Yapay zekanın nesne bilgisi ve dil sistemi

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
7.04.2018

H. Rahmi Göktaş ‘Yapay Zekanın Türkçe Üzerine Kurulumu’ adlı kitabında, doğal dil işlemleriyle ilgili bir çaba içinde olmadan yapay zekanın düşünebilmesi için gerekli olan bilinç eşiğini, ‘nesne eşiği’ seviyesine yükselterek, yapay zekanın nesne bilgisini dil sisteminin nesnesine eşitlemeyi amaçlıyor.


Yapay zekanın nesne bilgisi ve dil sistemi

Dil ile düşünce arasındaki bağ, felsefe tarihi boyunca üzerinde en çok durulan konulardandır. Platon’un Kratylos diyaloğunda konu ettiği adlandırma, mantık ve diyalektik tartışmalarından  Wittgenstein ile Heidegger’in derin etkilerini taşıyan modern felsefelere, hemen bir çok felsefi problemin gerek oluşumunda gerekse ifade edilişinde ‘dil’ kertesinin ve düşüncenin toprağı olarak dil tasavvurunun yürürlükte olduğunu görebiliriz. Hatta Wittgens-tein’a kalırsa, bir insanın dilinin sınırları, yaşadığı dünyanın sınırlarını belirler ve hatta aynı zamanda o sınırlarla mukayyettir; o sınırlar dahilinde insan yaşamını sürdürür. Her türlü dünya tasavvurunun bağlayıcı ön şartı dildir, dille ifade edilebiliyor oluşudur; insan dünyası handiyse dille kurulur.

Diğer yandan özellikle bilgisayar ve iletişim teknolojilerinin gelişimiyle birlikte donanım ve yazılım sistemlerinde görülen atılım 20. yüzyılın son çeyreğinden bu yana gündelik hayatımızda da sık sık tartışılan bir konu haline getirdi yapay zekayı. Robotik teknolojilerle birlikte özellikle bilgisayar donanım ve yazılım dillerini, yani yapay dilleri söz konusu edinen yapay zeka çalışmalarının sürekli tartışıldığını, yapay zekaya yönelik beklenti, endişe ve korkuların birçok kez Matrix vb. bilimkurgu filmlerde ve hatta gündelik hayatımızda da yer bulduğunu gözlemliyoruz. Senbenoğ adlı çığır açıcı kitabında Türkçe üzerine geliştirdiği seslerle anlam arasındaki bağı gözeten ‘kökses teorisi’yle tanıdığımız bir isim Hüseyin Rahmi Göktaş. Türk-çe’de anlamın nasıl kurulduğuyla ilgili bu teorisi hem son derece yenileyici, hem Türkçe hakkında neredeyse muhkem kaziyye seviyesinde kabul edilmiş birçok yaklaşımı sarsıcı, hem de üretken bir yaklaşım içeriyordu. İnsan düşünüşünün aktarılabilir yüzeyinin dile bağlı olduğunu savlayan Göktaş, Yapay Zekanın Türkçe Üzerine Kurulumu adlı kitabında ise doğal dil işlemleriyle ilgili bir çaba ve çalışma içinde olmadan yapay zekanın düşünebilmesi için gerekli olan bilinç eşiğini, ‘nesne eşiği’ seviyesine yükselterek yapay zekanın nesne bilgisini dil sisteminin nesnesine eşitlemeyi amaç olarak seçiyor.

Modern zihin felsefeleri

Kitabında Göktaş, yapay zekanın dil öğrenimini konu edinmiyor. Amacı, genellikle matematiksel temelli düşünülen yapay zeka mantığını, bu modele ait basit mantık kalıbından çıkararak, dil sistemi ve dil mantığıyla ele almak. Dilin insan düşünüşünün ilksel ve kavranabilir derin taslağını çizdiğini düşünen Göktaş, Türkçe’nin teknik ve sistematik tutarlılığını, hayret edilesi derinlik seviyesini de göz önüne alarak yapay zekadan söz edile-bilecek bir zemini, yapay zeka olarak tasavvur ettiğimiz hayaletimsi bilinç ve özbilinç durumunu ele almamıza imkan tanıyacak bir başlangıç orta-mını sunuyor. Bu açıdan çalışmanın temel ilgi alanının yapay zekanın düşünmek için ihtiyaç duyduğu ortamı bir zihin olarak tasarlamak ve bu ortamda kurulacak dil ile de insan düşünmesine yaklaştırmaya çalışmak olduğunu vurgulayabiliriz. Modern zihin felsefeleri, bilinç fenomenolojileri, dil analizleri ve kurguları ile de uğraşanların Türkçe zemininde ufuklarını açacak, insan zekası ile yapay ve kurgusal zekalar arasındaki eşitlik ve farklılıkları düşünme gündemimize almamızı sağlayacak türden bir kitap Göktaş’ın kitabı. Teorisi olmayan biçimsiz yapılar etrafında çalışan Gök-taş’ın bu çalışmalarından çıkan verimli ürünlerden biri de bu.

Özgürleşmeyi düşünen Fransızlar

Üçü de çağdaş Fransız felsefesinde Althusser’in tilmizi olmuş, üçü de Mayıs 1968 etkilerini üzerlerinde taşıyor. Maoculuktan benzeri şekillerde etkilenmişler, Berlin duvarının yıkılışıyla birlikte üçünün de Marksizm’le arasındaki bağların niteliği belirsizleşmiş; üçü de ne Marx’ı tamamen terk etmişler, ne de sıkı sıkıya takip ediyorlar. Alain Badiou, Etienne Balibar ile Jacgues Ranciere’in ‘özgürleşim’ anlatılarını tartışmaya açan ünlü siyaset bilimci Nick Hewlett, Metropol Yayınları arasından yeni çıkan kitabında çağdaş Fransız felsefesindeki sol damarı daha iyi kavramamıza imkan tanıyacak değerli bir çözümleme sunuyor. Badiou, Balibar, Ranciere, Nick Hewlett,  Metropol, 2018

Sömürüden bağımsızlaşma süreci

İkinci Büyük Savaş sonrasında Gana, Hindistan, Rwanda ve Hong Kong başta olmak üzere dünya üzerindeki birçok bölgede sömürgeci imparatorlukların sona ermesi ve birçok irili ufaklı devletin ortaya çıkması sürecine verilen bir isim Dekolonizasyon. Raymond F. Betts, bu sürecin günümüz dünya düzeninin şekillenmesine etkilerini, bu devletlerin bağımsızlıklarına kavuşmalarının getirdiği beklenti ve problemleri, dekolonizasyon süreciyle yaşanan göç ve nüfus hareketliliklerini, sürecin doğurduğu kültürel, edebi ve fikri arayışları özlü bir şekilde irdeleyerek geleceğe ilişkin analizler de yapıyor. Dekolonizasyon, Raymond F. Betts, çev. Yusuf Yazar, Büyüyen Ay, 2018

@uzakkoku