Yelkenleri çapuling rüzgarına açmış ekonomistler

Haluk Bayraktar - Mühendis
15.06.2013

Faiz lobisi paradan para kazanmaya odaklanan, reel yatırım yapıp, emek vererek kar etmek yerine faiz rantına yönelen grupları ifade etmektedir. Buna rağmen televoleci ekonomistlerimiz bankaların ve yabancı yatırımcıların faizin düşmesini desteklemesi gerektiğini, bu sayede daha fazla kazanç elde edeceklerini ifade etmekte!


Yelkenleri çapuling rüzgarına  açmış ekonomistler

İlk dönemlerinde öfke, nefret, şiddet, kutuplaşma tohumlarının fazlasıyla saçıldığı, ancak an itibariyle sakinleşen ve şölen havasında devam ettiğini gözlemlediğim gösterilerin oluşturduğu puslu havada yabancı kaynaklı veya yerli işbirlikçi ekonomik analizler arzı endam ederek kriz senaryolarını üfürmeye başladı. Köpek balığına benzetilen bu ekonomi medyumları kan kokusu aldı mı hiç affetmezler, rakamlarla ilgili sihirbazlıklarını anında fal gibi açarlar. Üniversite giriş seviyesi ekonomi derslerinin maalesef İngilizce okutulması, diliyle uğraşmaktan gerçek anlamıyla idrak etmenin zorluklarıyla bu cambazlıkları herkes rahatlıkla yakalayamamaktadır. Uzun bir süredir okumadığım bu kişilerin yazıları defalarca direk olarak paylaşılmış şekilde önüme düşünce (Bkz. “Memleketimden iktisat efsaneleri” Hürriyet Gazetesi / Ege Cansen) yazmadan edemedim doğrusu. Şahsen ekonomik durum ve tahminleri bu tür yazarlardan öğreneceğime Almanların dünya kupasında kullandığı ahtapot Paul’una danışmayı tercih ederim veya TEM’den geçen günlük kamyon sayısı ve trafiğini gözlemlemenin daha iyi sonuçlar vereceğine bahse girerim.

Dış borç hurafeleri

Geçmiş sicili biraz kabarık olan malum yazar daha önceki yazılarında da enflasyon büyüme ilişkisine dair yanlışlıklar, Avrupa ortalama Milli Gelir büyümesinin yüzde 3.3, Türkiye’nin ise yüzde 6.9 olduğu 2006 yılında durgunluk geliyor diye ortalığı karıştırdığı, somut rakamlara dayanmadan sezilere dayalı yorumlarına ilişkin kendisine temel güncel ekonomi kitaplarının tavsiye edildiği yazılar dahi yayınlandı. Cari açığın azalması için ihracatın artması gerektiği gibi dahiyene çözüm önerilerini sunan bu yazarın, bu tür fahiş hataları detayları ile objektif bir şekilde Ekonomi Türk kitabında ele alınmakta, Amerikalı matematik özürlü ekonomi öğrencilerinin bile bunlara güleceği ifade edilmektedir.

Rakamlarla oynayarak en olumlu tablo dahi olumsuz gösterilebilmekte bu tür yazılarda. Buna basit bir örnek verelim. En az kazanan yüzdelik dilimdeki fakir halkın geliri, en çok kazanan yüzdelik dilimdeki zenginin gelirinden daha az artıyorsa gelir dağılımı bozulur. Burada gelir dağılımın bozulmasına odaklanarak ekonomi çok kötü durumda şeklinde yorum yapılabilir, halbuki yoksulun geliri artmaktadır. Gelir dağılımı adaleti için Gini katsayısına bakılır. 0 olduğu durumda herkes eşit gelire sahip. Örneğin bizde son on yılda gelir dağılımı düzelen bir grafik sergilemekte. Yine Çin gelir dağılımı bize göre çok bozuk olan ama ekonomik büyümesi her yıl yüzde 10 üzerinden gitmekte... Detayını bilmeyenin rahatlıkla düşebileceği bir tuzak.

Dış borç stoku, üzerinde en fazla hurafe üretilen konular arasında. Bakınız yazıda borç stokunun devamlı arttığı, hiçbir dönemde böyle olmadığı ifade edilerek kıyamet senaryosu çiziliyor. Çok basit şekilde ilkokul öğrencilerinin dahi anlayabileceği basitlikte konuyu ele alalım. Geçen yıl aylık maaşı 2500 TL olan birisinin aylık borcuda 1500 TL iken, bu sene aylık maaşı 5000 TL ve aylık borcu 2500 TL diyelim. Bu kişinin durumu iyiye mi gitmiştir kötüye mi? tabii ki iyiye gitmiştir, ilk durumda borcu gelirinin yüzde 60’ı iken son durumda yüzde 50’si olmaktadır. Borç artmıştır ama daha rahat bir şekilde ödenmektedir. Borç miktarı değildir mesele milli gelire oranı ile değerlendirilmesi gereken bir parametredir oda. 2002 yılına göre borç stokunun milli gelire oranı azaldı mı azaldı. Bu kadar basit bir konu. Oransal bakamayan mutlak sayı körlüğü zaafının ilacı matematik öğrenmek, aritmetik değil...

2012 yılı sonu dış borç stokumuz 326 milyar dolar, 80 milyon nüfusa bölünce 4075 dolar. Şimdi ben kalkıp desem ki her Türk bebeği 4075 dolar borçla doğuyor. Buna ne denir? O zaman her doğan Amerikalı bebek 53,000 dolar borçla doğuyor, Amerika’nın ekonomisi bizden 10 kata daha kötü!!!

Aynı mantık hatası milli gelir konusunda da yapılmakta. Milli Gelir büyümesindeki durum Türkiye’nin gelişmekte olan ülkeler ile karşılaştırılması ile mantıklı yorumlar yapılabilir. Dünyadan izole bir ülke değiliz ki bu parametre de kendi başına değerlendirilebilsin... Buna göre 2002-2011 yıl büyüme oranı Avrupa Birliği ortalamasının nerdeyse iki katı durumdayız, gelişmekte olan ülkeler kategorisinde baktığımızda ise Çin, Hindistan’dan sonra Türkiye gelmektedir.

En büyük güç bileşik faiz

Son günlerde “Faiz Lobisi” konusu da gündeme gelmiş, algı yönetimine oynayan popüler ekonomistlerimiz bu konuda da çarpıtmalara anında köşe yazılarında sunmaya başlamıştır. Geçen yüzyılın en meşhur fizikçisi Einstein’a ithafen “Evrendeki en büyük kuvvet bileşik faizdir” şeklinde bir söz vardır. Faiz lobisi açık bir şekilde bu kuvveti elde etmeye çalışan, paradan para kazanmaya odaklanan, reel yatırım yapıp, emek vererek kar etmek yerine faiz rantına yönelen grupları ifade etmektedir. Buna rağmen televoleci ekonomistlerimiz bankaların ve yabancı yatırımcıların faizin düşmesini desteklemesi gerektiğini, bu sayede daha fazla kazanç elde edeceklerini ifade etmekte! İşte bu tam da fili kuyruğundan tutarak tarif etmek gibi bir şey! Hiç detayına girmeye gerek olmayan bir konu...

İfade ettiklerim sloganların diz boyu gittiği, dezenformasyonun su gibi aktığı şu ortamda akıl, sezgi, tecrübe süzgecinden geçirme gerekliliğine dair düşüncelerden ibaret, emin olun matematiği zayıf olan bir de popüler olan bu tür ekonomistlerin yorumları bulaşıcı türden.. Ekonomik durumumuzu salt dolar, faiz, kur üzerinden esen rüzgara uygun olarak analiz eden yazılar artık bu ülkenin gerçeklerine çok uzak...

Türkiye’nin artan teknoloji yatırımları, son on yılda OECD ülkeleri içerisinde ilk 5’e girecek şekilde 10’a katlayan araştırmacı sayısı, yine 12’ye katlayan teknoloji geliştirme bütçe destekleri, 20’ye katlayan Teknopark sayısı, Ar-Ge merkezleri, içerisinde yer aldığım Savunma Sektöründeki yerli yatırım ve milli ve özgün ürün girişimleri vb. birçok farklı örneğin sunulabileceği sayısız dinamizmi ifade eden, kalkınmanın tohumlarının atıldığı atmosfer, reel durum çok daha iyi bir geleceğe işaret ediyor. 

[email protected]