mimarlarından CENTCOM komutanı Votel’in de birkaç ay içerisinde görev süresini dolduracak olması önemli bir gelişmedir. Votel’in yerine gelecek isim bu bakımdan çok önem taşımaktadır. Son olarak Genelkurmay Başkanı Dunford’ın bu yıl içerisinde yerine atanacak ismin kimliği de ABD’nin bundan sonraki Suriye politikasını yakından etkileyecektir. Fakat toplamda bakıldığı zaman Trump, Pentagon’a rağmen çekilme kararını aldı ve sonucunda da Mattis’i koltuğundan etti.

Türkiye’nin karardaki rolü

Kuşkusuz tüm bu baş döndürücü gelişmeler Washington’da küçük çaplı bir deprem etkisiyle yaşanırken Türkiye’nin ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu süreçteki rolü yadsınamaz. Son bir ay içerisinde 3-4 kez peş peşe telefonda görüşen iki liderin son olarak 14 Aralık’ta yaptıkları görüşmenin Trump’ın Suriye kararında belirleyici olduğu aşikardır.

“Suriye’de kalan DEAŞ unsurlarının yok edilmesi konusunda Türkiye’ye güvendiğini” birkaç kez dile getiren Trump, Erdoğan’ın liderliğine itimat ettiğini tüm dünyaya açıkça ilan etmiş oldu. Türk-Amerikan ilişkilerinde uzunca bir süre esen sert rüzgarların arından Rahip Brunson’ın ABD’ye dönmesiyle kısmen yumuşayan süreç, iki lider arasındaki görüşme trafiğiyle olumlu bir aşamaya evrildi. Uzunca bir süredir rafta bekletilen Patriot dosyasının da Suriye kararından hemen önceki gün indirilip onaylanması da bu sürecin bir başka adımı oldu. YPG/PKK’yı destekleyen ABD görüntüsünden Türkiye’nin kurtulacağı bir aşamaya gelinmiş olması Türkiye için çok önemli bir ulusal çıkar konusudur. Dolayısıyla Trump’ın Suriye kararındaki rolü, Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın net bir siyasi ve diplomatik başarısıdır.

Cevap bekleyen sorular

Elbette bu geri çekilme kararı bir çiçekle baharın geleceği anlamına gelmiyor. Zira hala önümüzde birçok soru bulunmaktadır. Takvimi ve lojistiği tamamen Pentagon’a bırakılan çekilme süreci ne kadar zamanda ve ne şekilde tamamlanacaktır? YPG/PKK’ya verilen silahların akıbeti ne olacaktır? Suriye’den Irak’a geçecek Amerikan askerlerinin Suriye bağlamındaki ilişkisi ne olacaktır? ABD’nin Suriye’den ayrılmasıyla Beşşar Esed rejimi ile daha doğrudan muhatap olmak zorunda kalması muhtemel Türkiye, Rusya ile yeni dengeyi nasıl bulacaktır? Suriye’deki siyasi sürecin devamında ABD, ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu SDG’nin masada olmasına destek verecek midir?

Bu ve buna benzer birçok soru esasen ABD’nin çekilme kararının sonrasında Türkiye’nin Suriye’de çok katmanlı yeni bir denkleme gireceğine işaret ediyor. Şu ana kadar Rusya ile iyi bir ilişki içinde olan Türkiye’nin ABD ile girdiği bu yeni yakınlaşma sürecini nasıl yöneteceği, ABD-Türkiye-Rusya üçlüsü arasındaki yeni ağırlık merkezinin belirlenmesinde kilit rol oynayacaktır. Son dönemde Suriye’de çok stratejik ve hesaplanmış adımlar atan Ankara, bu yaklaşımını yeni dönemde de sürdürerek Suriye’deki oyundan galip çıkmayı bilecek olgunluktadır.

@hakancopur1