Türkiye’nin geleceği Kürtlerin hali

Vedat Erten / Hukukçu
7.02.2015

HDP bugünkü yaklaşımıyla yüzde 6 buçuğu ancak görür. Ama özeleştiri yapıp hamaseti bırakır ve şehit-kahramanlık türküleri yerine fukarayla alakalı bir söylem geliştirirse yüzde 10-15’in üstünde oy alması işten bile değildir.


Türkiye’nin geleceği Kürtlerin hali
2015 genel seçimlerine az bir süre kaldı. En çok konuşulan ve konuşulacak konuların başında Kürt siyasetinin başat aktörü HDP’nin seçime parti olarak girip girmeyeceği- yüzde 10 seçim barajını aşıp aşamayacağı- ile anayasa değişikliği gelmektedir.
 
Türkiye sınırları içinde yaşayan herkesin üzerinde çoğunlukla birleştiği bir nokta varsa, o da, 1982 Anayasasının tamamen değiştirilmesi üzerinde hemfikir olunmasıdır. Anayasa değişikliğinden her kesimin beklentileri elbette ki farklıdır. AKP daha çok başkanlık/yarı başkanlık sistemi üzerine bir anayasal düzen bina etmeyi ön plana çıkarırken Türkiye’de demokratik özgürlükçü, âdem-i merkeziyetçi bir yapının inşasına katkı sunacak düzenlemeleri de -özellikle mevcut anayasal düzenin hayat verdiği kırmızıçizgili bir yapının tasfiyesi ve giderek Kürt varlığının anayasal güvence altına alınması, yerel yönetimlerin özerk bir yapıya kavuşması vs- yeni anayasayla hayata geçirmek isteyeceği beklenmelidir. Zira 12 yıllık pratiği Kürt/Kürdistan meselesinin çözümünde önyargıların aksine -temkini elden bırakmamak kaydıyla- olumlu yaklaşımını da teslim etmek gerekir. 
 
Öbür yandan anayasa değişikliğini görünürde isteyen ama pratiğinde mevcut anayasal düzenlemelerin bile gerisinde kalmayı tercih eden CHP mümkün olduğunca meselenin özgürlükler ve yapısal dönüşümler bahsinden kaçınarak başkanlık/padişahlık üzerinden propagandasını yürütecek, MHP ise beklendiği üzere bilinen kırmızıçizgilerinin değişmemesi için çalışma yürütecektir. Ama ya HDP nasıl davranacaktır?
 
TBMM’nde temsil başarısı göstermeye DEP süreci ile SHP saflarında başlayan bu siyasi gelenek yıllardır grup kurma hakkına da sahip. Bunun için de seçimlere bağımsız aday olarak katılım gösterip daha sonra grup kurma şansını yakalamışlardır. Genel olarak bakıldığında yüzde 6 buçuk ila yüzde 8 arasında bir oy oranıyla bu başarı elde edilebilmiş. 
 
HEP’ten beri süren süreç 
 
Peki, ne oldu da 2015 genel seçimlerine parti olarak katılma kararı aldılar? Öncelikle bu tartışılmalı. Zira milletvekili seçilebilmek, Kandil’e, İmralı’ya şirin görünmek için kendini yerden yere atanından tutun da, polise tokat atmaya varan pespayelikler sergileyen, seküler güçleri, radikal laikleri, Kemalistleri PKK ile müzakereler yürüten AKP’yi hükümetten uzaklaştırmak için darbe çağrısı yapan hareketin mensupları varken nasıl olur da yüzde 10 barajını aşması hali hazırda mümkün görünmeyen bir parti seçimlere bağımsız değil de parti olarak girecek?
 
Elbette HDP; mevcut yapısı, ideolojik-politik öngörüsü ve geçmiş pratiği ile bugün seçim olsa yüzde 6 buçuk seviyesini ancak görür. Amma velakin AKP’ye de teslim olmadan, sağlam bir özeleştiri, halka doğru ve içten yaklaşım, hamasetten uzak, şehit ve kahramanlık türküleri yakma yerine fukaranın durumuyla, kimliği ile eğitimi ile alakalı bir söylem geliştirirse-ki silaha dayanmaktan daha güçlü bir haklılıkla- değil yüzde 10-15’in de üstünde bir oy alması işten bile değildir. Unutulmasın ki hala bölgede birinci parti AKP’dir. Bu durum HDP’nin hiç mi umurunda değildir? Dar politik çıkarların kısa vadede getirisinin garanti olduğu bu siyaset yapma tarzı, HDP’yi bu kolaycılığa itiyor maalesef.  Hükümetin de rahatlığı buradan kaynaklanıyor işte.
 
HDP meclis dışına hazır mı?
 
Yine de bu anlatılanlar HDP’nin seçime parti olarak katılışını anlamakta yetersiz kalıyor. Bunun yerine daha çok dillendirilen spekülasyonlar devreye giriyor -ki burada en akla yatkın olanı müzakere yürütenlerin zımnen veya asgari düzeyde de olsa anlaşmaya vardıkları yönünde. Buna göre yüzde 10 barajını aşamayan HDP meclis dışı kalacak, anayasayı tek başına değiştirme yeterliliğine ulaşan AKP hükümeti ilk iş olarak seçim hukuku ile ilgili yasal düzenlemeleri ve anayasa değişikliğini gündeme alacak, bunlar yapıldıktan hemen sonra da yeni dönem için yeniden seçime gidilecek. Muhtemel tarih de 2016 son çeyreği olacak...
 
Erdoğan’ın ifade ettiği üzere İmralı ile Kandil arasında bir görüş ayrılığı var. Bu görüş ayrılığı özellikle HDP’nin seçime parti olarak girip girmemesi noktasındadır. Ayrıca HDP yönetiminin seçime parti olarak girme konusunda mütereddit ve çekingen davrandıkları hususu da açıktır. Zira yeni hiç bir söylem ve politik çizgi geliştirilmeden doğrudan doğruya ‘oyumuz yüzde 13-15 arasındadır’  türünden demeçler vermeleri, ‘barajın altında kalırsak yeni hükümet meşruiyetini kaybeder, biz de ona göre önlemlerimizi alırız’ diye tehdit algısı yaratan mesajlar vermeleri seçimlere parti olarak girme konusundaki isteksizliklerini göstermektedir. Zira ‘sorunlu alanlar’ üzerinde politika geliştirme pratiği HDP geleneğinin temel politik davranış biçimidir.
 
2015 milletvekili genel seçimleri HDP’nin önüne- parti olarak katılırsa- aslında muazzam bir fırsat da sunmaktadır. Öyle ki yüzde 15 ve üstü hedefe kolay ulaşılmasını sağlayacak ‘ulusal birlik’ çalışmalarına müthiş bir ivme de kazandıracaktır. Kürtlerin ulusal birliğinin sağlanması için de Kürt toplumunun bütün kesimleriyle kucaklaşılacak, barışılacak, ittifaklar geliştirilecek bir alan bulunmaktadır. Esasen HDP’nin bu yönlü çalışması kendisine Türkiye’ye ve Kürt toplumuna kazandıracaktır.  Bunu yapacak mıdır? Bunu yapmayacak potansiyel sebepler olmakla birlikte, yapması için bu potansiyel zaaflarından kurtulmakla işe başlayabilirler. Bunun için de tarih ve konjonktür, kısacası zamanın ruhu bunu emreder...