Ukrayna Savaşı'nda son yakın mı?

Dr. Emine Çelik / Yazar
10.03.2023

Uluslararası güvenlik tehditlerine ek olarak savaşın ikinci yılında; on binlerce Ukrayna ve Rusya askeri hayatını kaybederken, milyonlarca Ukraynalı göçe zorlandı. Her iki ülke de baharın yaklaşmasıyla savaş alanında hedeflerine ulaşabileceklerine sarsılmaz bir inançla sıkı sıkıya bağlı. Savaşın yıpratıcı doğası ise her iki tarafın da ekonomik ve askeri kaynaklarını zorluyor.


Ukrayna Savaşı'nda son yakın mı?

Ortadoğu'da Afganistan'ın işgali ile başlayan akabinde de Arap Baharı süreciyle "fragile state" olarak değerlendirilen devletlerin kısa sürede iç savaşa sürüklenmeleri, uluslararası müdahaleler, devlet dışı aktörlerin bölgedeki alan hakimiyetleri ve terör sarmalının giderek yaygınlaşması bölgesel bir yıkımı beraberinde getirdi. Avrupa'nın Ortadoğu'da izlemeye alışkın olduğu çatışma görüntülerinin özellikle toplumsal düzeyde Ortadoğu'da uzaktan izlediği bu yıkım Rusya'nın Kırım işgali ve akabinde Ukrayna'ya saldırmasıyla yanı başında yaşandı. Bu durum sosyo-kırılma, güvenlik algısının değişimi gibi bir dizi güvenlik krizini de beraberinde getirdi. Netice itibariyle Rusya Ukrayna'ya saldırarak Avrupa'da göreceli olsa bile on yıllardır devam eden barış ve huzur istikrarını ortadan kaldırdı. Savaşı tetikleyen bir dizi olay sarmalı söz konusu olsa bile Ukrayna'nın NATO'ya katılma çabaları, ABD başta olmak üzere Batı'nın Kremlin karşıtlığının giderek yaygınlaştırıldığı iddiası Rusya tarafından büyük bir tehdit olarak algılandı. Halihazırda da, Kremlin; Batı bloğunun kendisini NATO perspektifinden askeri olarak çevrelediğine ek olarak ABD'nin ve Avrupa'nın ekonomik, siyasi ve kültürel yayılmacılığının Rusya'yı tehdit ettiği iddiasını sıklıkla dile getirerek, Rus milliyetçiliğinin ülke içerisinde yeniden canlanması için önemli bir argüman olarak kullanıyor.

Putin neyin mahkumu?

Tim Marshall The Power of Geography isimli çalışmasında tüm liderlerin ülkelerinin coğrafi şartlarına esir olduğunu, coğrafyasının sınırları içinde sıkıştığını iddia ediyor. Peki Putin de iddia edildiği gibi kendi coğrafyasının esiri olmuş olabilir mi? Yoksa bu yalnızca bir yanılsamadan ibaret mi? Marshall, çalışmasında Rusya'nın etrafının dağlar ve buzlarla çevirili olduğunu belirterek topografyasının ülke üzerindeki etkisinin altını çizmekte. Ek olarak; Alpler ve Karpatların kuzeyinde düz bir koridor şeklinde büyük Avrupa ovasının düzlüklerine Ukrayna ve Polonya üzerinden ulaşılabildiği ve aynı zamanda, Paris'ten Moskova'ya bisiklet ya da bir tank sürülebileceği ifadelerini kullanmakta. Rus topografyasının Putin'i zorladığını ve etrafındaki NATO çerçevesinin genişlemesinin büyük bir tehdit olarak algıladığını ve akabinde 2014'te Kırım'ın işgal edilmesine zemin hazırlandığını ifade eden jeopolitikçiler, Ukrayna işgalini de bu perspektifte değerlendirerek Putin'in başka bir seçeneğinin olmadığını ileri sürmekteler. Ancak salt jeopolitik söylemler üzerinden Putin'in Ukrayna işgali izah edilemez. Bununla birlikte Kremlin'in ideolojik saplantıları da konuşulmalı. Öyle ki Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasının yıldönümünde büyük ve gösterişli bir toplantıda Rusya'nın neden Ukrayna'yı işgal ettiğine dair devletleri ve uluslararası toplumları tatmin edici bir cevabın verilmediği/ verilemediği açık. Bu bağlamda da Rusya'nın ve halihazırda Putin'in ideolojik saplantısının esiri olduğunu belirtmek gerekir. Russkiy mir yani Rus Dünyası söylemi; söz konusu kavram her ne kadar Putin iktidara gelmeden önce Rusya'da sıklıkla kullanılsa bile, Putin ile birlikte agresif bir şekilde benimsendi. Bu bağlamda da Putin büyük Rusya derken; mevcut sınırları içerisinde Rusya Federasyonu'nu kastetmediğini, Rusların yaşadığı, küçük bir azınlık tarafından bile olsa Rusça konuşulduğu, Rusya'nın veya Rusların etkisinin hissedildiği her yeri kastediyor. Bu söylemini doğrular şekilde son ulusa seslenişte Rus lider önemli tarihi bir eşikte durduklarını, adeta bu savaşın Rusya için varoluşsal olduğunu söyledi. Batı'nın Rusya'nın varlığını zayıflatmak ve hatta sona erdirmek için Ukrayna'yı kullandığı iddiası Putin'in Russkiy mir ile ideolojik tutumunun bir yansıması olarak görülebilir. Aynı perspektiften Batı ile Rusya arasında kırılan fay hattının onarılmayacak düzeye erişildiği analizlerinin altında, Putin'in sıklıkla 13. ve 14. yüzyıla atıfta bulunması var. Putin Rus askerlerinin zaferlerini anlatıyor, kazanılan zaferlerde Rus milliyetçiliğinin etkisini sıklıkla vurguluyor. Bu, Rusya'nın kaybedilen geçmişini kazanma çabası olarak da görülebilir.

Güvenliğin tesisi

Avrupa toplumunda 2. Dünya Savaşı'nın akabinde Soğuk Savaş ile perçinlenen Rus karşıtlığı, Soğuk Savaş sonrası küresel sistemde barış ve güvenlik ortamının tesis edilmesi adına uzun yıllardır süregelen çabalarla bertaraf edilmeye çalışılmıştı. Ancak Rusya'nın ideolojik olarak yayılmacı söylemleri, Ortadoğu'da Suriye ile olan ilişkileri ve bölgede alan hakimiyeti adına girişimleri, Kırım işgali ve akabinde de Ukrayna'ya düzenlemiş olduğu sözde "özel askeri harekatı" yıllardır uzun çabalarla inşa edilen küresel barışın ortadan kalktığı ve eski düşmanlıkların pekiştirildiği bir dizi siyasi, sosyal, ekonomik ve güvenlik sorununu beraberinde getirdi. Dolayısıyla da savaşla birlikte uluslararası sistemde yeni bir kutuplaşmanın ortaya çıktığını söylemek mümkün. Aynı zamanda Rusya'ya ekonomik, sosyal, siyasi ve askeri ambargo uygulanırken Ukrayna'ya ekonomik, sosyal, siyasi ve askeri yardımlar yapıldı. Yalnızca ABD Kongresi Ukrayna'ya insani, ekonomik ve askeri desteği içeren yaklaşık 75 milyar dolardan fazla yardım yönlendirdi. Ayrıca yaklaşık olarak: AB insani ve finansal 30 milyar dolar, İngiltere insani, finansal ve askeri 10 milyar dolar, Almanya insani, finansal ve askeri 9 milyar dolar yardım gönderdi. Kanada, Hollanda, Fransa, Norveç, İtalya gibi birçok ülke de yardım paketleri ile Ukrayna'ya destek oluyor. Rusya ise Batı bloğundan tamamen dışlanırken, karşı karşıya kaldığı ekonomik, siyasi ve askeri yaptırımlar sürerken Çin, Pakistan hattında yeni askeri, ekonomik ve siyasi iş birliklerini derinleştiriyor.

Askeri iş birlikleri

Blokların ekonomik, siyasi ve sosyal iş birliklerinin yanı sıra askeri iş birlikleri de bulunuyor. Bu, savaşın ilk günlerinden beri uluslararası sistemde tartışılan ve uluslararası barışı derinden etkileyerek endişelerin artmasına neden olan büyük bir güvenlik sorunu. Soğuk Savaş döneminde ABD ve Rusya arasında süregelen nükleer tehdit, Rusya'nın işgaliyle göreli "yeni" küresel güvenlik tehdidi olarak masada duruyor. Öyle ki Putin'in son ulusa sesleniş konuşmasında "ABD nükleer test yaparsa biz de aynını yaparız" tehdidi ve Washington ile Rusya arasında son nükleer anlaşma olan Yeni START anlaşmasını askıya aldıklarını ilan etmesi, nükleer tehdidin boyutunu gözler önüne seriyor.

Kaynaklar zorlanıyor

Uluslararası güvenlik tehditlerine ek olarak savaşın ikinci yılında; on binlerce Ukrayna ve Rusya askeri hayatını kaybederken, milyonlarca Ukraynalı göçe zorlandı. Baharın yaklaşmasıyla her iki ülke de savaş alanında hedeflerine ulaşabileceklerine sarsılmaz bir inançla sıkı sıkıya bağlı. Savaşın yıpratıcı doğası her iki tarafın da ekonomik ve askeri kaynaklarını zorluyor. Rusya'nın Çin ile yakınlaşmasının, Batı'nın ise Ukrayna'ya sunduğu sarsılmaz desteğin ne kadar devam edeceği merak edilen konular arasında. Bunlar aynı zamanda savaşın belirleyici unsurları arasında. Öyle ki Çin Rus yakınlaşması bölgesel ve küresel dengeleri alt üst ediyor. Bununla birlikte Batı'nın sınırsız bir ekonomik ve askeri mühimmatının olmadığı bilinen bir gerçek. Ancak bir yıldır savaş devam ediyor ve bahar aylarında Zelenskiy'nin Rusya'ya karşı büyük bir harekat başlatması konuşuluyor. Bunun için tedarik edileceği öne sürülen gelişmiş tanklar ve piyade savaş araçlarına ek olarak Batı'nın ekonomik yardımları, Ukrayna'nın Batı'nın oligarşisine girdiğine dair söylemleri derinleştiriyor.