Uluslararası ilişkilerde komplo teorileri

Doç. Dr. A. Teyfur Erdoğdu/ Tarihçi, Yazar
25.02.2022

Komplo teorilerine itibar edilmesinin ve zaman zaman da biliminsanlarınca bile gafleten içine düşülmesinin temel sebebi zahirde açıklayıcılık seviyesinin yüksek görünmesidir: 2+2=4. Ama bu kesinlik ve pekinlik sadece matematikte bulunur; ne doğa bilimsel, ne de insan ve toplum bilimsel dallarda mevcuttur.


Uluslararası ilişkilerde komplo teorileri

Zaman zaman ciddi biliminsanlarının bile az da olsa komplo teorilerinin tuzağına düştüğünü müşahede ettiğim için bu yazıyı kaleme alıyorum. Zira medyatik olsun olmasın, titrinde dr yazsın veya yazmasın piyasa stratejistlerini ve/ya tarihçilerini ciddiye almak mümkün değil. Fatih zehirlendi yoksa Roma'yı da alacaktı! Atatürk öldürüldü yoksa Türkiye'yi muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracaktı! Özal suikasta kurban gitti yoksa Türkiye'yi Küçük Amerika yapacaktı!.. Daha neler neler...

Komplo teorilerini nasıl tespit ederiz?

Komplo teorilerinin en önemli ayırt edici özelliği şudur: Bir olay (event) ancak sahip olduğu yüzlerce sebep ve müsebbibi olduğu yüzlerce sonuç bir araya getirilerek tahlil edilip anlaşılabilecek (Verstehen) iken komplocular o olayı bir iki sebep ve sonuçla ele alarak mekanik açıklamaya (Erklaeren) girişirler; tıpkı karmaşıklıktan uzak mekanik bir dünya anlayışına sahip artık yanlışlığı tespit edilmiş ve hatta terk edilmiş doğa bilimcilerin yapmaya çalıştıkları gibi. Olaylar için mevcut sebep ve sonuçlar bu kadar kırpılıp, daraltılınca ortaya doğal ve kaçınılmaz olarak komplo teorileri çıkıyor. İşin özü bu.

Tahliller sınırlıdır

Komplo teorilerine itibar edilmesinin ve zaman zaman da biliminsanlarınca bile gafleten içine düşülmesinin temel sebebi zahirde açıklayıcılık seviyesinin yüksek görünmesidir: 2+2=4. Ama bu kesinlik ve pekinlik sadece matematikte bulunur; ne doğa bilimsel ne de insan ve toplum bilimsel dallarda mevcuttur.

Görünmez eli (invisible hand) bir(iler)inin eli sanmak işte bu indirgemeciliğin sonucudur. Olayların vukua gelişinde avami tabirle kelebek etkisi mevzuubahistir. Bendenizin bu konuyla ilgili tarih felsefesindeki umdesi şudur: aslında her şey her şeyle ilgilidir; gelmiş, geçmiş, an ve gelecekteki her şey.

Bir olayı tahlil ederken Tanrı olmadığımız için elbette ki zaman, mekan, bilgi, idrak ve sabır kayıtları yüzünden tüm sebep ve sonuçları hesaba dahil edemiyoruz (yapay zeka bizden daha iyi iş görecek, hiç şüpheniz olmasın!). Bu yüzden biz biliminsanları yaptığımız tahlilin sınırlı ve hatta muharref (deformé) olduğunun bilincindeyizdir (işte tam da buna biz "gerçek" (realité) deriz, hakikat (verité) değil!) ve yine bu yüzden mütereddid ve mütevazi bir dil kullanırız. Kesin hüküm vermeyiz. Komplocular ise kesin konuşur ve yazarlar. Çün ki biliriz ki tahlile dahil ettiğimiz o olaya mahsus sebep ve sonuçlar dahi komplocuların düşündüğünün aksine oldukça karmaşık ve girifttirler.

Niçin itibar ediliyor?

Komplo teorilerine itibar edilmesinin altında psikolojik sebepler ve bunların temelinde de rahatlama bulunur:

- Muammadan (bilinemezden) endişe etmek ve korkmak.

- Muğlaklıktan kurtulmak arzusu.

- Mesuliyeti başkasına atmak.

- Kendini zeki hissetmek.

- Gizemleri çözen seçilmiş azınlığa mensubiyetin verdiği üstünlük hissi.

- Olaylara engel olamama halinin verdiği rehavet ve huzur.

Soğuk Savaş ile patlama yaşandı

Soğuk Savaş öncesiyle sonrası arasında komplo teorilerinin sayısında bir patlama olduğunu fark ediyoruz. Soğuk Savaş sonrası olaylar hakkında öncesine nispetle tahlil yapmak (etkin faillerin sayısındaki artış ve nitelik değişimleri yüzünden) zorlaştığı için komplo teorilerinin sayısı patladı, denebilir. Etraf 'Hiç tahlil yapamamaktansa en azından uyduruk da olsa bir tahlil yapayım!' diyen stratejist ve "bilim"insanlarıyla doldu, taştı. Bu "şarlatanlara" hizmet eden yeni mecraların da meydana çıkışı (özel tv kanalları, sosyal medya vb) komplo teorilerinin sayısını arttıran diğer amiller oldular. Bu kişilerin kendilerini pazarlama imkanı arttı. Ayrıca artık kirli de olsa, yanıltıcı da olsa, çarpık da olsa bilgiye de ulaşmak eskiye nazaran inanılmaz kolaylaştı. Yabancı dil bilmeyenler için de site içi makina çevirileri kafa göz patlasalar bile imdada koşar oldular. Söz söylemek ve dinleyici bulmak için uzun uzadıya sıkıcı ve ciddi bilimsel kitaplar, makaleler ve raporlar okumaya artık gerek yok. Ki bu ciddi eserleri bile tahlil için dümdüz okumak yeterli değildir; iç ve dış tenkide tabi tutmak lazım gelir (bu cümleyi okuyan derin stratejist 'Ha! O ne demek?' diyecektir! Kısaca bilgi okuryazarlığı diyelim. Uzun yıllar içinde ancak kazanılır! Bir tv programında siyasal iktidarların kullandıkları araçlardan biri olan rıza üretimi kavramını dile getirmiştim, yanımda oturan bir edebiyat profesörü "Rıza öğretimi gibi süslü laflarla ukalalık etmeyin!" diye beni aklınca azarlamıştı! Seviyemiz bu!)

Bilgi okuryazarlığına bir örnek vereyim: Yanıltıcı haber bir devlet stratejisidir. İster içişleriyle ilgili olsun ister dışişleriyle. Eskiden de böyleydi şimdi de böyle. Bu öyle etkili bir araçtır ki resmi tek bir haber içinde bile doğru, yarı doğru ve yanlış bilgiler olabilir. Bunları ayıklamak işte belge okuryazarlığındaki maharet ve bilimsel yöntemlerle mümkündür. "Ve" dedim veya değil.

Dikkatli olmak lazım. Bazı komplo teorileri gerçekten iyi düzülmüşlerdir. Bunlar kendi içlerinde tutarlı da olsalar ancak dikkatlice nazar edildiklerinde zaafları görünür olur. Bunu da ancak gerçek biliminsanları ayırt edebilirler.

Kısmetli komplo teorileri

Komplo teorilerinin kahir ekseriyeti boşa çıkarken, bazen de kör talih işte tutacağı olur. Ayrıca bu kadar atınca bir kaçının isabet etmesine de şaşmamak lazım. Durmuş saat bile günde iki kez vakti doğru göstermez mi?

Çarpıcı bir örnek vereyim: 1953 İran darbesinde Başbakan Musaddık (1882-1967) devrildi. Komplocular hükmü hemen yapıştırdılar: Darbeyi CIA yaptı. Yıllar sonra İngiliz arşivleri açılınca darbenin arkasında CIA'nin olduğu resmen ortaya çıktı. O zamanki komplocuların bu konuda talihleri yaver gitti. Ama bu durum bizi ABD'nin haz etmediği ya da denetlemek istediği hükümetlere yönelik yapılan tüm darbelerin arkasında CIA var demeye sevk etmemeli. Ayrıca her komplo teoricisinin de bu kadar talihli olmasını beklememeli. Bu kırk yılda bir isabet eder.

Bu arada tabii komplocuların rezil oldukları binlerce teori var. Bu hususta da dikkat çekici bir örnek vereyim: Hatırlayalım, güya başta Irak olmak üzere Arap coğrafyasına saldırarak oraların maddi imkanlarının denetimini ele geçirmek için bir bahaneye ihtiyaç duyan ABD derin devleti 11 Eylül saldırısını planlamış ve gerçekleştirmişken Kerem Karaosmanoğlu'nun yazdığı gibi her nedense bir türlü mevcut olduğunu iddia ettiği kitle imha silahlarını hatta bunları geçtik hardal gazı içeren dört beş varili bile bu coğrafyaya yerleştirmeyi beceremeyip harekatını meşrulaştıramamıştı.

İki okuma önerisi

Zarar kısaca şudur: Doğru tahlil yapılamayınca süreç sağlıklı yürütülemez ve teşhis de çare ve çözüm de isabetsiz olur. Bilim yapmak komplo teorilerinin aksine bel(li) ki zordur, heyecan verici değil, kuru ve sıkıcıdır ama en azından emniyet arz eder ve emniyet içinde kalmamıza gayret eder.

Bu kadar kelam ettim. Geniş okuma yapmak isteyenleri Türkçedeki şu iki güzel ve faydalı esere yönlendirmek isterim: Biri Kerem Karaosmanoğlu'nun Komplo Teorileri (İletişim Yay.) kitabı. Diğeri Cogito Dergisi'nin Komplo Teorileri özel sayısı (YKY). Diğerleri zehirlidir, dikkat edelim!

Son sözüm: Sakın komplo teori belasını da dünyadaki o yedi musibet aile icat edip insanlığın başına sarmış olmasın?

[email protected]