Uzaktan özel eğitimin ücreti ne olacak?

Cüneyd Altıparmak / Hukukçu
24.04.2020

Korona sonrası mahkemelerdeki iş yükü ciddi biçimde artacak. Bunun için “mücbir sebep” ve “uyarlama” konulu davalarla ilgili olarak adalet bürokrasisinin önlem amaçlı düzenlemeleri şimdiden planlaması gerekiyor. Ücret yüz yüze eğitim için verildi ancak şu an eğitim online. Okulların aynı ücret politikası ile devam etmesi yanlış ve haksız olur. Kaydın alınıp başka okula verilmesi gibi bir durum da yok, zira her yer kapalı. Okullar velinin bu halinden istifade etmemeli.


Uzaktan özel eğitimin ücreti ne olacak?

Korona ile mücadele sürecinde yeni hukuki durumlar ve sorunlar çıkmaya devam ediyor. Korona’nın etkileri içinde -gördüğüm kadarıyla- toplumu en fazla ilgilendiren konulardan biri özel okullar ve ücret meselesi. İnsanlar kendi maaşlarındaki eksilmeden, çalışma koşullarının değişmesinden, iş yerlerinin kapalı olmasından daha ziyade çocuklarının durumunun ne olacağını; okul, servis ve yemek ücretleri gibi yükümlülükler açısından ne yapmaları gerektiğini merak ediyor.

Durumun hukuki nitelemesi

Ortadaki bu durumun adı: mücbir sebep yani “zorlayıcı neden”. Herhangi bir kimse tarafından alınacak önlemlere karşı, önüne geçilmesi olanaksız, borcun yerine getirilmesine engel, borçlunun iradesi dışında beklenmedik olaylardır mücbir sebep. Hukuki açıdan böyle niteleniyor bu durum. Pandemi ilanından sonra alınan tedbirler herkes için istemediği ama uymak zorunda kaldığı bir süreç oluşturdu. Yani tarafların yapması gerekenleri yapamadığı bir süreç. Önüne geçilmesi elde olmayan, istencin dışında oluşan durum. Özel okullar ve veliler açısından durumun hukuki nitelemesi böyle. Meseleye Borçlar Kanunundaki mücbir sebep maddesine atıf yapıp: “Taraflar arasındaki sözleşmeye bağlılık kuralı ortadan kalkmıştır” şeklindeki bir yorumla işin içinden çıkılması doğru değil. Zira ortada yanan, yıkılan veya öğretmenlerinin tümü istifa etmiş veya bir kazada ölmüş bir okul yok. Yani olay lokal değil. Tüm dünyayı kapsayacak boyutta.

Eğitim hakkı

Ülkemizde eğitim sektörünün yüzde 25’i özel eğitim kapsamında. Bu ciddi bir pay ve etki sayısı demek. Özel okullarda ilişki bir sözleşme ile kuruluyor. Okul ile veli eğitim döneminde ne yapılacağını ve ücreti kararlaştırıyorlar. Yani eğitim sözleşmeleri bir tarafa eğitim verme diğer tarafa bunun ücretini ödeme yükümlülüğü veren sözleşmeler. Her iki taraf da borç yükü altında biri ödeme, diğeri eğitim verme.

Eğitim hakkı, anayasal bir hak. Bunun için siz özel okulla nasıl bir anlaşma yaparsanız yapın, Milli Eğitim Bakanlığının bu sürece her zaman müdahil olup, takvim değişikliğine gitmesi, bazı tedbirler uygulaması, yeni zorunluluklar getirmesi mümkün. Eğitim konusunda neredeyse tüm devletlerin böyle hakları var. Yani ortada özel okul-veli-öğrenci üçgeninin üstünde bir de devletin tasarruf yetkisi var. İşte korona sürecinde devlet bu yetkisini kullanarak tüm okulları tatil etti ki bundan üniversiteler de nasibini aldı.

Hal böyle olunca herkesin aklında ortak bir sorun var: Okul ücretlerinin durumu ne olacak? Hukuken birisinin bir konuda sorumlu olması için sergilediği davranış ile bir zarar vermesi; zarar ile davranışı arasından bir bağlantının (sebep-sonuç) ilişkisinin olması gerekir.

Süreç geçici

Korona “geçici bir süreç” öngörüyor. Öğrencinin eğitimi, sınavı diğer tüm faaliyetler ertelenmiş durumda. Ortada henüz bir iptal yok. Halen “geçici” olan duruma göre şu davayı açın, şöyle hukuki süreç başlatın vb denemez. Bu hatalı bir yaklaşım olur. Hatta Bakanlığın açıklamasına göre ortada bir “telafi” süreci olacak. Bunun olgunlaşması gerekiyor. Özel okullar bu süreçte tıpkı devlet okulları gibi online eğitime ağırlık verdi. Aslında özel okullarda eğitimin türü farklı olsa da devam eden bir eğitim süreci var. Bu durum okul ile yapılan baştaki anlaşmadan farklı fakat “eğitim yok, yapılmıyor” durumunda değil.

Özel okullar ile yapılan sözleşmeler türlü türlü olabiliyor. Ancak temelde iki türü var. İlki; paket yani bütün sözleşmeler: Eğitim paketine her şeyin dâhil olduğu sözleşmeler eğitim, yemek, servis ve özel dersler vb. İkincisi ise bunların ayrı ayrı düzenlendiği yani ayrı ayrı yerlerden temin edildiği durum. Bu halde velilinin elinde okul için ayrı, servis için ayrı ve yemek için ayrı sözleşmeler olabiliyor. Ödemeler ise peşin veya taksitli olabilir. Bir istisnası var, peşin ödemenin bankaca taksitlendirilmesi. Bunu da peşin ödeme kapsamında ele almalıyız.

Bu durumda yapılabilecekler neler?

1. Ödemeyi peşin olarak yapanlar dava açma konusunda acele etmemeli.

2. Taksitli ödeyenler ödemeyi durdurabilir.

3. Online eğitim de bir tür eğitim bunun bir meblağı olduğu unutulmamalı. Okul peşin ödenen tutardan bunu düşme hakkına sahip olacaktır, ilerde bununla karşılaşırsanız şaşırmayın. Ama bunun makul olmadığını yani kesintinin yüksek olduğunu düşünüyorsanız hukuki süreç başlatabilirsiniz.

4. Okul size taksit ödemelerini verilen hizmetin niteliğine göre güncelleyip, size daha az bir ücret ödemenizi önerebilir.

5. Yemek parasının peşin ödemişseniz bunun iadesi gerekir.

Okullar da mağdur

Bazı hukuki yorumların konunun bağlamından kaçıp, “veli lehine” yoruma döndüğünün görüyorum. Asılolan meselenin hiçbir tarafın lehine değil doğru yorumlanmasıdır. Konun özel şartları gözden kaçırılmamalı. Mücbir sebep her iki taraf için geçerlidir. Yani sadece veliler açısından haklılık doğuran bir durum yok, okullarda en az veliler kadar mağdur. Okullar da mücbir sebep altında. Tıpkı öğrenciler ve veliler gibi hiçbir kusurları yok. Bu yaşananlar istemedikleri bir durum. Veliler için de; eğitimciler için de zor olan bu durumun en makul çözüm yolu “dostane çözüm” olacaktır.

Mücbir sebep “eğitimin verilme biçimini değiştirdi”. Birçok okul online eğitime devam ediyor. Ücret yüz yüze eğitim için verildi ancak mesele bu noktaya geldi. Okulların aynı ücret politikası ile devam etmesi yanlış ve haksız olur. Kaydını alıp başka okula gitmesi gibi bir durum da yok, zira her yer kapalı. Okulların velinin bu halinden istifade ederek meseleye yaklaşması ise adil olmayacaktır. Hukuk buna “dur” diyecektir.

Telafi eğitimi meselesi

Geçen hafta Milli Eğitim Temel Kanununda yapılan bir değişiklik ile öğretmenlerin ilçe, il veya ülke genelinde genel hayatı etkileyen salgın hastalık, doğal afet, elverişsiz hava koşulları gibi nedenlerle eğitim ve öğretim faaliyetinin iki haftadan fazla süreyle yapılamaması halinde uygulanacak telafi programlarının ders yılı içerisinde tamamlanamadığı durumlarda yaz tatilinde yapılacak eğitim ve öğretim faaliyetleri nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığınca öğretmenlerin izinleri kısaltılabilecek. Bu düzenleme devlet okullarındaki öğretmenler için geçerli olsa da kısıtlama nedeni telafi eğitimi olursa bunun tüm eğitim kurumlarına yansıyacağı açık. Okullan bir ay süre ile açık kalabilir ve telafi eğitimi yapılabilir.

Özel okulların durumu ile ilgili olarak Bakan Ziya Selçuk’un yaptığı ve veliler ile okullar arasındaki durumu “hukuki bir problem” olarak nitelediği açıklamanın sonrasında; Bakanlığın Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünce Ankara Valiliğine bir yazı gönderildi. Yazıda, yüz yüze eğitim süreci yeniden başladığında özel okulların ve özel kursların telafi eğitimi yapacağı, yapmayacak olanların ise eğitim ücretlerini velilere iade etmesi gerektiği bildirildi. Bu bir ile dönük olmasına karşın, önemli bir veridir. Yakında bu konuda resmi bir açıklama veya genelge benzeri bir metin yayınlanabilir.

İşin nirengi noktası burası. Velinin bundan kaçma imkanı yok. Telafi eğitimi zorunlu olacak. Bu durumu sözleşmelerin doğal bir parçası olarak ele almalıyız. Okul bunu sunuyorsa buna iştirak edilmelidir. Ancak telafi eğitiminin ve verilen online eğitim bedelinin, normal ücretten az olacağını da unutmamak gerekir. Dolayısıyla veliler, okullardan iade veya gelecek yıl devam halinde, gelecek yıl tutarından mahsup edilmesini talep edebilirler.

Öğretmenlerin durumu

Meselenin en ciddi mağdurları öğrenciler ve öğretmenler aslında. Özel okuldaki öğretmenler “işçi” statüsünde. Devlet okullarındaki gibi “memur” değiller. Onlar çalıştıkça ücret alabilecek durumdalar ve memurlar gibi bir statü hukukları (korunmalarına dair hak ve hukuklarının tümü) yok. İş kanununa göre, yapılan son değişiklik ile işten çıkarılmaları zorlaştır. Ancak işverence ücretsiz izne ayrılmaları mümkün oldu. Yine devlet desteği ile “kısmi çalışma” yapan kurumlarda devletin bir süreliğine maaşın bir miktarının karşılamasının önü açıldı. Okulların bu kimselere ücret ödemek zorunda olduğuna dikkat çekmek isterim. Ve herkes öğretmenlerin fedakarlık göstermesini bekliyor..!

Buralarla ilgili durum yukarda anlattıklarımıza benzer mahiyettedir. Buralara peşin ödeme yapılmış ise telafi konusunda takdir tamamen velinindir. Telafiyi kabul etmeden sözleşmeyi sonlandırıp hizmet almadığı döneme ilişkin tutarı geri isteyebilir. Zira, buradaki durumda kreş veya anaokulunu tamamlamak zorunlu bir eğitimi durumu değildir. Yine, taksitli bir ödeme söz konusu ise bu ödemeleri yapmamasından dolayı herhangi bir sorumluluk olmayacaktır. Kreş ve anaokulu bağlamında online bir hizmetin sunulması da pek mümkün görünmemektedir.

Servis ücretleri

Servis ücretleri noktasında, peşin ödenen tutardan hizmet süresinin ederi mahsup edilip geri kalan tutarın iade edilmesi gerekir aksi halde servis firmaları bu konuda sorun yaşayabilirler. Telafi eğitimi konusunda aynı servis firması ile çalışmak gibi bir zorunluluğunuz yoktur. Zira hiçbir servis sözleşmesi yaz dönemini kapsayacak biçimde olmaz, olsa bile bu şekilde yorumlanamaz.

Şu anda sözleşmeler bitmiş değil, askıda. Zira, belirsizlik var ve bu belirsizlik sonrası muhtemel bir telafi süreci söz konusu. Telafiyi reddetmek veli açısından pek mümkün görünmüyor. Hali hazırda online eğitim veriliyorsa, okul bir ücret hak ediyordur. Ancak ücretin ne kadar olacağı konusunda hakkaniyetli bir belirleme yapılmış olmalıdır. Veli ile okul arasındaki anlaşma yüz-yüze eğitim bağlamındadır. Şartların değişmesinde tarafların hiçbirinin kusuru olmadığı için şartlara göre yeni belirlemeler (uyarlama) mümkündür. Ancak okul telafi sürecine girmeyeceğim derse bu kez ücretin tümünü veliye geri ödemek durumunda bile kalabilir. Telafi edilmez ise durum değişir.

Eğitim işini gezi turları paketine indirgememek ve bu şeklide yorum yapmamak lazım. Bu aşamada bir hukuki süreç başlatılması için erken. Hatta okulların takınacağı tavır ve Bakanlığın açıklamalarına göre ne olacağı belli olmadığı için hukuki süreç başlatmak pek de mümkün değil. Zaten yargı birimleri nisanın sonuna kadar durmuş vaziyette ve belki bu süreçte uzayacak. Özel okullar asla ve asla yeni ücret, ek ücret vb ne ad altında olursa olsun bir meblağ talep edemez. “Velilerin burada dikkat etmesi gereken nokta; ilgili eğitim kurumuyla imzaladıkları sözleşme. Eğer sözleşmede mücbir durum maddesi varsa zaten herhangi bir ücret ödemesi söz konusu olamaz. Ancak sözleşmede bu duruma herhangi bir atıf yoksa, o zaman tartışma ‘Yaşanan bu durum mücbir durumu kapsıyor mu kapsamıyor mu?’ çerçevesinde gerçekleşir. Burada okullarında hakları var unutmamak lazım. Bu sürecin en makul çözümü yargı değildir. Herkesin karşılıklı fedakarlık içinde meseleye yaklaşması gerekir. Meselenin bir yanında öğretmeler, okul idareleri ve yöneticiler, diğer yanında aileler ve çocuklar bulunmaktadır. En makul çözüm, uzlaşma yoluyla tesis edilendir.

Ne yapılmalı

Dediğimiz gibi korona ile mücadele sürecinde yeni hukuki durumlar ve sorunlar çıkmaya devam edecek. Sanırım, korona sonrası mahkemelerdeki iş yükü ciddi biçimde artacak. Bunun için “mücbir sebep” ve “uyarlama” konulu davalarla ilgili olarak adalet bürokrasisinin önlem amaçlı düzenlemeleri şimdiden planlaması gerekiyor. Bu tür iddiaların hızlı şekilde incelenip karara bağlanması için kurullar oluşması düşünülebilir. Bu kurulların belirleyeceği ilkelere göre yargılamaların “ivedi” biçimde bitmesi lazım ki biriken işlerle beraber bir dağın altında kalmasın adliyeler. Bu tür meseleler için arabuluculuk-tahkim benzeri kurumların da harekete geçirilmesi mümkündür. Belirlenen ilkelere göre bu kimselerin yürüteceği süreçler ve hakem kararları konuyu hızlı bir biçimde çözüme götürebilir. Bir başka çözüm yolu da bu konuda dava yükünün önüne geçmek ve toplumu rahatlamak için “sektörel” düzenlemelerin getirilmesi veya planlanması. Odaların, meslek ve iş derneklerinin, sendikaların bu konuda mensuplarına çözüm önerisi sunup, müşteriye bu teklif ile gidilmesinin sağlanması gibi…

[email protected]