OECD'nin Nisan 2025'te yayımladığı "OECD Economic Surveys: Türkiye 2025" raporu, Türkiye'nin sağlık sistemindeki yapısal reformları, kadın işgücü katılımı ve yeşil dönüşümle entegre ederek övüyor; rapor, GDP büyümesinin 2025'te yüzde 3,1, 2026'da yüzde 3,9 olmasını öngörürken, sağlıkta sürdürülebilirlik için mali disiplini vurguluyor.
Faruk Önalan/ Yazar
İstanbul'un görkemli hastanelerinin koridorlarında ya da Rize'nin sakin kırsal kliniklerinde Türkiye'nin sağlık sistemi, fırtınalı geçmişine rağmen sessiz bir verimlilikle işliyor. Bir zamanlar ekonomik krizler ve siyasi çalkantılarla parçalanmış bir sistemdi; ancak evrilerek gelişmekte olan ekonomiler için bir umut ışığı haline geldi – evrensel kapsamanın en son yeniliklerle buluştuğu bir yer. Türkiye'de sağlık sistemi sadece kazanımlarını korumakla kalmıyor; pandemi sonrası bir dünya için kendini yeniden tasarlıyor. Gazze'nin kuşatılmış servislerinden kırsal Amerika'nın opioid gölgesine kadar küresel sağlık eşitsizlikleri derinleşirken, Türkiye'nin hikayesi nadir bir iyimserlik dozu sunuyor: Cesur reformlar ve diplomatik incelikle harmanlanmış bir yaklaşım. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2003'te başlattığı Sağlıkta Dönüşüm Programı (HTP), bu evrimin temel taşıdır. Erdoğan'ın vizyonu altında sistem, cepten sağlık harcamalarını toplamın yüzde 20'sinden yüzde 15'ine düşürdü; bebek ölümü oranı 2019'a gelindiğinde 1000'de 29'dan 9,1'e geriledi. Yaşam beklentisi bir on yılda 71'den 75 yıla yükseldi. Bunlar soyut rakamlar değil; faturalardan korkup kontrolleri atlayan ailelerin sessiz zaferleri. Erdoğan'ın liderliği, son 22 yılda yatak kapasitesini 13 kat artırarak, yeni modern hastanelerin inşasını hızlandırmış; bütçede bu yatırımlar ön plana çıkmıştır.
Aile hekimliğini güçleniyor
İçinde bulunduğumuz dönem de, bu vizyonun devamı niteliğindedir; pandemi kaosunda İstanbul'un kamu sağlığını koordine ettiği ön saflardaki deneyimiyle aciliyet katıyor. "Sağlık sadece tedavi değil – üretimdir," dedi sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu Kasım 2024'teki 10. Türk Tıp Dünyası Kongresi'nde, "Üretici Sağlık Modeli"ni tanıtarak. Bu plan, araştırmayı, üretimi ve dağıtımı birleştirerek Türkiye'yi yabancı bağımlılıklardan kurtarıyor – ithal kıtlık yerine yerli aşılar ve ilaçlar düşünün. Tedarik zinciri kırılganlıklarından hâlâ sızan bir dünyada, bu akıllı bir dönüş. Çin ve ABD ile ortak üretim görüşmeleri masada, yerel teşvikler ise biyoteknoloji start-up'larını patlatıyor. Erdoğan'ın genel ekonomik reformlarıyla entegre edilen bu model, sağlıkta kendi kendine yeterliliği pekiştiriyor. Ancak gerçek sihir, detaylardaki değişimlerde yatıyor. Haziran 2025 yasası aile hekimliğini güçlendiriyor, performans temelli ücretleri yaygınlaştırıyor; hastanelere daha fazla özerklik verirken Genel Sağlık Sigortası'nı genişletiyor. Grip aşıları yaşlılara ve risk gruplarına sorunsuz ulaşıyor – "Burada sıkıntı yok," diye güvence verildi – obeziteyi sağlık merkezlerine yönlendiren kampanyalarla. Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp modern bir dokunuş kazanıyor: Ekim 2025'te İstanbul'daki Üçüncü Uluslararası Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Kongresi, 31 ülkeden 1700 katılımcıyı çekti, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ile Türkiye'de bir işbirliği merkezi için yol açtı. Bunlar izole zaferler değil.
Türk Devletleri Teşkilatı ile acil hizmetler ve yapay zeka anlaşmaları dayanışmayı pekiştiriyor, Suriye hastanelerine yardım Türkiye'yi insani bir merkez yapıyor. Sağlık turizmi canlanıyor, bekleme listelerinden bıkmış Avrupalılar akın ediyor. Erdoğan'ın bütçe öncelikleri, bu disiplini destekliyor; TBMM onayına sunulan Sağlık Bakanlığı bütçelerinin kabulü ile, yatırımların hızını koruyor.
Bu iç dinamikler, uluslararası sahnede daha da parlıyor. Memişoğlu'nun 25 Eylül 2025'te New York'taki BM 80. Genel Kurulu'ndaki konuşması önemli bir etki yarattı. "Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar, Ruh Sağlığı ve İyilik Hali Teşviki" temalı Yüksek Düzeyli Toplantı'da, küresel sorunları masaya yatırdı, adil bir dünya için çağrı yaptı. Gazze trajedisine vurgusu –hastanelerin hedef alınması, ambulansların vurulması, sağlıkçıların saldırıya uğraması– vicdanları sarsıcıydı. "Gelin, hastanelerin hedef alınmadığı, ambulansların vurulmadığı; yaşamın ve umudun korunduğu adil bir dünyayı hep birlikte inşa edelim," diye seslendi uluslararası topluma, bu felaketin vicdanlarda yankı bulmasını zorunluluk olarak nitelendirdi. Eleştiriyle sınırlı kalmadı; Türkiye'nin birinci basamak hizmetlerini, dijital araçlarını ve "Sağlıklı Türkiye Yüzyılı" vizyonuyla kronik hastalık yönetimini öne çıkardı. Bulaşıcı olmayan hastalıkları "insanlığın ortak yükü" diye tanımlayarak, adil kaynak paylaşımı ve küresel işbirliği talep etti. Pandemi anlaşması hedeflerini zaten karşıladığımızı belirterek kriz bölgelerindeki liderliğimizi vurguladı. DSÖ gibi kurumların olumlu tepkisi, bu hitabın gücünü doğruluyor; uluslararası medyada "adil dünya" teması, Türkiye'nin yumuşak gücünü yükseltti. Diplomatik bir denge stratejisiyle hassas konularda dengeli bir ton tutuldu – BM sahnelerinde ciddi bir çıkış. Erdoğan'ın dış politika vizyonu, bu tür girişimlerin arkasındaki itici güçtür; sağlık diplomasisi, Türkiye'nin bölgesel ambisyonlarını yansıtıyor. Son dönemde yayınlanan uluslararası akademik çalışmalar ve uzman görüşleri, bu reformların etkisini doğruluyor. OECD'nin Nisan 2025'te yayımladığı "OECD Economic Surveys: Türkiye 2025" raporu, Türkiye'nin sağlık sistemindeki yapısal reformları, kadın işgücü katılımı ve yeşil dönüşümle entegre ederek övüyor; rapor, GDP büyümesinin 2025'te yüzde 3,1, 2026'da yüzde 3,9 olmasını öngörürken, sağlıkta sürdürülebilirlik için mali disiplini vurguluyor. Benzer şekilde, PubMed'de 19 Ocak 2025'te yayımlanan "The Development of Health Services in Turkey and the Effects of the New Health System (Türkiye'de Sağlık Hizmetlerinin Gelişimi ve Yeni Sağlık Sisteminin Etkileri) makalesi, yeni sistemin bireysel ve sosyal korumayı ön plana çıkardığını, hizmet kullanımını kabul edilebilir seviyede tuttuğunu belirtiyor. Araştırmacılar, bu yaklaşımın orta gelirli ülkeler için model niteliğinde olduğunu savunuyor. Research Gate'te 10 Ağustos 2025'te çıkan "An Overview of Turkish Healthcare System after Health Transformation Program" (Sağlık Dönüşüm Programı Sonrası Türk Sağlık Sistemine Genel Bakış) derlemesi, HTP sonrası erişim ve kalite iyileşmelerini vurgulayarak, Türkiye'nin sağlık reformlarını "orta gelirli ülkeler arasında en başarılı örneklerden biri" olarak nitelendiriyor.
9 Ağustos 2025 tarihli "What have health care reforms achieved in Turkey? An Appraisal of the Health Transformation Programme" (Türkiye'de sağlık reformları neyi başardı? Sağlık Dönüşüm Programının Değerlendirilmesi) makalesi de benzer bir ton tutuyor; reformların orta gelirli ülkelerdeki en başarılı uygulamalardan biri olduğunu, özellikle evrensel kapsama geçişte ilerleme kaydettiğini ifade ediyor. Yabancı uzmanlar da bu görüşleri paylaşıyor. OECD ekonomistleri, 2025 raporunda Türkiye'nin sağlıkta "hedefli destek ve yapısal reformlar" ile COVID-19 sonrası toparlanmayı güçlendirdiğini belirtiyor; enflasyonun düşüşüyle entegre edilen sağlık yatırımlarının, sosyal koruma sistemini pekiştirdiğini vurguluyor. DSÖ bağlantılı analizlerde, Türkiye'nin pandemi anlaşması hedeflerini karşıladığı ve geleneksel tıp entegrasyonunda liderlik ettiği belirtiliyor; bu, 2025 kongreleri sonrası DSÖ uzmanlarının raporlarında öne çıkıyor. Hukuk ve politika uzmanları, 24 Temmuz 2025'te kabul edilen "Sağlık Alanında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"u (No. 7557) değerlendirirken, bu reformun aile hekimliği ve performans sistemlerini güçlendirdiğini, Avrupa standartlarını aştığını savunuyor.
Erdoğan'ın bu yasayı destekleyen liderliği, reformların siyasi iradesini pekiştiriyor.
Grip aşı temini güvencesi, kriz yönetimine güven veriyor. Geniş yelpazede yapılan değerlendirmeler, Türkiye'nin Avrupa standartlarını aştığını teyit ediyor. Sağlıkta yeni dönemi, Erdoğan'ın uzun vadeli vizyonu altında Türkiye sağlık sisteminin olgunlaşma evresi olarak değerlendirmek mümkün. Sağlık Bakanı'nın BM performansı adil dünya çağrısıyla vicdanları harekete geçirilirken, yerel reformlar sürdürülebilirliği sağlıyor. Son dönem akademik makaleler ve yabancı uzman görüşleri, bu kazanımların evrensel kapsama etkisini doğruluyor. Türkiye, küresel sağlıkta liderlik potansiyelini realize ediyor – bu yolculuğun devamı, gelişmekte olan dünyanın ilhamı olacak.