Türkiye, Afrika'da vazgeçilmez bir aktör

Faruk Önalan / Yazar
8.07.2022

Türkiye-İtalya-Tunus hattı Avrupa'dan Afrika'ya açılan en değerli koridor olarak dikkat çekiyor. Libya'daki Türk askeri varlığı, komşu ülkeler Cezayir ve Tunus'ta var olan ekonomik nüfuz, Ankara'nın zaten artan siyasi gücünü daha da artırdı. Bu noktada Libya tezkeresinin, Somali'de, Katar'da asker bulundurmanın stratejik etkileri daha net ortaya çıkıyor.


Türkiye, Afrika'da vazgeçilmez bir aktör

21. yüzyılın yükselen yıldızı Afrika kıtasına Türkiye'nin bakışı her zaman insan odaklı, kazan-kazan ve eşit ortaklık stratejisine dayanmıştır. Bu açıdan Türk Dış Politikası, sömürge anlayışını ön plana çıkaran Batı ile keskin bir şekilde ayrışmaktadır.

Bugün on binlerce Afrika kökenli öğrenci Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) bursuyla Türkiye'de eğitimlerini tamamlamış, döndüklerinde Türkiye'nin gönüllü tanıtım elçileri olmuşlardır.

Dış politika başarısı

Eğitim gören öğrencilerin ülkelerinde önemli görevlere getirilmesi de Türk Dış Politikası adına büyük bir başarıdır. Bir dönem Somali İstihbarat Teşkilatı'nın (NISA) başkan yardımcılığı görevini yürüten Somalili Abdulkadir Muhammed Nur, YTB bursu ile Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun oldu. Ankara Somali Büyükelçiliği'nde diplomat olarak görev yaptı. 2020 yılında Somali Adalet Bakanı, geçtiğimiz yılın sonlarında da Savunma Bakanı oldu. Kendisini yetiştiren ülkeye olan sevgisini, minnetini göstermek adına ilk ziyaretini de Türkiye'ye gerçekleştirmişti. Paylaştığı bir fotoğrafta, arkasında duran resim dikkat çekiyordu. Orada Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı İmparatorluğu'nun Güney Arabistan seferi resmedilmişti. (Osmanlı donanmasının sömürgeci Portekiz filosunu bozguna uğratması) Bu şekilde Türkiye sevgisiyle yetişen nice insan var. Atılan bu tohumlar filiz verdi ve bu topraklara muhabbet duyan birçok ülkede yeni nesiller yetişmeye başladı. Bu politikanın etkileri ilerleyen yıllarda çok daha net şekilde hissedilecektir.

Fransa'da yayınlanan analizlerde, politikacıların verdiği demeçlerde Türkiye'nin Afrika atılımına geniş bir şekilde yer verilmektedir.

'Afrika'nın fethi'

Fransa merkezli "Afrika İstihbarat" sitesi yaklaşık bir yıldır "Erdoğan Afrika'yı fethetmek için yola çıktı" başlıklı dosya altında analizlerine devam ediyor. Son paylaşılan analiz ise "Erdoğan, yüksek profilli ziyaret öncesi diplomatlarını, Batılı ülkelerin krizi çözmede başarısız olduğu Etiyopya'ya gönderdi" şeklindeydi. Haklılık payları vardı zira başta Fransa olmak üzere Batı ülkeleri bu bölgede tam anlamıyla çuvallamışlardı. Bu kapsamda, Batı Afrika ülkelerinin, Fransız Merkez Bankası'nda tutulan paralarını geri çekmeleri konusunda mutabakata vardıklarını yeniden hatırlamakta fayda var.

Afrika'daki Türk varlığına, Fransız aşırı sağcılar da tepki göstermektedirler. Dikkatin Rusya yerine Türkiye'ye verilmesini istiyorlar. Le Pen'in Ulusal Cephesi'nden Avrupa Parlamentosu milletvekili Dominique Bilde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Afrika ziyaretinden rahatsızlığını açık açık dile getirdi:

"Fransa ve Avrupa Birliği, Mali'deki Rusya ve Wagner'in paralı askerlerine takıntılıyken, Erdoğan Afrika'daki ekonomik ve güvenlik varlığını gizlice güçlendiriyor. Bu çifte standart neden?"

Kıtaya yönelik dev atılımın ardından, Türkiye aleyhindeki dezenformasyonda belirgin bir şekilde artış olduğu görülmektedir. Bu karalama kampanyalarının önüne geçmek ya da etkisini kırmak adına TRT Swahili'den sonra TRT Fransızcanın da yayın hayatına başlaması önemli bir hamle olarak öne çıkıyor. Özellikle Afrika'da Fransızca konuşan bölgelerde etkinliği hissedilecektir.

Fransa'da yapılan bir ankete göre Fransızların, Rusya ve Çin'e göre Türkiye'yi daha fazla tehdit unsuru olarak gördüğü ortaya çıktı. "Sizce aşağıdaki ülkelerden hangisi Fransa için bir müttefik ya da tehdit" sorusuna, katılımcıların yüzde 43'ü Rusya, yüzde 48'i Çin ve yüzde 56'sı da Türkiye'yi tehdit olarak gördükleri cevabını verdi. Bu kızgınlığın altında yatan nedenlerden biri de yüzlerce yıldır katliamlara maruz kalan, iç savaşların körüklendiği, sömürülen Cezayir'in Türkiye ile kurduğu yakın ilişkilerdir. Ekonomi, güvenlik başta olmak üzere birçok alanda varılan mutabakatlar, Paris ve Moskova tarafından yakın olarak takip edildi. Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun'un ziyareti komşu Fas dahil olmak üzere birçok ülkede geniş yankı buldu. Sahel bölgesi ve Afrika'yı tehdit eden terör yuvalarının kurutulmasına dair işbirliği ve ortak operasyon vurgusu oldukça önemliydi.

İş birliğinin getirileri

Libya dahil bazı Afrika kıtası ülkelerinde, Türkiye çıkarlarının karşısında konumlanan Rusya, -Ukrayna savaşının planlanandan uzun sürmesi sebebiyle- Türkiye ile yakın işbirliği içinde olmasının getirilerinin farkına vardı. Fransızların fonlandığı bir internet sitesi dikkat çekici bir haber paylaştı. Habere göre G7 zirvesi için Almanya'da bir araya gelen dünya liderleri, Moskova'nın altını ihraç etmesini engellemek istiyordu. Bu gelişme üzerine Rus firmalar yurtdışında ve özellikle Afrika'da çıkardıkları altınları rafine etmek ve satmak için Ankara'ya yöneldi.

En değerli koridor

Türkiye-İtalya-Tunus hattı Avrupa'dan Afrika'ya açılan en değerli koridor olarak dikkat çekmektedir. Bu hattın tam merkezindeki İtalya Taranto limanını bir Türk firması olan Yılport işletiyor. Ayrıca Libya'daki Türk askeri varlığı, komşu ülkeler Cezayir ve Tunus'ta var olan ekonomik nüfuz, Ankara'nın zaten artan siyasi gücünü daha da artırdı. Bu noktada özellikle Libya tezkeresi olmak üzere Somali'de, Katar'da asker bulundurmanın stratejik etkileri daha net ortaya çıkmaktadır.

2011 yılında Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olarak gerçekleştirdiği ziyaret sonrasında, Somali adeta başka bir çehreye büründü. Cumhurbaşkanlığının ilk döneminde bu ziyarete şahitlik eden Hasan Şeyh Mahmud, Erdoğan'ın Ağustos 2011'de gerçekleşen tarihi ziyaretinin, Somali'nin sıçrayışının ilk adımı olarak görür. Zira o güne kadar açlık, kuraklık yanında bir de iç savaş ile bitmiş durumdaki Somali kimsenin umurunda değildi. Ziyaretle dünyanın gözü bu topraklara çevrildi ve ülke yavaş yavaş kötü günlerinden sıyrılmaya başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zor zamanlarda Mogadişu sokaklarında yürümesinin dünya kamuoyunda büyük etki uyandırdığını asla unutamayacaklarını belirtiyorlar. Son yapılan seçimlerin demokratik bir olgunlukla geçmesi son derece kıymetlidir.

Tabii bu gelişimin önüne geçmek isteyenler terör düğmesine basmakta gecikmedi. Taşeron terör örgütü eş-Şebab aracılığı ile çok sayıda bombalı saldırı düzenlendi. Bu noktada Türkiye'nin yetiştirdiği Somalili güvenlik güçleri ülke savunmasında önemli bir role sahip olmaya başladı. Başkent Mogadişu'daki TURKSOM Askerî Eğitim Üssü ülkenin güvenliği için hayati bir önem arz etmektedir. Elbette terörün sadece askeri operasyonlarla bitirilemeyeceğinin de farkındalar. Terörizmin kaynağının kurutulması noktasında verilecek mücadelenin yanında İslamiyet'in doğru anlatılarak sapkın ideolojilerin de yok edilmesi için Türkiye'den destek bekliyorlar.

Hidrokarbon yatakları

Somali kıtanın en uzun sahil şeridine sahip ülkesi olarak dikkat çekmektedir. Kıyı boyunca çok değerli ve stratejik limanlar küresel güçlerin iştahını kabartmaktadır. Bu bölgelerin doğal gaz, petrol yanında hidrokarbon yatakları bakımından da zengin olduğu bilinmektedir. Ancak terör olayları yatırımcıların gelmesine engel olmaktadır. Somali Petrol Bakanlığı, bu yılın Şubat ayında açık denizlerde hidrokarbon aramak için ABD merkezli Coastline Exploration şirketiyle 7 üretim paylaşımı anlaşması imzaladı. Hâlihazırda Türkiye'nin de hidrokarbon arama-çıkarma izni bulunmaktadır. Bir dönem aradan sonra yeniden Cumhurbaşkanı olarak seçilen Hasan Şeyh Mahmud ikinci ziyaretini (ilki BAE) Türkiye'ye gerçekleştirdi. Ziyaret kapsamında, Türkiye ile hidrokarbon ortaklığı konusunda görüşmelerin başladığını duyurmuştu.

İstihbarat başarıları

Türkiye kıtada istihbarat alanında da önemli başarılara imza attı. Bölgede Avrupa vatandaşları dahil olmak üzere çok sayıda kurtarma operasyonuna imza attı. Ortadoğu ve Afrika'da da güvenlik kökenli İsrailli iş adamlarına yönelik suikastları önledi. İsrail medyası, bu süreçte MİT Başkanı Hakan Fidan ve Mossad Başkanı David Barnea'nın sürekli temas halinde olduğunu yazmıştı. 2018 yılında Kenya'nın Chakama bölgesinde kaçırılıp Somali'ye götürülen 25 yaşındaki İtalya vatandaşı Silvia Constanzo Romano da MİT tarafından kurtarıldı. Bu operasyon ile ilgili İtalyanlar kendi hükümetlerine tepki gösterirken Türkiye'ye teşekkürlerini sunuyordu. En ilginç yorumu ise bir İtalyan dergisi yaptı: "Türkiye kıtanın en güneyinde, eski Portekiz sömürge alanına genişledi ve Afrika Boynuzu'nu İtalya'dan devraldı. İtalyan kamuoyu, kaçırılan İtalyan yardım görevlisi Silvia Romano'nun Türk istihbaratı tarafından kurtarılmasıyla Doğu Afrika'yı kaybettiklerini anladı."

İnsan odaklı politika

Sonuç olarak; geldiğimiz noktada uyguladığı -insan odaklı- etkin dış politika ile Türkiye, Afrika'da vazgeçilmez bir aktör olduğunu kanıtladı. Afrika Birliği Komisyonu Başkanı Musa Faki Mahamat Afrikalının gözünde Türkiye'nin konumunu çok net ifade etmişti: "Bizim kıtamızın da birtakım istekleri var. Birlikte çalışma konusunda iki taraf da istekli. Sizin Afrika ile bir sömürge geçmişiniz bulunmamakta ve bu diğer ülkelere göre avantaj teşkil ediyor. Eşit ilişkiler üzerinden iş birliği yapıyoruz."

[email protected]