Türkiyeli solcular için İslam tefsiri!

MURAT GÜZEL / Açık Görüş Kitaplığı
19.12.2015

Abdülaziz Kıranşal’a göre, 1985’te idam edilen Sudanlı düşünür ve aksiyoner Mahmud Muhammed Taha, İslam’ı Türk sosyalistlerinin algı seviyesine indirgeyip tercüme edebilecek bir müellif.


Türkiyeli solcular için İslam tefsiri!

İslam, sol ve sosyalizm arasında bir yakınlık ya da düşmanlık olup olmadığı konusu Türkiye’de genelde fikri bir bağlamda değil, siyasi bir bağlamda ele alınır. Özellikle Soğuk Savaş döneminde Mısır, Suriye, Pakistan, İran gibi İslam coğrafyasının çeşitli bölgelerinde ortaya çıkmış İslam Sosyalizmi, İslami Sol vb. deyim ve nitelendirmeler Türkiye’de çok rahatça kullanılamaz.

Bunun en önemli sebebi elbette Türkiye’deki sosyalist anlayışın bazı önde gelen isimlerinin, sözgelimi Niyazi Berkes, Mihri Belli, Mahir Çayan ve Murat Belge gibi isimlerin zaman zaman Kemalizm ile sosyalizm arasında bir ‘geçişkenlik’ olduğu tasavvurlarını, zaman zamansa “solcu olmanın anlamının İslam’a karşı” olmaktan geçtiği düşüncelerini benimsemelerinden dolayı olduğu görülebilir.

Sosyalist anlayışların 1960’lar Türkiye’sinde yaygınlaşma ve meşruiyet kanalının yerleşik düzenin ideolojik meşrulaştırıcı dispozitifi olarak görülebilecek Kemalizm oluşu, 1960’lardaki sosyalist anlayışların deyim yerindeyse sosyalist olmaktan önce Kemalist olmaları, Türk solcularının İslam’la sol yaklaşımlar arasında asgari bir “müşterek” aramalarına gerek bırakmaz.

Aynı şekilde sol ve sağ arasındaki toplumsal kavgada geniş muhafazakar yığınların “ortanın solu”nda yer aldığını iddia eden İnönü CHP’sine karşı sağ cenahta yer almayı seçmeleri ilkin Mısır ve Suriye’de dile getirilen “İslam Sosyalizmi” yaklaşımını “ruhi sosyalizm” olarak Türkiye’de temellendirmeye gayret eden Nurettin Topçu gibi müelliflerin sesinin de kısık çıkmasına sebep olur.

1980’lerde Türk sosyalistleri ile İran Devrimi’nden, bilhassa Ali Şeriati’den etkilenmiş İslamcı müellifler arasında yaşanan bazı diyalog girişimleri haricinde esasen ne sosyalistlerin ne de muhafazakarların bir “uzlaşma” ya da “asgari müşterek” arayışı vardır.

‘İslam sosyalizmi’

İki buçuk yıl önceki Gezi eylemlerinde “Antikapitalist Müslümanlar” adıyla ortaya çıkan grup dolayımında sahnelenen bazı teatrallikler Türkiye’de solcu ve sosyalistlerin pratik düzeyde olmasa da ideolojik mücadele ve söylem düzeyinde yeniden İslam’a ilgi duymaya başladıklarına işaret etti. Ancak bu noktada Türk solcularının en önemli handikapının İslami bilgi ve maarif eksiklikleri olduğu iddia edilebilir. İslam’ı bir “din” olarak algılamaktan ziyade hâlâ bir “ideoloji” olarak düşünen solcuların bu handikapı aşmaya niyetlerinin olup olmadığı da ayrıca tartışılabilir.

1985’te idam edilen Sudanlı düşünür ve aksiyoner Mahmud Muhammed Taha, Abdülaziz Kıranşal’a göre, İslam’ı Türk sosyalistlerinin algı seviyesine indirgeyip tercüme edebilecek bir müellif. Kıranşal kitabında, Taha’nın İslam’ın İkinci Mesajı adıyla yayınlanmış eserinde yer verdiği Kur’an’ı anlama ve yorumlama, Kur’an ahkamının tarihselliği, İslam ve sosyalizm gibi konulardaki kavram ve teorilerini irdeliyor.

[email protected]

İslami Solun Müfessiri, Abdülaziz Kıranşal, Tezkire, 2015

Sosyolojinin nesnesi ilişkiler mi?

Türkiye’deki geçerli sosyolojik düşünüşün özcü temayüllerle kuşatılmış olduğu iddia edilebilir. Toplumsal varlıkların herhangi bir “asli” manaya sahip olmadığı öncülünün, sosyolojik bir araştırma tasarımının geçerliliği açısından ne denli önemli olduğu ise ortada. Sosyal teorinin toplumsal gerçekliği yansıtması gerektiği kabulünden yola çıkan ilişkisel sosyoloji, işte tam da bu türden kemikleşmiş özcü yatkınlıkları kırmak, sağduyulu sosyoloji anlayışlarının farkında bile olmadığı açmazları aşmakve yönümüzü bulmak için bize kavramsal bir alet takımı sunuyor. İlişkisel sosyoloji bu açıdan bilimsel kötürümlüklere karşı “ontolojik bir dönüş” öneriyor.

İlişkisel Sosyoloji : Ontolojik ve Teorik Yönelimler, Christopher Powel-François Depelteau, Çev. Özlem Akkaya, Phoenix, 2015

Geleneksel siyasetin pratik ilkeleri

Büyük Selçuklu sultanları Alparslan ve Melikşah döneminde 29 yıl vezirlik yapmış olan Nizamülmülk’ün, Sultan Melikşah’ın isteği üzerine 1086-1092 yılları arasında Farsça kaleme aldığı Siyasetname,

her fasılda ayrı bir konuyu işleyen, konuları hikâyelerle süsleyen bir eser. Aradan 900 yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen içerdiği çoğu bilginin hâlâ güncelliğini koruması, eseri ve etkili kalıcı kılan

en büyük sebep. Siyaseti, özellikle pratik siyaseti ve devlet yönetme sanatını irdeleyen, devlet yönetiminde “melik”lerin dikkat etmesi gereken incelik ve becerileri, ilke ve düsturları kolay anlaşılır bir üslupla dile getiren ve bütün bu yanlarıyla klasik İslami siyasi muhayyilenin oluşumunda kilit role sahip eserlerin başında gelir Nizamülmük’ün Siyasetname’si.

Nizamülmülk, Siyasetname, Çev. Mehmet Kanar, Say, 2015