Yapısal reform dönemi

Deniz İstikbal/ SETA, Araştırmacı
27.09.2023

Orta Vadeli Programda (OVP) yedi öncelikli reform alanı bulunmaktadır. Mali disiplin vurgusuyla işleme alınacak olan reformlar belli bir takvim şeklinde hayata geçirilecektir. 39 başlık altında toplanan yedi öncelikli reform alanı büyüme ve ticaret, kamu maliyesi, iş ve yatırım ortamı, yeşil ve dijital dönüşüm, fiyat ve finansal istikrar, beşerî sermaye ve istihdamdan oluşmaktadır.


Yapısal reform dönemi

Türkiye'de uzun yıllardır tartışma konularının başında yapısal reformlar geliyor. Birçok uzman tarafından öne sürülen yapısal reformlar pek çok başlık altında toplanıyor. En başta gelen başlıklar arasında vergi reformu, merkez bankasının kurumsal altyapısının daha iyi bir seviyeye taşınması ve verimlilik için tasarruf kültürünün kalıcı hale getirilmesi yer alıyor. Bu başlıklara eğitim-istihdam uyuşmazlığı, uzmanlaşmanın yaygınlaştırılamaması, yüksek teknoloji-üretim dengesinin istenilen seviyede olmaması ve kamu-özel sektör ilişkilerinin dönüştürülmesini de eklemlemek mümkündür. Özellikle kamuda istihdam edilenlerin eğitim süreçlerine daha fazla dahli, verimli üretim tekniklerine adaptasyonları ve özel sektörle daha fazla iş birliği gibi konularda kamu tarafında yapısal reformlar açısından önem taşıyor.

Türkiye'de yapısal reform tartışmaları daha çok kamu perspektifinden ele alınırken özel sektör tarafından da küresel trendlere uyum, üretim tekniklerine adaptasyon ve kapasite geliştirme konusunda problemler bulunuyor. Güney Kore, ABD ve Finlandiya gibi ülkelerde özel sektör merkezli gelişim hızlanırken dördüncü sanayi devrimi tartışmaları öne çıkıyor. Türkiye'nin teknoloji odaklı dönüşümü için kamu ve özel sektörün reform sürecine tabi tutulması üretimin daha verimli hale getirilmesine yardımcı olabilir. Ancak ekonomik yapısal reformların eğitim sistemiyle birlikte düşünülmesi, uzun vadeli olarak tasarlanması ve eğitim-istihdam ikileminin ortadan kaldırılması gerekiyor.

Küresel örnekler

Ekonomik istikrarın temelinde öngörülebilirlik ve sürdürülebilirlik yer almaktadır. Ekonominin verimli şekilde işleyebilmesi ve şoklara karşı daha dayanıklı hale gelmesi de istikrara bağlıdır. Siyasi düzende yaşanacak istikrarsızlıklar ekonomik aktivitenin bozulmasına neden olabilir. Bu nedenle siyasi istikrarını sağlamış ülkeler daha sağlıklı ekonomik aktivitelere sahiptir. Ancak yapısal reformlara farklı alanlarda ülkeler için her daim ihtiyaç duyulabilir. Yapısal reformlar ekonomik sektörleri arz yönlü etkileyerek daha çok üretkenliğe, yatırıma ve istihdama neden olur. Tarihte Güney Kore, Japonya, Singapur ve Tayvan gibi ülkeler birçok yapısal reformu işleme alarak gelişmiş ülke statüsü kazanmıştır. Güney Kore'de merkez bankası bağımsız hale getirilirken, Japonya'da kamu harcamaları daha verimli kullanılmış, Singapur'da ihracat merkezli kalkınma modeli benimsenerek özel sektör firmalarına ağırlık verilmiş ve Tayvan'da uluslararası yatırımcıları çekmek için hukuki standartlar küresel şartlara uyumlu hale getirilmiştir. Ülkelerin kendi şart ve koşullarına göre değişebilen yapısal reformlar birbirleriyle bağlantılı olarak sanayi, tarım, turizm ve hizmetler gibi sektörleri etkileyebilmektedir.

Brezilya, Şili, Kolombiya, Meksika ve Endonezya gibi ülkelerde farklı dönemlerde yapısal reformları gündemlerine almıştır. Kamu alanında yoğunlaşan reformlar ekonomik gelişime katkı sağlamış ancak istenilen süreklilik yeterli düzeyde sağlanamamıştır. Ülkelerin kendi iç koşullarına göre değişen ve gelişen ihtiyaçlar yapısal reformların yapılmasını zorlaştırabilmektedir. Örneğin Endonezya'nın bir adalar devleti olması ticaretin gelişimini yavaşlatabilmektedir. Meksika'da çeteler arasındaki mücadele ve kamu otoritesinin tam olarak sağlayamaması yapısal reformların etkisini negatif etkilemektedir. Kolombiya'da da Meksika'daki gibi bir durum mevcuttur. Uluslararası uyuşturucu trafiğinin önemli destinasyonlarından biri olan Kolombiya'da devlet aynı zamanda aşırı sol grupların bölücü hareketlerine maruz kalmaktadır. Güvenliğin tam olarak sağlanamadığı Latin Amerika ülkelerinde yapılacak yapısal reformların etkisi ve derecesi istenilen düzeyde olmayabilir.

2008 Finans Krizi ve 2012 Avrupa Borç Krizi sonrası Avrupa ülkeleri başta olmak üzere birçok aktör yapısal reformları gündemlerine almıştır. Borçlanma düzeyinin sürdürülebilir olması, finansal yapıda kurumsallaşmanın artırılması ve denetleyici kurumların artırılması yapısal reformlar olarak tasarlanmıştır. Ancak salgın döneminde olduğu gibi krizleri kamu borçlarının artırılmasıyla çözmeye çalışan devletler daha fazla faiz ödemek zorunda kalarak sürdürülebilirlik açısından zafiyet oluşturmuştur. Küresel faizlerin artışıyla dünya genelinde toplam faiz ödemeleri 6 trilyon dolar sınırını aşarak tarihi zirvelere ulaşmıştır. ABD, Japonya ve AB gibi aktörler açısından borçlanma için yeni yapısal reformların gündeme alınması ve sürdürebilirliğin güçlendirilmesi gerekebilir.

Türkiye için yapısal reformlar (2024-2028)

Türkiye kendine has iç dinamikleri ve kültürel yapısıyla ticaret rotalarının kesişim noktası olan bir coğrafyada yer almaktadır. Kendi iç dinamikleri, coğrafi nüfus dağılımı ve kültürel kodlarıyla değerlendirilmesi gereken Türkiye, 2023 yılında ilk defa 1 trilyon dolarlık ekonomik büyüklüğe erişmiştir. Enflasyon ile mücadele devam ederken 32 milyon sınırına ulaşan toplam istihdam 80 bin fabrika ve 355 Organize Sanayi Bölgesinde üretim yapmaya devam etmektedir. 2021-2024 döneminde, 2004-2020 sürecine kıyasla yüksek sayılabilecek enflasyon rakamlarına maruz kalan Türkiye ortaya koyduğu Orta Vadeli Programla (2024-2026) fiyat istikrarına odaklandığını açıklamıştır. 2026'da enflasyonu tek haneye indirmeye amaçlayan program kendi içerisinde yapısal reformları da barındırmaktadır. Orta Vadeli Programda (OVP) yedi öncelikli reform alanı bulunmaktadır. Mali disiplin vurgusuyla işleme alınacak olan reformlar belli bir takvim şeklinde hayata geçirilecektir. 39 başlık altında toplanan yedi öncelikli reform alanı büyüme ve ticaret, kamu maliyesi, iş ve yatırım ortamı, yeşil ve dijital dönüşüm, fiyat ve finansal istikrar, beşerî sermaye ve istihdamdan oluşmaktadır. 2023'te işleme alınması beklenen yapısal reformların ilerleyen günlerde daha ayrıntılı olarak paylaşılması beklenmektedir.

2024'te yerli üretim ve teknolojik kabiliyetin artırılması için stratejik ürünler belirlenecektir. Yatırım yol haritaları hazırlanarak "Ulusal Kritik Hammaddeler Stratejisi" ilan edilecektir. Demiryolu hatları ticari rotaları ve limanları gözetilerek daha verimli hale getirilecektir. Lojistik merkezlerinin ulaşım hatlarıyla bağlantılarının güçlendirilmesi ise önemli bir reform alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. 2023 itibariyle 610 milyar dolar dış ticaret ve 150 milyar dolarlık hizmet ticareti hacmine ulaşan Türkiye'nin ulaşım zorluklarını aşması ve Anadolu şehirlerini limanlarla daha fazla bütünleşmiş hale getirmesi gerekmektedir. Yeni yönetim modelleriyle daha verimli hale getirilecek olan karar verme süreçleri de Türkiye'nin gelişmesine katkı sunacaktır. Üretim, lojistik, ulaşım ve işgücü gibi alanların birbirine daha entegre olması ve verimlilik merkezli dönüşümün sağlanması Türkiye için maliyetleri düşürürken ekonomik çıktının artmasına yardımcı olabilir. Özellikle saat başı üretimde Avrupa Birliği ülkelerine göre geride bulunan Türkiye'nin benimsenecek yeni teknolojilerle bu alanda pozitif bir seyre girmesi sağlanabilir.

Kamu tarafında gelecek yıllar için önemli yapısal reformların gündeme alındığı görülmektedir. Uzun vadeli olarak çıktıları daha iyi görülebilecek olan reformların diğer alanlara yayılması da beklenebilir. Özellikle fiyat istikrarının sağlanmasıyla teknolojik dönüşüm ve yeni sanayi devrimine uyum daha fazla öne çıkacaktır. Enflasyonla mücadelenin başarıya ulaşması toplumsal istikrarın kuvvetlendirilmesine yardımcı olması beklenirken kamu kaynaklarının teknoloji merkezli dönüşüme aktarılmasına da katkı sunması muhtemeldir.

Eğitim-istihdam uyuşmazlığı

Türkiye için yapısal reform tartışmaların başında gelen eğitim-istihdam uyuşmazlığı, uzmanlaşmanın yaygınlaştırılamaması, yüksek teknoloji-üretim dengesinin istenilen seviyede olmaması ve kamu-özel sektör ilişkilerinin dönüştürülmesi ülkenin uzun vadeli olarak çözebileceği alanlardır. Özellikle eğitim-istihdam uyuşmazlığı özel sektörün sıklıkla vurguladığı bir sorundur. Mesleki lise ve ön lisans bölümlerin reform edilmesiyle uzun vadede özel sektörün karşılaştığı problemler çözülebilir. Böylelikle yüksek teknoloji-üretim dengesine katkı sağlanabilir. Kamu tarafından istihdam edilenlerin eğitim süreçlerine daha fazla dahli ve verimliliği merkeze alan çalışma modellerine adaptasyonuyla da kamu kaynakları daha üretken hale gelebilir. İhracat odaklı bir model değişikliğine giden Türkiye'nin gelir dağılımını düzelten sosyal yardım, vergi istisnaları ve denetleyici uygulamaları gündeme alması da yapısal reformların işlevselliğine katkı sunacaktır.

[email protected]