Wagner isyanının ardında ABD mi var?

Prof. Dr. İsmail Şahin/ Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi
29.06.2023

Bu ve buna benzer sorulara bir çırpıda yanıt üretmek pek kolay değil. Bunun birçok sebebi bulunuyor. İçlerinden en bilindik olanı, ABD'nin bu tür olayları planlamada mahir olması. Bu nedenle çoğu kimse, Wagner Olayı'nı analiz ederken ABD'yi denklem dışı bırakamıyor. En azından küçük de olsa muhakkak bir ihtiyat payı bırakmayı uygun görüyor. Öte taraftan görünürdeki veriler, Wagner Olayı'nın tipik bir iktidar ya da güç mücadelesi özelliği taşıdığı yönünde güçlü emareler içeriyor.


Wagner isyanının ardında ABD mi var?

Dünya kamuoyu, 24 Haziran Cumartesi sabahına Rusya'da paralı asker grubu Wagner'in isyan haberiyle uyandı. Kısa süre zarfında, "Rusya'da darbe", "Rusya'da isyan" ve "Rusya'da iç savaş" başlıklarını taşıyan haberler ortalıkta dolaşmaya başladı. Bu olayın bu denli ses getirmesinin en önemli nedeni, öznenin Rusya olmasından ileri geliyordu. Rusya, şüphesiz büyük bir ülke. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) beş daimi üyesinden biri. Askeri ve politik alanda ise Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) en ciddi rakibi. Son yıllarda Putin, ABD hegemonyasını açık bir şekilde eleştirmekten geri durmuyor. Ona göre dünyadaki çatışmaların ve istikrarsızlığın ana nedeni, küresel sistemi domine eden ABD hegemonyası. Putin bu varsayımdan hareketle, dünya genelindeki ekonomik, askeri ve siyasi tehdit ve risklerin üstesinden gelebilmenin ancak çok kutuplu dünya sisteminin güçlendirilmesiyle mümkün olabileceğini ileri sürüyor. Hatta Putin, Ukrayna'daki savaşın da çok kutuplu dünya düzeni için verildiğini iddia ediyor. Putin'e göre ABD öncülüğündeki Batı'nın iki hedefi söz konusudur. Bunlardan birincisi, eski Sovyetler Birliği coğrafyasını ve onun ana parçası olan Rusya Federasyonu'nu dağıtmaktır. İkincisi ise kurdukları hegemonya sayesinde tüm güçleriyle ülkeleri ile halkları neo-kolonyal düzenin kıskacında tutmaya çalışmaktır.

İsyanın asıl sebebi ne?

Wagner Olayı patlak verdiğinde Putin'in bu iddialarını bilen birçok uzman, ilk iş olarak şu soruyu sormaktan kendini alıkoyamadı: "Wagner isyanının ardında ABD mi var?" Bu ve buna benzer sorulara bir çırpıda yanıt üretmek pek kolay değil. Bunun birçok sebebi bulunuyor. İçlerinden en bilindik olanı, ABD'nin bu tür olayları planlamada mahir olması. Bu nedenle çoğu kimse, Wagner Olayı'nı analiz ederken ABD'yi denklem dışı bırakamıyor. En azından küçük de olsa muhakkak bir ihtiyat payı bırakmayı uygun görüyor. Öte taraftan görünürdeki veriler, Wagner Olayı'nın tipik bir iktidar ya da güç mücadelesi özelliği taşıdığı yönünde güçlü emareler içeriyor. Bu bağlamda terazinin bir kefesinde Wagner'in lideri Yevgeni Prigojin, diğerinde ise Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile Genelkurmay Başkanı Valeri Gerasimov bulunuyor. Prigojin'in, Şoygu ve Gerasimov ile uzun zamandır devam eden ciddi sorunları olduğu bilinen bir gerçek. Prigojin'e göre Rusya'nın sınır dışı askeri operasyonlarında belirleyici güç, ayrıcalıklı vatansever bir kuvvet olan Wagner. Zaman içerisinde bu durum, Wagner ile Rus ordusu arasında kayda değer bir kıskançlık ile rekabetin filizlenmesine yol açtı. Açıkça söylemek gerekirse Şoygu ve Gerasimov, Wagner'in ön plana çıkmasından ve de dizginlenemez bir güç haline gelmesinden ciddi şekilde rahatsızlık duyuyorlardı.

Bu vaziyetin farkında olan Prigojin, Şoygu ve Gerasimov'a karşı sosyal medya hesapları üzerinden bir kampanya başlattı. Başlangıçta Prigojin sert bir üslup kullanmaktan kaçındı. Yaptığı açıklamalarda Ukrayna'da savaşan Wagner güçlerine şubat ayından beri mühimmat desteği verilmediğini bu yüzden de ciddi kayıplar yaşandığını dile getirerek Savunma Bakanlığı'ndan destek talep etti. Prigojin, durumun böyle devam etmesi halinde Ukrayna'dan savaşçılarını çekmek zorunda kalacaklarını da açıklamalarına eklemekten geri durmadı. İki taraf arasındaki fitili ateşleyen gelişme ise mayıs ayının başında meydana geldi. Prigojin, Ukrayna'daki savaşta yaşadıkları mühimmat sorunuyla ilgili sert bir dille kayda alınmış bir videoyu gece vakti sosyal medya hesabı üzerinden yayımladı. Videoda öldürülmüş Wagner savaşçıları yer alıyordu. Prigojin bu savaşçıların mühimmat yetersizliği nedeniyle öldürüldüğünü söylüyordu. Aynı zamanda Şoygu ve Gerasimov'u da Wagner'e mühimmat desteği vermemekle suçluyordu. Videonun bir yerinde Prigojin yerdeki cesetleri göstererek "nerede mühimmatlar? Şoygu! Gerasimov! Lanet herifler, pislikler!" diyordu. Su götürmez bir şekilde Prigojin, Bahmut'u ele geçirmek için çatışan Wagner güçlerinin ölümlerinden Şoygu ve Gerasimov'u sorumlu tutuyordu.

Haziran ayına gelindiğinde taraflar arasındaki gerilim daha da tırmandı. Prigojin bu defa, Rus ordusunu Ukrayna'daki Wagner güçlerine füze saldırısı gerçekleştirmekle suçladı. Prigojin'e göre Ukrayna'daki Rus savaşçılar Moskova'daki bir avuç insanın çıkarı uğruna hayatını kaybediyordu. Bu ve benzeri açıklamalar, Rus kamuoyunda Wagner'e yönelik desteği daha da artırmıştı. Bardağı taşıran damla ise 10 Haziran günü geldi. Savunma Bakanı Sergey Şoygu, 10 Haziran'da gönüllü savaşçıların sözleşmeli askeri personel olarak yasal statü kazanıp Rus ordusunda görev yapmasını düzenleyen kararnameyi imzalamıştı. Bunun için son tarih 1 Temmuz'du. Artık Wagner'ın paralı askerleri yeni düzenlemeyle Savunma Bakanlığı'na bağlı sözleşmeli askeri personel halini alacaktı. Esasında bu hem Prigojin'in hem de Wagner'ın sonu demekti. Bu durumun farkında olan Prigojin sözleşmeyi imzalamayacaklarını duyurdu. İpler tam da bu noktada koptu. Prigojin her ne kadar Wagner'ın Rusya'nın çıkarlarına ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e hizmet ettiğini söylese de ne Şoygu ne de Putin bu karardan geri adım attı. Hal böyle olunca Wagner ile Kremlin arasındaki gerginlik kısa zaman zarfında zirveyi gördü.

Putin sayesinde servet edindi

Prigojin, suç dünyasının eski üyelerinden biriydi. Bu yüzden birkaç yılını hapiste geçirmişti. Putin sayesinde muazzam bir servet edinmişti. 2014 yılında kurulan Wagner de tamamıyla Kremlin'in eseriydi. Wagner kurulduğu günden beri Rus nüfuzunu dünya çapında yaymaya çalışıyordu. Fakat Ukrayna Savaşı ile başlayan süreç Wagner ile hükümetin arasını iyiden iyiye açtı. Ona göre Ukrayna'daki başarısızlıkların esas nedeni, Şoygu ve Gerasimov'du. Zira bu kişiler, Putin'i yanıltıyordu. Bu süreçte Prigojin, Putin'i doğrudan eleştirmekten ustaca kaçınmayı bildi. Anlaşılan o ki bu iddiaların hiçbiri Putin'i ikna etmeye yetmedi. Putin ve ekibi Wagner'in kontrolünü ele geçirmek konusunda kararlıydı. Bunun üzerine 23 Haziran Cuma gecesi Prigojin ve birlikleri son bir güç denemesi olarak isyan kararı alarak işgal altındaki Doğu Ukrayna'dan ayrıldılar ve Rusya'nın güneyindeki Rostov kentini ele geçirdiler. Putin, "Kremlin'in aşçısı" lakaplı eski müttefiki Prigojin'i bu hareketinden dolayı "ihanetle", "silahlı isyan başlatmakla" ve "ülkeyi sırtından bıçaklamakla" itham etti.

Birçok kimse, Prigojin'in bu hamlesinin Rusya'yı iç savaşa sürükleyebileceğinden söz ediyordu. Ama olmadı. İsyan büyümeden söndü. Belarus lideri Aleksandr Lukaşenko'nun arabuluculuğunda Prigojin ile Kremlin arasında bir anlaşma sağlandı. Buna göre Prigojin güvenli bir şekilde Rusya'yı terk edip Belarus'a gidecekti ve hakkındaki suçlamalar da düşürülecekti. Wagner askerleri de sözleşmeyle Rus ordusuna entegre edilecekti. Sonuçta oyunu, Prigojin kaybetmiş, Şoygu ve Gerasimov kazanmıştı.

Putin iktidarını pekiştirdi

Prigojin'in zaten kazanma ihtimali söz konusu değildi. Bunu başarabilecek bir güce sahip değildi. Belki Rusya'da küçük bir iç çatışmaya ya da anarşiye neden olabilirdi ama ne Rus ordusunu denetime alabilirdi ne de Putin'i devirebilirdi. Prigojin akıbeti meçhul bir yolculuğa çıkarken Putin içerideki iktidarını daha da pekiştirme fırsatı yakaladı. Bir başka ifadeyle Putin, iktidarına yönelik muhtemel meydan okumaları da şimdiden frenlemiş oldu. Diğer taraftan ise oligarklara bağlı olarak faaliyet gösteren askeri şirketlerin Putin'e sadakatlerinin sorgulanacağı yeni bir dönemin kapısı da açılmış oldu. Kuvvetle muhtemeldir ki Kremlin, Ukrayna Savaşı'nın uzamasının iç siyasi risklerini yeniden değerlendirecektir.

Her ne kadar Putin, kendi iktidarına tehlike oluşturabilecek 25 bin kişilik bir gücü kendi çatısı altına sokma işlemini başarıyla gerçekleştirmiş olsa da şüphesiz meydana gelen hadiseler, Rusya adına küçük düşürücüydü. Nihayetinde Rusya'nın komuta kademesini devirmeye yönelik silahlı bir eylem gerçekleşmişti. Aynı zamanda bu eylem Putin'in otoritesine karşı da bir meydan okumaydı. Prigojin'in yaşanılanları "adalet yürüyüşü" olarak tanımlaması gerçekleri değiştirmiyordu. Wagner İsyanı, oligarklara bağlı olarak faaliyet gösteren askeri şirketlerin Rusya Federasyonu için ne denli büyük riskler taşıdığını bir kez daha gözler önüne seriyordu. Bu nedenle Rusya, ilerleyen zamanlarda tüm güvenlik ve savunma birimlerinde ciddi bir yapılandırma sürecine yönelebilir. Ukrayna Savaşı'nda beklenilen sonuçların elde edilememesi Rus ordusunun iyi bir reform sürecine ihtiyaç duyduğunu zaten ortaya koymuştu. Özellikle moral yönden çökük bir Rus ordusu, emirlere itaatsizlik eden subaylar gibi ciddi sorunların varlığı Wagner tipi yapıları gerekli hale getirmişti. Ancak görüldü ki büyüyen ve güçlenen bu yapılar, kriz anında düşman güçlerden daha büyük tehlikeler arz edebilen yapılara dönüşebiliyor. Yolsuzluk ve mafyatik ilişkiler ağına yakalanmış böylesine büyük bir ordunun yeniden yapılandırılmasının nasıl yapılacağı ise herkesin yanıtını merakla beklediği bir soru.

[email protected]