Üçüncü bir yolun inşası yahut yok oluşun kaçınılmazlığı

İdris Cevahir / Yazar
21.04.2023

Bir hareket varlığını ilkesel tutarlığını muhafaza edebildiği sürece devam ettirebilir. Millî Görüş Hareketi söz konusu olduğunda ilkesel tutarlılıktan bahsetmek artık mümkün değil.


Üçüncü bir yolun inşası yahut yok oluşun kaçınılmazlığı

Rivayet o ki; H. 132'de Abbasî ihtilali başarıya ulaştığında ve iktidar Emevîlerden devralındığında, ilk Abbasî halifesi Ebü'l-Abbâs es-Seffâh'ın amcası Dâvud b. Ali, Kûfe mescidindeki konuşmasında, "Biliniz ki hilâfet, İsa b. Meryem'e teslim edeceğimiz güne dek bizden çıkmayacak" demiş. Ne kadar iddialı bir cümle değil mi? Abbasîlerden bugüne yaklaşık bin üç yüz sene geçti. Ne Hz. İsa geldi ne de Abbasî Devleti varlığını devam ettirebildi. İşin hazin yönü ise ne de hilafet sancağı anlamını koruyabildi.

Her var kılınan yok olacaktır. Bırakın siyasi ve fikri hareketleri ilahi dinler dahi vakti geldiğinde ortadan kalkmış yahut yeni formlara bürünmek zorunda kalmıştır.

Hakikati görememek

En son söylenecek olanı en başta ifade edeyim: Millî Görüş Hareketi'nin kıyamete kadar devam edeceğini iddia etmek hakikati bilmemek ve hadsizlikten başka bir şey değildir. Hele Millî Görüş olsun başka bir hareket olsun insani bir oluşumu din ile aynı görmek, dini bir dava görmek büyük erdemsizlik.

Bu acı ancak bir o kadar da hakikat ifade eden cümleleri şunun için yazıyorum: Gençlik yıllarımda rahmetli Erbakan, Trabzon'a geldiğinde biz de doğal olarak mitinge gitme hazırlığı yapıyorduk. Sonra mürekkep yalamış bir ağabeyimiz hocaya biat etmeyenin itikadi problemleri olduğunu ifade edince, yine yerimde duramamış "İyi de hocayı ismen dahi bilmeyen en az bir milyar Müslüman var ne yapacağız" demiştim. Azarı yiyince susmuş ancak tepki olarak mitinge gitmemiştim. Her hareketin kendisini merkezi konumda görmesi doğal olandır. Ancak bu merkeziliği safi kendilerinde görmeleri ya cehalet ya da kibirdir.

Gerçek olmayan yaşayabilir mi?

Millî Görüş Hareketi daha genelde İslamcılık hareketleri artık ya yok olacak ya da suret değiştirmek zorunda kalacak. Çünkü anlatıları hiç kimseyi ikna edemediği gibi gerçeklik de taşımıyor. Gerçek olmayanın yaşaması mümkün değil. Anlatıları orta seviye zihinlere sunulan retoriklerin ötesine geçemedi. Siyasettir böyle yapılması gerekir diyenleri duyar gibiyim. Ancak siyaset aşkın idraki vasata indirmektir vasat olanı aşkın idrak diye anlatmak değil.

Bir hareket varlığını ilkesel tutarlığını muhafaza edebildiği sürece devam ettirebilir. Millî Görüş Hareketi söz konusu olduğunda ilkesel tutarlılıktan bahsetmek artık mümkün değil. Kurucu liderin sağlığında ilke kurucu liderin sözü, fiili ve kararlarıdır. Ancak kurucu liderin devreden çıkması ile artık bu fiiller bir şekilde soyut ilkelere dönüşmek zorundadır. Ne yazık ki Millî Görüş Hareketi bu dönüşümü sağlayamamıştır.

Merkez sultası

Millî Görüş Hareketini dakik bir zihinle incelediğimizde kopuşların iki yönünü görmek mümkündür. Kopuşların birinci yönü; kutsanan aslında kutsanmaya dair hiçbir hak edişi olmayan genel merkeze karşı susmayıp başkaldırılardır. Bu yönün en büyük ve en önemli temsilcisi Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. Erdoğan genel merkez sultasını ilk kıran ve başarıya ulaşandır. Mücadele etmeyi tercih eden ve risk alandır. Erdoğan öyle bir başarı ortaya koymuştur ki kopuş yaşasa dahi hareketin tarihini ve dinamiklerini Erdoğan dikkate almadan yazmak ve konuşmak mümkün değildir. Hareketin tarihinde ifade edilen bütün somut hedefleri Erdoğan gerçekleştirmiştir. Efendim hareket somut hedeflerle değerlendirilemez dediğinizi duyar gibiyim ancak unutmayın siyaset pratik aklın alanına girer ve pratik akıl somutla ilgilenir.

Fikri kopuşlar

Kopuşların ikinci yönü ise fikri kopuşlardır. Fikri kopuşlar önce İslamcılık söyleminin yanlışlığına ulaşılması, akabinde Millî Görüş Hareketinde var olduğu iddia edilen fikri derinliğin aslında olmadığının görülmesi ile vuku bulmaktadır. Bu tür kopuşlar ferdidir ve ferdi oldukça anlamlıdır.

Bugün hareket yönetilememe krizinden dolayı yeni bir parçalanmanın eşiğini çoktan geçti. Hareketin amiral gemisi olan Saadet Partisi artık Millî Görüş ilkelerini söylemekten ve savunmaktan hicap duymakta soyut ve yumuşak kavramlarla siyaset yapma yolunu seçmektedir. Hareketin ikinci amiral gemisi olan AGD ise hareketin en önemli dayanağı olan bu topraklara ait olma ve şehirli olma özelliğini kaybetmeye başlamış ümmet kavramı gibi muğlak ve modern bir kavram etrafında sadece Mısır'dan, Pakistan'dan beslenir hale gelmiştir. Görünen o ki bir tekkede kurulan hareket hızlı şekilde kadızadeliğe doğru evrilmekte ve taşra bir seviye olarak hareketin önüne konulmaktadır.

Hareketin bu durumundan rahatsız olanlar ya kenara çekilmekte ya da hareketten ayrıldıklarını açıklamaktadır. Siyaset yapmayı kendilerine hayat olarak seçenler doğal olarak başka mecralara geçmekte ve başka mecralarda siyaset yapma imkânı aramaktadır ve arayacaktır. Klasik toplumun kavramları olan itaat, biat ya da genel merkeze teslimiyet gibi kavramlar artık hareket mensuplarını ikna etmemektedir. İstişare süreçlerinin kapalı olması yapılan istişarelerin göstermelik ve neticesiz olması modern dünyada özgürlük, ferdiyetçilik ve isyan ahlakı ile yetişmiş bir nesli ikna etmenin çok gerisindedir.

Millî Görüş Hareketi için birkaç ihtimal var. Bir sonraki yazıda bu ihtimalleri yazacağım.