Yemen savaşında Suudilerden yeni cephe: Riyalpolitik

Dr. Necmettin Acar/ Mardin Artuklu Üniversitesi
4.09.2021

Suudilerin son dönemde Yemenli işçileri sınır dışı etme politikası, askeri alanda sergiledikleri zayıf performansı "Riyalpolitik" kartıyla telafi etme çabasından başka bir şey değil. Bu aynı zamanda Yemen ekonomisini felç edecek bir hamleyle Yemenli tarafları zayıflatarak masaya oturmaya ve taviz vererek Suudilerin şartlarını kabule zorlamaya yönelik bir politika.


Yemen savaşında Suudilerden yeni cephe: Riyalpolitik

Altı yılı aşkın bir süredir devam eden Yemen savaşında kendi lehine politik bir düzen kuramayan ve savaş sırasında Yemen'den uluslararası kamuoyuna yansıyan insani kriz manzaraları karşısında ciddi bir itibar kaybı yaşayan Suudi Arabistan'ın uzun süredir bu savaştan kurtulmaya çalıştığı bilinen bir gerçek. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile birlikte başlatırken çok fazla zorlanmadıkları bu savaşı bitirebilmek ve ülkenin ulusal itibarına zarar vermeden çatışma alanından çekilebilmek Suudiler için oldukça zor görünüyor. Çünkü savaş boyunca Suudi askeri unsurlarının cephede sergiledikleri zayıf performans Yemen'de savaşan Husileri uzlaşmaya zorlamak bir yana savaşa devam etme noktasında cesaretlendiriyor.

Prensin istikbali için...

Son dönemde Yemen dosyasını, ülkenin ulusal itibarına ve aynı zamanda ülkenin gelecekteki kralı olması beklenen Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın istikbaline zarar vermeden kapatmak isteyen Suudiler, askeri zayıflıklarını örtmek için ekonomi kartını daha yoğun bir biçimde kullanmak istiyor.

Yemenli işçiler tedirgin

Son günlerde ülkenin güney eyaletlerinde (Asir, Zizan ve Necran) Yemenli akademisyen, doktor ve öğretmenlerin sözleşmelerinin gerekçe belirtmeden feshedilmesi ve ikamet izinlerinin iptal edilerek dört ay içerisinde Suudi Arabistan'ı terk etmelerinin istenmesi, Yemen savaşının farklı bir evreye geçtiğini simgelemesi açısından önemlidir. Bugün Suudi Arabistan'da önemli bir kısmı profesyonel mesleklerde çalışan 800 bin civarında Yemenli işçi bulunmakta. Suudilerin son adımları sadece güney eyaletlerdeki değil ülkedeki tüm Yemenli işçilerde ciddi bir tedirginliğe yol açmışa benziyor.

Suudi Arabistan tarihsel olarak Körfez bölgesi ve Yemen'i kendi nüfuz alanı olarak görme eğiliminde olmuştur. 1920'li yıllarda Şerif Hüseyin'i mağlup ederek ülkenin denetimini ele geçiren İbn Suud liderliğinin temel gayesi, ülke sınırlarını tüm Arap yarımadası boyunca genişletmek olmuştu. Bu politika, Suudi sınırlarının Basra Körfezi, Güney Arabistan ve Kızıldeniz sahillerine kadar ulaşması durumunda güvenli bir sınır yapısına sahip olacağı kabulüne dayandırılmıştır.

Ancak bölgeyi askeri olarak denetimi altına almakta başarısız olan Suudi rejimi "Yemen'i zayıf tutma" ve Yemen içlerine müdahale etme politikası ile ülkede kendi nüfuzunu korumaya çalışmıştır. Suudilerin ideolojik ve askeri açıdan tehdit olarak gördüğü aktörlerin Yemen'de politik nüfuz edinme çabaları Riyad'da çok sert tepki görmüştür. 1960'lı yıllarda Suudi rejiminin en önemli bölgesel rakibi olan Mısır'ın, 1970'li yıllardan Sovyetlerin ve 2010'lu yıllarda İran'ın bölgede nüfuz edinme çabaları Riyad'ı Yemen kaynaklı derin bir güvenlik endişesine sevk etmiştir. Aynı zamanda Yemen meselesi tarih boyunca Suudi rejiminin yumuşak karnını teşkil etmiş, rakipleri Suudileri zayıflatmak istediklerinde her daim Yemen meselesine el atmayı tercih etmiştir.

Suudi Arabistan'ın güney sınırlarını oluşturan Asir, Zizan ve Necran eyaletlerinin Suudi Arabistan'a katılması, 1934 yılında Yemen'i yöneten İmam Yahya ile Abdülaziz bin Suud arasında imzalanan Taif Anlaşması'na dayanır. Taif anlaşması neticesinde Asir, Zizan ve Necran bölgelerinin İbn Suud rejimine terkedilmesi Yemen tarafından kabul edilmiş olsa da Yemen tarafı bu eyaletler üzerindeki toprak iddiasından büsbütün vazgeçmemiştir. Anlaşmanın 22. maddesinde tarafların tek taraflı olarak anlaşmadan çekilebileceğinin ve anlaşmanın her 20 yılda bir yenileneceğinin yazılması her iki ülkenin de 1930'lu yıllarda bölgede geçici bir statüko oluşturma niyetinin göstergesi olarak yorumlanabilir.

Sonuçları ağır olur

Bölge halkının Suudi vatandaşı olma konusunda yaşadığı gönülsüzlük Yemen'in bölgede hak iddia etmesine mesnet teşkil eden en önemli husus olmuştur. En son 2000 yılında Suudi güvenlik güçleri ile bölgedeki kabileler arasında çıkan çatışmada 40 civarında ayrılıkçı öldürülmüştür. Bölge nüfusunun genellikle Şiiliğin bir kolu olan Zeydi mezhebine mensup olması ve ülkenin resmi ideolojisi olan Vehhabilik tarafından İslam dışı kabul edilmeleri Suudi rejiminin askeri baskısı için bir gerekçe olarak kullanılmıştır. Yemen ve Suudi Arabistan arasındaki güç asimetrisinin bir sonucu olarak İbn Suud rejiminin hem masada hem de sahada uyguladığı etkin baskıyla Asir, Zizan ve Necran bölgeleri Suudi Arabistan sınırları içerisinde kalmaya devam etmiştir.

Sorunun Yemen tarafındaki görünümü ise oldukça farklıdır. İki ülke arasında imzalanan anlaşmaya rağmen, kendilerine ait olan toprakları kaybetmiş olma duyguları, ülkenin iç siyasetinde ve Suudi Arabistan ile olan ilişkilerinde her zaman tedirginlik yaratan bir rol oynamaya devam etmiştir. Çünkü 1920'lerden bu yana, Yemen ile Suudi Arabistan arasında yapılan çoğu anlaşma ya Suudi Arabistan'ın kazandığı askeri bir çatışma sonrasında ya da Yemen'in içine düştüğü zor ekonomik ya da siyasi bir kriz sırasında gerçekleşmiştir. İbn Suud rejiminin, Yemen'in askeri, siyasi ve ekonomik zayıflıklarından yararlanarak Asir, Zizan ve Necran bölgelerine el koyması Yemen kamuoyunda Riyad'a yönelen öfkenin en önemli sebebidir. Suudi Arabistan ile imzalanan tüm anlaşmaların Yemen'in zayıf zamanında imzalanmak zorunda kaldığı ve bir gün Yemen tekrar güçlenirse kaybettiği toprakları geri alacağı inancı Yemen'de yaygın bir kanaattir.

Riyad'a yönelen bu öfke patlamasında yükselen Yemen milliyetçiliğinin etkisini de görmek gerekir. Bu bağlamda Yemen'in ana "ulusal" düşmanının komşu bir Arap devleti (Suudi Arabistan) olduğunu söylemek hiç de yanıltıcı olmaz. Çoğu Yemenli tarafından paylaşılan temel inanç, Asir, Zizan ve Necran bölgelerinin, tarihi ve sosyal dokusunun yanı sıra bugününün ve geleceğinin Yemen'in bir parçası olması gerektiğidir.

Ekonomi kartı

Suudi rejimi ülke tarihi boyunca caydırıcı bir askeri kapasite inşa etmekte pek başarılı olmasa da muazzam petrol gelirleri sayesinde ekonomiyi bölgesel nüfuzunu yaymak için etkili şekilde kullanmayı bilmiştir. Kısaca "Riyalpolitik" olarak isimlendirdiğimiz bu politika ile Suudi rejimi Arap yarımadası ve çevresinde ekonomisi zayıf olan ülkelerde geniş bir nüfuz elde etmeyi başarmıştır. Suudilerin bölge genelinde edindikleri politik nüfuzda çevre ülkelerden gelerek Suudi Arabistan'da çalışan 10 milyon göçmen işçi kritik bir rol oynamaktadır. Bölgenin önemli ülkeleri, Suudi Arabistan'da çalışan işçilerin gönderdikleri işçi dövizleri sayesinde ekonomik olarak Suudi Arabistan'a önemli ölçüde bağımlı hale gelmiş bulunmaktalar. Örneğin Suudilerin Mısır ve Pakistan dış politikası üzerindeki nüfuzunun en önemli aracı her iki ülkenin Suudi Arabistan'a gönderdiği yaklaşık üçer milyonluk göçmen işçidir. Suudi Arabistan'dan gelen işçi dövizinin her iki ülke milli gelirlinde yüzde ona yaklaşan ağırlığı, İslamabad ve Kahire'de dış politika yapım sürecinde Riyad'ın taleplerini göz ardı etmenin ne kadar maliyetli olduğunu ortaya koyması açısından yeterli bir veridir.

Bugünlerde Suudiler ülkenin Yemen savaşında sergilediği askeri zafiyetleri ekonomi kartı ile telafi etmeye dönük adımlar atıyor. Güney eyaletlerdeki üniversitelerde ve hastanelerde çalışan yüzden fazla akademisyen ve doktorun Ağustos ayı ortalarında gerekçesiz bir biçimde işlerine son verilmesi ve ikamet izinlerinin iptal edilerek ülkeyi terk etmeye zorlanmaları bu politikanın ilk işaretleri olabilir. Bu durum, Suudilerin Yemen savaşını Suudi topraklarında çalışan Yemenliler üzerinde sürdürme eğiliminde olduğunu göstermesi açısından önemlidir.

Bugün Yemen'de devam eden savaş sebebiyle can güvenlikleri için Yemen'den kaçarak Suudi topraklarına sığınmış olan yüzbinlerce Yemenli ve on yıllardır Suudi Arabistan'da profesyonel mesleklerde kaliteli hizmetler sunan 800 bin Yemenli işçi ciddi bir tedirginlik yaşıyor. Bu insanların işlerini kaybetmeleri ve Suudi Arabistan'daki ikamet izinlerinin iptal edilerek ülke dışına çıkmaya zorlanmaları Yemen krizini farklı bir safhaya taşıyabilecek ölçüde ağır sonuçlar doğuracak bir hamledir.

Açlık, sefalet, salgın

Altı yılı aşkın süredir devam eden savaşın yol açtığı ağır insani ve ekonomik sonuçlar Yemen'de açlık, sefalet ve salgın hastalıklar gibi çok ciddi kitlesel sorunlara yol açmış durumda. Buna rağmen yurt dışında çalışarak Yemen'deki ailelerine ekonomik destek sağlayan çok geniş bir kesim bulunuyor. Bu insanların işlerini kaybetmeleri Yemen'deki insani krizi ağırlaştıracağı gibi bir milyona yakın insanın Suudi Arabistan'dan sınır dışı edilerek Yemen'e dönmeye zorlanması ülkedeki ekonomik tabloyu daha da kötüleştirecektir.

Suudilerin son dönemde Yemenli işçileri sınır dışı etme politikaları askeri alanda sergiledikleri zayıf performansı "Riyalpolitik" kartıyla telafi etme çabasından başka bir şey değil. Bu aynı zamanda Yemen ekonomisini felç edecek bir hamleyle Yemenli tarafları zayıflatarak masaya oturmaya ve taviz vererek Suudilerin şartlarını kabule zorlamaya yönelik bir politikadır. Tarih boyunca Suudilerin Yemen karşısında elde ettikleri kazanımların, Yemen'in içine düştüğü zor ekonomik ya da siyasi bir kriz sırasında gerçekleşmiş olduğunu tekrar hatırlatmış olalım.

[email protected]