Yeni Dünya'nın eski meyvesi: Avokado

Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut / Malatya Turgut Özal Üniversitesi Rektörü
15.04.2022

Timsah armudu, İspanyol armudu, tereyağı meyvesi, avocato ve ahuacate gibi isimlerle de bilinen avokado (Persea Americana), Amerika menşeli tropik meyvelerdendir. Anavatanı, MÖ 8. yüzyıla ait avokado tohumlarının bulunduğu Peru'nun da dâhil olduğu Meksika coğrafyasının orta kesimleridir. 45 cins ve 3 bin civarında türü olan defnegiller familyasına mensuptur.


Yeni Dünya'nın eski meyvesi: Avokado

15. yüzyılın sonunda Amerika'yı keşfeden sömürgeci Avrupalılar, sonraki yıllarda akın akın geldikleri bu yeni coğrafyada buldukları her şeye bir çeşit savaş ganimeti mantığıyla el koymayı kendilerine hak görüyor ve buna bağlı olarak da kıymetli madenlerden insanlara, hayvanlara, bitkilere ve meyvelere kadar değerli olan her şeyi kendilerine "mülk" ediniyorlardı. Milyonlarca insanı acımasızca katlettiklerini, "medenileşmemiş" Amerikan yerlilerinin neden bu kadar önem atfettiklerini bir türlü anlayamadıkları altın ve gümüş yüklerini gemilere doldurup ülkelerine götürdüklerini ve buradan ç/aldıkları ile dünya tarihinin gidişatının değişmesine ve yeni bir çağın başlamasına neden olduklarını biliyoruz. Bu bilgilerimizin kaynağını genellikle sömürgeci kâşiflerin kaleme aldıkları başarı hikâyeleri ve "Yeni Dünya"yı tasvir eden metinler meydana getiriyor. Fakat haklarını teslim etmek lazım, bu metinlerden yalnızca onların yapıp ettiklerini değil, aynı zamanda gittikleri coğrafyanın o dönemlerdeki özelliklerini, sıradışı niteliklerini ve barındırdığı doğal zenginlikleri de öğreniyoruz. Bir başka ifadeyle, sömürgecilerin kayıtları yalnızca orada gerçekleştirdikleri acımasız katliamları değil, aynı zamanda yeni kıtadaki insanların, hayvanların, bitkilerin ve meyvelerin bilgisini de ihtiva ediyor. Dolayısıyla, onlardan Yeni Dünya'nın maddî zenginlikleri kadar doğal zenginliklerinin de bilgisini alıyoruz.

'Tanrı'nın armağanı'

16. yüzyılın başında geldiği Kolombiya'da gördüğü bir meyveden çok etkilenen İspanyol denizci ve maceracı Martin Fernandez de Enciso, "Summa de Geoprafia" adlı kitabında söz konusu meyvenin portakal şeklinde olup olgunlaştığında sarımsı bir renk aldığını, tereyağını andıran kıvamıyla çok lezzetli olduğunu ve yiyen kişinin damağında çok hoş bir lezzet bıraktığını not etmişti. Martin hayranlıkla söz ettiği meyveyi çok sevmişti. Yine aynı dönemlerde Amerika'ya gelen Martin'in soydaşlarından Gonzalo Fernandez de Oviedo da seyahat notlarında "bu meyvenin peynirle yenildiğinde muhteşem bir lezzet verdiğini" belirtmişti. De Enciso ve De Oviedo'nın bahsini ettiği meyve antik Aztek, Olmec ve Maya kültürlerinde "Tanrı'nın armağanı" olarak kabul edilen ve sömürgeci kâşiflerin Yeni Dünya'da keşfettikleri birçok lezzetli tropik meyveden biri olan avokadoydu. Avokado, muhtemeldir ki bir yandan sözde "İsa Mesih" adına kılıç sallayarak savunmasız insanları katledip diğer yandan da bünyelerinin alışık olmadığı birçok basit hastalığa kapılarak hayatlarını kaybeden on binlerce Avrupalının Amerika'daki avuntularından biriydi.

Timsah armudu

Timsah armudu, İspanyol armudu, tereyağı meyvesi, avocato ve ahuacate gibi isimlerle de bilinmekte olup etimolojik anlamda Aztek dilindeki "ahuacatl" sözcüğünden türediği sanılan avokado (Persea Americana), Amerika menşeli tropik meyvelerdendir. Kuşkusuz meyvenin yetiştiği ortama ve yetişme biçimine göre değişiklik arz etmekle birlikte, olgunluk sürecine paralel olarak tadı, rengi, aroması ve kokusu farklılaşmakta, yoğunluk kazanmaktadır. Yağışlı ve sıcak havaları seven, buna karşılık soğuğa çok dayanıklı olmayan bitkisi on metre yüksekliği aşabilmektedir. Anavatanı, MÖ 8. yüzyıla ait avokado tohumlarının bulunduğu Peru'nun da dâhil olduğu Meksika coğrafyasının orta kesimleridir (Güney Amerika) ve bitki olarak ortalama 45 cins ve 3 bin civarında türü olan defnegiller familyasına mensuptur. Ayrıca meyvenin ortalama 7 bin yıllık bir tarihinin olduğu düşünülmektedir.

Avokado 15. yüzyıldan itibaren Avrupa'da görülmeye başlanmış ve 18. yüzyılda Endonezya'da, 19. yüzyılda Brezilya'da ve bu yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başlarından itibaren ise Akdeniz çevresi, Güney Afrika ve Avustralya'da yetiştirilmeye başlanmıştır. Günümüzdeki en büyük avokado üreticisi, küresel üretimin yüzde 28'inin gerçekleştirildiği Meksika'dır. Meksika'yı Dominik Cumhuriyeti, Kolombiya ve Peru takip etmekte ve yaklaşık 50 ülkede avokado üretimi gerçekleştirilmektedir. İlaveten Brezilya, ABD, İspanya ve İsrail'in de günümüzün önde gelen önemli avokado üreticileri oldukları belirtilmelidir. Aynı şekilde Çin, Kenya, Şili, Etiyopya, Güney Afrika ve Kongo gibi ülkeler de bu listeye eklenmelidir. 1970'li yıllardan itibaren bizim topraklarımıza getirilen ve son 20 yılda üretiminin yaklaşık 15 kat artarak 4000 tonu aştığı Türkiye'de de sonraki yıllarda giderek daha fazla tanınmaya ve talep görmeye başlayan avokado, tropik iklimleri sevdiği için Akdeniz ikliminin etkisinde bulunan bölgelerde yetiştirilmekte ve buna bağlı olarak ülkemizde Antalya'dan İskenderun'a kadar uzanan Akdeniz'in sahil bölgeleri ile Rize civarlarında üretilmektedir. Öte yandan ülkemizdeki avokado üretiminin henüz istenilen düzeyde olmadığını da belirtmeden geçmeyelim.

Kaliteli yağların deposu

Taze meyve olarak tüketilebildiği gibi yemeklere ve özellikle de kırmızı etin alternatifi olarak değerlendirilmesi nedeniyle vejetaryen beslenme sistemlerinde çok yaygın kullanıldığı için salatalara katılan avokado hem çok lezzetli hem de çok besleyici bir meyvedir. Dünyada epeyce popüler olan çeşitli sos, salata, içecek ve pudinglere katılmaktadır. Genel manada tadı pek çekici değilmiş gibi (kuşkusuz bütün avokado türleri için söylenebilecek bir şey değildir bu) görünse de, avokadodan yapılan çok lezzetli yiyecekler dünyanın birçok bölgesinde oldukça yaygındır. Bazı tatlılarda ve içeceklerde yoğun olarak kullanılmaktadır ve kremsi kıvamı nedeniyle bebek maması ve püre yapımında da önemli bir yeri vardır. Yine iştah açıcı olarak da tüketilmektedir. Meksika, Orta Amerika ve Güney Afrika'da hem birçok yemeğe ilave edilmekte, hem de birçok yiyeceğin ana maddesi olarak ilgi ve talep görmektedir. Avokadonun ayrıca saç ve yüz bakım kremleri ile el losyonları ve sabunlarının yapımında da kullanıldığını, dolayısıyla kozmetik endüstrisi açısından önemli olduğunu belirtelim. Yüzde 65 ila 75 arasındaki bölümü meyve etinden meydana gelen ve yüzde 5 ila 6'sı posadan oluşan avokadonun içeriğinde ortalama yüzde 15 oranında yağ bulunmaktadır. Rafine edilmemiş formu yüksek oranda klorofil içerdiği için yeşilimsi bir renktedir. Çeşitli tekniklerle çıkarılan ve günümüzde ağırlıklı olarak Yeni Zelanda, Meksika, Şili, ABD ve Güney Afrika'da üretilen avokado yağının doğrudan ve herhangi bir işleme tabi tutulmadan tüketilebilen bir yağ türü olduğunu vurgulayalım. Eski zamanlardan beri bir çeşit enerji kaynağı olarak görülmesinin nedenini teşkil etmesine ilave olarak meyveye tadını da veren bu kendine özgü yağ içeriği, meyvenin "tereyağı meyvesi" olarak adlandırılmasının da nedenidir. Meyvenin olgunlaşma sürecine paralel olarak yoğunlaştığı tespit edilen ve bileşimi özellikle zeytinyağı ile önemli ölçüde benzerlik arz eden söz konusu yağ yükü muhtelif yağlardan meydana gelmektedir ve bunların büyük bir bölümü tekil doymamış yağlardır. Özellikle de lutein, beta karoten, omega-3 ve omega-6 bunlar arasında zikredilebilir.

İçeriğinde yirmi civarında vitamin ve mineral bulunan avokado yüksek miktarda potasyum (potasyum kaynağı olarak bilinen muzdan daha fazla), riboflavin, niasin, folat, pantotenik asit, oleik asit, demir, magnezyum, zeaksantin, polifenol, fitosterol, fosfor, selenyum, mangan, bakır, çinko ve manganez ile A, B1, B2, B3, B5, B6, B9, C, E ve K vitaminleri ihtiva etmektedir. Yine meyve içerisinde dikkate değer miktarda su, protein (diğer meyvelerin büyük bir bölümünün aksine meyvedeki protein oranı yüzde 1 değil, 2 civarındadır), kül ve karbonhidrat ile birçok meyvede olduğunun aksine az miktarda şeker ve nişasta da vardır. Aynı şekilde meyvenin bünyesindeki lif miktarı da hatırı sayılır seviyelerdedir ve bu lifin yüzde 75'i çözülebilir nitelikteyken yüzde 25'i çözülemez liflerdir. Ayrıca sindirimi de kolay olan avokadonun antioksidan nitelikleri de hiç yabana atılır cinsten değildir.

Hem besleyici hem şifalı

Besleyici içeriği ile dikkat çeken ve tok tutan, bu bakımdan diyetsel beslenme rejimleri açısından faydalı olan avokadonun insan sağlığına da birçok yararı vardır. Bazı bağımsız sağlık kuruluşları tarafından "sağlıklı meyve" olarak nitelendirilmiş ve bu şekilde sertifikalandırılarak günlük beslenme diyetlerine dâhil edilmesi tavsiye edilmiştir. Özellikle yemekle birlikte tüketilen avokadonun doygunluğu arttırdığı ve insülin dengesini düzene soktuğu yapılan araştırmalar tarafından tespit edilmiştir. Çocukların ve hamile kadınların beslenme süreçlerinde faydalı olduğu, vücudu genç ve dinç tuttuğu, metabolizmayı düzene sokup üreme sağlığını tahkîm ettiği bilimsel çalışmalar tarafından teyit edilmiştir.

Sağlık açısından ihtiva ettiği faydalara bakılacak olursa, genel manada ölüm riskini azalttığı belirlenen avokado öncelikle cilt, göz ve saç ile beyin sağlığına birebirdir. Katarakt türü göz hastalıklarına şifadır ve özellikle erken evrelerinde belirleyici ölçüde etkili olduğu Alzheimer'ın geriletilmesinde önemlidir. Hafıza sorunları açısından faydalı olduğu çeşitli testler tarafından ortaya konulmuştur. Yaşlanmaya bağlı bazı deformasyonlarla mücadele ettiği ve buna bağlı olarak da yaşlanmayı geciktirdiği belirtilebilir. Karın ağrısı ve ishali tedavi edicidir. Antioksidan deposu olması dolayısıyla bağışıklığı da güçlendirmekte, aynı şekilde kan kolesterolü seviyesini düzene sokmakta, kötü kolesterol olarak bilinen LDL ve trigliseriti düşürmektedir. Hiperlipidemi, inflamasyon, kan basıncı, kan şekeri, insülin konsantrasyonları ve metabolik sendrom gibi süreçleri olumlu yönde etkilemektedir. Bütün bunlara ilave olarak antibakteriyel özelliklere de sahiptir ve yapılan araştırmalar yüksek tansiyon, obezite, diyabet ve kanser (örneğin prostat) gibi çağımızın en ürkütücü hastalıkları ile mücadele önemli bir rol üstlenebileceğini, kompülsif yeme bozukluğunun tedavisinde olumlu etkiler ortaya koyduğunu ve vücuttaki yağ kütlesinin eksilmesini sağlayarak bedensel ağırlığı azalttığını göstermiştir.

[email protected]