Yeni Avrasya Kalkınma Yolu'na doğru: Zengezur ve Irak neden önemli?

Dr. Mustafa Tüter/ Akademisyen, Yazar
9.10.2023

“Yeni Kutup Dünyası”nın inşasında belirleyici olacak “Global Kuzey” aktörlerinin yanında Çin ve Rusya'nın bu yöndeki hazırlıkları Ukrayna Savaşı'nın dönüştürücü etkilerine bağımlı. Türkiye'nin bölgesel ekonomik entegrasyonun güçlendirilmesine yönelik vizyonu, değişen Asya bölgesel düzeninin yeniden şekillenişine uygun bir stratejik yönelim izliyor.


Yeni Avrasya Kalkınma Yolu'na doğru: Zengezur ve Irak neden önemli?

Bütün yollar Asya'ya çıkıyor. Bu gerçeğin bilincinde olarak Türkiye'nin dış politika girişimlerini hızlandırması son derece isabetli. Türkiye'nin Zengezur Koridoru ve Irak Kalkınma Yolu projeleri hem bölgesel istikrarın güçlendirilmesinde oynadığı önemli rol hem de "Yeni Avrasya Kalkınma Yolu"nun tamamlayıcısı olarak kritik bir işlev görüyor. Artan jeopolitik işbirliği ve rekabet ortamında global ticaretin geliştirilmesi ve enerji güvenliğinin garanti altına alınabilmesi için gelişen yeni Asya düzenine uygun geniş bölgelerarası ekonomik entegrasyon mantığı içinde Batı Asya bölgesel kalkınma ve istikrarının güçlendirilmesi ihtiyacı artıyor. Kuzey-Güney doğrultusunda yaşanan jeopolitik eksen kaymasının yönetilmesi Doğu-Batı bağlantısallığını destekleyen Türkiye'nin bu girişimleri olmadan düşünülemez.

Global jeopolitik dönüşüm: Kuzey-Güney ve Doğu-Batı ekseni

Bütün yollar Asya'ya açılırken, yeni Asya düzeninin gelişimi hızlanıyor. Artık eski jeopolitik teoriler ve anlayışlar çerçevesinde Asya'nın dönüşümünü anlayabilmek mümkün değil. Brzezinski'nin "büyük stranç tahtası" veya tarihsel "büyük oyun" yaklaşımlarının çok ötesine geçen Asya'nın jeoekonomik ve jeopolitik dönüşümü uzun dönemde "Yeni Kutup Dünyası"nın inşasını amaçlayan yeniden örgütlenme çabalarını içeriyor. Kuzey-Güney eksenine ağırlık kazandıran bu coğrafi değişim, Doğu-Batı ekseninin tarihsel derinliğine üstünlük kurma eğiliminde. Ukrayna Savaşı hiç kuşkusuz bu süreci daha da hızlandırıcı bir rol oynuyor.

Global işbirliğine dayalı "Yeni Kutup Dünyası" vizyonunun uzun yıllardır "Asya'nın paradoksu" olarak ifade edilen güvenlik açmazlarının aşılmasında yön verici olacağı gerçeğinin altının çizilmesi gerekir. Fakat gelinen aşamada yaşanan tarihsel jeopolitik değişimin ana itici gücü Global Güney ülkelerinin yükselen ekonomileri. Globalleşen Doğu Asya bölgesi Orta Asya, Kafkasya ve Batı Asya'yı da içerecek şekilde genişliyor. Global jeoekonomik ve jeopolitik dönüşümünü sürükleyen ana faktörlerin kesiştiği bölge ise Kafkasya. Kuzey-Güney doğrultusunda yaşanan eksen kayması Kafkasya'nın kritik önemini giderek daha da artırıyor.

Türkiye'nin Bölgesel Girişimlerinin Önemi: Zengezur ve Irak

Türkiye'nin "Orta Koridor" girişimi yukarıda bahsedilen büyük jeopolitik dönüşümün önemli bileşenlerinden biri. Daha önceki yazılarımda "Orta Koridor"un genişletilmesi gerekliliğini belirtmiştim. Nitekim Türkiye'nin bölgesel girişimleri bu yönde ilerliyor. Asya'nın genişleyen bölgesel ekonomik entegrasyonunun "Irak Kalkınma Yolu" ve "Zengezur Koridoru" ile tamamlanması önerilerinin desteklendiği görülüyor. Hem Çin'in hem de Rusya'nın Batı Asya'nın istikrarı ve büyük Avrasya bölgesiyle entegrasyonunun sağlanması konusunda benzer görüşlere sahip oldukları söylenebilir. Türkiye'nin "Orta Koridor"un genişletilmesine yönelik girişimleri birincil düzeyde Çin'in stratejik ve ekonomik çıkarlarını ilgilendiriyor. Özellikle son haftalarda Çin'in Afganistan ve Suriye politikalarını yeniden gözden geçirmesi bu yöndeki kaygıların bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Afganistan'ın Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru'na dahil edilmesinin yanında Suriye'nin Kuşak ve Yol Girişimi'nin bir parçası haline getirilmesi, Çin'in Batı Asya'ya yönelik diplomatik girişimlerini sürdürmekte kararlı olduğuna işaret ediyor.

Kafkasya bölgesi tarihsel olarak global jeopolitik rekabetin en önemli kırılma noktalarından birini temsil ediyor. Bölgelerarası entegrasyon bağlamında global jeopolitik dönüşümün iki temel belirleyicisi haline gelen enerji güvenliği ve ticaret bağlantısallığı girişimleriyle yaşanan tarihsel kopuşun yeniden onarılması kaçınılmaz bir sonuç. İkinci Karabağ Savaşı sonrası Türkiye ve Azerbaycan arasında imzalanan Şuşa Beyannamesi ile Zengezur Koridoru'nun açılması kararı uzun yıllar kesintiye uğramış en kısa ve en avantajlı global ticaret bağlantısının yeniden kurulmasını amaçlıyor. Güney-Kuzey ve Doğu-Batı ticaret yollarının kesişim noktasında yer alan Zengezur Koridoru'yla Azerbaycan'ın Nahçıvan ile doğrudan kara sınırı yeniden açılırken Türkiye'nin Hazar Denizi'yle var olan Kuzey bağlantısıyla birlikte yeni bir Güney bağlantısının kurulması mümkün hale geliyor. Yeni planlanan Iğdır-Nahçıvan doğalgaz boru hattı projesinin son haftalarda gündeme getirilmesi Zengezur Koridoru'nun enerji güvenliği boyutuyla beraber desteklendiğini gösteriyor. Bununla beraber Zengezur Koridoru'nun Kafkasya ve Orta Asya bağlantısının güçlendirilmesiyle ortaya çıkacak potansiyel etkiler Azerbaycan Devlet Başkanı İlhan Aliyev'in yakın zamanda Orta Asya Devlet Başkanları Zirvesi'ne katılımıyla daha belirgin hale geldi. Türk Devletleri Örgütü'nün Semerkant Bildirgesi'nde Zengezur Koridoru'nun açılmasının Türk dünyası açısından önemini vurgulayan ortak tutumu destekler nitelikte gerçekleşen zirvede uluslararası kara ulaştırma bağlantısallığının geliştirilmesi konusunda anlaşmaya varıldı.

Global jeopolitik dönüşümün bir diğer önemli odak noktası haline gelen Basra Körfezi, son BRICS Zirvesi'nde İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin yeni üyelikleriyle dinamizm kazandı. İran'ın bölgesel rolünü artıracak şekilde Orta Asya-Körfez bölgesi bağlantısallığını geliştirmeye yönelik girişimlerin hızlandırılmasının amaçlandığı anlaşılıyor. İran'ın edindiği bu yeni rol sadece Çin'in ve Rusya'nın çıkarları açısından değil fakat aynı zamanda Hindistan'ın hem Orta Asya'ya erişimi hem de Orta Doğu ve Afrika bölgeleriyle daha yoğun ilişkiler kurma çabalarını kolaylaştırıcı bir faktör olarak düşünülebilir. Ne var ki; Basra Körfezi'ne odaklanan yaklaşımların öncelik kazanmasının olumlu etkileri daha geniş bölgesel ekonomik entegrasyon çerçevesinde değerlendirilmeli. Basra Körfezi üzerinden sağlanmak istenen açılımın Avrupa'ya ulaştırılabilmesi için en uygun seçenek Türkiye'nin "Irak Kalkınma Yolu" projesi. Hint Denizi'nin Akdeniz üzerinden Avrupa'ya açılımını sağlayan iki stratejik noktadan biri Kızıl Deniz ise diğeri de Basra Körfezi'dir. Avrasya Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru'nun Basra Körfezi açılımının Irak ve Türkiye üzerinden Akdeniz'e bağlanması daha verimli yeni bir koridorun oluşturulmasını sağlar.

Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Koridoru (HOAK) önerisinin bilinmezlikleri

Diğer taraftan Çin'in Kuşak ve Yol girişimine alternatif seçenek oluşturma arayışlarını yansıtan ABD destekli "Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Koridoru" önerisi son G-20 zirvesinde gündeme getirildi. HOAK'ın bölgelerarası dijital altyapı ve bağlantısallığın kurulmasıyla ilgili dikkat çekici bir boyutu olduğu anlaşılıyor. Ancak içerikle ilgili böyle bir tartışma yapmadan önce bu koridorun "uygulanabilirliği" ile ilgili ciddi soru işaretleri ve belirsizliklerin bulunduğunu söylemek gerekir. Çin'in Kuşak ve Yol girişimiyle rekabet halinde olan diğer projelere bakıldığında ABD'nin ekonomik etkinliğinin giderek zayıfladığı ortada. Global jeopolitik rekabet, bölgesel diplomasideki son gelişmeler, altyapı maliyetleri ve finansal zorluklar gibi nedenlerle öne sürülen projenin gerçekleştirilmesi konusundaki beklentilerin yüksek tutulması yanıltıcı olur. Bu proje hayata geçirilse bile Afganistan'dan Doğu Akdeniz'e kadar uzanan Batı Asya bölgesel kalkınma ve istikrarına katkısı en azından tartışmalı. Burada özellikle şunun altının çizilmesi gerekir. Büyük Avrasya bölgesinde hangi proje uygulanmak istenirse istensin bölgesel istikrar sağlanmadan arzu edilen sonuçlara ulaşılması mümkün değil. Bu yüzden Batı Asya'nın kalkınması ve istikrarını güçlendirecek projelerin sağlayacağı geniş ortak faydalar düşünülerek hareket edilmesi gerekir.

Doğu Asya'da devam eden ABD-Çin rekabetinde bile kalkınma odaklı projeler geliştirmekte zorlanırken Washington yönetiminin büyük Avrasya bölgesinde etkin ve sürdürülebilir yeni girişimlere öncülük etmesini beklemek gerçekçi değil. ABD'nin "Yeni İpek Yolu" projesinin ana gövdesini oluşturan Türkmenistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan doğalgaz boru hattı projesinin uzun süredir donmuş bir proje olduğu gerçeği var. ABD'nin birincil önceliğini oluşturan Orta Asya-Güney Asya bağlantısının kurulması yaklaşımına HOAK projesi herhangi bir çözüm getirmiyor. ABD'nin Afganistan politikası başarısızlığa uğramışken ve Hindistan-Pakistan ilişkilerinde kayda değer bir ilerleme olmamışken söz konusu projenin bu yönde bir katkı sağlamasını beklemek doğru olmaz. Esasen Avrupa (Fransa, Almanya ve İtalya) ile Hindistan arasındaki ticaretin geliştirilmesine odaklanan HOAK projesinin bölgesel enerji güvenliği boyutundan yoksun olduğu düşünüldüğünde sağlayacağı fayda ancak Hindistan'ın enerji ihtiyaçlarını karşılamakla sınırlı olabilir. Şimdiye kadar Çin ve Rusya ABD'nin Avrasya bölgesine yönelik projelerine hep kuşkuyla yaklaştı. Bu stratejik yaklaşımların yakın zamanda değişmesini beklemek için geçerli bir neden yok. Nitekim geçen ay düzenlenen Doğu Ekonomik Forumu'nda Rusya Devlet Başkanı Putin'in HOAK projesiyle ilgili bilinmezliklere ve finansal zorluklara işaret eden açıklamaları bu gerçeği teyit eder nitelikte.

Bölgesel diplomasideki son gelişmelere bakıldığında Çin-Rusya-İran ekseni açısından Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru'nun işlevsel kılınması ortak çıkar tanımlamalarına uygun. Daha çok Rusya'nın önemle üzerinde durduğu konu Karadeniz ile Akdeniz bağlantısının sağlanarak Ortadoğu ve Afrika'ya ulaşımın teminat altına alınması. Bu açıdan bakıldığında HOAK projesi ne Rusya'yı ne de Çin'i doğrudan ilgilendiriyor. Hindistan-İran ilişkileri geliştirilerek Chabahar limanıyla Orta Asya bağlantısının kurulması çabaları hızlandırılabilir. Fakat orada da bazı sorunlar var. Hindistan ile Pakistan arasındaki Keşmir sorunu başta olmak üzere var olan ciddi anlaşmazlıklar TAPH boru hattı projesinin gerçekleşmesi önündeki en önemli engel olduğu gibi benzer projelerin hayata geçmesini zorlaştırıcı bir faktör. Bununla beraber İsrail-Suudi Arabistan-İran üçgeninde bölgesel dengeleri değiştiren en önemli faktör yine Çin. Suudi Arabistan ve İran'ın Çin'e yakınlaşması İsrail'in giderek daha fazla izole olmasına yol açıyor. ABD'nin İsrail'in güvenliğini önceleyen tutumunun değişmeyeceği gerçeğine rağmen, Ortadoğu politikasının ekonomik boyutunun zayıf oluşu bu bölgede Çin'in etkinliğinin artmasına neden oluyor. Bununla beraber ABD'nin enerji güvenliği bağlamında Ortadoğu'ya yüklediği değer giderek azalıyor. ABD'nin enerji ihtiyaçlarını karşılamada dışarıya olan bağımlılığı ortadan kalktığından, Ortadoğu'ya bakışında enerji güvenliği meselesi birincil öncelikli konu olmaktan çıktı.

Finansal seçenekler

Mısır'ın BRICS üyeliğinin doğal bir sonucu olarak Asya Altyapı ve Yatırım Bankası Alexandrea metrosunun yapımı için ilave finansman sağladı. Türkiye'nin bölgesel kalkınma girişimlerinin finansmanı konusunda çeşitli seçenekleri gözden geçirmesinde fayda var. Bu noktada BRICS Yeni Kalkınma Bankası ve Asya Altyapı ve Yatırım Bankası'nın finans imkanlarının değerlendirilmesi uygun bir seçenek. Özellikle "Irak Kalkınma Yolu"nun geliştirilmesinde BRICS'in yeni üyeleri Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin muhtemel katkıları dikkate alınmalı. Önümüzdeki dönemde Türkiye'nin BRICS üyeliğini de içerecek şekilde bu yönde adımlar atması beklenebilir.

Türkiye'nin bölgesel kalkınma girişimleri Doğu-Batı bağlantısallığının önemi gereği Avrupa ülkelerini doğrudan ilgilendirdiği gibi Asyalı büyüyen ekonomileri de yakından ilgilendiriyor.

Artan bölgelerarası finansal ilişkiler bağlamında Asya'nın büyüyen ekonomilerinin enerji ihtiyaçlarında Orta Asya ve Batı Asya'nın enerji kaynaklarından faydalanma istekleri daha da belirgin hale geliyor. Halihazırda Irak Kalkınma Yolu'nun önemli ortaklarından biri Güney Koreli bir şirket. Önümüzdeki dönemde diğer Doğu Asyalı şirketlerin bu projelere daha fazla ilgi göstermesi beklenebilir. Özellikle Japon enerji şirketlerinin Orta Asya ve Kafkasya enerji kaynaklarına erişim konusunda ciddi arayışları olduğu gözden kaçırılmamalı. Bununla beraber Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının değerlendirilmesine yönelik son zamanlarda yaptığı açıklamalar uluslararası ortamda yeniden ilgi uyandırabilir.

Sonuç

Önümüzdeki yıllarda kutup bölgelerinin artan önemine bağlı olarak hızlanacak global jeopolitik değişimde Türkiye'nin yeniden şekillenen Asya düzeninde önemli ortaklardan biri haline gelmesi için Yeni Avrasya Kalkınma Yolu'nun kritik bir parçası haline gelen Zengezur Koridoru projesinin hayata geçirilmesi son derece önemli bir gelişme. "Yeni Kutup Dünyası"nın inşasında belirleyici olacak "Global Kuzey" aktörlerinin yanında Çin ve Rusya'nın bu yöndeki hazırlıkları Ukrayna Savaşı'nın dönüştürücü etkilerine bağımlı. Türkiye'nin bölgesel ekonomik entegrasyonun güçlendirilmesine yönelik vizyonu değişen Asya bölgesel düzeninin yeniden şekillenişine uygun bir stratejik yönelim izliyor. Eğer Avrupa'nın geniş Avrasya düzeninin bir parçası olmaya devam etmesi konusundaki kaygıların giderilmesi isteniyorsa Türkiye'nin desteklediği kalkınma girişimlerinin genişletilerek güçlendirilmesi hem Asyalı büyüyen ekonomilerin hem de Avrupalı ülkelerin uzun dönemli ortak çıkarlarına katkı sağlayan "birlikte kazan" mantığını yansıtıyor. Türkiye, ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin zaman kaybettirmeye yönelik bilindik yöntemlerine aldanmadan "Yeni Avrasya Kalkınma Yolu"na devam etmeli!

[email protected]