Türkiye'nin sivil gücü

Öğr. Gör. Mesut Emre Balcı / Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
3.03.2023

Ülkemizin dayanışmaya en çok ihtiyacı olduğu bu gibi zamanlarda daha alınacak pek çok mesafe olmakla birlikte milletimizin engin feraset ve fedakarlıkla yoğrulmuş büyük bir gücü hep birlikte inşa ettiği görülmektedir: Türkiye'nin büyük gücü, Türkiye'nin sivil gücü.


Türkiye'nin sivil gücü

Türkiye 6 Şubat 2023 Pazartesi günü gerçekleşen ve on ilimizde yıkıma sebep olan depremin yaralarını sarmaya çalışıyor. Büyüklüğü, şiddeti, etkilediği alan ve sebep olduğu yıkım itibarıyla bu deprem tarihimizdeki en büyük afetlerden biri olarak görülüyor. Nitekim Dünya Sağlık Örgütü de yaşanan afeti "Avrupa kıtasının son 100 yılda gördüğü en büyük doğal afet" olarak nitelendirdi.

Az hasar mümkün

Afetler, engelleyemeyeceğimiz ancak alacağımız tedbirler sayesinde en az hasarla atlatabileceğimiz vakalardır. Bu tedbirler ise hem afet öncesini hem de afet sonrasını kapsamaktadır. Dolayısıyla binlerce canımızı kaybettiğimiz, on binlerce insanımızın yaralandığı, şehirlerimizi harap eden bu yıkıcı depremi bütün şart ve koşullarıyla enine boyuna tartışmamız, hem kamu hem de millet olarak payımıza düşen dersleri çıkarmamız gerekiyor.

Depremin meydana geldiği ilk andan itibaren Türkiye bütün fert ve kurumlarıyla teyakkuza geçti. Ülkemizin dört bir yanından arama kurtarma çalışmaları ve bölgedeki depremzedelerin temel ihtiyaçlarının giderilebilmesi için bölgeye akın edildi. Kurumların ve vatandaşlarımızın ellerinden gelen desteği sağlamak için adeta zamanla yarıştığı süreçte tüm Türkiye üstün bir dayanışma örneği sergiledi. Bu dayanışmanın en bariz örneğini ise ülkemizin hemen her bölgesinde depremin yıkıcı tesirini azaltmaya çalışan sivil toplum kuruluşları gösterdi.

Sivil inisiyatifler

Dünyada yasama, yargı, yürütme ve medyadan sonra demokrasinin beşinci gücü olarak tarif edilen sivil toplum kuruluşlarının gelişmiş olması toplumların gelişmişlik seviyesini de ortaya koyan bir parametredir. Sivil toplum kuruluşları yapıları itibarıyla gönüllü teşekküller olmakla birlikte kendine has birçok özellik taşımaktadır. Ülkemizdeki sivil toplum kuruluşları tüzel kişiliğini oluşturma, organizasyon kabiliyetini ve koordinasyon kapasitesini geliştirme gibi pek çok konuda özellikle son yıllarda hızlı bir mesafe almıştır. Sivil inisiyatifler toplumsal meselelerin pek çoğunda söz hakkına sahip olmakla beraber toplumsal dayanışma gerektiren hallerde de ilk olarak harekete geçen alanların başında gelmektedir. Özellikle afet süreçlerinde olduğu gibi dayanışmanın önem kazandığı dönemler, toplum tarafından sivil yaklaşımın kabullenilmesi, gönüllü talebinin artması, sivil toplum kuruluşlarının yaygınlaşması ve işlevlerinin kabullenilmesi noktasında da etkili olmaktadır.

Ülkemizdeki sivil toplum kuruluşları Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen ve on ili etkileyen depremde sahada büyük bir mücadele örneği gösterdi. Birçok sivil toplum kuruluşu kendi bünyesinde kurduğu ve geliştirdiği arama kurtarma ekiplerini deprem haberini alır almaz bölgeye gönderdi. AFAD uzun bir süredir sivil toplum kuruluşlarını arama kurtarma ekipleri kurma konusunda hem teşvik ediyor hem de gerek eğitimlerini gerekse bu ekiplerin nitelikli bir yapıya ulaştığını gösteren akreditasyonlarını verme noktasında çalışmalar yürütüyordu. Gruplarını oluşturarak gerekli ekipman ve teçhizatı sağlama noktasında AFAD'ın belirlediği standartları yakalayan, sonrasında da gerçekleştirilen akreditasyon sınavında başarılı olan ekipler acil müdahale anında arama kurtarma faaliyetlerine katılabiliyor. Bu noktada pek çok STK, üyeleri arasından gönüllü olanlarla ekipler kurup gerekli ekipman ve teçhizatı da sağlayarak arama kurtarma noktasında hazır hale geldi. Sivil toplum kuruluşlarının hazır ve organize ekipleri olmasının acil müdahale ve müdahale boyutunun genişlemesi noktasındaki önemi son yaşadığımız afette bir kez daha görülmüş oldu.

Afet anında ve sonrasında arama kurtarmadan sonra en önemli başlık olan temel ihtiyaçların giderilmesi ve gerekli yardım malzemelerinin afetten etkilenen bölgelere ulaştırılması noktasında da yine sivil toplum kuruluşları büyük bir rol üstlendi. STK'ların bu konudaki hızlı organizasyon becerisi ile ilk andan itibaren ekmek, su gibi temel ihtiyaç malzemeleri başta olmak üzere kışlık kıyafet, battaniye, gıda kolisi, hijyen paketi gibi ürünler büyük bir hızla toplanıp hazırlanarak bölgeye ulaştırılmaya çalışıldı. Kimi STK'lar yine belli bir koordinasyon çerçevesinde hazırda var olan ya da kendi imkanlarıyla oluşturdukları lojistik merkezlerinden bölgeye dağıtım gerçekleştirdi. Kimileri ise ulaştıkları alanlarda açtıkları stantlarda sıcak yemek, çorba, çay gibi soğuk günlerin önemli ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştı. Yine depremin üzerinden çok kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen çocuklar için oyuncak dağıtımı yapan, sahada psiko-sosyal destek için özellikle depremzede çocuklarla ilgilenen pek çok ekibin oluşturulduğu görüldü.

'Ben ne yapabilirim?'

Millet olmanın en büyük örneklerinden birini yaşadığımız bu günlerde sivil toplum kuruluşlarının kurumsal yapılarının yanı sıra bireysel anlamda da gönüllü olarak sahada bulunan ve pek çok faaliyete katkı sunan vatandaşlarımızın olduğunu gördük. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız da dahil olmak üzere ülkemizin dört bir yanından bir yaraya merhem olma adına pek çok kişi seferber oldu. Afetten etkilenen bölgelerdeki vatandaşlarımızın derdiyle dertlenen ve "Ben ne yapabilirim?" sorusuna verdiği cevapla kendi imkanları çerçevesinde bölgeye koşan binlerce gönüllü vatandaşımız sahadaki dayanışmanın en büyük göstergesi oldu. Kendi imkanlarıyla bir araya gelerek bölgeye tır dolusu malzeme taşıyan, arama kurtarma faaliyetlerine gönüllü olarak katılan, arama kurtarma ya da temel ihtiyaçlarla ilgili gerekli teçhizatlardan edinebildiğini aracına koyarak sahaya koşan, bagajına oyuncak doldurup çocukları sevindirmeye çalışan ve daha pek çok şekilde sürece katkıda bulunan gönlü güzel insanlarımız bölgeye akın etti. Özellikle madencilerle kepçe ve vinç operatörleri arama kurtarma faaliyetlerinde etkin bir rol üstlendi.

Gençler her yerde

Ve gençler... Deprem sahasının her yanında, gözünüzü çevirdiğiniz her yerde karşınıza çıkan, enkaz başında, arama kurtarma çalışmalarında, yemek dağıtımında, yardım faaliyetlerinde, çevre temizliğinde, çadır kentlerdeki depremzede çocukların yanı başında adeta seferber olan gençler... Bu ülkenin gururu, iyiliğin taşıyıcısı, yarının umudu olan gençler kendilerini kategorize ederek çeşitli şekillerde itham eden her tabuyu yıkarcasına bir kişiye daha ulaşmak için canlarını dişlerine takarak tarihi bir sorumluluk üstlendiler. Deprem bölgesinin zor şartlarına aldırış etmeden kendilerine has heyecanları ve bitmek bilmeyen enerjileri ile ellerinden gelen gayreti göstererek, ülkemize ve milletimize derin bir sevgi ve bağlılık hissettiklerini bir kez daha kanıtladılar.

Afete müdahalenin her anında var olan gençler, en zor koşullarda dahi özverili davranmaktan geri durmuyor. Deprem bölgesinde faaliyet gösteren gönüllü gençler gibi sivil toplum kuruluşlarında görev alan gençlerin yoğunluğu da dikkat çekiyor. Örneğin Memur-Sen Arama Kurtarma Ekipleri'nin yaş ortalaması 25. Bu gençlerin içinde günlük yaşantılarında avukatlık, hemşirelik, akademisyenlik, öğretmenlik gibi meslekleri icra edenler de var, henüz üniversite öğrencisi olanlar da. Gençlerin heyecanı ve dinamizmi çerçevesinde oluşturularak 9 ilde 10 ayrı ekip olarak kurulan ve toplam 270 kişiden oluşan Memur-Sen arama kurtarma ekipleri özellikle gönüllü Genç Memur-Sen üyelerinden oluşuyor. Deprem haberini alır almaz gerekli tüm ekipman ve teçhizatı sağlayarak bölgeye doğru yola çıkan Memur-Sen'in genç arama kurtarma kahramanları AFAD koordinasyonunda Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya ve Hatay'a hareket ederek pek çok canın hayata tutunmasına vesile oldu. Hem onlar hem de sahadaki diğer tüm arama kurtarma ekipleri her türlü takdiri ve teşekkürü hak ediyor.

Devlet, millet, sivil toplum el ele depremin yıkıcı etkisini tamir etmeye ve yaraları sarmaya çalışıyor. Bu noktada artık sadece kamunun değil sivil toplum kuruluşlarının da öncesi ve sonrası itibarıyla depreme ve benzer afetlere hazırlıklı olma sorumluluğu doğuyor. Sivil toplum kuruluşlarının afet zamanında üstlendikleri rol, bundan sonraki dönemde hem kriz yönetim sürecine hem de STK'ların kendi planlamalarına ışık tutacaktır. Bu noktada öne çıkan birkaç hususu şöyle sıralayabiliriz:

İhtisaslaşma ihtiyacı

1) Sivil toplum kuruluşlarının faaliyet alanları itibarıyla ihtisaslaşma ihtiyacı pek çok kez dile getirilmiştir. Bu büyük afet gösterdi ki özellikle arama kurtarma noktasında çok daha fazla STK'nın inisiyatif almasına ihtiyaç var. Hatta sadece STK'lar değil diğer gönüllü teşekküller ve bazı kamu kuruluşları da AFAD koordinasyonunda kendi arama kurtarma ekiplerini oluşturmalı. Gönüllü ekipler, nitelikli ekipman ve teçhizat ile sürdürülebilir yönetim üçgeninde arama kurtarma ekiplerinin sayısının artırılması ve profesyonelleşmesi noktasında sivil inisiyatifin daha fazla yük alması gerekmektedir.

2) Afet yönetim süreci içinde, daha teşkilatlı olan ve farklı bölgelerde şubeleri bulunan sivil toplum kuruluşlarının insani yardımların ulaştırılması noktasında daha rahat hareket ettiği söylenebilir. Bu bağlamda merkezi bir alandan yönetilen ve özellikle insani yardım konusunda profesyonel olan STK'ların lojistikle ilgili alt yapılarını bölgesel anlamda güçlendirmesi gerekmektedir.

3) Deprem olduğu ilk andan itibaren yoğun bir şekilde bölgeye yönelen temel ihtiyaç malzemelerinin sürekliliğinin sağlanması önemlidir. İlk günlerde özellikle gündemin sıcaklığıyla yoğun şekilde gerçekleştirilen yardımların belirli bir süre sonra kesilmesi çadırlarda ya da konteynır kentlerde kalan depremzedeleri zor durumda bırakabileceğinden bu süreçlerde yardımların daha planlı bir şekilde gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu noktada sivil toplum kuruluşları bölgedeki ihtiyacın tespiti noktasında kamu ile işbirliğini sürdürmeli, yardımları planlamalı ve bağışçılarından da desteğin sürekliliğini talep etmelidir.

4) Deprem bölgesine gönderilen insani yardım malzemeleri noktasında ihtiyaç tespitinin doğru yapılması gerekmektedir. Bu noktada kamu kurumlarından destek alınarak özellikle ilk anlarda gerekli en acil ürünlere yoğunlaşılmalıdır. Sonraki süreçlerde de temin edilebilecek ürünlerin zamansız ulaşması hem israfa yol açmakta hem de hizmette tıkanıklıklara sebebiyet verebilmektedir.

Tasnif sorunu

5) Deprem bölgesine gönderilen yardımların tasnif edilmeden alana ulaştırılması ihtiyaca göre dağıtımı zorlaştırmakta ve ilave bir efor gerektirmektedir. Dolayısıyla temel ihtiyaç alanları belirlenerek yardımlar yola çıkmadan bölgesel tasnif yapılmalıdır. Örnek vermek gerekirse yoğun bir şekilde yapılacak yardımlarda bebek bezi, battaniye, hijyen malzemesi gibi ürünler farklı araçlarla ya da aynı araçta ayrı ayrı tasnif edilerek bölgeye gönderilmelidir.

6) Sivil toplum kuruluşları gönüllü ağını genişletmeli ve hangi gönüllünün hangi konuda katkı sunabileceğine dair bir tasarım üretmelidir. Örneğin; sahada fiziki güç olarak çalışabilecek pek çok kişi varken yemek yapacak bir aşçı olmadığında sıcak yemek dağıtımında sorunlar yaşanabilmektedir. Gönüllü rehberinde meslek, beceri ya da katkı sunulabilecek alanlar çerçevesinde yapılabilecek bir tasnif acil ihtiyaç halinde zaman kazandırabilecektir.

7) Afet sonrası psiko-sosyal destek çok önemli olmakla birlikte oldukça hassas olunması gereken bir konudur. Depremzedelerle ve özellikle çocuklarla ilgilenmek üzere uzman kişilerden oluşan ve bu alanda ihtisaslaşmış gönüllü yapılar kurulabilir. İlgili bakanlıkla koordineli şekilde yürütülmesi gereken bu işlem, depremi yaşayan ve özellikle de yakınını kaybeden afetzedelerin yeniden hayata tutunması için oldukça önemlidir. Sivil toplum kuruluşlarının bu konuda da hassas olması gerekmektedir.

8) Arama kurtarma ekipleri bulunan sivil toplum kuruluşlarının arama kurtarma faaliyetlerine katılacak gönüllülere afete hazırlanma sürecinde ve müdahale sonrasında profesyonel psiko-sosyal destek sağlaması şarttır. Bu noktada profesyonel anlamda hizmet alınmalı ya da bu alanda uzman bir kişi çalışmalara dahil edilmelidir.

Ülkemizde bulunan sivil toplum kuruluşlarının büyük bir bölümü rutin çalışma alanları fark etmeksizin deprem sonrası yaraları sarma sürecine katkıda bulunmaya devam etmektedir. STK'larımızın her bir ferdi elinden gelen bütün gayreti ortaya koymaktadır. Ülkemizin dayanışmaya en çok ihtiyacı olduğu bu gibi zamanlarda daha alınacak pek çok mesafe olmakla birlikte milletimizin engin feraset ve fedakarlıkla yoğrulmuş büyük bir gücü hep birlikte inşa ettiği görülmektedir: Türkiye'nin büyük gücü, Türkiye'nin sivil gücü.