Tüm yönleriyle mistik gelenek

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
21.05.2022

Kitabında sufizm kavramını, yalnızca kendilerini sufi olarak tanımlayan veya başkaları tarafından böyle tanımlanan kişileri değil, aynı zamanda genel olarak sufilerle bağlantılı bütün tarihi gelenekleri, metinleri, eserleri ve uygulamaları kapsayacak şekilde kullanan Carl Ernst, sufizm ile İslam arasındaki uygun ilişkinin ne olduğuna dair karar vermekten bilinçli bir şekilde kaçınıyor.


Tüm yönleriyle mistik gelenek

İslam medeniyetinde manevi, fikri, sosyal, kültürel ve sanatsal bakımlardan ağırlığı yüksek bir eğilimdir tasavvuf ya da Batı'da bilindiği şekliyle sufizm. Kökleri Hz. Peygamber dönemindeki Ashab-ı Suffa'ya kadar uzatılan sufi eğilimin esasen İslami olmayıp başka kültürlerden etkilenmelerle oluştuğuna dair rakip entelektüel akımlar tarafından dile getirilen çeşitli iddialar mevcutsa da tarihsel bakımdan bu iddiaları çürütücü nitelikler taşıyan örnekler de bulmak mümkündür.

Türkçeye Sufizm: İslam'ın Mistik Geleneğine Giriş adıyla çevrilen kitabında Carl W. Ernst, Amerika'da hem manevi arayış içinde olanlar hem de farklı sosyal disiplinler içinden gelenlerin yoğun ilgi gösterdiği tasavvufu konu ediniyor. Klasik oryantalist ezberlerin dışına çıkarak sufizmin hem geleneksel Asya ve Afrika'daki anavatanında bin yılı aşkın bir süredir hem de özellikle yirminci yüzyıl ortalarından bu yana Amerika ve Avrupa'da önemlileşen dini, kültürel, siyasal ve toplumsal rollerini ana hatlarıyla ortaya çıkarmaya uğraşan Ernst, böylelikle sufizm dendiğinde hem Amerikalı ve Avrupalıların zihinlerinde dini bir kategori olarak şekillenen çeşitli tasavvurları hem de sufizm sempatizanları ile modernizm, fundemantalizm ve oryantalizm arasındaki çekişmeli tasavvurları sorguluyor.

Sahte sufizm

Oryantalistlerin sufizm ile dini pratik ve uygulamaların bütünü için tanımlayıcı bir terim olarak ilgilendiklerini belirten Ernst, Müslüman mistiklerin ise geleneksel olarak belirli ahlaki ve manevi idealleri dile getirmek üzere normarif bir şekilde kullandıkları bir kavram olduğuna dikkat çekiyor. Modern dönemde, kendi perspektiflerini meşrulaştırmak isteyen modern sufi liderlerin İslami uygulamaları ve kimliği önemsemeyenlerin sufizm olarak sunageldikleri şeylere "sahte sufizm" dediklerinin altını çizen Ernst, ayrıca sufizmi İslam'ın çarpıtılması olarak kavrayıp kınayan selefi eğilimler ile onu Orta Çağ'dan kalma batıl bir inanç olarak gören ve karşı çıkan seküler modernistlere de değiniyor.

Kitabında sufizm kavramını yalnızca kendilerini sufi olarak tanımlayan veya başkaları tarafından böyle tanımlanan kişileri değil, aynı zamanda genel olarak sufilerle bağlantılı bütün tarihi gelenekleri, metinleri, eserleri ve uygulamaları kapsayacak şekilde kullanan Ernst, sufizm ile İslam arasındaki uygun ilişkinin ne olduğuna dair karar vermekten de bilinçli bir şekilde kaçınıyor.

Eski moda oryantalizmin birtakım siyasi tutum, istifham ve önyargılarla tartışma gündemine taşıdığı mülahazaları eleştiren Ernst, bununla birlikte, sufizm gibi bir geleneği herhangi bir mistifikasyona başvurmadan dini araştırma bakımından incelemenin, sempati ile değerlendirmenin de mümkün olabileceğini söylüyor. Kitabında yoruma dayalı tasviri benimseyen Ernst, böylelikle hem sufizmi tasvir etmede hem de onu çevreleyen tartışmalı konuları işaret etmede elverişli bir tutum sergiliyor.

Pakistanlı kavvali sanatçısı Nusret Fatih Ali Han'dan, Amerika'da birçok çevirisiyle en çok satan şair olarak ünlenen Mevlâna Celaleddin Rumi'ye kadar sufizmin Batılı popüler kültürdeki yerine de değinen Ernst soyut felsefi doktrinleri açıklamaktan ziyade sufizm uygulamalarına ve öğretilerine katılımın anlamı üzerinde duruyor. Ernst'in kitabı sufizmi geçmişin geleneksel bir fenomeni olarak ele almak yerine onun çağdaş önemini kavramayı kolaylaştırmak amacıyla mevcut tezahürlerini irdeliyor.

Sufizm: İslam'ın Mistik Geleneğine Giriş Carl W. Ernst çev. Gülçin Tunalı Sufi, 2022

Batılı entelektüalizmin iki uçtaki kutbu

Belki de Sokrates'ten beri sahtekârlığı eleştirinin "suçlu kardeşi" olarak görebiliriz. Özellikle sofizm, "fikri sahtekarlık" olarak nitelendirilirse modern zamanlarda bilimsel birçok başarıya imza atan isimlerin ve onları eleştirmek ya da çürütmek üzere araçlar geliştiren sıra dışı eleştirmenlerin hikâyeleriyle karşılaşmak şaşırtıcı gelmez. Anthony Grafton kitabında bize hem sahtekârları hem de onların sıra dışı eleştirmenlerini bu türlü hikâyeler eşliğinde aktarıyor. Böylelikle Grafton, Batılı entelektüel gelenekte iç içe geçmiş iki önemli dalı, sahtekarlık ve eleştirmenliği kapsam, tutarlılık ve tarihsel ilgi açısından değerini ortaya koyarak anlamamızı kolaylaştırıyor.

Sahtekârlar ve Eleştirmenler, Anthony Grafton, çev. Ahmet Can Ay, İz, 2022

Devrim günlerinde nasıl düşünmeli?

18. yüzyılın son çeyreğinde başlayıp 19. yüzyılın ilk yarısında tamamlandığı varsayılabilecek Alman felsefe devriminin Fransızların siyasi devrimini yankıladığını düşünebiliriz pekâla. Alman idealizmi olarak bilinen dönemin başlatıcı eseri hiç kuşku yok ki Immanuel Kant'ın Salt Aklın Eleştirisi'dir. Amerikalı felsefeci Frederick C. Beiser'in kitabı Kant'tan Fichte'de billurlaşan Alman idealizmine giden yolu adımlayarak bize Kant sonrası Alman felsefesini kavramada önemli bir katkı sunuyor. Beiser eserinde Kant'ın muhaliflerinin onun fikri gelişimine olan etkisini de göstermesi bakımından bu felsefi devrimin nasıl anlaşılması gerektiğini de örnekliyor.

Aklın Kaderi, Kant'tan Fichte'ye Alman Felsefesi, Frederick C. Beiser, çev. Emre Bilgiç, Ayrıntı, 2022

@uzakkoku