Türkiye'de seçimler ve dezenformasyon sorunu

Doç. Dr. Burcu Zeybek / İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi
26.01.2024

2019 yılında, siyasal iletişim araçlarında değişim olduğu kadar seçim kampanyalarında da belirgin bir değişim yaşandı. Bu değişim aynı zamanda ittifakların ve liderlerin aleyhinde ciddi bir dezenformasyon kampanyalarına zemin hazırladı. Özellikle sosyal ağlarda oluşturulan dezenformasyon sorunu, hakikat algısında ciddi tahribatlar yarattı.


Türkiye'de seçimler ve dezenformasyon sorunu

Siyaset ve iletişim, bir arada yaşamak zorunda olan bireylerin oluşturduğu toplumun iki önemli sistemidir. Halkın siyasal aktörlere taleplerini iletebilmesini ve siyasal aktörlerin de halkın desteğini alarak yönetim gücünü kazanmasını ya da elinde tutabilmesini sağlayan mekanizmalar olarak bir kesişim alanı oluşturur. Dolayısıyla siyasal iletişim siyasi aktörlerin vaatlerini ön plana çıkarırken seçmenin oy verme kararını da etkilemeye çalıştıkları bir süreçtir. Siyaset sahnesinde rol alan tüm aktörler seçmenleri ile iletişim kurmak zorundalar. Çünkü siyasal süreç aynı zamanda bir iletişim sürecidir. İktidarı elde etme mücadelesi veren siyasi partiler ve adaylar profesyonel iletişim uygulamaları kapsamında yeni medya ortamlarında yürüttükleri faaliyetlerinde, duygulara seslenerek destek kazanmak ve seçmeni kendilerine oy vermeye ikna etmek ister.

Yerel seçimlere 70 günden daha az kalmışken gelin biraz geçmiş yıllardaki yerel seçim kampanyalarını gözden geçirelim:

28 Mart 2004 Yerel Seçimleri

2002'de Türkiye'de tek başına iktidar olan AK Parti için bu seçim güvenoyu yoklaması gibiydi. Bu yerel seçimde reklam ajansları ile çalışılmış; bir önceki seçimlerde kullanılan klasik siyasal iletişim kanalları yanında, internet ve SMS gibi araçların yoğun olarak kullanıldığı ajanslar arası rekabetle geçmişti. 2007 genel seçiminde AK Parti "Durmak yok, yola devam" sloganını kullanırken, tüm görsellerde parti lideri ön plana çıktı. CHP, "Şimdi CHP zZamanı" diyerek seçmenleri motive etmeye çalışırken, MHP ise "Tek başına iktidar" söylemi ile seçmenine hitap etti. Önceki seçimlerde yüzde 10 barajını geçemeyip mecliste yer almayan DP, SP, GP gibi daha düşük oy oranına sahip partiler de reklam ajanslarıyla çalışarak 2007 seçimlerinde kampanyalarıyla yer aldılar. Bu seçimlere reklamlar açısından bakıldığında, partilerin özellikle gazetelere verdikleri ilanlarda çok uzun metinler ile karşılaştığımızı söylemek mümkün. Bu metinlerin çoğunun da okunmadığı bilinmektedir.

29 Mart 2009 Yerel Seçimleri

AK Parti ile CHP arasındaki çekişmenin ön plana çıktığı seçimde, partilerin öncelikli hedefi İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere en fazla seçmen kitlesinin yer aldığı şehirlerdeki belediye başkan adaylarını kazandırmak olmuştu. AK Parti bu seçimlerde parti merkezli bir siyasal kampanya yürütmüştür. Belirlenen sloganlar, afişler, illerdeki belediye başkan adaylarındaki fotoğraflar aynı konsepte uyarlanarak kullanıldı. AK Parti'nin; "İşimiz hizmet, gücümüz millet", "Sen Türkiye'sin büyük düşün" sloganlarıyla seçmene seslendiğini gördük. CHP ise, Ak Parti'ye göre her şehirde farklı reklam ajansı ile çalışarak, merkezi bir iletişim kampanyası yürütmemişti. Örneğin İstanbul Belediye Başkan Adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçim kampanyasında özellikle internet kullanımı ve interaktif uygulamaları ön plana çıkardı. CHP "İstanbul aşkımız, hizmete hazırız" sloganıyla şehirleri yeniden inşa etmeyi; çağdaş, demokrat, güvenli yaşam kalitesi yüksek, hayatı yaşanır kılmayı hedeflediğini açıkladı. Ayrıca İstanbul'a dönük belirlenen temel sloganlar ise "Organize Ddürüstlük", "Şimdi değişim zamanı, şimdi CHP zamanı" olarak belirlendi.

AK Parti'nin "marka belediyecilik" anlayışının ikamesi olarak CHP, "çağdaş belediyecilik" kavramı ile "sosyal demokrat belediyecilik" anlayışına vurgu yaptı. MHP 2009 seçimlerinde "Ülke senin, karar senin" diyerek seçmene ulaşmaya çalışırken, SP "Fark var!" sloganıyla parti içi değişimi seçmene anlatmaya çalıştı (İşsevenler ve Tek, 2009).

12 Eylül 2010 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın bazı maddelerinde öngörülen değişikliklerinin kabulünün sunulması amacıyla referandum yapıldı. Bu referandum "Türkiye 30 yıllık geçmişiyle de yüzleşecek" şeklinde lanse edilmişti. Ramazan ayı içerisinde yapılan seçim çalışmalarında iftar yemekleri, referandum kampanyasının bir parçası haline geldi. En büyük iftar sofraları, en çok seçmenin yer aldığı mitingler yarışın birer göstergesi haline geldi. 10 Mayıs 2010 tarihinde CHP Eski Genel Başkanı Deniz Baykal'ın istifasıyla boşalan CHP koltuğuna 22 Mayıs 2010 tarihinde Kemal Kılıçdaroğlu geçmişi. Referandum kampanyasını AK Parti "Üstünlerin hukukundan, hukukun üstünlüğüne, CHP "Oylarınız hayır'lı olsun", MHP ise "Ülkem için bir hayır yeter" sloganlarıyla seçmenlerini sandığa yönlendirdi. Bu seçimin bir özelliği de önceki seçimlere göre internetin sosyal paylaşım ağları (Facebook, Twitter v.b. gibi) boyutunda devreye girmiş olmasıdır.

30 Mart 2014 Yerel Seçimleri

Bu seçimler de adeta milletvekili seçimleri havasında geçmiştir. 2013 Mayıs ayı sonunda ortaya çıkan Gezi Olayları, çeşitli tape iddiaları gölgesinde gerçekleşen kampanyaların üslup seviyesi oldukça sertti. Gergin ortam en çok miting meydanlarına yansıdı. Partilerin liderleri her gün 3-4 il gezerek miting düzenlediler. CHP "Türkiye'nin birleştirici gücü" sloganıyla, sözde "ayrıştırıcılığa" karşı bir tavır sergilerken, AK Parti'nin ise "Ben lafa değil, icraata bakarım" sloganı yıllardır iktidarda olmanın avantajıyla daha büyük hedefleri gerçekleştirebileceklerine dair iddiaları vardı. Son derece gergin geçen seçim ortamı "Yeni Türkiye yolunda daima ileri", "Millet eğilmez, Türkiye yenilmez" gibi sloganlarla yumuşatılmaya çalışılmış, dış güç ve paralel devlet iddialarına karşı bu tür mesajlar kodlanmaya başlanmıştı. Seçim bittikten sonra oyların sayımında usulsüzlük iddialarıyla bazı bölgelerde oylar tekrar sayılmıştı.

31 Mart 2019 Yerel Seçimleri

2019 yerel seçimleri ittifakların bir araya gelmesiyle gerçekleşen ilk yerel seçimlerdi. Özellikle büyükşehirler CHP ve İyi Parti'nin birleştiği Millet İttfakı ile Cumhur İttifakı arasında yarıştı. Bu seçim, Ankara ve İstanbul gibi şehirlerin belediye başkanlarının da değiştiği bir seçim oldu. İstanbul seçimi Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından iptal edildi ve tekrarlandı. 31 Mart seçimlerinde oy farkının az olması dolayısıyla, İstanbul'da Millet İttifakı adayı Ekrem İmamoğlu ve Cumhur ittifakı adayı Binalı Yıldırım dışında kalan SP, DSP, BTP, Vatan, TKP'nin toplamda 215 bini bulan oyu ile aday çıkarmayan HDP'nin tutumu önem kazandı.

Sonuç olarak baktığımızda ittifakların siyasal iletişimde etkisinin belirginleştiği 2018 seçiminden sonra Türkiye önemli seçim deneyimleri geçirdi. Özellikle 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimi ilk defa ittifaka imkân tanıyan bir seçim olması bakımından önemlidir. Buna göre 7102 sayılı "Seçimlerin Temel Hükümleri Seçmen Kütükleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair" Kanun ile Türkiye'de ilk kez siyasi partiler ittifak kurarak seçime girdiler. 2019 yılında, siyasal iletişim araçlarında değişim olduğu kadar seçim kampanyalarında da belirgin bir değişim yaşandı. Bu değişim aynı zamanda ittifakların ve liderlerin aleyhinde ciddi bir dezenformasyon kampanyalarına zemin hazırladı. Özellikle sosyal ağlarda oluşturulan dezenformasyon sorunu, hakikat algısında ciddi tahribatlar yarattı. İnsanlar karşılaştıkları içeriklerin gerçek mi yoksa sahte mi olduğu konusunda kararsız hale geldi. Kötü niyetli aktörlerin dijital söylem içerisine dahil ettiği birçok çelişkili, anlamsız ve kafa karıştırıcı mesajın birikimli etkisinin, sistematik bir belirsizlik hali yarattığını ifade etmek yanlış olmaz. Sonuç olarak seçim sanki bir tarafın yaptığı tamamen doğru, diğer tarafın yaptığı ise tamamen yanlış-mış gibi bir çıkmazda sıkıştı.

[email protected]