Ukrayna'nın Batı'nın çekimindeki muhataralı seyri

Şerif Onaran / Yazar
1.04.2022

Kuçma dönemi yönetimleri Batı'ya meylederken, Rusya ile ilişkileri de sürdürmeyi becerebilmişti. İkinci Kuçma döneminin sonunda Rusya, Putin yönetimi ile toparlanmaya ve Brzezinski'nin ifadesi ile belki Ukrayna'sız bir Asya İmparatorluğu olabileceğini ancak Avrasya İmparatorluğu olabilmek için Ukrayna'ya mutlaka ihtiyacı olduğunu hatırlamaya başlamıştı.


Ukrayna'nın Batı'nın çekimindeki muhataralı seyri

Uzun yıllar biriken, yüreklerinden taşan zehir gibi acı bir kin sürüklemişti onları buraya.

Taras Bulba / Nikolay Gogol

Gogol'un roman kahramanı Taras Bulba, 15. yüzyılda Lehlere (Polonyalılara) karşı savaşan Ukrayna'nın en savaşçı unsurları olarak bilinen Zaparojya Kazaklarından. Tarih boyunca bugünkü Ukrayna toprakları çeşitli güçlü milletler tarafından çevrelenmiş, saldırı ve istilalara maruz kamıştı. Bu topraklar, Lehlerden başka: Rus, Alman, İsveçli, Türk, Tatar vs. milletlerin de ilgisini çekmişti. Ukrayna'nın siyah süs bitkisi toprağı ile örtülü binlerce kilometrekarelik çok verimli toprakları, en eski çağlardan beri temel ilgi sebeplerinin başındaydı kuşkusuz.

Kalabalık, becerikli ve entelektüel nüfusu ile Sovyetler Birliği'nin Rusya ve Belarus'la birlikte üç asıl Slav unsurundan biri olan Ukrayna, Komünist Parti'ye ilk dört genel sekreterinden ikisini vermiştir. Kruşçev Ukraynalı bir aileden Dnipropetrovsk vilayetinde, Brejnev de Rus bir aileden yine aynı vilayette dünyaya gelmişti. Coğrafi avantajlarına ilaveten biraz da bu hemşerilikler sayesinde Ukrayna, Sovyet döneminde önemli yatırımlar çekebilmiştir. Bu verimli topraklar; sulama sistemleri, yükleme limanlarına kadar uzanan demiryolları, depolama tesisleri ve tarıma dayalı sanayi yatırımları ile entegre edilince dünyanın en başarılı tarım organizasyonlarından biri kurgulanmış, tahıl ve ay çiçek yağı gibi tarımsal ürünlerde şampiyon bir ihracat ülkesi meydana gelmiştir.

Endüstri yetenekleri

Yeraltı zenginliklerinin yanı sıra, demir çelik sanayii, başta zırh çeliğinden motoruna kadar her şeyini üretebildikleri tank olmak üzere birçok sofistike ürün üretebilen savunma sanayi, yolcu ve nakliye uçağı (motorları dahil) yapabilen havacılık endüstrisi, kendi uydusunu yaparak yörüngeye yerleştirebilen bir uzay sanayi Ukrayna'da mevcut ileri endüstri yeteneklerinden bazılarıdır. Sovyet döneminin büyük tersaneler bölgesi Nikolayev'de gemi yapımı, ileri seviyede denizcilik, demiryolları ile entegre liman ve lojistik yetenekler ülkenin önemli altyapıları arasındadır.

Ukrayna sporun her alnında, hemen tüm kasabalarındaki tesislerinde sporcu yetiştirebilmekte, entelektüel bir Sovyet ülkesi olarak sanat ve sanatçıları, pandemi ve savaş şartlarında dahi aksamayan sağlam eğitim sistemiyle, tüm branşlarda kaliteli uzmanlar yetiştiren, dünyanın birçok ülkesine iyi yetişmiş teknisyen ve mühendis ihraç eden bir kaynak ülke olmuştur. 2014'de Kırım'ın Rusya tarafından ilhakından önce yedi milyona yakın yetişmiş Ukraynalı dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmıştı.

Son yüz elli yıllık tarihleri kıtlıklar, açlıklar, salgınlar, işgaller, savaşlar, sürgünler, göçlerle dolu Ukraynalılar iyi kalpli, kanaatkar ve mütevazı insanlardan oluşan bir toplum. Sovyetler yıkıldıktan sonra bu kalender ve gariban toplum, serbest piyasa denince her şeyin sonuna kadar serbest olduğunu düşünen, vahşi kapitalist arzuları durulmak bilmeyen elitler tarafından yönetilmiştir. Sovyet sonrası tüm yönetimler bir önceki başkanı aratmış, ülkeye pek yeni bir değer kazandırmadan mevcut imkanlardan faydalanmışlardır. Biraz şaibeli de olsa iki dönem seçilen Kuçma'dan başka hiçbir Cumhurbaşkanı iki kere seçilememiştir.

Batı etkisindeki dönem

1991'de Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonraki ilk Cumhurbaşkanı, son Ukrayna Sovyet Komünist Partisi sekreteri olan Leonid Kravçuk idi. Görev süresi dolmadan bir siyasi skandalla istifa ettikten sonra yeniden aday olduysa da kendi döneminin son Başbakanı Leonid Kuçma seçimleri kazanacak ve Ukrayna'nın Batı etkisindeki muhataralı seyri başlayacaktı.

Bu dönemde Rusya Federasyonu zayıf Boris Yeltsin dönemini yaşamaktaydı. Batı ise sonraki seçimleri etkileyecek kurumları ile Ukrayna'ya yerleşmeye başlayacaktı. Amerikan Barış Gönüllülerinden Avrupa kurumsal işbirliği teşkilatlarına kadar bir çok örgütün Kiev ofisleri bu dönemde açılmaya başlamıştı. Kuçma dönemi yönetimleri, Batı'ya meylederken Rusya ile ilişkileri de sürdürmeyi becerebilmişti. İkinci Kuçma döneminin sonunda Rusya, Putin yönetimi ile toparlanmaya ve Brzezinski'nin ifadesi ile belki Ukrayna'sız bir Asya İmparatorluğu olabileceğini ancak Avrasya İmparatorluğu olabilmek için Ukrayna'ya mutlaka ihtiyacı olduğunu hatırlamaya başlamıştı.

Turuncu Devrim

2004 seçimleri Rusya ile Batı'nın Ukrayna arenasında tam bir kapışmasına sahne olmuştu. Batı tarafındaki köşede Viktor Yuşçenko, Doğu köşesinde de Viktor Yanukoviç yarışıyordu. Eşit giden yarışta Dinyeper nehrinin doğusu ve batısı iki ayrı renge boyanmış, örgütlediği grupları sokağa dökmeyi beceren Batı cephesi, eşitliği bozarak Turuncu Devrimle Yuşçenko'nun Cumhurbaşkanı olmasını sağlamıştı. İlk raundu kaybeden Rusya, Putin'in üçüncü (Medvedev) dönemine denk gelen 2010 seçimlerinde nihayet Viktor Yanukoviç'i Cumhurbaşkanı yapmayı beceriyordu. Ancak Yanukoviç dönemi de halkın mutsuzluğunda istisna teşkil etmiyor, bir kurtuluş umudu olarak görülen Avrupa Birliği Ortaklık Anlaşmasını imzalamayan Yanukoviç, büyük protestolar ile 2014'de Avromeydan (Euromaidan) diye bilinen ayaklanma sonunda Moskova'ya kaçıyordu. Rusya hemen akabinde Kırım'ı ve Donbass'ın bir bölümünü işgal ederek, cezayı hem Avromeydan'ın arkasındaki Batı'ya hem de Ukrayna'ya kesiyordu.

'Yolsuzluk Müzesi'

Rusya Ukrayna'yı, demokratik olarak seçilmiş bir başkanı, Batı'nın desteği ile zor kullanarak görevden uzaklaştırmakla suçlamıştı. Halbuki halkın isyanı Rusya'nın adamına değil, siyasilerdeki fütursuz yozlaşmayaydı. Yanukoviç'in gidişinden sonra "Yolsuzluk Müzesi" adı altında kamulaştırılan toplam 140 hektar araziye kurulu malikane, bu yozlaşmanın en bariz örneklerinden biriydi. Daha sonraki Petro Poroşenko döneminde de gelen gideni aratıyor, siyasi rakipler hapsedilirken, zenginler paralarını kurtarmak için kendilerini yurt dışına sürgün ediyorlardı.

Yani Başkan kimin adamı olursa olsun, siyasi yozlaşma değişmiyor, gariban Ukrayna halkı eziyet çekmeye devam ediyordu. Vlodimir Zelenskiy'yi iktidara taşıyan 2019 seçimleri böyle bir ortamda gerçekleşti.

Ukraynalılar risk aldı

Zelenskiy bir hukukçu ve toplumunun ilerisinde bir aydın. Komedyen oluşunu hazmedemeyen analistler, kukla, soytarı gibi yakışıksız yakıştırmalarda bulunsalar da, Zelenskiy kendini seçen toplum nezdinde çok sevilen ve saygı duyulan bir sanatçı. Ukraynalılar, siyasi tecrübesi olmayan bu yürekli ve onurlu insanı, büyük bir risk alarak seçtiler. Duygusallığını ve naifliğini kaybetmemiş bir toplum, yozlaşmış siyasetçilere karşı bir ümit arayışı içinde Zelenskiy'i iktidara getirdi.

Ruslar Zelenskiy'nin hemen kaçacağına o kadar emindiler ki, stratejilerini bunun üzerine kurmuşlardı. Zelenskiy kaçmadı, İngiltere ve ABD'nin tekliflerini reddederek orduların başında kaldı, kendine oy vereni de vermeyeni de dünyanın en zor eyleminde birleştirdi. Kolay kolay kimsenin beceremeyeceği bir performansla, başarılı bir uluslararası PR'ı ve Rusya'ya karşı müthiş bir bağımsızlık savaşını aynı anda yönetmeye başladı.

Bu savaşın niye başladığına kafa yoran çoğu analizci, Ukrayna'nın NATO'ya girmesi ihtimalinin Rusya'ya ciddi bir tehdit oluşturduğu argümanına bir realite olarak inandırıldı. Oysa ki Rusya yeniden kurulan dünyada daha iyi bir yerden başlamak istiyor, bir Avrasya İmparatorluğu olabilmek için arka bahçesi olarak gördüğü Doğu Avrupa'yı yeniden kontrol edebilme ihtiyacı duyuyordu. Dengelerin değiştiğini, Avrupa'yı zayıf bir anında yakaladığını düşünüyor, Sovyetlerin zayıf zamanında dayatılan anlaşmaları bozmak istiyordu.

Analizcilerin bir yanılgısı da Rus asıllı veya Rusça konuşan nüfus hakkında idi. Doğu Ukrayna'da Rusça konuştuğu için ayrımcılığa, dışlanmaya veya eziyete maruz kalan hiç kimse olmadı. Zaten Batıdaki istisnai yerler dışında bütün Ukrayna Rusça konuşuyordu. Ülke Doğu ile Batı arasında gidip gelirken, ekonomik sıkıntılar değişmedikçe eskiyi bilenlerin büyük bölümü, Rus milliyetçiliğinden ziyade "Sovyet milliyetçiliği" denebilecek nostaljik bir siyasi çizgiye yaklaşmaktaydı. Bunların toplumdaki oranının dönem dönem yüzde 60-65 olarak ölçümlendiği dahi vakiydi. Ancak bu oran, 2014'de Kırım'ın ve Donbass'ın işgalinden sonra büyük bir hızla düşerek, 2022 savaşı öncesinde yüzde 9'ların altında ölçümlenmeye başlamıştı. Çünkü etnik kökeni ne olursa olsun Ukraynalılar, kardeş gördükleri Ruslar tarafından büyük bir ihanete uğramışlık duygusu içine girmişlerdi. Savaş başladıktan sonra ise Rusya'ya müzahir profesyonel kadrolar dışında hemen hiç kimsenin Ruslara muhabbet besleyecek hali kalmamıştı. Doğu Avrupa'yı Ukrayna'dan başlayarak kontrol etmeyi hedefleyen Rusya, Ukrayna ve Ukraynalıları geri dönüşü olmaksızın kaybediyordu.

Vladimir Putin, savaşı tarihsel bağlamına oturtmaya çalışırken, hiç sıkılmadan, "Ukrayna diye bir ülke, Ukraynalı diye bir millet yoktur" diyordu. Fakat Ukrayna'nın olağanüstü güçlü savunması ile kimsenin öngöremediği yeni bir denge beliriyor, Ukrayna'da bir millet doğarken, Rusya dünyadan konvansiyonel bir güç olarak siliniyordu. Ukrayna dünyanın en güçlü ordularından birine karşı destan yazıyordu. Başlattığı bu haksız savaşla Ukraynalıları birbirine kenetleyen Putin aslında "modern Ukrayna'nın kurucusu" olarak tarihteki yerini almaya hazırlanıyordu.