WOMEN-20 ve Türkiye’de kadın istihdamı

Dr. Sare Aydın / KADEM Başkanı
5.09.2015

Günümüzde kadınların kamusal hayata katılım noktasında erkeklerle eşit düzeye gelememiş olmasının en önemli nedeni, toplumlarda cinsiyete dayalı biçimde oluşturulmuş olan iş bölümüdür. 11 Eylül’de Türkiye’de düzenlenecek olan W-20 ile bu sorunların masaya yatırılması ve kadın girişimciliği ile istihdamının artırılmasına yönelik önemli fikirlerin ortaya atılarak hızlıca çözüm yoluna gidilmesi hedeflenmektedir.


WOMEN-20 ve Türkiye’de kadın istihdamı

Günümüz toplumlarında ekonomik ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması, işsizlik oranının azalması ile doğrudan ilişkilidir. Toplumlarda dezavantajlı konumda bulunan ve işsiz nüfusun büyük bir kısmını oluşturan kadınların ekonomik hayata entegre edilmesi ise, bu yönde bir kalkınmanın sağlanmasının ön koşullarından biridir. Kadınların iş hayatına aktif katılımları, kişisel yaşantıları başta olmak üzere ülke ekonomisine kattıkları artı değer ile birlikte değerlendirilmelidir. Bu bağlamda15-16 Kasım tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilecek olan G-20 zirvesi kapsamında oluşturulan W-20 grubu, kadın girişimciliği, kadının iş hayatına katılımı ve kadın istihdamıgibi konulardaki mevcut duruma dair yapılabileceklerin tartışılması için uygun bir platform oluşturacak gibi görünmektedir.

Günümüzde, özellikte az gelişmiş ülkelerde, kadının iş yaşamına katılımı oldukça sınırlıdır. Çalışan kadınlar, genellikle eğitim olanaklarından erkekler kadar faydalanamamalarının neticesi olarak ücretsiz işçi konumunda, sosyal güvencesi olmadan çalışmaktadır. Kadının bu bağlamda karşımıza çıkan konumu, esasen tüm dünya ülkelerinin ortak bir sorunudur. Her toplum kendine özgü bir sosyokültürel ve ekonomik yapıya sahip olduğundan ötürü bu konunun çözümü için ortak noktada buluşulması ve konunun G20 gibi zirvelerde ele alınacak olması son derece önemlidir.

Kadınlar hemen hemen tüm toplumlarda erkeklere kıyasla gerek fiziksel özellikler gerekse ataerkil yapının baskınlığı nedeniyle geri planda kalmakta, toplumsal hayat içerisinde elde ettikleri başarılar göz ardı edilmektedir. Kadınların iş hayatı içerisinde aktif ve sürekli olamamaları ile bu alanda birtakım ayrımcılıklara maruz kalarak katılım noktasında erkeklere oranla geri planda kalmaları, tarihten beri süregelen kalıplaşmış, geleneksel rol dağılımı ile doğrudan ilişkilidir. Kadınların toplumsal hayatta, özellikle profesyonel meslek hayatı içerisinde güçlü ve etkin bireyler olmaları, ancak kadın ile erkek arasında adalet ve hakkaniyet temelli bir eşitliğin sağlanması ile mümkündür. Özellikle modern hayatın getirdiği dönüşümlerle birlikte kamusal alan içerisinde daha fazla görünürlük kazanmaya başlayan kadın için, gerek çalışma hayatı içerisinde gerekse toplumsal hayatın diğer alanlarında, kadının yaratılış özellikleri de göz önünde bulundurulacak şekilde birtakım düzenlemeler yapılması yoluna gidilmesi, artık ihtiyaçtan öte bir zorunluluk halini almıştır. Bu da bizi kadın ile erkeğin eşdeğer olduğu ve toplumsal hayata katılım noktasında eşitliği içkin adaletin esas alındığı bir toplum yapısına sahip olma zorunluluğunun günden güne arttığı gerçeğiyle yüz yüze getirmektedir.

İslam ve kadın girişimciler

Esasen Türkiye yasalarında iş hayatında kadın-erkek arası ayrımcılık olduğuna dair herhangi bir ifade bulunmamakta, aksine bu ayrımcılığı yasaklayıcı yönde hükümler bulunmaktadır. Örneğin, 4857 sayılı iş kanununda yer alan “Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz” ve “İşçinin cinsiyeti nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir ücretin uygulanmasını haklı kılmaz” şeklindeki hükümler, çalışma hayatında kadının karşılaştığı mağduriyetleri gidermek amacıyla anayasaya eklenmiş hükümlerdir. 2011 yılında anayasaya eklenen kadına yönelik pozitif ayrımcılık ile de çalışan hamile kadınların esnek çalışma koşullarına ve doğum ile ilgili gerekli izin haklarına sahip olmaları, bahsedilen adalet temelli yaklaşımın bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak yasalarda mevcut olan bu gibi durumların pratik hayat bazında halen uygulamaya geçirilememiş olması, sorunun esas boyutunu oluşturmaktadır.

Esasen geçmiş dönemlere bakıldığında, önemli alanlarda başarılı olmuş çok sayıda kadın örnekleriyle karşılaşılmaktadır. İlk üniversite olarak bilinen Karaviyyin Üniversitesi’nin inşasında bizzat rol alan ve finansal destek sağlayan Fatıma El-Fıhri, bu konuda verilebilecek en güzel örneklerden biridir. Benzer şekilde İslamiyet’in ilk yıllarında da kadınların sosyal ve ekonomik hayat içerisinde oldukça etkin bir şekilde yer aldıkları görülmektedir. Hazreti Peygamber döneminde tarlasında ağaç diken ve ürün yetiştiren kadından, berberlik yapan ve Hz. Ömer devrinde çarşıyı kontrol etmekle görevlendirilen kadınlar kadar, ticaret yapan, savaşa katılan ve meşru olan bütün işlerde çalışıp ekonomik kazanç elde eden kadınlara rastlanmaktadır. Bu dönemde Medine’de ticaret yapılan büyük bir pazar yeri mevcuttur ve ticaretle uğraşan kadınların bu pazarlarda satış yaparak ekonomik kazanç sağladıkları bilinmektedir.  Örneğin o dönemde ticaretle aktif olarak uğraştığı bilinen Kayle el-Enmâriyye isminde bir kadın mevcuttur. Bu kadın Medine’deki büyük pazara gelerek alışveriş yapmakta, kendisine sağladığı ekonomik kazanç kadar toplum içerisinde de bir saygınlık elde etmektedir (1). Bu örneklerden anlaşıldığı üzere tarih boyunca kadınlar ekonomik hayata katılım konusunda erkeklerle eş değer bir konumda bulunmuş ve kendilerine uygun gördükleri her mesleği icra edebilmişlerdir.

Ancak günümüzde kadınların kamusal hayata katılım noktasında erkeklerle eşit düzeye gelememiş olmasının ne önemli nedeni, toplumlarda cinsiyete dayalı bir biçimde oluşturulmuş olan iş bölümüdür. Geleneksel düşünce kalıpları çerçevesinde erkeğe yüklenen kamusal roller ile kadına yüklenen ev içi rollerin, iş hayatına katılım noktasında da önemli birtakım sonuçlar ortaya çıkardığı aşikârdır. İşte bu yıl ulusal danışma toplantısı 11 Eylül’de Türkiye’de düzenlenecek olan W-20 ile tüm bu sorunların masaya yatırılması ve kadın girişimciliği ile istihdamının artırılmasına yönelik önemli fikirlerin ortaya atılarak hızlıca çözüm yoluna gidilmesi hedeflenmektedir.

W-20 grubunun amacı nedir?

W-20’nin amaçları arasında kadının ekonomik alandaki konumunun gündeme getirilmesi, bu alana katılım konusunda cinsiyete bağlı yaşanan eşitsizliklere değinerek kadının iş gücüne katılım oranının artırılması, kadın ve erkek arasında toplumsal cinsiyete dayalı olarak ortaya çıkan ücret farklılığının ortadan kaldırılması gibi konular sayılabilir. Ayrıca, kadın girişimciliğini teşvik etmek, kadınların kamusal alanda ve iş dünyasında liderlik pozisyonları elde etmesini sağlamak ile sağlık ve eğitim gibi birtakım sosyoekonomik konular da W-20’nin gündem maddeleri arasında yer almaktadır. Bu noktada W-20’nin amacının toplumsal cinsiyet meselesi ile ilgili bir havuz oluşturmak değil, genel anlamda kadının ekonomik alana dâhil olması konusunda faaliyet yürütmek olduğunun da altını çizmek gerekmektedir.

Tüm bu amaçlar doğrultusunda karar alma mekanizmalarındaki etkin kişilerin olduğu kadar özellikle kadın konularında aktif şekilde faaliyetler yürüten sivil toplum örgütlerinin vereceği destek de büyük bir öneme sahiptir.

Sivil toplum dünyası bağlamında W-20 Türkiye Organizasyon Komitesi Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM), Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD) ile Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) tarafından yürütülmektedir. Komite, bu yıl ilk kez Türkiye’de gerçekleştirilecek olan W-20 grup toplantısı ile ilgili G-20’ye sunulacak stratejileri oluşturma noktasında faaliyetler yürütmektedir.

W-20’nin 6 Eylül’de Ankara’da gerçekleştirilecek olan uluslararası lansmanı ile 11 Eylül’de İstanbul’da gerçekleştirilecek ulusal danışma toplantısının yanı sıra, W-20 toplantısının ilk ayağı 7-8 Ekim tarihlerinde İstanbul’da düzenlenecek.

W-20 ve kazanımlar

W-20 grup toplantısının ilk kez Türkiye’de gerçekleştirilecek olması, Türkiye’de kadınlar ile ilgili önemli gelişmeler yaşandığının bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Kadınının statüsünün uluslararası düzlemde masaya yatırılması ve yaşanan sorunlara bu düzlemde çözümler aranmaya başlanacak olması, kadınların sosyal hayata katılım konusunda yaşadıkları problemlerin artık yalnızca kadınlar tarafından değil, konuya insan hakları bağlamında yaklaşan her kesim tarafından dikkate alındığının bir göstergesidir. Bu ve benzeri faaliyetlerin sürdürülmesi, bu amaçla gerçekleştirilecek olan lobicilik faaliyetlerinin artması ve toplum içerisinde kadının güçlendirilmesi açısından oldukça önemlidir.

Kadınların, özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde iş yaşamına katılımları, ülke ekonomisi açısından da büyük bir öneme sahiptir. Adana’da yaşayan ve yaşadığı çevredeki ilk kadın girişimci olma özelliğinin yanı sıra o bölgede ilk mantar yetiştiren kişi olarak tanınan Ayşe Çörtük, konu dâhilinde verilecek en güzel örneklerden birisidir. Çörtük mantar yetiştiriciliğine bir boş zaman değerlendirme aktivitesi olarak, küçük bir odada elli torba mantar toprağı ile başlamış, zamanla bunu büyüterek bünyesinde ihtiyaç sahibi kadınları istihdam etmiştir. Konu kapsamında verilebilecek örneklerden bir diğeri ise, evinin bahçesinde sebze atıklarından doğal gübre üretip genetiği değiştirilmemiş sebze ve meyve yetiştirerek pazarda satış yapan Müzeyyen Uzun’dur. Uzun örneği, W-20’nin öncelikleri arasında yer alan “Sürdürülebilir tüketim modelleri ve yeşil büyüme oluşturmada kadın liderliğini destekleme” maddesi ile de örtüşmekte, temel imkânlar sağlandığı takdirde kadınların girişimcilik alanında neler başarabileceklerini gözler önüne sermektedir.

Kadınların kendi çabalarıyla ekonomik bağımsızlık elde etmeleri ve bir yerlere gelmeleri ile kendilerine olan inançları ve güvenleri artmaktadır. Kendi girişimcilikleri sayesinde ekonomik kazanç elde ederek küçük ölçekte aile, büyük ölçekte ülke ekonomisine katkı sağlayan kadınlar, yanlarında istihdam ettikleri başka kadınlar ile de ülkedeki kadın işsizlik oranının azalmasına da katkıda bulunmaktadır. Bu durum hâlihazırda gelişmekte bir ekonomiye sahip olan Türkiye için, ulusal ekonominin gelişimine sağladığı katkı bakımından oldukça önemlidir.

Bir ülkenin kalkınması ve ekonomik bakımdan güçlenmesinin koşullarından biri olan kadınların iş gücüne katılım oranlarının artması, ülke bazında kalkınmanın gerçekleşmesi açısından büyük bir öneme sahiptir. Aynı zamanda istihdam yaratacak politikaların hayata geçirilmesi ve W-20 gibi toplantıların sürekliliğinin sağlanması, özellikle toplumdaki dezavantajlı grupların iş hayatına katılım göstermelerini sağlamak bakımından büyük önem arz etmektedir. Tüm bunların yanı sıra W-20’nin, gerek uluslararası organizasyonların Türkiye’de yapılıyor olması gerekse ülkemizde kadına yönelik politikalar geliştirilmesi noktasında son derece katkı sağlayan bir oluşum olduğu ortadadır.

[email protected]

1-İbn Sa’d, et-TabakâtVIII, Siyer Yayınları, İstanbul, 2014, s.312