2019 ve 2024 yerel seçimlerinde birçok büyükşehir ve kritik ilçede belediye yönetimini devralan CHP, yaklaşık altı yıllık süreçte toplumun geniş bir kesimine kendi belediyecilik anlayışını yeniden tanıtma fırsatı bulmuştur. Bu dönemi daha önce yaşamış kuşaklar açısından deneyimlerin yeniden hatırlanmasına, genç kuşaklar açısından ise CHP belediyeciliğini ilk kez gözlemleme imkânına vesile olmuştur. Ancak ortaya çıkan tablo, toplumun önemli bir bölümünde “CHP belediyeciliği” kavramının olumsuz bir anlam olarak algılanmasında etkili olmuştur.
Dr. Burak Kaplan/ Yazar
Türkiye'de belediyelerin kamuoyu gündeminde yer alma biçimi son günlerde özellikle CHP'li belediyelere yönelik yürütülen yolsuzluk soruşturmalarıyla şekillenmektedir. Belediye başkanları ve üst düzey yöneticiler hakkında açılan davalar, ihalelere fesat karıştırma, kamu kaynaklarının kişisel veya grup çıkarlarına tahsis edilmesi ve şeffaf olmayan mali uygulamalar gibi ağır suçlamaları içermektedir. Hemen her gün medyada yeni bir soruşturma veya iddia ile gündeme gelen bu belediyeler, kamu hizmeti üretme kapasitelerinden ziyade rant paylaşımının odağı haline gelmeleriyle tartışılmaktadır. Bu durum yalnızca CHP'li belediyelerin değil genel anlamda Türkiye'de belediyelerin kurumsal itibarı açısından da olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Zira kamuoyu nezdinde belediyeler, kentsel sorunlara kalıcı çözümler geliştiren, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerini öne çıkaran demokratik kurumlar olarak değil, çıkar gruplarının nüfuz alanı ve siyasi rekabetin arka planında işleyen rant mekanizmalarıyla özdeşleşmektedir. Dolayısıyla belediyelerin asli görev ve sorumluluklarının gölgede kalması, yerel yönetimlere duyulan güvenin zayıflamasına ve uzun vadede kamu yararını önceleyen kentsel politikaların uygulanabilirliğinin sorgulanmasına yol açmaktadır.
Belediyeciliğin en temel hizmetinde başarısızlık
Kentsel yaşamın en temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere teşkil edilen belediyelerin özellikle son dönemde en asli görevlerini dahi yerine getirmekte zorlandıkları dikkat çekmektedir. Bunun en somut örneklerinden biri İzmir'in Konak, Karabağlar ve Buca ilçelerinde yaşanan çöp kriziyle görülmüştür. Günlerce toplanmayan çöplerin oluşturduğu kirlilik yalnızca kentsel estetiği değil aynı zamanda halk sağlığını tehdit eden ciddi bir boyuta ulaşmış ve vatandaşların yoğun şikâyetleri sonucunda konu ulusal gündeme taşınmıştır. Bu süreç, belediyelerin kendi yetki ve sorumluluk alanlarında çözmesi gereken bir hizmet aksaklığının merkezi idarenin müdahalesiyle soruşturma konusu haline gelmesine kadar ilerlemiştir. İçişleri Bakanlığı'nın söz konusu ilçeler hakkında inceleme başlatması, yalnızca mevcut sorunun çözümüne yönelik bir adım değil aynı zamanda belediyelerin kamu hizmetlerini etkin ve sürdürülebilir biçimde sunamamasının da bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Böylece belediyelerin, vatandaş nezdinde güven kaybına uğradığı ve kamu kaynaklarını yönetme kapasitelerinin sorgulandığı bir tablo ortaya çıkmaktadır.
CHP'li belediyelerin kentsel hizmetler konusunda sergilediği bu yetersizlik yalnızca idari bir aksaklık değil aynı zamanda hukuki ve anayasal açıdan da ciddi bir ihmal olarak görülebilir. Zira Anayasa, herkesin sağlıklı ve temiz bir çevrede yaşama hakkını açıkça teminat altına almakta, Belediye Kanunu ise belediyelere bu hakkın korunması adına sorumluluklar yüklemektedir. Ancak çöplerin sokak aralarında dağlar oluşturacak şekilde birikmesi, kötü kokuların gündelik yaşamı çekilmez hale getirmesi ve çevresel kirliliğin insan sağlığını tehdit eden boyutlara ulaşması, bu hakkın fiilen ihlal edildiğini ortaya koymaktadır. Bu durum esasen yönetimsel bir zafiyet değil, aynı zamanda belediyelerin meşruiyetini zedeleyen bir durum olarak da görülmeye müsaittir. Zira bu tablo vatandaşların belediyelere olan güvenini aşındırmakta, yerel demokrasiye dair umutları gölgelemekte ve merkezi idarenin müdahalelerini kaçınılmaz hale getirmektedir.
Başka bir belediyecilik mümkün mü?
CHP'li belediyelerin bitmek bilmeyen kötü örneklerine karşılık kamuoyunda giderek daha yüksek sesle "Başka bir belediyecilik mümkün mü?" sorusu sorulmaya başlanmıştır. 2019 ve 2024 yerel seçimlerinde birçok büyükşehir ve kritik ilçede belediye yönetimini devralan CHP, yaklaşık altı yıllık süreçte toplumun geniş bir kesimine kendi belediyecilik anlayışını yeniden tanıtma fırsatı bulmuştur. Bu dönemi daha önce yaşamış kuşaklar açısından deneyimlerin yeniden hatırlanmasına, genç kuşaklar açısından ise CHP belediyeciliğini ilk kez gözlemleme imkânına vesile olmuştur. Ancak ortaya çıkan tablo, toplumun önemli bir bölümünde "CHP belediyeciliği" kavramının olumsuz bir anlam olarak algılanmasında etkili olmuştur. Bu noktada asıl mesele belediyelerin mevcut hizmet anlayışının ötesine geçerek şeffaf, hesap verebilir, vatandaş odaklı ve yenilikçi bir yerel yönetim modelinin geliştirilip geliştirilemeyeceğidir.
Öte taraftan aynı dönemde AK Parti'li belediyelerin ortaya koyduğu performans, yerel yönetimlerde farklı bir belediyecilik anlayışının mümkün olduğuna dair önemli işaretler sunmaktadır. AK Parti'nin belediyecilik vizyonunun en güçlü temsillerinden biri olarak öne çıkan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi hem kentsel dönüşüm hem de ulaşım yatırımlarıyla dikkat çekmektedir. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Tahir Büyükakın'ın 17 Eylül'de açıkladığı üzere kentin 7 ilçesinde ve 14 farklı bölgesinde toplam 5.000 bağımsız birimin kentsel dönüşüm sürecine alınması, vatandaşların güvenli ve modern yaşam alanlarına kavuşması açısından kayda değer bir adımdır. Bunun yanı sıra ulaşıma yapılan yatırımlar kapsamında iki yeni otobüs terminalinin hizmete açılması ve 28,5 kilometrelik Körfezray Metro Hattı'nda tünel kazımına başlanması, kentin ulaşım altyapısını güçlendiren ve uzun vadede trafik sorunlarını hafifletecek projeler olarak öne çıkmaktadır. Ancak Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin hizmet anlayışı yalnızca fiziki yatırımlarla sınırlı değildir. Kentin kültürel hayatına canlılık katmak amacıyla düzenlenen etkinlikler de bu yaklaşımın önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Zira 15. Kocaeli Kitap Fuarı'nın 4–12 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek olması, belediyeciliğin yalnızca altyapı ve hizmet sunumuyla değil, aynı zamanda kültürel ve entelektüel yaşamı zenginleştirme boyutuyla da ele alınmaktadır.
Sonuç olarak AK Parti belediyeciliği yerel yönetimlerin asli görevlerini ihmal etmeden kentsel gelişim ile toplumsal ihtiyaçları bütüncül bir yaklaşımla birleştiren bir model ortaya koymaktadır. Kentin altyapısından sosyal hizmetlerine, çevre projelerinden kültürel etkinliklerine kadar çok geniş bir yelpazede sürdürülen çalışmalar, AK Parti belediyeciliğinin bütüncül ve planlı hizmet anlayışını ortaya koymaktadır. Bu tablo bir yandan kentin geleceğine yönelik vizyoner yatırımların hız kesmeden devam ettiğini gösterirken diğer yandan da vatandaşların günlük hayatını kolaylaştıracak somut adımların atıldığını kanıtlamaktadır. Dolayısıyla AK Parti belediyelerinin ortaya koyduğu performans, yerel yönetimlerin asli görevlerini aksatmadan yerine getirebildiği gibi kente katma değer üreten projelerle toplumsal beklentileri de karşılayabildiğini göstermektedir.