‘Ümmü’d-dünya’nın dünü, bugünü, yarını

Açık Görüş Kitağlığı/ Murat Güzel
24.02.2019

Alfabenin ilk kez kullanıldığı, taş binanın ilk kez yapıldığı ve geometride üçgenin ilk kez kullanıldığı büyük medeniyetin coğrafyası olan Mısır’a toplum ve siyaset merkezli bir bakış sunuyor Gökhan Bozbaş. Mısırlıların “ümmü’d-dünya” (dünyanın anası) dediği ülkenin, 19 ve 20. yüzyıla sari modernleşme çabaları detaylı olarak inceleniyor.


‘Ümmü’d-dünya’nın  dünü, bugünü, yarını
Yönünü Batı’ya döndürmüş, Ortadoğu ülkeleri ile ilişkilerini minimalize etmiş ve idealler ile ufkunu Batı’yla sınırlandırmış bir Türki-ye’den, bölgesinde etkin ve aktif, başta Ortadoğu olmak üzere çevresindeki ülkelerle ilişkilerinde enerjik ve girişken bir Türki-ye’ye dönüşümü AK Parti’nin iktidarda bulunduğu 2002 sonrası süreçte yaşamıştık. Bu sürecin son 10 yılına damgasını vuran önemli dış politik olayların başında geliyordu Arap Baharı ve Arap Baharı’nın en önemli durağı ise Mısır’da 2011 Ocak ayında hareketleri sonucu gerçekleşen halk devrimdi. 2011 Ocak’ında gerçekleşen bu devrimden Temmuz 2013’teki askeri darbeye Mısır toplumunun ve siyaset kurumunun yapısında yaşanan sancıları anlama çabasının bir ürünü Gökhan Bozbaş’ın kitabı. Sö-zünü ettiğimiz iki buçuk yıllık süreçte Mısır’da iki referandum, bir başkanlık ve parlamento seçimi, askeri vesayet ve darbenin tecrübe edildiğine işaret eden Bozbaş tüm bu olayların ardışıklığını kavrayabilmek ve anlamlandırabilmek için Mısır devleti ve toplumunun sosyo-politik yapısını analiz ediyor.
 
Fikir hareketleri
 
Alfabenin ilk kez kullanıldığı, dünya tarihinde taştan binanın ilk kez yapıldığı ve geometride üçgenin ilk kez kullanıldığı ilk büyük medeniyetin coğrafyası olan Mısır’a Mısırlıların “ümmü’d-dünya” (dünyanın anası) dediğine işaret eden Bozbaş, Mısır’ın 19. yüz-yıl ila 20. yüzyıla sari modernleşme çabalarını Fransız işgali, Mehmet Ali Paşa, Krallık, Nasır, Sedat ve Mübarek dönemlerini ayrı ayrı ele alarak inceliyor. Bu incelemenin ardından Mısır’ın sosyopolitik yapısına yönelik analizinde ordu ve iş adamları gibi iktidar seçkinlerinden yargı, parlamento gibi baskı aygıtlarına Ezher, kilise ve medya gibi ideolojik aygıtlardan siyasal partiler, sendika-lar ve meslek odaları, sivil toplum, üniversiteler ve yeni medya başlıkları altında toparlayabileceğimiz toplumsal muhalefet odak-larına detaylı bir şekilde değinen Bozdaş, Mısır hakkında bildiklerimizi artırıyor. Bozbaş, Mısır’ın tüm tarihi boyunca merkezi otori-te olarak nitelendirilebilecek yönetici sınıfın en büyük zenginlik kaynağı olan toprağa sahip olup bunu toplumla paylaşmada sosyal adaleti de gözetmediğini, bunun da geçmişten günümüze Mısır’da sosyal adalet ve milli zenginliğin paylaşımında önemli sorunlar doğurduğunu ifade ediyor. 19. yüzyılın ilk çeyreğinde başlayan Batılılaşma hareketleri neticesi oluşan Batıcı entelijansi-yanın ve onları baz alan yeni fikir hareketlerinin toprak sahipleri sınıfı içinde alan açarak devletin resmi ideolojisini inşa ettiğini ve böylelikle yönetici sınıf ile toplum arasındaki kopmayı derinleştirdiğini belirten Bozbaş, Mısır’daki modernleşme döneminde inşa edilen modern kurumların onların işlevlerinden haberdar olmayan geleneksel kitlelerce ya kullanılamadığını ya da yanlış tanımlandığını söylüyor. Bozbaş kitabında özellikle Devrim’den Darbe’ye giden iki buçuk yıllık süreçte kitlelerin elit sınıfların bir aracı kılındığını da değerlendirmelerine ekliyor. Bozbaş, Ortadoğu ülkeleri içinde Türkiye ile Mısır’ın Doğu Akdeniz havzasının kontrolünde etkili olduğuna işaret ederek Mısır toplumunu yakından tanımanın, bu toplumun iç dinamiklerine vakıf olmanın ve kültürel ilişkileri güçlendirmenin önemine de kitabında değiniyor. 
 
16. yüzyılın ikinci yarısında suç ve ceza
 
İnsanların gündelik hayatında fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması kadar güvenlik ve hayatını belli bir ritim içinde sürdürebilmeleri-ne imkan tanıyan düzen konusu da sosyal bir ihtiyaç olarak ortaya çıkar. Bu sosyal ihtiyacı karşılayan ise genelde devlet ve dev-letin görevlendirdiği kamu idarecileridir. Zaman olarak 16. yüzyılın ikinci yarısını, mekân olarak da Osmanlı Anadolu’sundan seçilen Bursa, Trabzon, Manisa ve Kayseri şehirlerini kamu düzeni bakımından ele alan Muhammed Yazıcı, kamu düzeninin hukukî boyutunda, işlenen ve kayıtlara yansıyan suçlar, kamu düzeninin kolluk boyutunda subaşılık kurumu, kamu düzeninin işleyişine etki eden unsurlar ve devletin aldığı tedbirler gibi konuları inceliyor.
 
Anadolu’da Kamu Düzeni, Muhammed Yazıcı, Yeditepe, 2019
 
Kant ve siyaset, evrensel ve tikel
 
20. yüzyılın önemli siyaset felsefecilerinden Hannah Arendt, gerek liberalizme gerekse Marksizme insani özgürlük ütopyası çerçevesinde getirdiği eleştiriyle özgün bir yere sahiptir. Arendt’in 1970 Güz’ünde verdiği Kant derslerine dayanan kitapta Arendt, Kant’ın Yargı Yetisinin Eleştirisieserine odaklanıyor. Kitabı derleyerek yayımlanmasını sağlamış Ronald Beiner’in özetiy-le “İnsan yaşamına anlam ve değer verenin tam olarak ne olduğu sorunu; yaşamın hoşlanma ve hoşlanmama duyguları bakı-mından değerlendirilmesi; ilerleme fikri ile bireyin otonomisi arasındaki gerilim; evrensel ile tikel arasındaki ilişki ve son olarak, yargı yetisinin kurtarıcı gücü” temalarını Kant’ın felsefesi aracılığıyla ele alıyor.
 
ArendtKant’ın Siyaset Felsefesi Üzerine Dersler,Hannah Arendt, İletişim, 2019
 
@uzakkoku