Yunus’un hikayesi

Mehmet Emin Ekmen / Hukukçu / Yazar
5.09.2015

Eylem adamıydı Yunus, bir gün Rabia eylemindeydi, diğer gün Yeryüzü Doktorlarının etkinliğinde, bir gün İHH programındaydı, sonraki gün MÜSİAD’ın... “Marş söylemeden ölmek bize yakışmaz...” derdi. Yunus’un kalbi ümmet coğrafyasının acıları ile yoğrulmuştu adeta.


Yunus’un hikayesi

“Hikayesiz olmaz elbet

İllaki bir hikayeniz olacak

Ama büyük ama küçük”(1)

Yunus’u kaybettik. Yüreği ümmet coğrafyası kadar geniş, Mezopotamya kadar mümbit ve renkli, Ortadoğu kadar yanık genç bir adamı kaybettik.

13.12.2012 günü Başbakan Erdoğan’ın Doğu-Güneydoğu heyeti ile yaptığı toplantıda yaptığı yüz akı konuşma ile farketmiştim Yunus’u. 3 yıldır tanıyordum ama o gün tartışmasız belki de en nitelikli konuşmayı yaparak dikkatleri üstüne çekmişti Yunus.

Babası Abdulkadir bey “ailemizin küçüğüydü ama aklı, vizyonu, öngörüsü ile hepimize aklı selim ve itidali tavsiye ederdi” dediğinde o toplantı geldi aklıma.

Yunus, 9 kardeşi, 5 çocuğu olan Abdulkadir beyin ikinci acı kaybı. 2 çocuk sahibi kızı Havva’yı akciğer yetmezliğinden 5 yıl önce kaybetmişler, şimdi de Yunus. Vakur, metin, müteselli duruşu Özgecan’ın babasını hatırlatıyor. Yaşanan acıya rağmen çevresini teselli eden iki koca adam, biri Anadolu’dan diğeri Mezopotamya’dan, coğrafyanın kader olduğu iki memleketten.

Peş peşe evlatlarını kaybetmek öyle etkiliyor ki anne Feride hanımı, bu yıl mimarlık kazanan oğlu Mehmet’i İstanbul’a göndermek istemiyor artık, bunun da başına bir şey gelir diye.

Baba Abdulkadir Bey, evladı gibi acısını da yüreğine gömüyor ama ölümün sebebine dair üretilen bazı dedikodular onu ölümden daha çok yaralıyor.

Emniyet yetkilileri saldırganın PKK’lı olduğuna ilişkin şüphelerin azaldığını söylüyor aileye ve partililere. Ancak bu satırlar yazılırken sahte kimlik sahibi azmettirici ile Kırıkhan nüfusuna kayıtlı tetikçiyi Diyarbakır’a çeken, Yunus’u katlettiren sebepler çözülememiş duruyor hala.

Olay, son bir yılda gezinen karanlık elin son icraatı gibi gözüküyor aslında. Adana’da katledilen Azadiye Welat muhabiri, Adana ve Mersin’de DHKPC görünümlü ama örgütün reddettiği bir eylemci, Diyarbakır ve Suruç’ta IŞİD görünümlü ama IŞİD’in reddettiği bombacılar ve Ceylanpınar’da PKK’lı ama örgütün sonradan reddettiği profesyonel katiller, şimdi de Yunus.

Gerçeği perdeleyen kuşatma

Gerçek iradeyi perdeleyen, özenle işlenmiş algı ile sosyal/siyasal etkileri yüksek olaylar zincirinin sonuncusu galiba Yunus’un katli.

Sonradan ortaya çıkacak kurgulanmış gerçekliğin bir önemi yok, bu alçak eylem tüm Türkiye’nin hafızasına Ak Partili genç bir başkanın katli olarak kazındı ve istenen mesaj verildi bir kere.

Baba Abdulkadir Bey’in acısı, Ak Parti’den, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül beylerden, Başbakan Davutoğlu ve hükümet kanadından, en önemlisi 81 ilden gelen taziye telefonları ve ziyaretleri ile bir nebze hafifliyor belki ama derinlere işlenen duygusal yırtılmalar, beyni kemiren sorular ise bir ömür boyu sürecek galiba. Babanın en büyük arzusu olayın şüphe götürmeyecek şekilde aydınlatılması. O da Yunus da hak ediyor bunu.

2012 yılının Aralık ayına dönelim; Yunus’un hafızama kazınan konuşmasını, mesajını bugüne taşıyorum, tam da benzer günlerden geçerken.

“Jöntürklerin, İttihatçı kafanın bu memlekete getirdiği düşünce biçiminin, Kemalizm’in 100 yıllık tahribatını ortadan kaldırmak için bir şeyler yapıyoruz ama yeterli mi acaba?

Etnik hassasiyetleri uyanmış Kürtler var. Anadil talebindeki ortaklaşma da bunun sonucu. Uludere olayının bölgede yarattığı hasarın farkında değiliz. Bu konuda topluma söylenecek sözümüz yok.

PKK gençleri dinden uzaklaştırmada başarılı maalesef.

Gaffar Okan, Recep Güven gibi iyi yönetici örnekleri artırılmalı.

Silahlı mücadelede bir noktaya gelindi, artık yeniden konuşmak gerekiyor. 2005 Diyarbakır konuşmanızın kodları ile, kuşatıcı bir söylemle, toplumun hassasiyetleri dikkate alınarak üretilecek politikaların sonucu BDP’nin CHP’lileşmesidir. Sorun çözüldüğünde PKK’nın Marksist, materyalist ideolojisinin Kürtler’de karşılık bulması mümkün değil.”

Sesini duyurmanın zorluğu

Politik tespitlerden sonra bölgede siyaset yapmanın zorluklarında da değiniyor Yunus Başkan:

“Bugün bölgede devlet ve kurumları değil bizatihi Ak Parti’nin kendisi ve siyasetçileri hedeftir. Büyük bir umutsuzluk var ve biz politika yapmakta zorlanıyoruz. Bir yanda güvenlik sorunu var diğer yanda söylemde kitlelerle buluşamıyoruz. Çok zor şartlarda kazandığımız belediyeler var ama bu belediyelere özel bir destek sunulmadığı için dikkat çeken bir örnek sunamıyoruz.”

Dönemin olanca karanlığına rağmen, yolumuza ışık tutan bu konuşması için Yunus’u ve İl Başkanı Aydın Altaç’ı tebrik etmiştim. Yunus’u Yenişehir İlçe Gençlik Kollarından İl başkanlığına çekerek sesini Ankara’ya duyurmasını sağlayan, Aydın Altaç; “4 yıl beraber çalıştık, fedakâr, çalışkan, tam bir görev adamı ve kişiliği sağlam bir arkadaşımızdı, en belirgin özelliği de oturduğu her yerde Recep Tayyip Erdoğan’ın Kürtlere ve Türkiye’ye hizmetlerini anlatıyordu bıkıp usanmadan” diyor üzüntüyle.

Eylem adamıydı Yunus, bir gün Rabia eylemlerindeydi, diğer gün Yeryüzü Doktorlarının etkinliğinde, bir gün İHH programındaydı, sonraki gün MÜSİAD’ın...

“Marş söylemeden ölmek bize yakışmaz...” derdi.

Yunus’un kalbi ümmet coğrafyasının acıları ile yoğrulmuştu adeta.

Attığı son tweet Suriye idi mesela:

“Bir tarafta teknesi batıp kıyılara vuran çocuk yaşta mülteci bedenleri. Bir tarafta bombalarla parçalanmış çocuk bedenleri. Yuhh bize bee.!” 

“İslam dünyası ciddi bir imtihanla karşı karşıya. Zulme karşı birlik olmadıkça daha ağır imtihanlar bizi bekliyor. Alçaklar uyumuyor maalesef!”

“#DÜNYAR4BIAGÜNÜ... Nasıl unutabiliriz ki...”

“Gel Kudüs’üm ol... Yangınım ol...”

“#8372Masum... #Srebrenica...”

“Yazık ya Müslümanların düştüğü duruma bak. #KobanedeKatliamVar#EastTurkestanIsNotAlone#GazaUnderAttack Kim toparlayacak bu Ümmeti.!”

Diyarbakır kaderi oldu!

Mümindi Yunus, Kürttü Yunus.

Rabbine kulluğu seçmişti Yunus,  Avrupa’da bir yerde yaşasa belki hiç farkında olamayacağı, Allah’ın ayetlerinden bir ayet olan Kürtlüğü ise kaderi olmuştu bu coğrafyada.

“Hadi yüreğiniz yetiyorsa mezara Türklüğünüzü, Kürtlüğünüzü götürün. Kimse size ırkın ne diye sormayacak. Rabbin kim diye soracaklar efendi.!” derken bir yanı; “Bütün Kürtlerin ortaklaştığı konulara Ak Parti duyarlılık göstermedikçe, çözümü öteledikçe ayrışma ve kutuplaşma devam eder.”, “Kobani’den önce 1- Anadilde eğitim haktır 2- Kürtlerin anayasal kabülüdür.” diyordu diğer yanı.

Seçim sonuçlarını yorumlarken de “Kürtlerin en büyük talihsizliği siyasal hareketlerinin seküler yapıda olmasıdır. Sekülerizm bu coğrafyada muhafazakarlık karşısında duramaz.” diyerek umudunu koruyordu.

Çözüm süreci bozulmaya yüz tutarken her kesimden klavye kahramanlarına isyan ediyordu Yunus.

“Twetterdan olaylarla ilgili atıp tutanlar gelsin, Diyarbakır’da bir gün geçirsinlerde öyle konuşsunlar...”

“Gençler bakıyorum da eğleniyorsunuz. Ankara keyifli tabi.! Nargileniz neyli?!!”

“Ankara’dan erkeklik güzel tabi...”

“Kına lazım mı Cüneyt? Naptın tatilden döndün mü? Elinde kadehin dolunay mı izliyorsun? Bizim üstümüzden jetler uçuyor da!”

“Şimdi biz nasıl bir ülke olduk. Hükümet’in sürekli toplantı yaptığı ama kamuoyunu trollerin yönettiği bir ülke haline nasıl geldik.”

“HDP bileşenleri müthiş bir algı operasyonuyla sürekli yükselirken devletin o efsane kurumlarına ve stratejisine ne oldu?”

Suruç patlaması sonrası olacakları hissetmişti sanki Yunus

“Yahu ben diyim size Diyarbakır’ı, Reyhanlı’yı kim yaptıysa Suruç onun işi, ama asıl soru Reyhanlı’yı Diyarbakır’ı kim yaptı? Niye çözemiyoruz!”

Artık yapacak bir şey olmadığını anladığında da hüznünü, isyanını, çaresizliğini paylaşıyordu Yunus.

“Allah aşkına kimse bu olanlara itiraz etmeden hepimiz kuzu kuzu ölecek miyiz.! Birileri çıkıp hoop beyler ne oluyoruz demeyecek mi hala.!!!”

“Rabbim yardımcımız olsun. Ülke olarak hepimizi zor günler bekliyor ama nedense kimse hepimizin kaybettiğini görmüyor. Ölüm kazandırmaz.!!!”

“Bir çatışma haberi eksikti. Hadi gelin 90’lara geri dönelim ve her gün öldürelim birbirimizi barış ne ki? Kahrolsun barış. Yazık ya hem de çok!”

“Süreç O’nu başkan yaptırmamanızdan daha önemliydi bee.!”

Yeniden karanlık bir tünele girilmişti artık.

“Bu şehirde çocukların umudu yok. Annelerin Yüreği ağzında. Babalar kara kara düşünüyor. Gençler yine anlamsız şekilde ölüyor. Mutlu musunuz?!”

“Şehirde bütün kepenkler kapalı. Gökyüzünde helikopterler, caddelerde zırhlı güvenlik araçları var. İlçelerden insanlar göç ediyor. Ne için!”

“Özel güvenlik bölgeleri-sokağa çıkma yasakları-yol kesmeler-araç yakmalar-şehir yapılanmaları-hükümetsiz dönemler-90’lar ve Yetim Ülkem.!”

O çok sevdiği neşesini paylaştığı Diyarbakır eskiye dönmüştü tekrar.

“Kelimelerin kifayetsiz kaldığı günler...”

“Bu şehirde bir gün bile yaşayamazsınız...”

“Hayalet şehir Diyarbekir...”

“Ne güzel bahar gelecekti memleketime Karadeniz Dağları’nda Horon tepecek Cudi’de halaylar çekecektik beraber..!”

“Her şey değişiyor ama ölenlerin hep garibanlar olduğu gerçeği değişmiyor maalesef...”

Diyarbakır ile ilgili her şey heyecanlandırıyordu Yunus’u,

“Diyarbakırcakonuşan, Diyarbakırcayürüyen, Diyarbakırca düşünen Kutbettin amca Tarım Bakanı oldu. Daha ne olsun...”

“Ne aşkları aşka benzer ne de yaşadığın hayattır bu şehirde, bazen bir kardeş kavgası bazen Unesco’ya girmiş Hevsel Bahçeleridir Diyarbekir...”

Her şeye rağmen kopamıyordu bu şehirden.

“Her tarafı acılarla çevrili, kavgaya, hüzne müptela bir kadim kenttir Diyarbekir...”

“Bu kupkuru yerde yakınmadan gayri ne gördük, bu kupkuru yerde zulümden gayri ne gördük...”

“Diyarbakır’da doğduysan ve kopamıyorsan bu kadim şehirden kavgayla, kurşun sesleriyle yaşamayı sıradan bilecek, duymayacaksın feryatları...”

Ve fırtınaları, sıkışmışlığı, Ankara’da anlaşılamaması, Diyarbekir’de konuşamaması, her biri bir makaleyi hak edecek iç patlamaları Yunus’un...

“İçini kim ne bilsin...”

“İçimize de atamıyoruz, orası da doldu.”

“En çok da ne koyar adama bilir misin?

“Sen kavganın ortasında kalmışken anlatamazsın derdini kimseye ama herkes seni dertsiz zanneder...”

“İnsanın en suskun olduğu an söylemek istediklerinin en çok olduğu andır...”

“#BuHayatta Tövbe kapısı açık kaçırma derim sofi kurban...”

“İçimden o kadar şey konuşuyorum ki sorsan dünyayı ben kontrol ediyorum...”

“#MutluluğuAnlatDeseler rabbine teslim olda gör derim...”

“Dünya’dan bir gün çekip alırlar seni hacı...”

Ve umutluydu Yunus!

“#BelkideGünGelecek ve küçük çocuklar hatırına bütün zulümler İbrahim’in Ateşi’nde yanacak...”

“Nasıl gece olduysa sabah da olur elbet...”

Bu dünyadan bir Yunus geçti, dolu dolu ve adam gibi yaşadı Yunus, hikayesini yazmak da bize düştü, ne kadarını buraya alabildik bilmiyorum ama iyisi mi siz dalın Yunus’un dünyasına  o koca Yunus’un...

[email protected]

1-Bu yazıda özel bir atıf olmayan ve  “...” içerisinde yer alan tüm alıntılar Yunus Koca’ya aittir. Bir toplantı notu hariç tamamı  ?kocayunustwitter hesabından alınmıştır.