Türkiye'nin gençliğine güvenin

Mesut Emre Balcı / Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Görevlisi
20.05.2023

Gençler genel perspektifte dünyanın gittiği yeri gören, gerek enerjide gerek teknolojide dünyayla yarışan bir Türkiye istiyor. Avrupa'da ya da dünyanın başka ülkelerinde karşılaşacağını umduğu refahı Türkiye'ye kimin getirebileceğini görmek için siyasileri değerlendirirken hangisinin daha fazla ücretsiz internet verdiğinden ziyade işte bu vizyonu göz önünde bulunduruyor.


Türkiye'nin gençliğine güvenin

Türkiye'de her seçim döneminin ana teması olan genç seçmen kitlesi, bu süreçte önceki dönemlerden çok daha fazla anlam ve ilgi kazanmış durumda. Bütün siyasi partiler seçmen olma yaşına erişmiş yeni seçmenler başta olmak üzere gençlerin oy tercihinin birçok parametreyi değiştireceğini gördüğünden genç seçmene özel bir ilgi gösteriyor. Söylemleriyle, iddialarıyla, ifadeleriyle pek çok siyasi lider de gençlerin dilini yakalamaya ve gençlerin gönlüne girerek onları ikna etmeye çalışıyor. Türkiye'nin en dinamik seçmen kitlesi olan gençleri siyasi olarak etkileyebilmek için ise önce gençleri dinlemek ve hayata bakışlarını anlayabilmek gerekiyor. Siyaset dili yeri geldiğinde ideolojisi fark etmeksizin kendi dünya görüşü itibariyle gençlere ağır sorumluluk yükleyen cümleler kuruyor. Ancak siyasal zeminde büyük iddialara maruz kalan, sosyal hayatta ise talepleri ve düşünceleri büyükleri tarafından çoğu zaman göz ardı edilen gençler bu paradoksu büyüklerinin tutarsızlığına vererek kendi dünyalarını kurmaya devam ediyor. İşte gençlerin kendilerine kurdukları bu dünyaya dokunabilen, temas edebilen siyaset perspektifi pek çok genci etkileyebilecek ve safına dahil edebilecek bir siyasi yolculuğa dönüşebiliyor.

Gençleri kategorize etmeyin

Son yıllarda yaşlı dünyanın bakış açısını, dilini, isteklerini tam olarak anlayamadıkları gençleri önemli ölçüde kategorize etme eğilimi var. Masa başında hazırlanan ve dünyanın farklı bölgelerinde tek ortak özelliği aynı yıllarda doğmuş olmak olan gençlerin ortak davranışlara, ortak hırslara ve ortak isteklere sahip olduklarını iddia eden çeşitli tezler, gençlerin yaşam pratiği izlendiğinde kendiliğinden çürüyor. Gençleri bencil, kaygısız, benmerkezci ve umursamaz gören bu tezler saha pratikleri göz önünde bulundurulduğunda anlamını yitiriyor. Ülkemizde yaşanan birçok toplumsal olayda gençlerin meselelere hiç de uzak olmadığına, yaşadığı ülkeye ve topluma karşı önemli ölçüde duyarlı olduğuna pek çok defa şahitlik ediyoruz. Türkiye bunun en bariz örneğini Kahramanmaraş merkezli depremlerde gördü. Deprem sahasına gidip çalışmalara dahil olan herkes orada gönüllü olarak bulunan gençlerin çabalarından, gayretlerinden ve fedakarlıklarından gururla bahsediyor. Yardım dağıtımından arama kurtarma çalışmalarına, çadır kurulumundan psiko-sosyal desteğe kadar her alanda gençlerin bütün hizmetlerin en ön safında yer alması çok önemli bir sonuç ortaya koyuyor. Kendi aralarında organize olarak bölgeye ya da bölgeden gelen misafirlere yönelik çeşitli desteklerde bulunan gençler "kendisinden başka bir şey düşünmeyen, umursamaz" genç profilini adeta yerle bir ediyor.

Gençliği kaygısızlıkla eş değer tutmanın hem sosyal alanda hem de siyasal anlamda hiçbir geçerli karşılığı yok. Çünkü gençler önemli ölçüde yaşadıkları ülkenin, coğrafyanın ve dünyanın gerçekliklerinin farkında. Bugünün teknolojik imkanlarını en iyi kullanan yaş grubundaki gençler hem Türkiye'yi hem de dünyayı sağlıklı bir perspektifle okuyabilme kapasitesine sahip. Dolayısıyla gençlerle kurulacak iletişimde onları geçmişi bilmemekle ya da havailikle suçlayıcı cümleler gençleri rahatsız etmekten öte artık onlara komik geliyor. Peki gençlere yönelik siyasi yaklaşım nasıl olmalı?

Her şeyden önce siyaset mekanizmasının, muhatap olduğu bu kitlenin Türkiye'nin en dinamik, en hareketli ve özgüveni en yüksek nüfusu olduğunu unutmaması gerekiyor. Gençlerin siyasi konulardaki analizler açısından zihinleri en az büyükleri kadar berrak ve yaklaşımları da en az onlar kadar gerçekçi. Sahip olduğu siyasi düşünceden bağımsız bir şekilde yanlış olduğunu düşündüğü konularda ise çok daha cesur ve öz güvenli. İşte bu yüzden gençler siyasilerden önce samimiyet bekliyor. Gençlik politikalarını sıkışmış bir siyasi propagandanın açılım noktası olarak görmekten ziyade gençlik vurgusunu söyleminin tam ortasına yerleştiren bir siyasi dilin gençleri kazanmaya daha yakın olduğu söylenebilir.

'Sen de başarabilirsin'

Gençlerin gerek eğitim için gerek çalışmak için yurt dışına ilgisi olduğu bir gerçek ama bu gerçeğin bir tarafında aslında Türkiye'nin de ekonomik ve sosyal anlamda en az gelişmiş ülkeler seviyesine gelmesi hayali yatıyor. Gençler Türkiye'yi daha üretken, daha müreffeh, daha yaşanabilir kılacak politikaları geliştiren, kendisine "Sen de başarabilirsin." diyerek heyecanına heyecan katan siyasi söylemleri daha büyük ilgiyle takip ediyor. Özellikle yerli üretim noktasında son yıllardaki önemli başarılar gençlerin ilgisini daha çok çekiyor. Türk mühendisleri tarafından üretilen İHA ve SİHA'larla, bunların uluslararası arenada savaş stratejilerini değiştiren başarısı en çok gençleri gururlandırıyor. Türkiye'nin altmış yıllık hayali olan TOGG'un üretilip sahaya sürülmesi gibi ülkemizin inanınca ve çalışınca imkansız denen şeyleri başarabileceği düşüncesi gençlere ilham veriyor. Kızılelma, Akıncı gibi tamamen Türk mühendislerinin ürettiği yazılım ve tasarımla vücut bulan savunma sanayii hamleleri, doğalgazın keşfedilip tüketime dahil edilmesi ve nükleer enerji santrallerinin inşa edilmesi gençlerin yıllardır duydukları "enerjide dışa bağımlılık" tabusunu yıkma noktasında onlara daha parlak bir gelecek projeksiyonu sunuyor.

Teknoloji hamleleri

Teknoloji, gençlerin en büyük ilgi alanlarından biri. Dünyadaki gelişmeleri takip eden gençler ülkemizin kalkınmasının büyük ölçüde yeni teknolojik hamlelerle gerçekleşeceğinin de farkında. Dolayısıyla siyasilerin teknoloji ile ilişkisi de gençlerin göz önünde bulundurduğu önemli parametreler arasında. Ancak gençlerin asıl ilgi alanı liderlerin tik-tok videosu çekmesinden ya da basit bir zoom toplantısını büyük bir teknoloji aracı olarak görmesinden öte Türkiye'nin geleceğini inşa edecek teknoloji hamleleri ile ilgili yaklaşımları. Bu noktada Teknofest gençlerden muazzam bir ilgi görüyor. Her yıl yüzbinlerce gencin proje başvuruları ile katıldığı, teknoloji ile genç kuşağı birbirine kenetleyen bu güzel organizasyon hem gençlere özgüven katması hem de ülkemizin bu anlamda aldığı mesafeyi onlara göstermesi noktasında çok anlamlı. "Bir çocuk gelsin, bir uçağa dokunsun" düşüncesiyle çocuk zihinlerde dahi geleceğimize damga vuracak izler bırakan Teknofest'e ilgi her geçen yıl daha da artarak devam diyor.

İş imkanlarının geliştirilmesi, istihdamın artırılması, eğitimin niteliğinin yükseltilmesi, genç girişimci destekleri gibi konular içinde yaşayacağı geleceği ön görme noktasında gençlerin elbette önemli ölçüde dikkatini çekiyor. Dolayısıyla siyasetin bu konularda ortaya koyacağı vizyon da gençlerin tercihi noktasında oldukça önemli. Ancak gençler genel perspektifte dünyanın gittiği yeri gören, gerek enerjide gerek teknolojide dünyayla yarışan bir Türkiye istiyor. Avrupa'da ya da dünyanın başka ülkelerinde karşılaşacağını umduğu refahı Türkiye'ye kimin getirebileceğini görmek için siyasileri değerlendirirken hangisinin daha fazla ücretsiz internet verdiğinden ziyade işte bu vizyonu göz önünde bulunduruyor.

Bir başka noktada ise gençler söylemlerinin siyasi partilerde karşılık bulmasını önemsiyor. Siyasetin dilinde sadece seçim dönemlerine has bir gençlik propagandası elbette onları ikna etmeye yetmiyor. Gençler siyasi partileri ve liderleri yaşıtlarını siyasete dahil etme reaksiyonu üzerinden de değerlendiriyor. Söylemleri itibariyle gençlere önemli vurgular yapan ancak sıra gençlere karar alma mekanizmalarında yer vermeye gelince bütün sözlerini unutan siyasiler gençlere samimi gelmiyor. Bu noktada gençler siyasilerin gençlere verdiği değerle ilgili samimiyetini kendi partilerinde yaşıtlarına biçtiği rol ile ölçüyor. Bu noktadan baktığımızda gençlere yönelik siyasi propagandanın karşılık bulup bulmadığının değerlendirilmesi açısından seçim dönemlerinde siyasi partilere yapılan genç milletvekili aday başvuruları önemli bir kriter olarak karşımıza çıkıyor. Bir gencin bir siyasi partide görev alma ya da milletvekili olma talebi, kendini oraya ait hissettiğini, kendisine alan açabileceğine inandığını ve o partinin siyasi yaklaşımı ile gelecek vizyonunu paylaştığını gösteren bir parametre olması açısından çok kıymetli. Bugünkü siyasi çerçevede ise gerek gençlerin siyasi noktalarda görev almak üzere gösterdiği ilgi, gerek yönetim ekiplerinde gençlik kadrolarından yetişmiş kişilere yer verme, gerek gençlerin en aktif olduğu siyasi mecra olma noktasında Recep Tayyip Erdoğan ve rakipleri arasında devasa bir fark olduğu tartışılmaz bir gerçek.

Özetle siyasetin gençlere dokunabilmek için onların öncelikleri çerçevesinde gençlere güven vermesi gerekiyor. Böyle bir çerçevede gençlerin bakış açısı gayet sağlam ve perspektifleri de oldukça geniş. Sağlam bir öz güvenle gençler hem ülkemizin hem de dünyanın geleceğinde söz söylemeye hazır. Gençler kendine güveniyor. Biz de Türkiye'nin bu dinamik, nitelikli ve özgüvenli birikimine güvenelim. Türkiye'nin gençlerine güvenelim.

[email protected]