Türkiye'de milliyetçilik tartışmalarının iki ekseni

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
14.06.2020

Kitabında milliyetçilik ve milliyetçiliğin yaslandığı temel kavramlar üzerine yürütülen tartışmaları, bu tartışmaların uzam ve koordinatlarını mümkün mertebe anlaşılır bir dille genel okura hitap edecek şekilde tasvir eden Öner Buçukçu, meselenin Türkiye'ye akseden kısmını da çözümlemeyi ihmal etmiyor.


Türkiye'de milliyetçilik tartışmalarının iki ekseni

İkinci Dünya Savaşı sonrası sosyal bilimler literatüründe en sık tartışılan konulardan birini teşkil eder milliyetçilikler ve milletler. Milliyetçiliğin modern dönemlere has bir mesele olduğuna hiç kuşku yoktur elbette, lakin ‘millet’ mefhumu da modern midir? Milletler mi milliyetçiliğe yol açmış, yoksa milliyetçilikler mi milletlerin oluşumunu sağlamıştır? Modernlik ve kapitalizmin geleneksel toplumsal formasyonların anlam dünyalarında oluşturduğu derin yarıkların, bu anlam ve duygu dünyalarındaki değişim ve dönüşümlerin bir neticesi midir milliyetçilik yoksa daha derin tarihsel/köksel yapılardan mı türemektedir? İkinci Dünya Savaşı sonrasında sosyal bilimlerin gündemini milliyetçiliğin kaplamasına iki temel sebep gösteriyor Öner Buçukçu ‘Milliyetçilik’ başlığıyla yayınlanmış kitabında. Bu sebeplerden ilki elbette 1939’da başlayan büyük savaşın baş aktörlerinden ve savaşın şeytanileştirilmiş mağluplarından Almanya’da Hitler rejiminin ırk vurgusunun milliyetçi bir bağlamda yorumlanmasıdır. Özellikle, Hans Kohn, Ernest Gellner, Karl Deutsch gibi Doğu Avrupa kökenli Yahudi araştırmacıların savaşta yaşanan Yahudi katliamının olumsuz hatıralarının bir ölçüde milliyetçiliğin bagajına yüklemesinde onların kişisel geçmişlerinin de etkili olduğunu düşünen Buçukçu, savaş sonrasında milliyetçiliğe merkezi bir konum atfedilmesinin iki temel sebebinden biri olarak bunu zikreder.

İkinci Dünya Savaşı sonrası sosyal bilimlerin gündeminde milliyetçilik araştırmalarına dair yaşanan yoğunlaşmaya Buçukçu’nun gösterdiği ikinci temel sebep ise 1960’larda hızlanan ulusal kurtuluş mücadeleleri ile dekolonizasyon mücadelelerinin temel motifleri arasında milliyetçiliğin yer alıyor olması. Kendini sosyalist olarak niteleyen hareketlerde bile milliyetçi vurguların leitmotif olarak fark edildiğine dikkat çeken Buçukçu, bu durumun 1960’lar sonrası araştırmaların temel yönelimini belirlediğini kanaatindedir.

Kimlik meselesi

Milliyetçilik tartışmalarının yeni bir yönelim kazandığı tarihsel uğraklardan biri de elbette Doğu Bloku’nun dağılma süreci ve 1980’lerden itibaren daha fazla tartışılmaya başlanan kimlik meselesidir. Yugoslavya’nın dağılmasıyla birlikte Sırp milliyetçiliğinin neredeyse Naziler dönemini hatırlatacak bir cinnet halini dünyaya yaşatması Buçukçu’nun yorumuna göre İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan milliyetçilik literatürünün güncellenmesi sonucunu doğurmuştur. Bu güncellenmeye kimlik meselesinin de önemli ölçüde katkıda bulunduğunu vurgulamak gerekir.

Ernest Gellner, Eric Hobsbawm gibi sosyolog ve tarihçilerin milliyetçiliği kapitalizm ve ulus-devletin ortaya çıkışı gibi fenomenlerle ilişkilendirerek “ulus inşasının aparatı” olarak tasarlamalarının milliyetçilik çalışmalarındaki başat eğilimi oluşturduğuna işaret eden Buçukçu, bu eğilime dahil edilemeyecek Liah Greenfeld, Tom Nairn gibi teorisyenlerinin tezlerinin uzunca bir müddet önemli görünmediğini belirtiyor.

Kitabında milliyetçilik ve milliyetçiliğin yaslandığı temel kavramlar üzerine yürütülen tartışmaları, bu tartışmaların uzam ve koordinatlarını mümkün mertebe anlaşılır bir dille genel okura hitap edecek şekilde tasvir eden Buçukçu, meselenin Türkiye’ye akseden kısmını da çözümlemeyi ihmal etmiyor. Türkiye’de milliyetçilik tartışmalarının temelde iki eksen üzerinde sürdüğüne dikkat çeken Buçukçu, ‘modernleşmeci’ olduğu addedilen ilk eksende din ile milliyetçilik arasında belirgin bir mesafeliliğin korunmaya çalışıldığını vurguluyor. Bu eksendeki tartışmaların büyük bir bölümüne “ulusalcılık” tartışması diyenler de var. İkinci eksen ise özellikle soğuk Savaş döneminde din ile milliyetçiliğin iç içe geçirilmeye çalışıldığı bir eksen olarak tasavvur edilebilir. Türkiye’de milliyetçilik tartışmasının II. Meşrutiyetten bu yana bu iki eksen etrafında döndüğüne, Türkiye’nin jeopolitik kimlik kriziyle ilişkili olarak çeşitli farklılaşmaların olabileceğini ifade eden Buçukçu, böylelikle onun modern bir fikir olarak Türkiye’nin gündeminde yüz yıldır yer aldığına işaret ediyor.

Milliyetçilik, Öner Buçukçu, Ketebe, 2020

Histerinin patolojik-psikolojik özeti

Türk okurun özellikle Babanzade Ahmed Naim ile Elmalılı Hamdi Yazır’ın kendisinden yaptığı tercümelerle bildiği Fransız doktor, filozof ve psikolog Pierre Janet, sık sık kullandığımız ‘bilinçaltı’ kavramının da mucidi sayılır. Kitabında Janet, “hastanın zihinsel durumunu incelemenin kimi zaman birçok bozukluğu izah etmede nasıl yararlı olabildiğini göstermek için ve görünürde uyuşmayan semptomlara bir bütünlük kazandırmak maksadıyla iyi bilinen bir hastalık olan histeriye dair bazı temel psikolojik araştırmaları” özetlediğini ifade ediyor. Kitabın Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin yeni ve görkemli binalarının açılışı vesilesiyle, Janet’in verdiği patolojik psikoloji derslerine dayandığını vurgulayalım.

Histerinin Ana Semptomları, Pierre Janet, çev. Burcu Tümkaya, 2020

Osmanlı’nın ilk döneminde sufiler

Osmanlı devletinin kuruluşunda başta Şeyh Edebali olmak üzere birçok sufinin etkisine literatürde sıklıkla değinilir. Osmanlı sufîliği hakkında çalışmalarıyla tanınan Haşim Şahin, kitabında Türklerin Müslüman oluşlarından beri sufilerin Türk devletleri içerisindeki faaliyetlerine, sufi ekollere, Türk sufiiğini etki altında bırakan önemli mutasavvıflara, Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve beylikler döneminde merkezî iktidar ile sufî çevre ilişkilerine değiniyor. Osmanlı Beyliği’nin kurulduğu dönemde etkili olan Türkmen gruplarının muhtemel göç güzergâhındaki coğrafyanın dinî hareketliliğini, sufîlerin yaşantısını, erken yüz­yıllardan itibaren bu güzergâhta faaliyet gösteren mutasavvıfların ve sufî ekollerin varlığını araştıran Şahin, bu dönemin bir analizini deniyor.

Erken Osmanlı Döneminde Dinî Zümreler, Haşim Şahin, YKY, 2020

@uzakkoku