Tuğa bel bağlayan bir yiğit

Mustafa İsen / Yazar
26.03.2021

Gazi Giray Hanın "Râyete meylederiz kamet-i dil-cû yerine/ Tuğa dil bağlamışız kâkül-i hoş-bû yerine" beytiyle başlayan meşhur gazeli birçok Osmanlı şairi tarafından tanzir ve tahmis edildi. Bu şiir bir anlamda kendi dönemine, geleneğe, saraya ve Osmanlı bürokrasisine güçlü bir itiraz anlamına gelir. Başka şiirlerinde de menfaatlarını düşünen devlet ileri gelenlerini acımasızca eleştiren Gazi Giray, artık yükseliş dönemini geride bırakan yönetimin bu tavrından acı acı şikayet eder. Kırım Hanlığı dış ilişkilerinde bağımsız bir devlet gibi davranabiliyordu. Ama zamanla pek çok bakımdan Osmanlı yönetimine benzeyerek hayatını devam ettirdi. Kırım Hanı Osmanlı sultanı tarafından atanmıyor ama başa geçmek için sultandan onay alıyordu. Bu yüzden Kırım'la Osmanlı arasında inişli çıkışlı ama iki tarafın da menfaatlarını koruyan uzun bir alaka ortaya çıktı.


Tuğa bel bağlayan bir yiğit

Mustafa İsen / Yazar

Bu yazıyı okumaya başlayanlardan bir istirhamım var; lütfen okumadan önce bilgisayar ya da telefonunuzu açın, buradan Gazi Giray Han'ın mahur peşrevini bulun ve arkanıza yaslanıp önce bu büyüleyici musikiyi dinleyin. Aslında sizin bir müzisyen olarak dinlediğiniz bu on parmağında on marifet olan adamı anlatacağım size, musikinin büyülü dünyasıyla yarışacak değilim ama en azından kimle karşı karşıya olduğunuzu ifade etmeye çalışayım.

Gazi Giray Han, Kırım hanlarından biri. Fatih Sultan Mehmed döneminde özel bir statüyle Osmanlı Devletine bağlanan Kırım hanlığı, Osmanlılar için daha çok müttefik devlet statüsündeydi; Kırım hanları, kendi adlarına para bastırıyor ve kendi adlarına hutbe okutuyorlardı. Osmanlılar da Ukrayna bozkırlarının sadece Kırım yönetimine ait olduğunu kabul ediyordu. Kırım Hanlığı dış ilişkilerinde bağımsız bir devlet gibi davranabiliyordu. Ama zamanla pek çok bakımdan Osmanlı yönetimine benzeyerek hayatını devam ettirdi. Kırım Hanı Osmanlı sultanı tarafından atanmıyor ama başa geçmek için sultandan onay alıyordu. Bu yüzden Kırımla Osmanlı arasında inişli çıkışlı ama iki tarafın da menfaatlarını koruyan uzun bir alaka ortaya çıktı.

Kırım hanlarının her bakımdan en önemli isimlerinden biri olan Gazi Giray Han, Kırım'da doğdu. Monarşi ile idare edilen sistemlerde gelecekte devlet yönetiminde çok önemli görevler üstlenecek olan kişiler olması açısından hanedanın özellikle erkek çocuklarının eğitimine büyük önem verilmekteydi. Onların doğumlarından itibaren hemen hemen hayatlarının bütün kademelerine dikkat edilir, en iyi hocalar elinde yetişmelerine özen gösterilirdi. Dini eğitimle başlayan bu faaliyet dönemin geçerli bilgilerinin öğretilmesi yanında onların devlet adamı kimliğini oluşturacak ata binmek, iyi kılıç kullanmak, ok atmak, gürz kullanmak gibi askeri eğitimle ilgili bilgiler de edinirlerdi. Bu aşamada resmi eğitimin bir parçası olarak müzik, hat, edebiyat, inşa dersleri de alırlardı. Üstelik Kırım hanedanının çocukları belli dönemlerde İstanbul'da Enderun'da eğitilmişlerdi. Nitekim Kırım hanedan mensuplarının pek çoğunun dikkate değer birer şair ve musiki ustası oluşları bu eğitim sayesindedir. Gazi Giray Han da böyle bir eğitimden geçti. Ama o daha çocukluğunda her alanda öylesine yetenekli bir birisiydi ki hangi eğitimi aldıysa o alanda parmakla gösterilen biri oldu. Elbette bir Giray olarak asıl mesleği at üzerinde her türlü silahı kullanabilecek konumda bir savaşçılıktı. Bir anlamda, ata binme, ok atma ve kılıç kullanma sanatının efendisiydi.

İranlıların teklifini reddetti

Bu anlamda ilk göze çarpışı Osmanlı-Safevî mücadeleleri sırasında oldu; bu savaşa Âdil Giray kumandasındaki Kırım ordusunda bir kumandan olarak katıldı ve Özdemiroğlu Osman Paşa'nın takdirini kazandı. Ertesi yıl bir miktar kuvvetle Şirvan'da harikalar yarattı. Fakat bir ileri keşif hareketi sırasında esir düştü. Onun yeteneğini gören İranlılar Osmanlılara karşı savaşması için cazip tekliflerde bulundular. Reddi üzerine de Hassan Sabbah'ın dillere destan kalesi Alamut'ta habs edildi. Giray Han buradan kaçmayı başardı. III. Murad tarafından İslâm Giray'ın ölümü üzerine boşalan Kırım hanlığına tayin edildi ve bir filo eşliğinde Kırım'a döndü. Gösterdiği kahramanlıklardan ötürü Bora lakabıyla tanındı. Bundan sonraki mücadelesi Ruslarla oldu, Çarı 10 bin ruble vergiden başka her yıl tesbit edilen hediyeleri göndermeye mecbur etti. Bundan sonra da neredeyse at üzerinden inmeden Doğu Avrupa'da devam eden mücadelesi Osmanlı bürokrasisiyle kah uzlaşarak kah bazı kırgınlıklarla devam etti. Bir ara hanlıktan alındıysa da bunun hata olduğu kısa sürede anlaşıldı ve tekrar hanlığa döndü. Aynı şekilde hareketli hayatı devam ederken inşasını başlattığı Gazi Kirman Kalesi'ni tamamlayıp Kırım'a dönerken yolda vebaya yakalandı ve genç sayılacak bir yaşta vefat etti (1607). Mezarı Bahçesaray'da babası Devlet Giray'ın yanında Han Sarayı Camii bahçesindeki türbesindedir.

Gazi Giray yönetimi döneminde, İstanbul'un emirlerini her zaman yerine getirmeyen Kırım'ın önde gelen zümreleriyle hanlığı sıradan bir eyaleti gibi gören Osmanlı hükümet merkezi arasında dengeyi kurabilmiş dikkate değer bir isimdir. Onun zamanında kültürel yönden ve idarî bakımdan Osmanlı nüfuzu bölgede büyük ölçüde arttı.

İyi bir sazende

Böylesine önemli bir devlet adamı ve son derece cesur bir savaşçı olması yanında Giray Han, sanat ve kültür yönü de o derece kuvvetli müstesna bir kimse idi. Çeşitli ilim dallarının yanı sıra hat ve musiki gibi güzel sanatlarda ileri derecede bilgi sahibiydi. Macar seferine katılıp kışı Peçuy'da geçirdiği sırada tarihçi Peçuylu İbrâhim'e kitâbet, hat sanatının incelikleri ve kalem kesme usullerini öğretecek düzeyde usta bir hattattır. Musiki bilgisi ise bunun da ötesindedir. Çeşitli müzik aletlerini çalabilen iyi bir sazende ve devrinin en güçlü bestekârlarından biri olan Gazi Giray'ın peşrev ve saz semâilerinden altmış ikisi günümüze ulaşmıştır.

Gazi Giray musikiden sonra en çok şairliğiyle tanındı. Diyebiliriz ki içinden birçok şair çıkmış Kırım hanedanın şiirde de bir numaralı temsilcisi odur. Gazâyî ve Han Gazi mahlaslarını kullandığı şiirlerini Farsça, Arapça, Kırım,Osmanlı ve Çağatay Türkçeleri ile yazdı. Kaleme aldığı, özellikle mertlik ve kahramanlık duygularını terennüm eden şiirleri sayesinde Türk edebiyatının belli başlı hamâsî şairlerinden biri olarak tanındı. Gazi Giray, düşündüklerini çekinmeden söyleyen, haksızlık ve yolsuzluklara tahammül edemeyen mert bir şahsiyete sahip olduğu için hicviyeler de yazdı.

Şiirlerini bir Divanda topladıysa da bu eser elimize ulaşmadı. Ancak günümüzde bir divançesi elimizdedir. Çağatay Türkçesi ile Gül ü Bülbül adlı bir mesnevisi de kaynaklarda belirtir, ama ona da henüz ulaşılamamıştır. Aynı şekilde de Kahve ile Bâde'de kaynaklarda adı geçen bir eserdir. Bütün kaynaklarda Gazi Giray'ın ayrıca usta bir düz yazı ustası (münşi) olduğu belirtilmektedir. Kırım hanı sıfatıyla Osmanlı başkentine, vezirlere, devlet adamlarına yazılmış bu örnekler onun alandaki ustalığının göstergesidir. Kısacası Gazi Giray Han kaybolanlarla birlikte epeyce esere imzasını atmış bir edebiyatçı hükümdar olarak tanınır.

Bürokrasiye itiraz

Onun, Râyete meylederiz kāmet-i dil-cû yerine Tuğa dil bağlamışız kâkül-i hoş-bû yerine beytiyle başlayan meşhur gazeli birçok Osmanlı şairi tarafından tanzir ve tahmis edildi. Bu şiir bir anlamda kendi dönemine, geleneğe, saraya ve Osmanlı bürokrasisine güçlü bir itiraz anlamına gelir. Başka şiirlerinde de menfaatlarını düşünen devlet ileri gelenlerini acımasızca eleştiren Gazi Giray, artık yükseliş dönemini geride bırakan yönetimin bu tavrından acı acı şikayet eder. Bu giriş beytinde şair, uzun boyuyla salınıp yürüyen sevgiliye övgüler düzen geleneksel şairi ve bunlara itibar eden zihniyeti eleştirerek tercihinin savaş meydanlarında dalgalanan sancak olduğunu, onun ardından koştuklarını anlatır. Şiir boyunca klasik şiirin ortak kelimeleri kullanılarak onlara farklı anlamlar yüklenmiş ve ortaya hem anlam hem de üslup bakımından farklı bir şiir çıkmıştır. Bu özelliği yüzünden de gazel, hem devrinde ilgi görmüş hem de edebiyat tarihçilerinin dikkatini çekmiştir.

Gazi Giray Han Kırım hanlığını başarıyla yürüten büyük bir siyasî kişilik, cesur ve dirayetli bir komutan, kısacası bir insanda aynı zamanda bir araya gelemeyecek çeşitli kabiliyet ve değerleri ahenkli bir terkip içinde toplayabilmiş eşsiz bir kahramandır.

Mekanı cennet olsun.

[email protected]