Türkiye-Ermenistan 'komşuluğu' başlıyor mu?

Oya Eren / Yazar
24.12.2021

Türkiye-Ermenistan sınırının kapalı olmasının yarattığı sorun iki ülke ilişkilerinde birinci sırada yer almaya devam ediyor. Türkiye açısından Ermenistan'ın eksikliği büyük bir sorun değilken; Ermenistan, içinde bulunduğu ekonomik güçlüklerden kurtulmak ve bölgesel bir açılım yapabilmek için Türkiye ile olan ilişkilerini geliştirmenin öneminin farkında.


Türkiye-Ermenistan 'komşuluğu' başlıyor mu?

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 13 Aralık'ta TBMM'de Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde yeni bir dönemin başladığını açıkladı. Bu açıklamanın ardından önce Ermenistan Ruben Rubinyan'ı, ardından Türkiye de Serdar Kılıç'ı özel temsilci olarak atadı. Çavuşoğlu, iki ülke arasında uçuşların da başlayacağını ifade etti.

Temsilcilerin görüşmeleri en kısa zamanda başlayacak. Türkiye'nin Azerbaycan ile koordinasyon halinde yürüteceği görüşmelerde siyasi, sosyal ve ekonomik ilişkiler ele alınacak.

Ermenistan'ın Azerbaycan'la olan sorunlarını çözmesi önemli başlıklardan biri. Görüşmelerde bu konuda ilerleme kaydedilmeye çalışılacak.

Türkiye ve Ermenistan kara sınırının kapalı olması ve diplomatik ilişkinin olmaması; iki ülke arasındaki bir mesele olmasının yanında, bölgedeki komşu ülkeler, ABD ve Avrupa Birliği'nde de önemli bir konu olarak görülüyor.

Peki diplomatik ilişkilerin donmasındaki sebepler neler? Biraz geriye dönerek iki ülkenin geçtiği safhalara göz atalım...

Bağımsızlığını ilan ettiği 21 Eylül 1991 tarihinde Ermenistan'ı tanıyan ilk ülke Türkiye oldu. Türkiye bu dönemde ekonomik anlamda bu ülkeye ciddi katkılarda bulundu ve komşuluk ilişkilerinin yürütülmesinde Sovyetler Birliği'nin dağılan diğer ülkeleriyle izlediği politikanın paralelinde bir yol izledi.

Yine Türkiye adım attı

Türkiye'nin bu alandaki faaliyetlerinin en önemlisi, 1993 yılında Ermenistan'ı Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü'ne kurucu üye olarak davet etmiş olmasıydı. Ayrıca Türkiye bu dönemde, hem enerji hem de gıda alanındaki sıkıntılarında da Ermenistan'ın yanında oldu. Türkiye'nin tüm iyi niyetli çabalarına karşın Ermenistan'ın, Bağımsızlık Bildirgesi'nin 11. maddesinde, Türkiye'nin "Doğu Anadolu Bölgesi" için "Batı Ermenistan" ifadesine yer vermesi ve bunu anayasasına da alması, tüm dünyada yürüttüğü sözde soykırım iddialarını devam ettirmesi ve Azerbaycan topraklarındaki işgali, Türkiye'nin Ermenistan'a karşı tavrında değişiklik yapmasına sebep oldu ve Ermenistan'la olan kara ve hava sınırları birer yıl arayla kapatıldı. Daha sonra buna rağmen Türkiye yine bir adım atarak 1995 yılında İstanbul-Erivan uçak seferlerini başlattı. İkili ilişkiler bu aşamada kaldı.

Yıllar sonra ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk olarak 2004 yılında önemli bir adım atarak Ermenistan hükümetine her iki ülkenin tarihçilerinden oluşacak bir komisyonun kurulması yönünde bir teklifte bulundu ancak bu teklifi Ermenistan tarafından olumlu karşılanmadı. Ermenistan'ın soykırım iddialarının uluslararası alanda tanınmasını dış politikasının birinci maddesi yapmış olması konuyu her zaman siyasi bir mesele haline getirdi. Erdoğan'ın, 1915 olaylarının tarihsel bir bakış açısıyla bilimsel olarak incelenmesi önerisi de Ermeni siyasetçilerin ve diaspora Ermenilerinin saplantılı, uzlaşmaz tavrı nedeniyle mümkün olmadı.

Futbol diplomasisi

Bir başka önemli süreç 2009 yılında yaşandı. Güney Kafkasya bölgesinin geleceği için büyük önem taşıyan "Türkiye-Ermenistan ilişkileri" 10 Ekim'de Zürih'te imzalanan protokollerle yeni bir boyut kazandı. İki ülke Cumhurbaşkanlarının milli takımların maçını Erivan'da izlemesiyle başlayan ve bu nedenle "futbol diplomasisi" diye anılan süreç, ümit vadediyordu. Protokoller, iki ülkenin parlamentolarına sunulduktan sonra onaylanmayı ve yürürlüğe girmeyi bekledi. Komşularıyla düşmanlığı kronik hale getrmiş olan Ermenistan, Karabağ ve Azerbaycan'ın farklı bölgelerindeki işgali nedeniyle Güney Kafkasya'da istikrarı bozan etken olarak kalmaya devam etti ve eline geçen fırsatı değerlendiremedi. Ermenistan'ın bu tutumu Türkiye'yi protokolleri onaylamaktan alıkoydu. Olumlu başlayan bu süreç de böylece hüsranla noktalanmış oldu.

2009 yılında başarısızlıkla sonuçlanan uzlaşma süreciyle bugünkü normalleşme adımı arasında önemli farklılıklar var. Ermenistan'ın, 2009 yılında Karabağ ile birlikte, etrafındaki Azerbaycan topraklarını işgali devam ediyordu. Bugün ise şartlar, Azerbaycan'ın Karabağ Zaferi'nin ardından en azından Karabağ başlığı için değişmiş durumda ki zaten Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da her adımda Azerbaycan'la birlikte hareket edileceğinin altını çiziyor. Azerbaycan ve Ermenistan arasında şu anda uzlaşmaya varılamayan konular var. Azerbaycan'ı Nahçıvan'a bağlayan Zengezur koridoru bunlardan biri. Elbette Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan arasında 10 Kasım 2020'de imzalanan üç taraflı anlaşmaya Ermenistan'ın riayet etmesi gerekiyor.

Krizler ülkesi

Ermenistan bağımsızlığını kazandığı tarihten itibaren ekonomik ve siyasi krizlerle boğuşan bir ülke. Son dönemde de Paşinyan'ın başarısız yönetimi ve ülkeye zarar veren politikalarından vazgeçme eğilimi olduğunu görüyoruz. Buna örnek olabilecek somut açıklamalarından birini 16 Aralık'ta kabine toplantısında yaptı.

Paşinyan, "Mevcut anlaşmazlıkların üstesinden gelmek üzere Azerbaycan Cumhurbaşkanı ile ortak yaklaşımlar oluşturmaya ve formüle etmeye çalışarak temaslara devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. Ermenistan, mecburiyetten de olsa normalleşmeye hevesli görünüyor.

Normalleşmeyle ilgili Rusya'nın pozisyonuna da bakmak gerekiyor. Rusya, hem Azerbaycan-Ermenistan hem de Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin istikrarlı bir zemine oturmasını kendi sınırları açısından da değerlendiriyor ve süreci destekliyor. Nitekim Rusya, Karabağ Zaferi'nin ardından imzalanan üçlü antlaşmanın garantörü olduğundan antlaşmanın bozulmasına sebep olabilecek unsurlarda da kendini arabulucu pozisyonunda konumlandırıyor.

Problemli konuların aşamalı ve sabırla geçilmesi ve normalleşmenin de bir anda değil zamana yayarak gerçekleşmesi bu sefer başarıyı getirebilir.

Türkiye-Ermenistan sınırının kapalı olmasının yarattığı sorun iki ülke ilişkilerinde birinci sırada yer almaya devam ediyor. Türkiye açısından Ermenistan'ın eksikliği büyük bir sorun değilken; Ermenistan, içinde bulunduğu ekonomik güçlüklerden kurtulmak ve bölgesel bir açılım yapabilmek için Türkiye ile olan ilişkilerini geliştirmenin öneminin farkında.

Yalnızlık ve izolasyon

Türkiye ile sınırın kapalı olması ekonomik olduğu kadar siyasi yönden de Ermenistan'ın aleyhine. Nitekim yıllardır Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan; demir yolu, petrol ve gaz boru hatlarını kapsayan ortak projelerde birlikte hareket ederken Ermenistan, saldırgan politikaları sonucunda her projeden "by-pass" edilerek yalnızlık ve izolasyona mahkum oldu.

Ermenistan, yeni başlayacak olan normalleşme adımlarıyla ticari ve yatırım olanakları sağlayabilir ve ekonomisine canlılık katabilir.

Ermenistan ekonomisi, koronavirüs salgınının yanı sıra Karabağ'da yaşadığı yenilginin ardından iyice çıkmaza girdi ve bu da Ermenistan'ın bir başka sorunu olan 'dış göçü' artırdı. Ermeni nüfusu özellikle de gençler ülkelerini terk ediyorlar. Ticaretin ve bölgesel iş birliğinin, özellikle Karabağ hezimetinden sonra ve hatta bağımsızlık sonrasından bu yana belini doğrultamayan Ermenistan ekonomisine fayda sağlayacağı açık.

Ermenistan'ın iç ve dış politikasında Türkiye'den beklentilerin başrolde olduğu gözle görülür bir gerçek. Ermenistan'da bilim adamlarından siyasetçilere, sivil toplum örgütlerinden devlet kurumlarına kadar kabul edilen en önemli dış politika unsuru Türkiye ve bununla bağlantılı olarak da "soykırım" iddiaları ve tabii Türkiye-Ermenistan sınırının açılması.

O 'bahar' geldi mi?

Ermenistan'daki siyasetçilerden gelen konuya ilişkin açıklamalar çoğu zaman birbirinden farklılık gösterse de başlıca söylem her zaman, Ermenistan'ın ön koşulsuz olarak ilişkilerin başlatılmasına ve karşılıklı diyaloğa hazır olduğu yönünde. Gel gelelim şimdiye kadar Türkiye'nin uzattığı zeytin dalları Ermenistan'ın vazgeçemediği iddiaları, saldırgan söylem ve eylemleri nedeniyle rafa kalkmış ve "barış" hep "bir başka bahara" kalmıştı. Şimdi o "bahar" geldi mi?

Güney Kafkasya'da iş birliği ve istikrarı sağlamaya çalışan Türkiye için, iki ülke ilişkilerinin normalleşmesi öncelikle Ermenistan'ın komşularının toprak bütünlüğüne saygı göstererek işgalci tavrından vazgeçmesine bağlı olmaya devam ediyor.

Başlaması muhtemel bir "yeni dönemden" bahsederken; Türkiye'yi, Ermenistan'ın tutumunu gözlemleyeceği bir sürecin beklediğini unutmamak gerek.

Bu nedenle özel temsilci olarak atanan Serdar Kılıç, büyükelçilik açılmadan önce durumun normal hale gelmesi için gerekli zemini oluşturacak.

Köpürtülen iddialar

Ermenistan, "soykırım" iddiaları ve Türkiye düşmanlığından kaynaklanan saplantılı tutumuna rağmen, Türkiye ve Azerbaycan'ın normalleşme adımıyla bölgedeki yalnızlığından kurtulma şansını bir kez daha elde etti. Avrupa ve ABD'de yaşayan diaspora Ermenilerinin her koşulda ortaya attığı ve lobi çalışmalarıyla köpürttüğü soykırım iddialarının artık Ermenistan'a bir fayda sağlamadığı ve yoksulluk içindeki Ermenistan'ın daha fazla izole olmasına sebep olduğu Ermeni halkı tarafından da yavaş yavaş kabul ediliyor. Hem halk hem de hükümet normalleşmeye hazır izlenimi verse de ilerleyen zamanda Ermenistan'ın samimiyeti hakkında fikir sahibi olunacak.

Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin geleceği yine bölgedeki dengelerin korunmasına ve Ermenistan'ın uluslararası hukukun gereklerini yerine getirmesine bağlı. Ermenistan'dan, özellikle Azerbaycan'ın Karabağ Zaferi'nden sonra imzalanan antlaşmaya uyması bekleniyor. Ermenistan umut verici açıklamalar yapsa da; iyi niyetini, atacağı somut adımlarla göstermesi gerekiyor. Türkiye'yi tüm dünyada soykırımla suçlamaya, "Büyük Ermenistan" hayali nedeniyle Ermenistan anayasasındaki bağımsızlık bildirgesinde Türkiye'nin doğusundan "Batı Ermenistan" olarak bahsetmeye ve dolayısıyla Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanımamaya devam eden Ermenistan'ın, atacağı olumlu her adım, Türkiye tarafından da olumlu karşılık bulacaktır. Soykırım iddialarına ve Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanımamasına rağmen bağımsızlığını ilan ettiği tarihten beri Türkiye'nin Ermenistan'a karşı sergilediği iyi niyet adımları ve Ermenistan'a karşı düşmanca bir politika gütmemiş olması bunun en önemli kanıtı.

[email protected]