Türkiye'nin düzensiz göçle mücadelesi

Dr. Necdet Özçelik/ Yazar
11.08.2023

Düzensiz göçün beraberinde getirdiği güvenlik ve sosyo-ekonomik riskler oldukça fazladır. İçişleri Bakanlığının düzensiz göçmenlere karşı yürüttüğü mücadele yerinde, etkili ve gereklidir. Van ili genelinde bu mücadelenin olumlu etkileri şimdiden görülmeye başlanmıştır. Düzensiz göçmenlere dönük operasyonlara ilave olarak, düzenli göçmenlerin ülkede kalış süreleri boyunca sosyo-ekonomik düzen içindeki yerleri yeniden özel bir düzenlemeye tabi tutulmalıdır.


Türkiye'nin düzensiz göçle mücadelesi

Geçtiğimiz on beş yıllık süreçte Türkiye yoğun bir şekilde uluslararası düzensiz göç tehdidiyle yüz yüze kaldı. Yıllardır uluslararası göçmen gerçeğiyle yaşayan Türkiye son birkaç yılda artan güvenlik endişeleri, sosyo-ekonomik etkenler, kültürel sürtüşmeler ve göçmen maliyetinin ortaya koyduğu nedenlere bağlı olarak göç politikasını gözden geçirmek durumunda kaldı. 14-28 Mayıs seçimlerinin ardından belirlenen 67'nci Hükümetin Türkiye'nin göç politikasında sığınmacıların geri gönderilme koşullarının sağlanması ve düzensiz göçle mücadele alanlarında öncelik geliştirdiği görülmektedir. Sığınmacıların geri gönderilmesi için meselenin uluslararası bir boyutta kaynak ülke, transit ülke, hedef ülke ve uluslararası örgüt bileşenlerinden oluşan uluslararası iş birliğine dayalı ortak bir zemin oluşturmak için siyasi girişimlerin arttığı şu günlerde, düzensiz göçle mücadelede Türkiye'nin genel olarak kaynak ülke ile ikili iş birliğine dayalı kolluk uygulamalarıyla çabasını yoğunlaştırdığı görülmektedir. Sığınmacı statüsündeki göçmenlerin ülkelerine dönüşlerinin çoklu iş birliği mekanizmasının oluşturulmasında ve işletilmesindeki güçlükler nedeniyle daha uzun zaman alması beklenirken, düzensiz göçle mücadelenin olumlu etkilerinin daha kısa zamanda görülmesi beklenmektedir.

Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Güney Asya'da yoğunlaşan bölgesel çatışmalar, iç savaşlar ve terör saldırıları ile derinleşen siyasi ve ekonomik krizlerin neden olduğu itici faktörler doğudan batıya, güneyden kuzeye göç akımlarını Batı Avrupa ve Kuzey Amerika istikametine hızlandırdı. 2001 yılından bu yana süregelen Afganistan, Irak ve Libya'ya düzenlenen askeri müdahaleler, İran ve İsrail'in bölgesel yayılmacı politikaları, Suriye ve Yemen İç Savaşları, al-Kaide, DEAŞ, al Şebab ve PKK/PYD terörünün etkileri, başarısız Arap devrimleri ve otoriter rejim baskıları hem doğudan batıya hem de kuzeyden güneye uluslararası göç hareketlerinin son yirmi yıldaki temel gerekçeleri olarak görülmektedir. Türkiye ise hem doğudan batıya hem de güneyden kuzeye devam eden göç hareketleri üzerinde daha önceden transit bir ülke konumunda bulunmaktaydı. Ancak, Avrupa ve Kuzey Amerika'da artan yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığının göçmen akınlarını engelleyici etkileri, Türkiye'nin 2009-2019 yılları arasındaki ekonomik refahı ve büyümesi ve Suriye İç Savaşıyla birlikte izlenen yumuşak göç politikaları nedeniyle Türkiye göçmenler için transit ülke olmaktan çıkıp hedef ülke haline gelmiştir. Bu durum ülkedeki hem sığınmacı sayısını hem de düzensiz göçmen sayısının dikkat çekici şekilde artmasına neden olmuştur. Göç İdaresi Başkanlığının verilerinden de görüldüğü gibi 2019 yılına kadar düzensiz göçmen sayısında sürekli bir artış gözlenmektedir.

Türkiye'nin göçle mücadelesindeki odağı

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın göreve geldiği günden bu yana göçle mücadelede gözle görülür bir hareketlilikten bahsetmek mümkün. Yerlikaya, Türkiye'de 4.888.286 düzenli göçmen olduğunu ve bunun 3 milyonunu Suriyeli sığınmacıların oluşturduğunu paylaşmaktadır. Düzensiz göçmen sayısı ile ilgili net bir veri bulunmamakla birlikte resmi olmayan kaynaklara göre Türkiye'de 3- 5 milyon arasında düzensiz göçmen olduğu ifade edilmektedir. Bakan Yerlikaya'nın ifadelerine göre Türkiye'nin göçle mücadelesi göç sorununu kaynağında çözmek, sınırda güvenlik ve düzensiz göçmenleri tespit ederek kaynak ülkeye geri göndermek şeklinde üç temel uygulamaya dayanıyor.

Bilindiği gibi Türkiye'nin doğu ve güney sınırları boyunca uzunca zamandır devam eden sınır duvarı inşaatı düzensiz göç ile mücadele için etkin bir fiziki tedbir olarak görülmektedir. Duvara ilave olarak, duvar üstüne inşa edilen tel örgüler, duvar gerisindeki hendekler de ikincil ve üçüncül tedbir olarak sınırdan geçişleri güçleştirilmektedir. Öte yandan sınır hattındaki araçlı ve yaya devriyeler, gözetleme kuleleri, kritik bölgelerdeki gündüz ve gece gözetleme sistemleri ile insansız hava araçlarıyla yapılan gözetleme faaliyetleri ani müdahale birliklerinin operasyonel faaliyetleriyle birleştirilerek entegre bir sınır güvenliği sağlanabilmiştir. Entegre sınır güvenliği sisteminin doğu sınırında Iğdır, Ağrı ve Van'ın Çaldıran ve Özalp ilçe sınırlarında çok etkili çalıştığı ve olumlu sonuçlar ürettiği gözlenmekte ve değerlendirilmektedir. Kaçak göçmenlerin bu sınır hattında geçişlerin güçleşmesi nedeniyle arazinin daha güç olduğu ve entegre sınır güvenlik sistemlerinin nispeten az olduğu Van'ın Başkale sınır hattı ile Hakkari'nin Yüksekova ilçesindeki sınır hattından ülkeye geçiş yaptıkları görülmektedir. Bununla birlikte güney sınır hattında Suriye sınırında genel olarak entegre sınır sisteminin etki üretmesine rağmen, Hatay, Şanlıurfa ve Mardin sınırlarının belirli bölgelerinde hala göçmen geçişlerinin yapıldığı kırılgan bölgeler bulunmaktadır.

Öte yandan, İçişleri Bakanlığı geçtiğimiz iki aylık sürede kaçak göçmenlere yönelik kolluk tedbirlerini de artırdı. Kolluk kuvvetleri insan kaçakçılığının yapıldığı ana arterler ile tali güzergahlar üzerindeki uygulama noktaları ve devriyeler ile işlek caddeler, plajlar, kalabalık kafeler yeşil parklar ve şehir meydanları gibi halka açık yerler ve muhtemel saklanma yerlerine yönelik çok sayıda kolluk operasyonu gerçekleştirdi. Ülkeden çıkış noktası olan Edirne, Çanakkale, Balıkesir, İzmir, Aydın ve Muğla'da jandarma, emniyet ve sahil güvenlik uygulamalarıyla hem düzensiz göçmenlerin kendileri hem de insan kaçakçılığı organizatörlerine yönelik çok sayıda operasyon gerçekleştirildi. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalarda son iki ayda 35 bin 797 düzensiz göçmenin yakalandığını, bunlardan 6 bin 18'inin sınır dışı edildiğini, geri kalanların geri gönderme merkezlerinde sınır dışı edilme sürecinin devam ettiğini ve 23 bin 450 düzensiz göçmenin sınır hatlarından Türkiye'ye girişinin engellendiğini bildirdi. Bakan Yerlikaya açıklamalarında şehirlerimizin sokak, sahil ve parklarındaki kaçak göçmen kümelenmesinde 4-5 ay içinde gözle görülür bir fark oluşacağı kanaatinde olduğunu da duyurdu.

Göçmen karşıtı söylem

Türkiye'de son yıllarda çeşitli nedenlerden dolayı göçmen karşıtlığı söyleminde bir artış görülmektedir. Düzenli göçmenlerle düzensiz göçmenlerin ayrımının yapılmadığı bir anlayışla tüm göçmenleri kuşatan bir göçmen karşıtlığı tehdidi de söz konusudur. Bu noktada yetkililerin yönetilmesi daha kolay olan düzenli göçmen ile düzensiz göçmen arasındaki farkı topluma izah etmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Türkiye'de son dönemde göçmen karşıtı söylemin artmasında siyasi partiler ile medyanın rolünün olduğu ifade edilebilir. Ana akım partilerin muğlak ve zikzak çizen mülteci söylemlerini bir fırsat olarak gören bazı siyasilerin politik gündemlerini genel olarak göçmen karşıtlığı üzerine inşa ettikleri görülmektedir. Göçmenlerin sosyal sorunlarını iç güvenlikle ilişkilendiren bir politika anlayışı, Türkiye'deki Suriyeli ve Afgan göçmenleri düzenli ve düzensiz göçmen olarak ayırt etmeksizin hedef göstermektedir. Bu da toplumsal sürtüşmelere neden olmaktadır. Ayrıca hem klasik medyanın hem de sosyal medyanın Suriyeli göçmenleri "Suriyeli dilenci", "Suriyeli hırsız", "Suriyeli mahalle" gibi ifadelerle etiketlemesinin, sınırı geçerek Türkiye'ye ulaşan Afganların sosyal medyada yer alan görüntülerinin ajite edilerek sunulmasının da ülke kamuoyunda tedirginliğe yol açtığı görülmektedir.

Göçmenlere yönelik eleştiri ve kaygıların bir kısmında haklılık payının olduğu da göz ardı edilmemelidir. Sığınmacı adı altında ülkeye ideolojik niyetlerle giren birçok yabancı terörist savaşçı olduğu tespit edilmiş, bunlara karşı önemli operasyonlar düzenlenmiştir, düzenlenmeye de devam etmektedir. Sığınmacı kitleler içindeki bu kimselerin tespiti ve yakalanmaları için sosyal ağ analizleri daha derinleştirilmeli ve kesintisiz operasyonlar devam etmelidir. Göçmen nüfusunun yoğun olduğu ilçe ve mahallelere göçmen sınırlaması getirilmesi oldukça yerinde bir karardır. Sığınmacıların kitlesel dönüşleri için kaynak ülkelere yönelik uluslararası baskı artırılmalı ve mesele uluslararası bir mesele haline getirilmelidir.

Düzensiz göçün beraberinde getirdiği güvenlik ve sosyo-ekonomik riskler oldukça fazladır. İçişleri Bakanlığının düzensiz göçmenlere karşı yürüttüğü mücadele yerinde, etkili ve gereklidir ve devam ettirilmelidir. Van ili genelinde bu mücadelenin olumlu etkileri şimdiden görülmeye başlanmıştır. Van genelinde hem düzensiz göçmen görünürlüğünde bir azalma meydana gelmiş hem de çok sayıda insan kaçakçısı yakalanmıştır. Düzensiz göçmenlere dönük operasyonlara ilave olarak, düzenli göçmenlerin (sığınmacıların) ülkede kalış süreleri boyunca sosyo-ekonomik düzen içindeki yerleri yeniden özel bir düzenlemeye tabi tutulmalı ve çalışma statüleri belirlenmelidir. Örneğin tarım ve sanayii sektöründe çalışan bir düzenli göçmen için rayiç ücretler belirlenmeli, kazancından vergi alınmalı, işveren ile imzalanacak belirli süreli sözleşme dahilinde çalıştırılmalı, koşulları sağlandığında ülkesinde geri gönderilmelidir. Bu düzenleme dışında çalışan göçmen ile onu çalıştıran işverene yaptırımlar uygulanmalıdır. Bir de yoğun göçmen işgücünün tembelleştirdiği Türk işgücünün yeniden rehabilite edilmesi için özellikle tarım ve sanayii sektöründe işgücü reformuna gidilmesi ülkemizin göç durağı olmasını engelleyecek dolaylı bir etki yaratacaktır.

@necdet4059