Türkiye Yüzyılı'nın ruhu: Anadolu Devrimciliği

Sedat Servet Hocaoğulları / Yazar
4.11.2022

"Türkiye Yüzyılı" terkibindeki "Türkiye", zaten "bin yıl" demektir. Türkiye, özünde ve sözünde bin yıllık medeniyeti, gelenekli devleti ve en önemlisi de Batı ve Doğu arasındaki bin yıllık yıkılmayan köprü işlevini ifade etmektedir.


Türkiye Yüzyılı'nın ruhu: Anadolu Devrimciliği

Devlet milliyetçiliğinin ve toplumsal hafızanın bütünleştiği "kronolojik liderlik" kültürü, çoğu zaman "tarihi okuma biçimi" olarak kendini gösterir.

Tarihin seçilmiş milletlere hizmet ettiği algısı, "Kaderin üstünde kader var" inancını pekiştiren "Tanrı'nın eli üstümüzde" söylemiyle bir enformatik atağa dönüşür. Dolayısıyla milletler özellikle kriz süreçlerinde geçmişi "kutsal işaretler" zinciri, geleceği ise "müjdelenmiş güç atlası" görürler. Kuşkusuz bu inanç ve dil, devletlerin milletleri motive etmek için kullandığı en yaygın "gelenekli devlet aklı senaryosu" metnidir.

Tarihin kayıt içi ve dışı tarif ve de tasvir ettiği en görkemli milletlerden biri Türklerdir. Kıtalara yayılmış "soy kolları" ve "devletler sergisi" Türklerin çizdiği "Geliyorum" diyen tarih resmidir. Ancak Türklerin önemli bir kolunun "Müslüman" olması yani tarihî yürüyüşünü "Yaratıcıya teslim etmiş kült" kılması, Türklerin bin yıllık "göçlerin sultanı" serüvenini yerleşik bir medeniyet finaline ulaştırmıştır: "Anadolu Devrimciliği"...

Örgütsüz devrim

Anadolu Devrimciliği, tarihin kaydettiği devrimler listesinde "örgütsüz halk devrimciliği" özel notuyla yer almaktadır. Çünkü Anadolu Devrimciliği, devletin toplum mühendisliğinin başarılı bir operasyonu değil, aksine toplumun devleti mecbur bıraktığı tarihî pozisyondur.

Anadolu Devrimciliği, göç kodlu gelişim yoludur; farklılarla etkileşimden beslenir. Etki alanı ataklı nüfus harmanıdır; siyasetten önce kültür havzası inşa eder. Devlet aklıyla nefeslenen millet inancıdır; Anadolu irfanıyla yönetişime girer. İslâm seçilmişliği diliyle liderlik atlası çizer; dinleri kutsal esneklikte buluşturur. Gelenekli devleti milliyetçilikle ayakta tutar; toplumsal dinamizmini dönüştürücü hoşgörü ile zenginleştirir.

Yüzyıl ilanı iradesinin mayası

Anadolu Devrimciliği, binlerce yıldır koruduğu özünü anayurt olarak Anadolu'yu seçerek "dünyanın sözü" kılmıştır. Anadolu'nun göçlerin melez cenneti, devletlerin ferman okuma meydanı, inançların esneme payı, kültürlerin sergi alanı ve özellikle "Kıyamet öncesi son medeniyet atlası" olması, Türklerin kendilerine "Büyük tarihî yürüyüşün final yurdu Anadolu" kararı almasına sebep olmuştur. Bu karar, Anadolu ile Türklerin özdeşleşmesiyle sonuçlanacak "yüzyıl ilanı" iradesinin de mayasını oluşturmuştur. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Türkiye Yüzyılı" ilanı, Türklerin tarihî yürüyüşünde "malûmu ilâm" kabilindendir. Önemli olan "Türkiye Yüzyılı Vizyon Belgesi" metninde "yeni" adına neleri müjdelediğidir.

Hangi yitik değeri hatırlatıyor?

Bu belge ile Anadolu Devrimciliğinin hangi yitik değerleri hatırlatılmaktadır? En önemlisi de 15 Temmuz gecesindeki darbenin ilk saatlerinde görünür olan Anadolu Devrimciliğinin mirasını zenginleştirmeye yönelik nasıl bir yol haritası ortaya koymaktadır?

Ayrıca "Türkiye Yüzyılı" terkibinin tarihsel bağlamını ve gelecek vizyonunu manipüle etmeye hazırlanan çevreler ve de Birinci Dünya Savaşı'nın galipleri tarafından inşa edilmiş "bölünmüş sosyoloji, Asya hafıza kaybı, etki alanından kopuş" fay hatlarının bekçiliğini yapan Soğuk Savaş'ın ideoloji taşeronları, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vizyon belgesinde operasyon yapabilecekleri alanların ipuçlarını aradılar. Anadolu Devrimciliği ruhu taşıyan halk ise "Türkiye" isminin taşıdığı bin yıllık birikimle değişen dünya dengelerinin önümüzdeki yüzyıl içinde getireceği risklere ve imkânlara nasıl bir yol haritasıyla cevap verileceği merakı içindeydi.

Vizyon belgesine mayın hesapları

Kuşkusuz "Erdoğan'sız Türkiye" hesapları içinde örgütlenmiş siyasal ve kültürel ittifaklar içinde "doktrin kamikazecileri" diyebileceğimiz en saldırgan cephe olan Kemalizm taraftarları da vizyon belgesine mayın döşemekle meşgul olacaklardır. Kemalizm varlık sebebini, "Türkiye" isminin Anadolu Devrimciliğiyle bağının kopması üzerine kurgulamış ve Anadolu'nun ontoloji ve sosyolojisini "Atatürk" adının arkasına saklanarak Cumhuriyet'i istediği şekilde doktrin mayası kılıp küresel güçlerin edilgen müttefiki olmak yolunda inşa etme gayretindedir. Dolayısıyla Sayın Erdoğan'ın açıkladığı vizyon belgesinin "Kemalizm'in yeni yüzü" şerhiyle ele alınması gayretini önceleyecektir. Hatta vizyon belgesinin içerik ve sınırlarının 1923 öncesine uzanmayan ve gelecek kurgusunda İslâm'a yer vermeyen bir resim çizmesini arzulayacaktır.

Yüz değil bin yıl

Oysa "Türkiye Yüzyılı" terkibindeki "Türkiye", zaten "bin yıl" demektir. Türkiye, özünde ve sözünde bin yıllık medeniyeti, gelenekli devleti ve en önemlisi de Batı ve Doğu arasındaki bin yıllık yıkılmayan köprü işlevini ifade etmektedir.

"Türkiye", Anadolu Devrimciliğinin kendisidir. Dolayısıyla terkip, "Bin yılın yeni yüz yılı" içeriğine sahiptir. İşte Kemalizm, "Türkiye Yüzyılı" ifadesini manipüle etmek için, "Türkiye" denilince sadece 1923 ve sonrasının bir hafıza içinde kurgu oluşturmasını örgütlemek isteyecek ve bunun için Millet İttifakı'nı siyasî kuluçka olarak kullanacaktır.

Millet İttifakı, Anadolu Devrimciliğine karşı bir cephe olarak tuzaklanmaktadır. 15 Temmuz operasyonunda başarılı olamayanlar, yarım kalan işlerini siyasal atakla çözme gayretindeler. Millet İttifakı kendisini "iktidar adayı" psikolojisinde tutsa bile, büyük fotoğraf içinde konuşlandırıldığı pozisyon, Kemalizm'in Anadolu Devrimciliğine yönelik operasyonuna politik yardım ve yataklık etmesinden ibarettir. Nitekim 15 Temmuz gecesindeki Anadolu Devrimciliği direnişine "Tiyatro" diyenleri Millet İttifakı çatısı altında konuşlandıran ideolojik dil, zaten Kemalizm'in jargonudur. Darbenin mutfağını inşa eden ve operasyonun kokpitinde operatör olanlar ile kurşun ve bomba yağdıranların bir kısmının FETÖ müttefiki Kemalistler olmasına şaşırmamak lazım.

Kemalizm, onu bazı aydınlanmacılar seküler yorumla zenginleştirmek isteseler de, "uydurulmuş tarih ve tek tip gelecek kurgusu" üzerine örgütlenmiş bir toplum mühendisliği mezhebidir ve son elli yılda Türkiye'ye yaşattıkları ortadadır. Kemalizm, büyük Türk yürüyüşünün zincirini koparmak üzere kurgulanmış ve Anadolu Devrimciliğinin antiemperyalist enerjisini boşaltmaya yönelik provokatif sosyoloji üretme çabasında olan Soğuk Savaş dönemi aklının örgütlediği bir "ideolojik ajanlık" mutfağıdır. Kemalizm'in en büyük stratejik istismarcılığı, hayatta iken antiemperyalist olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü vefatından sonra Birinci Dünya Savaşı'nın galiplerine hizmet ettirecek şekilde yeniden üretme gayretidir. Yani Kemalizm, emperyalistlerin hayatta iken diz çöktüremedikleri Atatürk'ü ölümünden sonra tamamen farklı bir halde yeniden kurgulamanın ihalesini verdikleri tipik "savaş sonrası ideolojik taşeronluktan" ibarettir. "Atatürk" ismini Batıcı olmak ve İslâm karşıtı yorumlarla üretmek çabasının mimarı Kemalistlerdir.

Halkı 'terbiye' araçları

Ayrıca modernleşmeyi Anadolu halkını terbiye aracı kılan ve seküler laikliği "dini sadece devlet aklından değil, toplumsal dokudan da atmak" amacı taşıyan tüm provokasyonlar, Kemalizm tarifinin ön şartları sayılmıştır. Nitekim Kemalizm'e mesafe koyan Atatürkçülüğün kendini başka bir niyet ve senaryoda konuşlandırma sebebi de bu kodlarla barışık olmayışındandır. "Kemalist değilim, Atatürkçüyüm" ifadesine sığınan Cumhuriyet aydınları da Kemalizm'in ideolojik pozisyonu ile küresel güçler arasındaki organik bağı görmektedirler.