Türkiye’de yeni parti arayışları ve kamuoyu karşılığı

Hilmi Daşdemir / Optimar Başkanı
27.07.2019

Araştırma sonuçları, oldukça geniş bir yelpazede yeni parti beklentisi olduğunu ve bu beklentinin siyasal yelpazenin bir kısmına ait olmadığını ortaya koyuyor. Adalet, demokrasi ve insan hakları, ekonomik kalkınma gibi başlıklar ağırlıklı olarak tercih edilmiş. Bununla birlikte milliyetçi, sol görüşte ve Atatürkçü bir partinin varlığına ihtiyaç duyulduğunu gözlemlemek mümkün. İslami görüşe sahip bir partiye duyulan ihtiyacın oranı ise yalnızca yüzde 1.


Türkiye’de yeni parti arayışları ve kamuoyu karşılığı

Yeni bir siyasi partinin siyasal arenaya çıkması üzerine önceden beridir sürüp giden tartışmalar son günlerde alevlendi. Bilindiği gibi bu benzer tartışmalar, 2017 yılında MHP çevresinde sürdürülmekteydi. Neticede MHP’den kopan bir grup IYI Parti’yi kurdu. Buna karşın IYI Parti’nin kurulmuş olması kamuoyunda yeni bir partiye yönelik duyulan ihtiyacı tam olarak karşılayamadı. 

Sürüp giden tartışmaların kamuoyunda ne gibi etkilerinin olacağını zaman gösterecek. Herkesçe bilindiği üzere, şu günlerde adı en çok zikredilen isimler geçmiş AK Parti hükümetlerinde Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık yapmış olan Ahmet Davutoğlu ve yine AK Parti hükümetlerinde Başbakan Yardımcılığı, Dışişleri Bakanlığı görevlerinde bulunmuş olan Ali Babacan. Elbette Babacan ile birlikte hareket eden on birinci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül. 

Aslına bakarsanız Gül-Babacan ikilisinin uzun zamandır bir hazırlık içerisinde oldukları bilinmekteydi. Fransa’daki partisiz cumhurbaşkanı adayı olarak seçilen Macron’dan hareketle bir ‘Macron Modeli’ üzerinde de durulduğu kulislere yansıdı. Ancak, MHP Lideri Bahçeli’nin erken seçim çağrısı ile uzun zamana yayılan ve uzun uzun yapılan hesaplar boşa çıktı. Nitekim Sayın Abdullah Gül ‘’Seçimlerin erkenden yapılacağının anlaşılması üzerine Temel Karamollaoğlu’nun ismimi zikretmesi benim dışımda gelişmiştir. Benim organize ettiğim bir süreç değildir. Benim siyaset tecrübe ve anlayışıma güvenenlerin talebinden ortaya çıkmıştır. Ben de geniş bir mutabakat olursa üstüme düşeni yapmaktan çekinmeyeceğimi söylemişimdir. Toplumun büyük bir kesiminden böyle bir talep olursa gerekeni yaparım demiştim. Temel Bey’in çabalarını takdirle karşılıyorum’’ diyerek bu durumu ortaya koymuştur.   

Ortak aday sorunu

Gül, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde Erdoğan muhalifi çevreler ile birlikte siyaset yapma isteğinde olduğunu, ancak erken seçim kararıyla ve ‘geniş mutabakat’ oluşmamasıyla bu düşüncesinden vazgeçtiğini ifade etmişti. Öte yandan Sayın Gül’ün arzusu olan geniş mutabakatın oluşması önündeki en büyük engel CHP’nin adayı Muharrem İnce olmuştu.  24 Haziran seçimlerine giden süreçte İnce : “Türkiye’nin huzuru, güvenliği, milletimizin ve çocuklarımızın geleceği için Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak istiyoruz. Ancak atadığı bürokrat ve rektörler FETÖ’cü çıkan, görevdeyken hiçbir kanunu veto edememiş, görevden ayrılınca yanlışa yanlış diyememiş Tayyip Erdoğan’ın suç ortağı ve kardeşi Abdullah Gül bizim Tayyip Erdoğan’dan kurtulma tercihimiz, seçeneğimiz olamaz, olmamalıdır. Benim bu sürece ilişkin tek açıklamam budur, başka haber ve yorumları dikkate almayınız” şeklinde kesin bir tavır ortaya koymuştu. İnce ayrıca : “Her şeyden önce kendi profiline uygun bir isim çıkarması lazım. Yüzde 26’yı elinde tutacak, üzerine koyabilecek bir isim. Bence bu isim Yalovalı, 54 yaşında ve fizik öğretmeni olmalı. ‘İYİ Parti’ye 15 vekil vererek zaten sağ tabanı konsolide ettik. Bundan sonra soldan bir isim çıkarmalı CHP. ‘Gül 7 yıl cumhurbaşkanlığı yaptı, bu süre içinde hangi yasayı veto etti? Tek yaptığı onların dümen suyuna gitmekti. Böyle şey olur mu? Ben ikisinin arasında kalsam Erdoğan’a oy veririm! Dokunulmazlıklara karşı oy kullandım. Bunu bütün Kürtler biliyor, kurultay konuşmam da açık. Onu da herkes dinledi.” Şeklindeki açıklaması ile Gül’ün ortak adaylığı karşısında açık tavır o de açıklaması ile Abdullah Gül’ün muhalefetin ortak adayı olmasına açıkça muhalefet etti.  Hatırlanacağı üzere ilerleyen süreçte Meral Akşener de kendi adaylığını açıklamak durumunda kaldı. Nitekim, 24 Haziran’da oluşturulmaya çalışılan muhalefet birlikteliği tam anlamıyla oluşturulamadı. Daha sonraki süreçte de zaman zaman yerel seçim süreçleri ve sonrası ile de ilgili Sayın Gül’ün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya gelerek değerlendirmelerde bulundukları kulislerde dillendirildi. 

Yeni partiye ihtiyaç var mı? 

Mevcut gündemi değerlendirmede yakın geçmişe bir göz atmak ve söz konusu tavırlara atıfta bulunmak durumundayız. Somut gelişmeler ışığında Gül’ün alternatif bir siyasal hareket ile birlikte hareket etme isteğinin beş yıllık bir maziye sahip olduğunu iddia etmek mümkün. Bu harekete Ak Parti içindeki muhalif çevreleri de dahil etme isteği Abdullah Gül tarafından gizlenmiyor. Buna karşın Davutoğlu’nun siyasal hamlesi daha yakın bir geçmişe sahip. Davutoğlu, parti içinde Erdoğan sonrası bir doğacak olası fırsatları kolladığı bir sürecin sonunda; bu ihtimalin ortadan kalkması ile partileşme yolunda somut adımlar atar hale geldi. Muhtemelen Davutoğlu’nun partileşme hamlesi, Gül’e nispeten daha erken hayata geçecektir.    

Bu noktada yürütücülüğünü yaptığım Optimar Araştırma ekibinin ‘Türkiye’nin Nabzı’ araştırmasının sonuç verilerine atıfta bulunmamız faydalı olacaktır. Araştırma, NUTS 2 kapsamında Türkiye’yi temsilen 26 ilde yüz yüze görüşme yöntemiyle yapılmıştır. 

-Araştırmanın ilk sorusu ’Sizce ülkemizde yeni bir siyasi partiye ihtiyaç var mı?’’ sorusudur. Soru, dört farklı dönemde katılımcılara yöneltilmiştir. Bu dönemlerin ilki, Meral Akşener ve arkadaşlarının MHP’den ayrışıp yeni bir parti kurma çabalarını ortaya koyduğu Ekim 2017’de; ikincisi ise AK Parti içerisinde çeşitli görevlerde bulunup adları yeni parti ile geçen isimlerin etkilerini ölçmek amacıyla Şubat 2018’de, Mayıs 2019’da ve Temmuz 2019’da sorulmuştur. Söz konusu soruya olumlu cevap verenlerin oranı Ekim 2017’de yüzde 32,5, Şubat 2019’da yüzde 34,6, Mayıs 2019’da yüzde 7,7 ve Temmuz 2019’da yüzde 17,7 oranında olmuştur. Evet diyenlerin Ekim 2017 itibariyle parti dağılımı ise şöyle: AK Parti seçmeni arasından yüzde 11,1, CHP seçmeni arasından yüzde 31,0; MHP’ye oy verenlerden yüzde 40,3’ü henüz İYİ Parti kurulmamıştı- HDP seçmeni arasından ise yüzde 36,5. 

Yüzde 1’lik dilim

Aynı soruya cevap aranan Şubat 2019 tarihinde ise partilere göre seçmen beyanları şu şekilde olmuştur: AK Parti yüzde 16,4, CHP yüzde 48,0, SP yüzde 66,7, İYİ Parti yüzde 37,1, HDP yüzde 29,1. Mayıs 2019’a gelindiğinde sonuçlar şu şekilde tespit edilmiştir: AK Parti yüzde 3, MHP yüzde 1,6, CHP yüzde 5, İYİ Parti yüzde 11,3, SP yüzde 10,5 ve HDP yüzde 27,2. 

Aynı soruyu dördüncü defa yönelttiğimiz Temmuz 2019’da ise sonuçlar şu şekilde olmuştur: AK Parti yüzde 5, CHP yüzde 23,8, MHP yüzde 24,4, İYİ Parti yüzde 34,1 ve HDP yüzde 28,6. Bu soruyu daha anlamlı hale getirecek ikincil soruyu ise, kurulması planlanan, yahut seçmenin varlığını arzu ettiği yeni partinin ideolojisinin ne olması gerektiği sorusudur. Söz konusu soruyu Mayıs 2019 ve Temmuz 2019 araştırmalarımızda ‘’Sizce yeni kurulacak partinin ideolojisi, çizgisi nasıl olmalıdır?’’ şeklinde formüle ederek katılımcılara yönelttik. Aldığımız cevaplar Mayıs 2019 tarihinde şu şekilde oldu: Demokrasi ve insan hakları yüzde 17,1, adalet yüzde 15,3, ekonomik kalkınma yüzde 13,4, eşitlik ve özgürlük yüzde 13,1, güçlü ve bağımsız Türkiye yüzde 7,9, milliyetçi yüzde 7,4, sol görüşlü yüzde 7,3, Atatürkçü yüzde 4,2, İslami bir anlayışta yüzde 1. 

Sonuçlar oldukça geniş bir yelpaze içinde yeni parti beklentisi olduğunu ve bu beklentinin siyasal yelpazenin bir kısmına ait olmadığını ortaya koydu. Sonuçlara göre, bir yandan, her siyasal görüşün ortak paydası olan adalet, demokrasi ve insan hakları, ekonomik kalkınma gibi başlıklar ağırlıklı olarak tercih edilmişken, diğer yandan milliyetçi, sol görüşte ve Atatürkçü bir partinin varlığına ihtiyaç duyulduğunu gözlemlemek mümkün. İslami görüşe sahip bir partiye –ki bunu ‘İslamcı’ olarak adlandırmakta bir sakınca olmasa gerektir- duyulan ihtiyaç yalnızca yüzde 1 olarak tespit edilmiştir. Mezkur çizginin yeni siyasal hareketler arasında en fazla yakınlık kuracağı çizgi Sayın Davutoğlu’nun çizgisidir. 

Seçmenin mesajı 

Aynı soruyu Temmuz 2019’da yönelttiğimizde karşımıza çıkan sonuçlar ise şu şekilde oldu:  Adil eşitlikçi şeffaf yüzde 23,5, vatan millet sevdalısı halkla iç içe yüzde 16,9, Atatürk’ün izinden giden yenilikçi ama milli değerlerden kopmayan yüzde 11,7, eğitim ve ekonomiye önem veren yüzde 11,7, eğitim ve ekonomiye önem veren yüzde 6,3, herkesi kucaklayan, bütünleştirici yüzde 2,2. Bakıldığı zaman; adalet, eşitlik ve şeffaflık maddelerinin ön plana çıktığı, bunları halkla iç içe milliyetçi çizginin ve zamanın ruhunu kavrayan bir Atatürkçü yaklaşımın takip ettiğini gözlemlemek mümkün. 

Bu araştırma sonuçlarından da anlaşılacağı üzere; öncelikle 31 Mart seçim sonuçları ve 23 Haziran’da yenilenen İstanbul seçimleri ile kamuoyunda belli ölçüde bir rahatlama yaşanmış ve yeni parti ihtiyacı belli ölçüde ortadan kalkmıştır. Bu durumu “seçmen 31 Mart seçimleri ve yenilenen İstanbul seçimi ile vermek istediği dersi ve mesajı vermiştir” şeklinde de ifade etmek mümkündür. Dolayısıyla yeni bir yönelime olan ihtiyaç hissi kısmen ortadan kalkmıştır. Dikkat edilmesi gereken diğer önemli husus, seçmendeki yeni siyasal arayışın tek bir ideoloji ya da söylemde toplanmayışıdır. Bir yanda sol – ki bu oran hiç de azımsanamayacak nispette, 7 ila 16 puan arasındadır- diğer yanda milliyetçi ve İslamcı bir ideoloji etrafında siyasal arayış mevcuttur. 

Sonuç itibariyle, yapılacak en nihai analiz şu şekilde olacaktır: Kurulacak parti toparlayıcı bir iktidar alternatifi olamayacağı gibi kendilerine biçilmeye çalışılan ‘Mesih’ rolünü de üstelenemez. 

@DasdemirHilmi