Ukrayna Savaşı'nda reelpolitiğe karşı moralpolitik

Dr. Mustafa Tüter/ Akademisyen, Yazar
20.02.2024

Batı'nın moralpolitiğine karşı Putin'in reelpolitik yaklaşımı kazanmaya daha yakın gibi. Neden? En temel nedeni; Batı'nın yaşanan tarihsel kopuşun düzeltilmesi olarak görme eğilimini sürdürmesine karşın Rusya'nın Ukrayna Savaşı'nı tarihsel süreklilik içinde meydana gelen önemli değişimlerin bir parçası olarak algılaması.


Ukrayna Savaşı'nda reelpolitiğe karşı moralpolitik

Ukrayna Savaşı'nın ikinci yılı sona ermek üzere. Savaş, yakın zamanda sona ermeyecek. Tam tersine uzun süre devam edeceği son gelişmelerle beraber daha net anlaşılıyor. Gazze Savaşı'nın doğurduğu global ve bölgesel etkiler, Ukrayna Savaşı'nın ortaya çıkmasına yol açan koşulları pekiştirdi. Çatışmaların sürdürülmesinin belirleyici global aktörlerin çıkarları açısından faydalı görülmesi, barışa yönelik anlamlı bir adım atılmasını engelliyor. Ukrayna Savaşı, reelpolitiğe karşı moralpolitik mücadelenin yürütüldüğü, uzun süre devam edecek, müzmin bir çatışmaya dönüşme eğiliminde. Askeri bir çatışma olmasına rağmen, Ukrayna Savaşı aslında Batı'nın İkinci Dünya Savaşı sonrası kurduğu global siyasal düzenin parçalandığının önemli bir göstergesi.

Tarihsel Rusya algısı üzerine kurulu reelpolitik

Nitekim Tucker Carlson'un 9 Şubat 2024'te Rusya Devlet Başkanı Putin ile yaptığı röportaj, Rusya'nın savaşa yönelik reelpolitik yaklaşımının ana hatlarını belirgin hale getiriyor. Rusya'nın tarihsel perspektifi, global jeopolitik değişime uygun geçmiş ve günümüz çıkarlarını korumaya dönük yeni politika uygulamalarına imkan veriyor. Batı'nın moralpolitiğine karşı Putin'in reelpolitik yaklaşımı kazanmaya daha yakın gibi. Neden? En temel nedeni; Batı'nın yaşanan tarihsel kopuşun düzeltilmesi olarak görme eğilimini sürdürmesine karşın Rusya'nın Ukrayna Savaşı'nı tarihsel süreklilik içinde meydana gelen önemli değişimlerin bir parçası olarak algılaması.

Putin'in Rusya'nın tarihsel iddiaları hakkında öne sürdüğü düşünceler, Ukrayna kriziyle ilgili madalyonun iki farklı yüzünü göstermesi açısından önemli. Savaşın global jeopolitik değişimde temsil ettiği önemin anlaşılmasına yardımcı olan Putin'in yaptığı tarihsel analiz, büyük jeopolitik dönüşümler sonrası meydana gelen çatışmalara işaret ediyor. Özellikle Ukrayna sorununun Birinci ve İkinci Dünya Savaşları'nın ortaya çıkmasından hemen önce tekraren gündeme geldiğini hatırlatan Putin, Rusya'nın çıkarlarının korunmasının, NATO'nun genişlemesinin Ukrayna'da durdurulmasına bağlı olduğu görüşünü savunuyor. Aslında Putin bu röportajda doğrudan ifade etmemiş olsa bile, İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan global siyasal düzenin Ukrayna Savaşı'yla beraber sona erdiğini ilan etme niyetinde.

Savaşın esas nedeni

Putin'e göre savaşın esas nedeni, 1991 yılında garanti altına alınan Ukrayna'nın "tarafsızlık" statüsünün 2014 yılında Ukrayna'da yaşanan "darbe" sonrası bozulması. 2014 yılında Fransa, Almanya ve Polonya'nın garantörlüğünde varılan Minsk uzlaşısının uygulanmayışı, savaşı tetikleyen ana faktör. Öte yandan Putin'in açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla İngiltere'nin müdahalesi, İstanbul'da taraflar arasında imzalanan anlaşmanın uygulanabilirliğini ortadan kaldırdı. Bundan 18 ay önce İstanbul'da Ukrayna heyeti ve Rusya heyeti arasında yürütülen müzakerelerde ulaşılan barışçıl çözümün İngiltere eski Başbakanı Boris Johnson'ın müdahalesiyle bozulması, Ukrayna Savaşı'nın sona erdirilmesi için yakalanan fırsatın kaçırılmasına neden oldu. Ama daha genel anlamda İngiltere'nin benimsediği global ve bölgesel politikalar, Ukrayna Savaşı'nı tetikleyen bir etki yarattı.

Öyleyse, Ukrayna Savaşı'nın ortaya çıkışını hazırlayan koşulların Batılı ülkelerin NATO'nun genişlemesiyle somutlaşan jeostratejik tercihleriyle doğrudan bir ilişkisi var. Putin'in yaptığı değerlendirmelerde Batı'nın "yeni Soğuk Savaş" arayışı içinde olduğunu vurgulaması, Batılı ülkelerin Ukrayna Savaşı'ndan beklentilerinin yaşanan global jeopolitik değişimden bağımsız olmadığı anlamına geliyor. Rusya'nın stratejik duruşunu reelpolitik çizgide tutmaya özen gösteren Putin'in Bismark'a yaptığı göndermede Çin'le gelişen "potansiyellerinin" Batı tarafından yeterince anlaşılmadığının altını çizmesi son derece önemli. Diğer yandan Amerikan siyasal elitlerine hakim olan "Rusya'nın parçalanması" beklentisiyle ilgili yaptığı açıklamalar Rusya'nın Batı'yla ilişkilerinin geliştirilmesinin önündeki derin engellere işaret ediyor. Çin'le "tek cephede" siyasal mücadele etme stratejisinin ön koşulu olarak görülen bu yaklaşımın Soğuk Savaş'tan bu yana varlığını koruduğunu belirtiyor.

Derin hesaplaşma

Ukrayna Savaşı öncesi bir yandan ABD liderliğinde NATO genişlerken diğer yandan Çin'in artan global etkinliği karşısında Rusya, stratejik daralma riskiyle yüzleşmek zorunda kaldı. Yeni gelişen global oyunda kaybeden olmamak için risk almak zorunda hisseden Rusya, askeri güç kullanma tercihine yöneldi. Fakat Ukrayna Savaşı sonrası Batı'nın artan ekonomik ve siyasal baskıları karşısında Rusya'nın strateji değişikliğinin çeşitli boyutları ve sonuçlarının daha detaylı açıklanması gerekir. Her şeyden önce Rusya'nın uluslararası davranışını artık büyük ölçüde reelpolitik kaygılar belirliyor. Tarihsel Rusya algısının dayandığı temeller, Batı'yla yaşanan yoğun etkileşim ve derin hesaplaşmanın ürünü. Rus devlet kimliğinin tarihsel olarak geçirdiği büyük dönüşüm, Putin'in "yeni Avrasyacı" düşüncelerinin zaman içinde seçici pragmatizmden zorunlu reelpolitik anlayışa doğru nasıl dönüştüğü, Avrupa ve Asya Pasifik bölgeleri arasında izlediği denge politikalarında yaşanan değişime odaklanılarak açıklanabilir. Putin'in ilk yıllarında izlediği Avrupa merkezli Batı'ya dönük dış politika yaklaşımının yeni koşullar altında tamamen terk edilmesi, çok kutuplu düzen inşası amacının gerçekleştirilmesinde esaslı bir stratejik tercihe gidildiğini gösteriyor. Özellikle Orta Asya, Rus Uzak Doğu'su ve Kutuplar'da Çin'le gelişen ilişkilerine bakılınca Rusya'nın yepyeni bir dış politika vizyonu benimsediği daha net görülebiliyor. Rusya'nın Asya-Pasifik yönelimi, Kuzey-Güney entegrasyonunun güçlendirilmesi ve "Global Güney"le ilişkilerin geliştirilmesi gibi yeni önceliklerinin gelişen yeni Asya düzeninde yaşanan ekonomik ve siyasal değişim üzerinde doğurabileceği sonuçlar, Ukrayna Savaşı'yla ilgili Batı'nın stratejik öngörülerinden farklı önemli bir sapma etkisi yaratabilir.

Yeni Asya düzeni gelişirken Batı'nın moralpolitiği

Ukrayna Savaşı'nın şimdiye dek doğurduğu en önemli jeopolitik sonuç, Rusya'nın Asya-Pasifik'e yönelmesiyle Çin'le işbirliğinin derinleşmesi oldu. Rusya ve Çin arasında gelişen yeni işbirliği alanları, Putin'in reelpolitik yaklaşımının daha somut bir şekilde uygulanmasını kolaylaştırıyor.

Kuzey-Güney entegrasyonunun güçlendirilmesine destek veren Rusya'nın girişimleri, geniş Avrasya bölgesinde Çin ve diğer stratejik ortaklarla beraber ortak ekonomik çıkarların artırılmasına yönelik. Ukrayna Savaşı sonrası Rusya-Çin ilişkilerini yeniden tanımlayan "sınırsız ortaklık" çerçevesi, Kuzeydoğu Asya'dan Afrika'ya ve Latin Amerika'ya kadar uzanan çok geniş bir coğrafyayı kapsıyor. Fakat geniş Avrasya merkezli "Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru (UKGUK)"nun Rusya açısından hayati önemi, Ukrayna Savaşı sonrası daha da arttı. Bu amacın gerçekleştirilmesinde İran'a yüklenen Orta Asya-Körfez bağlantısının kurulması görevinin başarıya ulaşması durumunda Kuzey-Güney entegrasyonun en kritik aşaması tamamlanmış olacak.

Ukrayna Savaşı'nın Avrasya'nın ticaret yollarının yeniden şekillendirilmesi üzerinde yarattığı etkilerin Çin ve Rusya arasında oluşturabileceği potansiyel görüş ayrılıkları, Türkiye'nin "Orta Koridor"un genişletilmesi önerisinin karşılık bulmasıyla kısmen aşılmış gibi görünüyor. Ukrayna Savaşı'nın daha uzun süre devam edeceği tahminleri ağırlık kazanırken Kafkasya üzerinden Çin'i Avrupa'ya yeniden bağlayacak yeni ticaret ve kalkınma güzergahlarının kurulmasında Rusya'nın ve Çin'in Orta Koridor'un genişletilmesine destek veren yaklaşımları faydalı sonuçlar doğuruyor. Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru'nun Doğu-Batı Orta Koridoru ile entegrasyonun sağlanması, İran ve Hindistan da dahil olmak üzere geniş Avrasya bölgesinin kalkınma ve istikrarını güçlendiren çok önemli bir gelişme. Özellikle Rusya'nın Güney Kafkasya'nın istikrarı konusunda olumlu yaklaşım sergilemesi sadece bölgesel ekonomik ortak çıkarlar açısından değil, aynı zamanda güvenlik çıkarları açısından da kritik önemde. Ukrayna Savaşı'nın Kafkasya'ya yayılma ihtimalinin yarattığı güvenlik kaygıları Rusya'nın istikrarlı bir Kafkasya coğrafyasını destekleyen girişimlere katkı sağlamasına yardımcı oluyor.

Kızıldeniz'de var olan deniz güvenliği sorunu, UKGUK'un alternatif bir seçenek olarak değerini gösteriyor. Bu sorunun Gazze Savaşı'yla bağlantılı Husilerin saldırılarıyla yeniden tırmanması, Avrupa'nın ekonomi güvenliği üzerinde baskı oluşturdu. İran, geniş Avrasya bölgesinde yeni edindiği rolü garantilemeye çalışırken Avrupalı ülkelerin Ukrayna Savaşı'na verdikleri desteğin devam edeceği anlaşılıyor. AB'nin askeri teknoloji alanında Rusya'yla ticari ilişkileri bulunan Çinli şirketlere yönelik ilk defa yaptırım uygulama kararı, Ukrayna Savaşı'nın beklenenden daha uzun süreceği tahminlerini kuvvetlendiren bir gelişme. Son dönemde Kızıldeniz'de artan gerilimlerin Avrupalı ülkelerin karar verme süreçlerini etkilediği belli oluyor. Fakat ABD ve AB'nin Kızıldeniz krizi ve "İran tehdidi" bağlantılı büyüyen global güvenlik kaygıları üzerinden Rusya-Çin işbirliğini zayıflatma girişimlerinin büyük bir etki yaratmasını beklemek gerçekçi görünmüyor.

Hindistan, Rusya açısından UKGUK'un en önemli stratejik ortaklarından biri. Bu yüzden İran-Hindistan işbirliğinin desteklenmesi taraftarı. Kızıldeniz'deki son gelişmeler, bu yöndeki çabaları hızlandırabilir. Diğer yandan Çin'in "Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru"nu Afganistan'a genişletme girişimlerinde sahip olduğu ekonomik avantaj siyasal avantaja dönüşüyor. Bu yeni eğilimle Hindistan'ın UKGUK'un geliştirilmesi beklentileri arasında uzlaşmaz görünen bireysel çakarlar, Rusya'nın önümüzdeki BRICS başkanlığı süresince üzerinde duracağı ana gündem maddesi olacak. Rusya'nın ve Hindistan'ın UKGUK çerçevesinde geliştirmek istedikleri projeler, Çin'in kalkınma deneyimi ve finansal desteğine ihtiyaç duyuyor. Chabahar limanı konusundaki anlaşmazlıklar yakın zamanda tam olarak çözülemese bile, UKGUK'un doğu hattı ve İran-Hindistan bağlantısının daha da aktif hale geleceği tartışmasız bir gerçek.

Rusya ve Hindistan arasında Soğuk Savaş'tan bu yana devam eden derin stratejik bağlar, BRICS ve ŞİÖ kurumsal işbirliği çerçevesinde güçleniyor. İki ülke arasında gelişen savunma ve enerji işbirliğine dayalı karşılıklı ekonomik ve siyasal çıkarlar, Hindistan'ın Ukrayna Savaşı'nda tarafsız bir pozisyon tercih etmesinin altında yatan temel neden. Batı'nın Rusya üzerindeki tüm yaptırımlarına rağmen Hindistan ve Rusya arasındaki enerji ticareti azalmak yerine daha da arttı. Kaldı ki; Hindistan açısından Ukrayna Savaşı global jeopolitik değişimin bir sonucu olarak algılanıyor. Dolayısıyla ABD ve Avrupa ülkelerinin Hindistan'ı normatif tutum benimseme yönünde teşvik etme çabaları şimdiye kadar başarılı olamadı. Buna karşın Soğuk Savaş'tan itibaren Rusya ve Çin tarafından desteklenen Hindistan'ın "tarafsızlığı" üzerine kurulu yeni Asya düzeninin gelişimi, "Global Güney"le siyasal işbirliğinin güçlendirilmesi girişimleriyle sürdürülmek isteniyor. Rusya gibi büyük güçler bir yandan bugünkü büyük güç ilişkilerini yönetirken diğer yandan gelecekte stratejik çıkarları açısından faydalı olacak yeni ortaklarla uzun dönemli planlamaların hazırlıklarını yaparlar. (Chennai-Vladivostok deniz işbirliği gibi)

Batı ittifakı açısından bakıldığında ABD hegemonyasının zayıflamasına yol açan çok kutuplu düzene geçişin yavaşlatılması için NATO'nun içsel bütünlüğünün sağlanarak genişlemesinin sürdürülmesi gereksinimi varlığını koruyor. Fakat bu amacı gerçekleştirmede araçsallaştırılan Ukrayna krizine yönelik Batılı ülkelerin uyguladığı politikalar maalesef yetersiz.

ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinin ardından Ukrayna krizinin çatışmaya dönüşmesi beklenmesi gereken ihtimallerden biriydi. Batı'nın Rusya'yı Asya-Pasifik'e "püskürtme (repulse)" politikasının dayandığı stratejik hesaplar, büyük ölçüde Rusya-Çin ilişkilerinin rekabetten çatışmaya dönüşme potansiyeli veya Rusya'da rejim değişimini tetiklemesi ihtimalleri üzerine kurulu. Bu yüzden Batı'nın Ukrayna Savaşı'nda uzun dönemli çatışmayı öngören moralpolitik yaklaşımının yetersizliği açıklanabilir bir durum. Ancak bu yaklaşım aynı zamanda ulusal ve bölgesel düzeyde yaşanabilecek siyasal değişimlerin etkisine fazlasıyla açık.

2024 yılı, tüm dünyada pek çok ülkede kritik ulusal seçimlerin yaşandığı bir yıl olacak. ABD, Britanya, Hindistan ve Pakistan başta olmak üzere ülke içinde meydana gelen siyasal değişimlerin dış politikalara nasıl yansıyacağını önceden kestirebilmek kolay değil. Örneğin; Trump'ın yeniden seçilmesi durumunda Biden yönetiminin uyguladığı Batı değerlerine dayalı yaklaşımın ve NATO merkezli ABD dış politikasının değişmesi ihtimali çok yüksek. Yeniden ekonomik çıkarları önceleyen ikili stratejik bağların güçlendirilmesine değer veren yaklaşıma dönülmesi durumunda Rusya'nın ulusal güvenlik ve dış politikasında meydana gelen değişimin onarılması, Avrupalı ülkeler açısından büyük bir sorun haline gelecek.

Batı'nın moralpolitik yaklaşımının altında yatan bir diğer önemli varsayım, Hindistan gibi ülkelerin ve hatta belki İran gibi bölgesel güçlerin bile Ukrayna Savaşı'nda Batı koalisyonuna destek vereceği beklentisiydi. Bu beklentinin gerçekçi olmadığı her geçen gün daha net görülebiliyor. Hindistan, Gazze Savaşı sonrası tarafsızlığını koruyarak Batı'nın önerdiği Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Koridoru'ndan giderek daha fazla uzaklaşırken İran, Ukrayna Savaşı'nı stratejik fırsat olarak görerek geniş Avrasya bölgesinde meydana gelen bölgesel siyasal değişimin belirleyici "eksen ülkesi" olma rolünü üstlendi.

Yeni kutup düzenine giderken beliren riskler

Peki, sırada ne var? Ukrayna Savaşı'nın fazla üzerinde durulmayan uzun dönemli en önemli sonucu, yeni potansiyel büyüme bölgelerinde gelişen Çin-Rusya işbirliğinin "Global Kuzey" üzerinde yaratacağı etki. Orta Asya, Rus Uzak Doğu'su ve Arktik bölgelerinde gelişen işbirliği, Global Kuzey açısından tamamen olumsuz sonuçlar doğurmayabilir. Ukrayna Savaşı, Çin-Rusya işbirliğini hızlandırarak bu bölgelerin gelişmesine yol açıyor. Hatta aslında böylesi bir amaç uzun dönemde ulaşılmak istenen global uzlaşı için arzulanıyor da olabilir. Çünkü "Yeni Kutup Dünyası"nın inşası, Asya-Pasifik entegrasyonunun başarılı bir şekilde tamamlanmasına bağlı. Fakat teoride yapılan stratejik hesapların, pratikte gerçekleşmesini engelleyebilecek bazı ciddi tehlikeler ve riskler de bulunuyor.

Ukrayna Savaşı, çok kutuplu yeni düzen arayışındaki Rusya ve Çin'e önemli siyasal avantajlar kazandırdı. En önemlisi geniş Avrasya merkezli enerji işbirliğine dayalı genişletilmiş işbirliği çerçevesi, Asya-Pasifik entegrasyonunu finanse edecek enerji güvenliği sorununu çözüme kavuşturmuş gibi görünüyor. Çin-Rusya işbirliğinin sadece Asya-Pasifik'le sınırlı kalmayıp aynı zamanda Ortadoğu, Körfez, Afrika ve Latin Amerika'yı da içerecek şekilde genişletilmesi Global Güney'in stratejik yörüngesinin ne olacağını belirsizleştiriyor. Özellikle Rusya'nın püskürtülerek Asya-Pasifik'te sıkıştırılması girişimlerinin istenilen sonucu doğurmama ihtimali yüksek. Tam aksine Çin-Rusya stratejik ortaklığının bu bölgelerde yeni potansiyel işbirliklerine uzanması, iki ülkenin Orta Asya ve Asya-Pasifik'te daha derin bağlar kurmasına imkan sağlıyor.

Global Güney'le siyasal dayanışmanın ve işbirliğinin güçlendirilmesi yaklaşımı, Çin'in ve Rusya'nın giderek daha fazla paylaştığı ortak çıkar tanımlamalarının önemli bir bileşeni haline geliyor. Hem Çin hem de Rusya "Yeni Kutup Dünyası"nın inşasına giden yolda avantajlı bir konum elde edebilmek için "Global Güney"le ilişkilerin derinleştirilmesi gerektiğinin fazlasıyla farkında. Global Güney ülkelerini kimin kazanacağı geleceğin dünyasında kimin daha etkin global aktörler olacağını belirleyecek. Global Güney ülkelerinin kritik mineral zenginliği, Batılı ülkelerin ekonomi güvenliği ve teknoloji politikalarını belirleyebilecek potansiyelde. Rusya'nın ve Çin'in Global Güney'le ortaklaşa gelişen ekonomik ve siyasal işbirlikleri bu alanda Batı karşısında artan rekabeti yönlendirebilecek kapasiteye sahip. ABD ve NATO'nun askeri ve savunma endüstrilerinin kritik mineral tedarik zincirlerinde artan kırılganlık konusunda uyarılar yapılıyor. ABD'nin yarı-iletkenler ve diğer kritik teknolojilerin ihracatı konusunda uyguladığı korumacı politikalara karşı Çin'in ve Rusya'nın kritik minerallerin ihracatına getirdikleri kısıtlamalara Hindistan, Vietnam ve Kazakistan gibi ülkelerin dahil olmaları, bu alanda artan global rekabetle beraber alternatif tedarik zincirlerinin güvenli ulaşım yollarıyla sağlanması sorununu daha ciddi bir şekilde gündeme getiriyor.

Rusya'nın Wagner Grubu'nun Afrika'da artan askeri güvenlik faaliyetleri karşılığında mineral kaynaklarının edinimi konusunda yerel rejimlerle yaptıkları anlaşmalar, Rusya'nın Afrika'da etkinliğini artırmaya yönelik çıkarlarının niteliğini ve genişleyen doğasını gösteriyor. Fransa'nın AUKUS savunma işbirliğine destek vermesi sonrası Rusya'nın daha istekli bir şekilde Afrika'ya yönelmesi, Rusya-Çin stratejik ortaklığının kapsamının bölgelerarası bir nitelik kazandığının bir başka önemli göstergesi. Fransa'nın Kuzey-Güney eksen değişiminde diğer Batılı ülkelerden ayrışan politikalarının öneminin sınanması veya azalması eğilimi, hem Rusya'nın hem de Çin'in farklı seçenekleri daha güçlü bir şekilde araştırmalarını olumsuz yönde teşvik ediyor.

Çin'in ve Rusya'nın dış politikalarına yön veren ülkesel eğilimlerin yeniden örgütlenmesi dahil olmak üzere gelişmekte olan ülkelere yönelik politikalarına öncelik vermeleri bu gerçekliğin altını çizer nitelikte. Çin'de globalleşme taraftarı Global Güney dış politika eğilimi ağırlık kazanırken Rusya'da Avrupa merkezli düşünsel eğilimler zayıfladı. Ayrıca Çin'in ve Rusya'nın son dönemde gündeme getirilen deniz güvenliği alanında genişletilmiş işbirliği arayışları, ortak ekonomik çıkarlar ve global işbirliğine dayanan beklentileri değiştirebilecek daha yüksek güvenlik kaygılarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Örneğin; Rusya'nın ASEAN ülkeleriyle gelişen yeni enerji işbirliklerinin Doğu ve Güney Çin Denizi'ndeki çatışan çıkarlar açısından nasıl bir etki yaratacağı belirsiz.

Sonuç

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in akıllıca belirttiği gibi Çin-Rusya ilişkileri, Batı tarafından test edildiği kritik bir aşamadan geçiyor. Dayanıklılık testinde şimdiye kadar iki ülke de Batı'nın çatışma beklentilerini boşa çıkardı. Ukrayna Savaşı sonrası reelpolitik kaygılarla yüklenen Rusya'nın dış politika stratejisi ile Çin'in global vizyonu arasında oluşan uyum, iki ülke arasında risk paylaşımı üzerine kurulu stratejik ortaklığın yeni potansiyel ekonomik ve güvenlik işbirliği alanlarına doğru genişleyerek siyasal açıdan derinleşmesi sonucunu doğurdu. Bu risk paylaşımının en belirgin hale geldiği karşılıklı bölgelerarası değişim, Orta Asya ve Afrika'da iki ülkenin paylaştıkları yeni roller. Bununla beraber Ukrayna ve Gazze Savaşları'nın etkileri, Batı'nın beklentilerinin tam aksine gelişen İran-Hindistan işbirliğinin giderek kapsamlı hale gelen Çin-Rusya birlikteliğine uygun bir şekilde ilerlemesi sonucunu doğuruyor. Bu gelişme yeni Asya düzeninin geleceği açısından en çok Rusya'nın uzun dönemli beklentilerini karşılar.