Yanlış iliklenen ilk düğme...

Aydın Aktay - Sakarya Üniversitesi Öğretim Görevlisi
2.03.2013

Müzakere masasındaki konu, sorunun çözülmesi değil silahların susturulması ya da bıraktırılmasıdır. Kürt sorununun çözümü için atılacak adımlar gerçekte bundan sonraki aşamada test edilecektir.


Yanlış  iliklenen  ilk düğme...

Kürt sorunu ile ilgili süreçte, müzakere masasında Kürt sorununun çözüleceği yönündeki genel kamuoyu beklentisi yanlış değerlendirilen en önemli noktalardandır. Çünkü müzakere masasındaki konu sorunun çözülmesi değil, silahların susturulması ya da bıraktırılmasıdır. Kürt sorununun çözümü için atılacak adımlar gerçekte bundan sonraki aşamada test edilecektir. Kürt sorunu gibi genel bir sorunlar yumağının, PKK gibi Kürtlerin tamamını temsil etmeyen tek bir muhatapla çözüleceğini düşünmek zaten yanlış olurdu. Haklı olarak bölgedeki diğer aktörlerin sürecin dışında bırakıldıklarına dair endişeleri göze çarpmaktadır. Bunlara göre sorunun muhatabı sadece PKK değildir, bölgedeki tüm Kürtlerdir... Zira bölgedeki dindar ve muhafazakâr Kürtler AK Parti’ye oy vermektedir. Tüm bunlar dikkate alınarak geniş bir müzakere masası kurulmalıdır.
Süreci değerlendiren kritiklerde göze çarpan bir başka yanlış husus da Kürt sorununa barışçıl ve müzakereci yaklaşımın hız kazanmasının Türkiye Cumhuriyeti’nde AK Parti dinamizmi ile yaşanan paradigmal değişimle açıklanmasıdır. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti’nin ortak kabuller ve toplumun genelini birleştiren bir anlayış, bir hakim düşünce anlamında bir paradigması asla olmamıştı... Olsa olsa kurucu iradenin tesis ettiği bir ordu, yargı, parlamento vesayetinin tesis ettiği bir jakoben aydınlanmacı bir sistemden söz edilebilir. Çünkü bir paradigmal belirlenimde toplumun tüm kesimlerinde genel bir memnuniyet olur ve uzun süre bir huzur ortamı, dingin bir atmosfer ve rutin bir seyir gözlenir. Oysa, Cumhuriyetimizin daha kuruluşunun ertesinde Menemen Olayı, Şeyh Sait İsyanı, Çerkez Ethem Ayaklanması, İstiklal Mahkemeleri ve peşi sıra bunları izleyen Tek Parti tasallutu ile askeri darbelerle dolu şanlı (!) demokrasi tarihine ortak kabuller sistemi anlamında bir paradigmanın ne de bu huzur ve dinginliğin göstergesidir.

Bir paradigmamız oldu mu?

Bigâne kalınamayacak asıl paradigmal değişim, Ortadoğu Baharı ve uluslararası dengelerin değişmesiyle mümkün olacaktır. Gerek Türkiye’deki asker, yargı ve bürokrasi üçgeninde seyreden vesayet düzenini ortadan kaldırmaya dönük AK Parti iradesi ile ortaya konan performans ve gerekse dünya ölçeğine etki eden yeni değişim rüzgarının etkisiyle şekillenecek sürecin sonunda ortak kabuller çerçevesinde oluşmuş bir paradigmadan söz edebileceğiz.

Türkiye’de sadece Kürt sorununun değil pek çok sorunun doğması, Cumhuriyetin kurucu iradesince toplumsal bedene giydirilmiş bir gömleğin ilk düğmesinin yanlış iliğe iliklenmesi ile başlayan bir hatalar zincirinin sonucudur. Başlangıçta her biri farklı bir toplumsal kesimi temsil eden (Türk, Kürt, Alevi, Laz, Çerkez, İslamcı, sosyalist, liberal vs...) düğmelerin hiçbiri iliklenmek istendikleri ilikten memnun kalmamıştır. Hal böyle iken hatalarda ısrar edilmesi, uzun soluklu tüm kavgalarda ve şiddetli geçimsizlik durumlarında rastlanan en yaygın travmayı doğurmuştur. Bu da sorunun ne olduğunun hatırlanmaması ya da unutulmasıdır. Artık kavganın muhatapları bile kavganın, savaşın, geçimsizliğin ana nedenlerine işaret etmekten çok teferruatlarla uğraşmaktadır. Bu durum, sorunun önündeki çözüm yollarını tıkayan bir gerilimli tartışma ortamını doğurmaktadır.

CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler’in çıkışı gömlekten memnun bir terziler zümresinin halen var olduğunun bir göstergesidir. Bugün gömleğini beğenmeyenler ise gömleğin ebatları ya da rengi üzerinde tartışıyor. İslami kesim, yeşil bir renkle bu toplumsal bedene gömleğin çok yakışacağının, liberaller pembe rengin, Kürtler sarı-yeşil-kırmızı rengin, terziler ise kırmızı-beyaz renginin yakışacağını dayatmaktadır. Oysa AK Parti’nin süreç boyunca vurguladığı ‘Yeni Türkiye’nin önünü açacak hızlandıracak anayasal ve bürokratik düzenlemelerin aslında gömlek değiştirme anlamına geldiği hatırlanmamaktadır.

Görünen o ki Türkiye’nin gömleğin iliklerini düzeltmeye değil, gömleği yeni baştan dikmeye ve herkesin memnuniyetini sağlayacak bir estetik, ahlaki, dini,hukuki, bürokratik ve etnik renge de büründürmeye ihtiyacı vardır.

Rahmetli kayınpederim espri niyetine sorardı: Bu memlekette terzi mi çok Remzi mi? diye Remzi sayısını tahmin edemedim hiçbir zaman, ama terzilerin gücünü anladım.

[email protected]