Turuncu kriz

Tuğrul Camaş / Yazar
10.04.2021

Ukrayna'da gerilimi arttıran unsurun ne olduğu tam olarak izah edilemese de Biden'ın iktidarı sonrası Rusya'nın bölgede askeri mukavemetini arttırması olarak değerlendirilebilir. Biden'ın, Obama dış politikasının yarım kalan projelerini tamamlayacağı tahmin ediliyor. Rusya, Batı'nın Ukrayna'ya olan desteğinin Ukrayna'yı bölgede agresif hareketler yapmaya ittiğini düşünüyor.


Turuncu kriz

Son günlerde Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan kriz ve gerilimlerde görülen artış uluslararası gündemi daha da fazla meşgul ediyor. Donbas krizinde henüz olaylar ufak çaplı silahlı çatışmalarla sınırlı olsa da üç tarafı çatışmalara bağlı risk bölgeleriyle çevrili Türkiye'nin yakın coğrafyasında yeni bir ateş topu olarak duruyor. Tabii burada Ukrayna'da yaşanan gerilimin özellikle Biden sonrası süreçte artması da önemli bir mesele.

Yarım kalan projeler

Biden'ın Başkan seçilmesinden sonra ABD dış politikası Avrasya bölgesine dair yerli yersiz söylemlerden kaçınsa da Obama dış politikasının yarım kalan projelerini tamamlayacağı aşikâr. Burada sorulması gereken asıl soru Ukrayna'da neden böyle bir şey yaşandığı ve neler olduğudur.

Öncelikle şunu ifade etmek gerekir; Ukrayna Doğu Avrupa siyasi tarihinin çok önemli coğrafyalarından biri olmakla beraber günümüz uluslararası ilişkilerinin yeni coğrafyalarından ve aynı zamanda düğüm noktalarından biridir. Özellikle enerji ve ulaşım noktasında Doğu ve Batı arasında özel bir köprü görevi görmektedir.

Siyasi kutuplaşma

Ukrayna'da 2004-2005 yıllarında yaşanan iç siyasi kutuplaşmalar sonunda Ukrayna artık bir kriz noktası haline gelmiştir. Amerika liderliğindeki Batı ve Rusya arasında Ukrayna'da iktidarın kimden yana olacağı tartışması bölgeyi yeni soğuk savaşın ilk odaklarından biri yapmıştır. Çünkü Batı ve özelde ABD'nin demokratikleşme sloganıyla yürüttüğü yayılmacı dış politika, Batı ve Rusya'yı Ukrayna seçimlerinde karşı karşıya getirmiştir. Bu politikanın hedef ülkelerde siyasi elitin değişmesini ve bu sayede belirli oranda kontrol sağlamayı amaçlayan dış politikasına Rusya aynı şekilde karşılık vermiştir. Bunun bir sonucu olarak Ukrayna'da "Maydan" adı verilen büyük sokak olayları yaşanmıştır. Bu olaylar ancak Batı yanlısı lider Viktor Yuşenko'nun seçimleri kazanmasıyla son bulmuşsa da 2010 yılında Rus yanlısı Yanukoviç'in seçimleri kazanmasıyla Rusya rövanşı almıştır.

Enerji ve kredi kozları

Gerek Batı gerekse Rusya, Ukrayna'da iktidarın kimden yana olduğuna bağlı olarak soft power uygulamalara gitmiştir. Rusya enerji kozunu kullanırken Batı finansal kredi kozunu kullanmıştır. Ancak Yanukoviç'in görev süresi dolmadan yeniden başlayan Batı destekli sokak hareketleri, Yanukoviç'in Rusya'ya kaçmasına neden olmuştur. Rusya'nın Ukrayna'da kurmaya çalıştığı hâkimiyetin kaybolmasına yol açan bu süreç ise Kırım'ın Rusya tarafından işgaliyle ve Ukrayna'da iç savaş çıkmasıyla sonuçlanmıştır. Rusya Kırım'ı işgal ederek Batı yayılmacılığının kendi sınırlarını istikrarsızlaştırmayı amaçladığı iddiasıyla pasif savunmadan aktif savunmaya geçmiştir. Bunun hemen akabinde ise Ukrayna'nın Donbas bölgesinde bir iç savaş çıkmıştır. Doğu Ukrayna'da Rusların yoğun olarak yaşadığı bölgede Novorossiya Federal Devleti adında bir konfederasyon kurulmuştur. Bugün halen bölgede dondurulmuş çatışma hali devam ediyor. Ancak bu anlattıklarımız çerçevesinde, her şeyden önce bölgedeki olaylar Ukrayna-Rusya krizi olarak değil, Batı ve Rusya arasındaki yeni soğuk savaşın tarihi simetrisi olarak değerlendirilmelidir.

Diğer yandan son günlerde bölgede yaşanan gerilim daha da artmıştır. Gerilimi arttıran şeyin ne olduğu tam olarak izah edilemese de Biden'ın iktidarı sonrası Rusya'nın bölgede askeri mukavemetini arttırması olarak değerlendirilebilir. İki ülke arasındaki ilişkilerin en kötü döneminin yaşandığı şu günlerde Rusya'nın bölgeye yaptığı askeri yığınak bir mukavemet hazırlığı olarak değerlendirilmelidir. Özellikle çatışma ve tehditleri kendi sınırlarından uzak tutmaya çalışan Rusya bu stratejisini burada harfiyen uygulamaktadır. Diğer yandan bölgede yaşanan askeri hareketlilik, dünya kamuoyunda "Bir savaş mı çıkıyor?" sorusunun sorulmasına neden olmuştur. Açıkça ifade etmek gerekirse henüz bölgede konvansiyonel bir savaşa yol açacak zemin oluştuğunu söylemek yanlış olur. Ancak buradaki süreçte sadece silahlı mekanizmalar değil, diplomatik ve ekonomik araçlar da kullanılacaktır.

Tabii burada tarafların tutumu da çok önemlidir. Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki; Ukrayna, Batı desteği olmaksızın Rusya karşısında askeri ve diplomatik manevralar gerçekleştirebilecek güçte değildir. Bu nedenle Ukrayna'ya desteklerini açıkça ifade eden Batılı ülkeler ve ABD, Rusya ile diplomatik bir münakaşa içerisindedir. Batı ve Rusya arasında diplomatik olmayan sert restleşmelere de sıkça rastlıyoruz.

Diplomatik dil geride kaldı

Ukrayna krizinden önce zaten kötü olan ABD-Rusya ilişkileri, Biden'ın Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin'e "katil" ithamında bulunmasından sonra daha kötü bir düzeye taşındı. Bu durum, son günlerde Donbas'ta Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan gerilimle, ilişkilerde diplomatik dilden silahlı dile geçişe neden oldu. Bunun bir sonucu olarak kriz büyük propaganda savaşlarına sahne oluyor. Rusya Dış İşleri Bakanlığı yetkilileri çok farklı ağızlardan sınırlarının istikrarsızlaştırılmaya çalışıldığı iddiasında bulunurken özellikle Batılı gizli servislerin bölgede yürüttüğü istihbari faaliyetlere dikkat çekiyorlar. Rus tarafı dron teknolojisi ve farklı elektronik araçlarla yapılan istihbari çalışmanın amacının Rusya sınırlarının istikrarsızlaştırılması olduğunu iddia ediyor. Yine Rusya, Batı'nın Ukrayna'ya olan desteğinin Ukrayna'yı bölgede agresif hareketler yapmaya ittiğini düşünüyor.

Tabii burada şunu unutamak gerekir: Rus tarafının açıklamalarından Rusya'nın bölgede kendisi için bazı kırmızı çizgiler belirlediğini anlıyoruz. Ancak burada herkesin sorduğu soru şu: "Bu kırmızı çizgiler aşılırsa Rusya savaş mı başlatacak?" Geçtiğimiz günlerde bir Rus gazetesine demeç veren Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolay Patruşev şu an böyle bir düşüncelerinin olmadığını ancak süreci yakında takip ettiklerini duruma göre de net tutum sergileyeceklerini söyledi. Buna karşın ABD, Ukrayna'yı Rusya karşısında yalnız bırakmayacağını açıkça ifade etti. Bu açıklamaların yapıldığı dönemde ise Ukrayna NATO'ya hava sahasını açarak sürece NATO diplomasisini ekledi. Eş zamanlı olarak Zelenskiy'nin birkaç gün önce Donbas bölgesinde çatışma sahasını ziyaret etmesi önemli bir gelişme. Yine Ukrayna'daki ABD Büyükelçiliği Savunma Ataşeliği temsilcilerinin, Donbas'a giderek Müşterek Kuvvetler Harekât Alanı'nı ziyaret etmesi de bir savaş hazırlığı yapıldığı algısının oluşmasına neden oldu. Tabii Rus tarafı tüm bu davranışları provokatif hareketler olarak tanımlıyor. Diğer yandan Doğu Avrupa ülkeleri bu meseleye kayıtsız kalmayarak Ukraynayı desteklediklerini açıkladı. Ukrayna, Polonya, Estonya gibi ülkeler Rusya'yı provokasyonla suçlayarak bu provokasyonlara karşı birlikte hareket edecekleri belirtti. Bu gelişmeler sorunun bölgeselleşmesine de katkı sağlamıştır.

Gerilim uzun sürecek

Amerika, Rusya karşısında Ukrayna'yı yalnız bırakmayacağını belirtmişti. Hatta bunun için iki savaş gemisini Ukrayna'ya göndermek için yola çıkardı. Bu gelişmeler de krizin soğuk savaş kimliğine bürünmesine yol açtı.

Burada yaşanan gerilimin uzunca bir süre devam edeceği aşikar. Henüz burada bir savaş zemininin oluştuğunu söyleyemeyiz ancak gerilimin silahlı çatışma aşamasına geldiğini de inkâr etmek yanlış olur. Tabii tüm bunlardan Türkiye yine olumsuz etkilenecek olan ülkelerden biri. Hem coğrafi yakınlık hem NATO üyeliği hem de Rusya ile son yıllarda bölgesel güvenliğe dair yapılan çalışmalar ve iyi ilişkiler ağı söz konusu. Tüm bunlar Türkiye'yi bazı tercihler yapmak zorunda bırakılabilir. Bu anlamda özellikle Karadeniz'e ABD donanmasının geliyor olması yeni bir sürecin başlamasına neden olacak. Türkiye bu durumda kendisini ve bölgesinin güvenliğini koruyacak şekilde bir diplomasi yürüterek siyasi, ekonomik ve sosyal istikrarını korumak zorunda.

[email protected]