Üç fay hattı arasında Türkiye

Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı / İstanbul Ticaret Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi
10.02.2023

Deprem kuşağında bulunan ülkemizde birçok bölgemiz risk altında bulunmakta olup, bu bölgelerde yaşayan herkesin olası bir depreme karşı hazırlıklı olması gerekmektedir. Deprem sırasında göçük altında kalan kişilerin kurtarılması vakit aldığı için, kurtarılana kadar göçük altında hayatlarını idame ettirecek bir deprem çantası bulundurmaları büyük önem arz etmektedir.


Üç fay hattı arasında Türkiye

Avrupa ve Asya kıtaları arasında yer alan ülkemiz yoğun bir deprem bölgesidir. Ülkemizde üç fay hattı bulunmaktadır. Bunlar; (1) Batı Anadolu Fay Hattı: Anadoluda doğusundan batısına doğru uzanan, kuzey – güney doğrultularında da pek çok küçük fay yarıklarından oluşan bir deprem alanını ifade etmektedir. (2) Doğu Anadolu Fay Hattı: Bu fay hattı ve buna komşu faylar ülkemizin büyük bir bölümünü kapsamaktadır. Bu fay hattı, Türkiye'nin doğusunda yer almaktadır. (3) Kuzey Anadolu Fay Hattı ise dünyanın en hızlı hareket eden ve en aktif faylarından biri olarak kabul edilmektedir. Sonuç olarak nüfusun yüzde 66'sı ve topraklarımızın yüzde 70'e yakını deprem bölgesindedir. Son bir asırda malesef yaklaşık 100 bin canımızı depremlerde yitirdik.

Yeni kentsel dönüşüm vizyonu

2021 yılında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından açıklanan veriye göre Türkiye genelinde 6.7 milyon riskli yapı mevcut. Bu sayı oldukça yüksektir ve bu yapıların en kısa zamanda bilim ve ilimin ışığında, kar gütmeksizin dönüştürülmesi elzemdir. Bu minvalde ülkemizde, yeni kentsel dönüşüm vizyonu kapsamında her yıl 300 bin binanın dönüşümü Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız tarafından planlanmıştır.

Aslında deprem nedeniyle insanlarımızın canını kurtarmak için çalışmalar uzun zamandan beri devam etmektedir. Ülkenin depremden nasıl etkileneceğini gösterir fay haritaları birkaç aşamada güncelleştirilmiştir. 29 Eylül- 01 Ekim 2004 tarihlerinde Deprem Şurası Genel Kurulu toplanmış ve hazırlanan 7 adet komisyon raporları onaylamıştır. Afet bölgelerinde yapılacak yapılar ile ilgili yönetmelik önce 1998 yılında yenilenmiş daha sonra ise birkaç revizyon yapılarak son hali verilmiştir. En son 2018 yılında Bina Deprem Yönetmeliği adıyla güncelleştirilmiştir. Ayrıca, Yapılarda Güçlendirme esaslarına ait yönetmelik 2006 yılında ilk defa yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm yasası, 31 Mayıs 2012 tarihinde yürürlüğe girmiş ve uygulanmasına başlanmıştır. Ancak ne kadar yasa ya da yönetmelik çıksa da her zaman söylediğim gibi deprem insanları öldürmez, binalar ve bu binaları yasaya, yönetmeliğe uygun yapmayan, gerektiği gibi denetlemeyen insanlar öldürür.

Depremler veya diğer doğal olaylar kaçınılmaz olarak yaşanacaktır. Ancak bu olayların bir felaket olmaması bizim elimizdedir. Yapılan insan hataları nedeniyle deprem bölgelerimiz zor durumlarda kalmaktadır. Bu durumda yapılması gereken en önemli konu etkin ve verimli bir afet yönetimi ortaya koymaktır. Önerdiğim afet yönetimi deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrası olmak üzere üç ana başlıkta incelenmelidir.

Deprem öncesi: Bu dönem gelen bilgilerin yoğunluğu, ya da eksik bilgilerin olabilmesi nedenleriyle karmaşık durum olarak düşünülebilir. Öncelikle toplumsal olarak kapsamlı bir eğitim verilmesi şarttır. Daha önce de belirttiğim gibi ülke topraklarının yüzde 70'inin en önemli fay hatlarından üçünün üstünde olduğu bir toplumda kapsamlı ve detaylı bir deprem bilinci olması gerekmektedir. Deprem öncesi konutların veya iş yerlerinin depreme dayanıklı olup olmadığını gösterir raporlar, deprem anında hayat üçgeninin nasıl oluşturulması gerektiği, deprem çantası ve içindekilerin neler olması gerektiği, acil durum toplanma alanlarının nereler olduğu gibi bilgileri tüm bireylerin bilmesi önemlidir. Tabii ki deprem öncesi alınması gereken tedbirler sadece vatandaşın alması gereken tedbirler değildir. Vatandaşlarımızın yanında merkezi ve yerel idarelere de önemli görevler düşmektedir. Her kurum ve kuruluş kendi yetki ve himayesindeki her birime gerekli eğitimi vermeli ve aynı şekilde deprem veya diğer acil durumlara ilişkin bilgilendirme yapmalıdır.

Ulaşımın önemi

Her bir binanın deprem riskinin denetlenmesi ve doğal olay felaket haline gelmeden gerekli muhtemel hasar tespitlerinin yapılması son derece önemlidir. Ayrıca, tüm depremlerde olduğu gibi bu depremde de gördük ki en önemli altyapı hizmetlerinin başında ulaşım gelmektedir. Özellikle vatandaşlarımızın ve ilgili kurumların ulaşabilmeleri ve erişebilmelerini engelleyecek şekilde araçlarının yol üstüne bırakmamaları, eğer aktif olarak arama kurtarma çalışmalarına katılmayacakları halinde afet bölgelerine özel araçları ile gitmemeleri çok önemlidir. Özellikle zamana karşı yarışta önemli bir fayda sağlayacaktır. Bununla birlikte, özellikle yol çalışmalarının da sıkı bir şekilde denetlenmesi gerektiği görülmektedir. Yolların, özellikle şehirlerarası yollarda ulaşımı aksatmayacak bir yol altyapısının inşa edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, afet öncesinde acil durum toplanma yerleri, alternatif güzergahlar, kısa süreli depolama alanları, geçici yerleşim alanları gibi önemli kullanımların yerlerinin afet öncesinde hem kurum ve kuruluşlarca hem de vatandaşlarca bilinmesi gerekmektedir. Her deprem zamanlarında olduğu gibi iletişim en önemli gücümüz olmalıdır. Enkaz altında kalan insanlarımız ile bağımızı koparmamamıza ve deprem bölgesinin alan olarak büyüklüğü söz konusu olduğunda anlık olarak haberleşmemize ve durum tespitinde zaman kazancına olanak sağlayacaktır. Ek olarak, drenaj hastaneler ve tahliye hastaneleri yaklaşma – tahliye rotalarının açık tutulması, hava nakil araçlarının verimli kullanımı ve koordinasyonu, motosikletli / kurye ulaştırma desteği ile ihtiyacın (yaya – ilaç – haber – kan) tedarik edilmesi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına ait rezerv alanlarının değerlendirilmesi bazı diğer acil durum çözüm önerileri olarak değerlendirilebilir.

Deprem anı: Deprem anı olarak ifade edilen dönem büyük depremin ve artçı şok dalgalarının bittiği veya artçı depremlerin giderek seyrekleştiği ve şiddetinin düştüğü dönemi ifade etmektedir. Bu durumda ilk yapılması gereken iş hasarlı yol tespiti olmalıdır. Hasarlı yol tespiti, merkezi ve yerel idarelerin ve zor zamanlarda tek vücut olan ülkemiz yardımsever vatandaşlarımız tarafından afet bölgesine gönderilen ve depremzedelerin en acil ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlayacak malzemelerin gönderilmesi için yapılmalıdır. Hasar tespiti, helikopter, drone, İHA araçları da dahil birçok yöntem ile yapılabilir. Böylece, alternatif ve en kısa mesafelerden depremzedelere ulaştırılabilmeleri gerekmektedir. Hemen sonrasında yapılması gereken afet acil durum araçlarının deprem bölgesine sevki yapılmalı ve ihtiyaca göre ülkenin her yanından gelen araçların afet bölgesine dağıtılması şarttır. Hasarlı yol tespiti, acil ihtiyaç malzemelerinin bölgeye taşınması ve acil durum araçlarının deprem bölgesine konumlandırılmaları sonrasında özel veya bireysel yolculuklar kontrollü bir şekilde yapılmalıdır. Deprem sonrası: Acil yardım için bölgede bulunan araçlar belli bir dönem daha göreve devam etmelidir. Enkazlarda artık hayatta kalan vatandaşımızın olmadığından kesin emin olunduktan sonra kentte veya kentlerde hayatın tekrar belli bir düzene kavuşması, yol, su, elektrik, doğalgaz gibi hizmetlerde aksama yaşanmaması adına hafriyat araçları ile kentin temizlenmesi ve artık bireysel yolculukların kontrolsüz olarak yapılması gerekecektir. Tabii ki her şeyden önce amaç insan canı ve sağlığıdır. Depremde hayatta kalan ancak evini kaybeden vatandaşların geçici olarak belli bir yerleşim alanlarında kalmaları sonrasında da kısa süre deprem yönetmeliğine uygun yapılması gereken konutlara geçmeleri sağlanmalıdır. Sonuç olarak, yapılan yatırımların önceliği insan güvenliği olmalıdır. Bu kapsamda, yukarıda saydıklarıma ek olarak diğer önerilerim:

Çöküntü alanların (olası bir deprem sonrasında yıkılacağı öngörülen hasarlı bina bölgelerinin) kentsel dönüşüm vizyonu çerçevesinde yenilenmesi ve içinde bulunan vatandaşların güvenliği sağlanmalıdır. Ayrıca, deprem sonrası durumun eski haline getirilmesi için harcanacak maddi ve manevi güç şu an bu tip binaların yenilenmesi için ortaya konulacak emekten çok daha azdır. Bunun için gerekli kaynağın temin edilmesi yönünde gerekli koordinasyon sağlanmalıdır. Bu durum tüm illerimiz için geçerlidir.

Deprem anında oluşacak trafiğin yönetilmesi oldukça önemlidir. Özellikle ilk yardım araçlarının hareketi, yardımların ulaşması, hastanelere ve toplanma alanlarının bağlantılarının sağlanması, farklı bölgelerden gelecek yardım ve insan ihtiyacı nedeniyle ortaya çıkacak hareketlilik, yol üstü beklemeler büyük bir titizlikle yönetilmelidir.

Vatandaşların bilinçlendirilmesi, hasarın azalması ve trafiğin yönetilmesinde çok büyük bir katkı sağlayacaktır. Bu konuda etkili kamu spotlarıyla bilinçlendirme çalışmaları başlamalıdır. Zorunlu deprem sigortası yaptırmamış binaların tespiti ve bu binaların deprem sigortalarının yaptırılması en pratik çözüm önerilerindendir. Zorunlu deprem sigortalarının ve ek teminatlarının sağlanması, deprem sonrasında devletin yapması gereken çalışmalara büyük katkı sağlayacaktır. Bu konu, üzerinde durulmayı ve ilave tedbirler almayı gerektiren önemli bir kaynak potansiyelidir.

Toplum olarak neler yapmalıyız?

Devlet olarak depremlerden sonra yeni yönetmelikler çıkarılmış, eylem planları hazırlanmışsa da toplum olarak yeteri kadar deprem bilincimiz bulunmamaktadır. Toplum olarak deprem öncesinde, deprem anında ve deprem sonrasında ne yapılacağının bilinmesi, depremde yaşanılabilecek can kayıplarının da önüne geçilmesini sağlayacaktır. Özellikle depremden önce alınacak önlemler bu kapsamda çok önemli bir yere sahiptir. Deprem kuşağında bulunan ülkemizde birçok bölgemiz risk altında bulunmakta olup, bu bölgelerde yaşayan herkesin olası bir depreme karşı hazırlıklı olması gerekmektedir. Deprem sırasında göçük altında kalan kişilerin kurtarılması vakit aldığı için, kurtarılana kadar göçük altında hayatlarını idame ettirecek bir deprem çantası bulundurulması büyük önem arz etmektedir. Depremde altın saatler olarak nitelendirilen ilk 72 saatin çok önemlidir. Yaşanabilecek bir koordinasyonsuzluk ölüm sayısının artmasına sebebiyet verebilmektedir. Bu nedenle toplum olarak da göçükte kalanları kurtarma faaliyetlerine katılırken, kurumların oluşturacağı koordinasyon zincirinin dışında münferiden hareket etmek, işleri zorlaştıracaktır.

Toplum olarak dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise; acil durum araçları, lojistik destek getiren araçlar, vinçlerin deprem bölgesine ulaşımı için yolların boş bırakılmasıdır. Deprem bölgesinde bulunan depremzedeler psikolojik olarak imkanları var ise deprem bölgesini terk etme eğiliminde olmaktadırlar. Bu durum şehrin giriş ve çıkışlarında trafik sıkışıklığına neden olmakla birlikte yaşanan gecikmeler ölüm sayısının artmasına sebebiyet verebilmektedir. Bu hususta araçların bulundukları yoldaki bir şeridi acil durum için boş bırakmaları acil durum araçlarının geçmesini ve gerekli lojistik desteğinin daha hızlı gelmesini sağlayacaktır. Toplum olarak bu bilincin oluşması durumunda gerekli yardımlar daha hızlı gelebilecektir.

Yukarıda bahsi geçen deprem öncesi, deprem zamanı ve deprem sorası alınması gereken önlemler hayata geçirilmiş olsaydı bugün canımızı belki de bu kadar yanmayacaktı. Son olarak, Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi merkezli Pazartesi sabaha karşı gerçekleşen 7.7 ve Pazartesi öğle saatlerinde Kahramanmaraş Elbistan'da meydana gelen 7.6 büyüklüğündeki depremler hepimizi çok üzmüş ve derinden etkilemiştir. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı ve yaralı olanlara acil şifalar diliyorum.

[email protected]