Yolcu yolunda gerek

Dr. Necdet Subaşı/ Yazar
18.12.2021

İnsanın başına her şey gelir. Oyun oynayanın başına gelsin, amin. Gideceğimiz yer bellidir. Kaç gün kaç gece yol tutacağımız belli olmasa da orada neye ulaşacağımız, nelere kavuşacağımız ortadadır. Bazen bir şeye ulaşmak için değil bir şeylerden uzaklaşmak için yola çıkarız.


Yolcu yolunda gerek

Dr. Necdet Subaşı/ Yazar

Niyetiniz kesinse ne yapıp edip önümüzdeki yolu tamamlamanız gerekir. Yolcu yolunda gerektir. Karşımıza çıkan engellere mutlaka kafa yoracağız orası kesin ama bunların bizi yolda bırakmasına asla fırsat vermemek gerekir. Yol demek ona neresinden bakarsak bakalım karşılaşabileceğimiz sürprizlere açık olmak demektir. Bizi yolda nelerin karşılayacağını bilmek imkânsızdır ama yine de olup bitecekler hakkında sürprizlere açık bir şekilde yolculuğa karar vermişizdir. Biraz sabır, biraz direnç biraz da tevekkül bizi gideceğimiz yere götürmeye yeter de artar bile.

Yolculuk niyetle başlar. Kafamıza estiği gibi, hiçbir hazırlığa imkân vermeksizin yola çıkmak hercai bir durumdur. İstisnai olsa da bu tür yolculukların nerede başlayıp nerede biteceğini kestirebilmek güçtür.

Yola niyetle çıkılır

Yola bir niyetle çıkılır ve aklı başında bir hesap yapmadan yola koyulmak da makul değildir. Daha yol tutmadan bile bizi vazgeçirmek isteyenler olur, cesaretimizi kırmak isteyenler kapıda beklemektedir. Etrafımızda "bu iş bize göre değildir" diye yolculuğumuza dudak kıvıranlar da vardır, "Bu yolun sonu bitmez" deyip güya kendimizi bir güzel kaptırdığımız şu sevdadan vazgeçirmek isteyenler de. Bedenimizi dayanıksız bulup sorgulayanlar, irademize kusur bulup dudak bükenler, dayanıklılığımızı ölçüp caydırmaya heveslenenler, her nasılsa bütün bu kararlılığımıza bir halel gelsin diye kırk dereden su getirip bizi nefessiz bırakırlar.

Gideceğimiz yer bellidir ve biz kesin bu yola kararlılıkla yönelmişizdir. Varmak istediğimiz yere bağlı olarak tamamlamak istediğimiz şeyler vardır. Bazı işlerin yerinde ve zamanında tamamlanıp bitirilmesi için bizim bu yola hemencecik revan olmamız gerekir. Bir macera peşinde değilizdir, bir boş zaman avcılığı için kendimizi bilmediğimiz yerlere atacak hâlimiz hiç yoktur. Belki onlara da gün olur sırası gelir ama bizimkisi tanımlı, hedef gözeten, amaçlı ve sonuç almaya yönelik bir yolculuktur.

Bizi en çok da duygusal veda seansları yorar. Geride bıraktıklarımız daha "Allaha ısmarladık" bile demeden iki gözleri iki çeşme ağlamaya sızlamaya başlarlar. Siz gidince onlar arkada kalacak ve özleminizle yanıp tutuşacaklardır. Onları öyle orada yaslı bırakmanın âlemi yoktur. Bin bir edayla, hüzün ve endişeyle sizin vazgeçmenizi beklerler. Bütün bu son hamleler sizi yoldan etmeye yöneliktir.

Biz de özleyeceğiz

Yemeyip yedirenler ordadır, içmeyip içirenler karşınızda saf tutmuşlardır. Geceleri güzel uykularını sizin için terk edenler şimdi bir karşılık beklemektedirler. Sizinkisi sevdadır, vazgeçmeniz arzu edilmektedir. Onlara kalırsa olmadık bir duanın peşindesinizdir, amin diyenleriniz yoktur, o hâlde dönün geriye, vazgeçin bu hülyadan. Oysa biz de insanızdır, yola çıkmışızdır ama insanlıktan çıkıyor değilizdir. Biz de özleyeceğiz, biz de hasret içinde yanıp tutuşacağız. Peki bu bir engel midir yola çıkmaya? Hayır!

Hayır siz yolunuza devam etmelisiniz. Aklınızı, kalbinizi, ruhunuzu bir şekilde devreye koyup verdiğiniz kararla hemen şimdi tek silahları hüzün olan bu duygusal müfrezelerin etkisine kapılıp geri çekilmenizin hiçbir anlamı yoktur Oysa siz bir anlam peşindesinizdir, yolunuz anlam, menziliniz anlam, varacağınız yer anlamdır. Yolun daha başında sizinle veda etmeye hazır olmayanların sırf alışkanlıklarına boyun eğerek ah edip durmalarına asla prim vermemek gerekir. Yolcu yolunda gerektir.

Durmak yok!

Tedarik çantanız hazırsa, kendinizi iyi hissediyorsanız, gideceğiniz yerde sizi bekleyen şeylerden üç aşağı beş yukarı haberdarsanız durmaya da duraksamaya da vaktiniz yoktur. Güneş doğmuş, sis kaybolmuş, hava açılmıştır. Şimdi bismillah demenin zamanı gelmiş, geçmektedir.

İnsanı kurutan, yiyip bitiren içinde mütemadiyen çoğalıp duran vesveselerdir. Ne kadarı lanet kör şeytanın hilelerinden beslenir ne kadarı bizim kendi zalim nefsimizin icadıdır bilinmez ama dur durak bilmeksizin kaynayıp duran vesvese bizi duraksatmaya yetecek güç ve kudrettedir. Ondandır ki en çok içeriden gelen seslere karşı bir tertibat almamız gerekir. Bizi korkutan, ortada bırakan, acaba dedirten, bin bir hilebazlıkla umudumuzu eksilten budur. "He sahi" diye başlayıp, "ya şöyleyse, ya böyleyse" diye cümle azalarımızın içinde dolanıp bizi mecalsiz bırakan odur. Hayır, yapılması gereken vesvesenin bu kötücül ağırlığına fırsat vermemektir. Onu kendi ininde tutmanın yolu idrak ve feraset kapılarını her daim açık tutmak, bizi türlü noktalarda muhasaraya almak isteyen gailelere karşı kararlı bir şekilde tavır almaktır. Ne şeytanın ne de nefsimizin bize bir saniye bile rahat yüzü vermeyen bir fitnebazlıkla malûl olduklarını bilmeyen yoktur. O hâlde yola devam. Unutmadan belki, bu çetenin bizi yol boyu rahat bırakmayacağını, her seferinden bizi "yol yakınken" diye türlü argümanlarla ikna etmeye çalışacağını da aklımızda tutmamız gerekir. Yol bizim aracımızdır, hedefimiz değildir. Gideceğimiz yere bir yol kat ederek bir menzil tüketerek ancak varabiliriz.

Sevenlerin gurbetten yana ıstırapları çoktur ve gönüllerini almadan yola çıkarsak durup dururken tökezleriz, kim vurduya gider dururuz. Ondandır illa ki yine de onların duasına ihtiyacımız vardır. Oysa esas korkulacak olan bizi yolumuzdan alıkoymaya ahdetmiş düşmanlarımızdır. Çoğu yakınımızda bir yerlerde konuşlanmıştır, belki de kendimizden bildiklerimiz arasında bir yerde aramızda idare etmektedirler. Ne var ki onların hem bizimle hem de menzilimizle bir dertleri vardır. Dertleri tasaları bizi yoldan geri çevirmektir. Yolu başımıza dar etmek onlar için işten bile değildir; hem Allah fırsat verse bize yapıp edeceklerinin haddi hesabı yoktur ama işte Allah'tır vermez. Engel kurmada, korkutmada, tehdit ve şantajda üstlerine yoktur. Yolu tamamlamak onların sonu olur, bu nedenle hangi aşamada olursa olsun bizi vazgeçirecek şeyler üzerine ihtisas sahibidirler. Pazarlıkların biri bin paradır, zaaflarımızı her gün kolaçan ederler, bizi nereden vuracaklarını, hikâyemize nerede ket vuracaklarını gayet iyi bilirler. Gücümüz yola inanmışlığımızdır, inanç ve sebatımızdır. Olmadık desiselere bel bağlarlar ama hepsi boşunadır, biz yolu tamamlarız. Çünkü nereye gideceğimizi biliyor, neyin peşinde olduğumuzu unutmuyoruzdur.

Hep böyle olsa hep böyle gitse iyidir. Bir de önümüze çıkan çalı çırpı vardır ki onlardan kurtulmak da o kadar kolay değildir. Bütün belalar sanki sizi beklemektedir. Yola çıkalı daha birkaç saati bulmamıştır, cümle belalar yollara dökülmüştür. Gök patlamış yere inmiştir, dağlar yarılmış üstünüze üstünüze gelmektedir. Soğuktan donmakta, sıcaktan pişmektesinizdir. Doğa aynı doğadır, eskiden beri yapıp ettiklerine ne yeni şeyler eklemekte ne de bilindik tabiatından bir yol ödün vermektedir. Ama işte kararlılığınızı sekteye uğratacak çıkarımların çoğu da bu tür zamanlarda kendine bir karşılık bulur. Mitoloji seferber olur, arketipler harekete geçer, şimdiye kadar kıyısından dahi geçmediğiniz hurafeler sizinle bir yolunu bulup konuşmaya başlar. Sahi ne olmaktadır, bu köprü daha dün sağlamdı bugün neden çökmüştür, yol neden kapanmış, ortalık neden bu kadar ürkünç olmuştur. Yolcunun tabiatla olan derdi basit değildir. Oysa bu dağlardan geçilecek, bu yarlar aşılacak, bu uçurumlar geride bırakılacaktır. Eğer gideceğiniz yer, varacağınız menzil sizin için değerliyse bütün bunları bir kenara bırakıp hedefe kilitlenmek gerekir. Yola devam ederek amaçlarınıza bir adım daha yaklaşmış olacaksınız.

Ulaşmak mı, uzaklaşmak mı?

İnsanın başına her şey gelir. Oyun oynayanın başına gelsin, amin. Gideceğimiz yer bellidir. Kaç gün kaç gece yol tutacağımız belli olmasa da orada neye ulaşacağımız, nelere kavuşacağımız ortadadır. Bazen bir şeye ulaşmak için değil bir şeylerden uzaklaşmak için yola çıkarız. Gideceğimiz yer berrak olmasa da neleri terk ettiğimiz açık ve nettir. Bazen bir zulümden sarfı nazar ederiz, Yedi Uyurlar gibi yollara düşeriz, bazen kimi peygamberlerin yaptığı gibi adetlerine tabi olur, sevdiğimiz şehirleri terk eder, manevi huzura kavuşuruz, hicret eyleriz.

Öyle ya da böyle yolcu yolunda gerektir. Bize lazım olan sabır, sebat bir de duadır. Biz gideceğimiz yere gideriz, yeter ki takdir-ilahi de öyle tecelli etmiş olsun.

@darulmedya