Zihnî varlık sorguda

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
14.08.2021

Dış dünyada yer alan herhangi bir nesnenin oradaki varlığı dışında zihinde de bir varlığı olabilir mi? Eğer dış dünyadaki nesnelerin zihinde de bir varlığı bulunuyorsa, zihindeki varlıkla dış dünyadaki varlığın varlık tarzları aynı mıdır? Doğruluk dediğimiz şey zihinde tasavvur edilen ile dış dünyadaki gerçeklik arasındaki uyum ve uygunluktan mı ibaret?


Zihnî varlık sorguda

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı

Felsefe tarihinde ilk kez Farabi, İbn Sina, Ebu'l Berekat el-Bağdadi ve Fahreddin er-Razi gibi düşünürler tarafından önceki felsefi mirastan da yararlanarak oluşturulup tarihsel bazı kritik dönemeçlerde geliştirilen 'zihnî varlık' kavramı felsefe ve bilimin birçok alanında hüküm süren sorunsallıklara işaret eder. Zihnî varlık kavramı temelde ontolojik bir soruna işaret etmekle birlikte mantık, epistemoloji, psikoloji, zihin felsefesi ve hatta eskatoloji gibi birçok alanla irtibatlı bir meseleler yumağını ortaya çıkarır. Zihnî varlık sorununun gerek mahiyeti gerekse doğasından dolayı birbirinden çok farklı sayabileceğimiz alanları ve bu alanlardaki çeşitli sorunları içermede güçlü bir imkân ve yetenek sergilediği vurgulanabilir.

Aslında zihni varlık kavramına götüren düşünme biçimi çok basit bazı sorularla başlıyor: Dış dünyada yer alan herhangi bir nesnenin oradaki varlığı dışında zihinde de bir varlığı olabilir mi? Eğer dış dünyadaki nesnelerin zihinde de bir varlığı bulunuyorsa, zihindeki varlıkla dış dünyadaki varlığın varlık tarzları aynı mıdır? Eğer aynı değillerse, yani sözgelimi ateşin dış dünyadaki ısıtma, yakma, aydınlatma gibi özellikleri zihindeki ateşte bulunamayabilirse (ki bulunamaz) bu zihindeki varlık ile dış dünyadaki varlık arasındaki mahiyet farklarından mı kaynaklanır? Eğer öyleyse bu durumda bir nesneyi bildiğimizi nasıl iddia edebiliriz? Böyle bir durumda bilgi ve algı sayabileceklerimiz nedir? Herhangi bir nesnenin zihnimiz üstünde herhangi bir etkisi olmadan o nesneyi algılamadan ya da bilmeden söz açabilir miyiz? Doğruluk dediğimiz şey zihinde tasavvur edilen ile dış dünyadaki gerçeklik arasındaki uyum ve uygunluktan mı ibaret? Eğer öyleyse dış dünyada herhangi bir varlığı olmayan "yok" ya da "imkânsız" gibi nesneler hakkında nasıl doğru yargılarda bulunabiliriz? Dahası zihnî varlık alanı harici varlık alanının bir yansıması mıdır? Eğer durum böyleyse, zihnin soyutlamalar dışında gerçekliğe bağlı kalmaksızın varsayarak ürettiklerini nasıl yorumlamalı?

Kavramın icadı

Bu sorularla kısmen ortaya çıkan İslam felsefesindeki zihnî varlık sorununu irdeleyen metinlerin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş bir kitap Varlık ve Zihin. İki ana bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde antik Grek'te İslam dünyasına uzanan süreçte zihnî varlık kavramının ya da bu kavrama ilişkin ima ve içerimlerin izi sürülerek İslam felsefecilerinin bu kavramı ilk kez nasıl icat ettikleri gösterilmeye çalışılıyor. Kitaptaki metinleri derleyen Ömer Mahir Alper'in kitaba yazdığı bu yazı meseleyi hemen hemen bütün boyutlarıyla kavramayı kolaylaştırıyor. Kitabın asıl gövdesini oluşturan ve zihni varlık kavramının temel çerçevesini çizen İbn Sina'dan başlayarak sön dönem Osmanlı filozoflarından Mustafa Şevket Efendi'ye kadarki 38 filozofa ve onların 60 Arapça metninin Türkçe tercümesine yer verilen eserde kavramın ve görüşün farklı felsefi ekoller içerisindeki yansımalarının ve gelişiminin gösterilebilmesi amacıyla sadece "felasife"nin eserleriyle sınırlı kalınmamış; İbn Arabi'den Kadı Beyzavi'ye, Şemsüddin es-Semerkandi'den Abdürrezzak el-Lahici'ye birçok farklı ekolden müellifin metinlerine kitapta yer verilmiş. Ayrıca, Kara Seydi el-Hamidi, Taşköprizade, İsmail Gelenbevi gibi Osmanlı müelliflerinin konuya dair yazdıkları müstakil metinler Türkçeleştirilmiş.

Epey zorlu bir işin, bir kavramın bir gelenekte geçirdiği dönüşümün bütün boyutlarıyla ortaya konulması işinin önemli bir aşamasını başarı ile tamamladığını söylemek gerekiyor Ömer Mahir Alper'in.

Varlık ve Zihin Ömer Mahir Alper Klasik, 2021

Hegel felsefesi hakkında merak edilen her şey

Ondokuzuncu yüzyılın önemli filozofları arasında başat bir yer tutan G. W. F. Hegel'in mantıki bir temele dayalı olarak bütün dünyayı ve tarihi kapsamlı ve sistematik bir biçimde açıklamayı amaçlayan felsefesi gerek içerdiği çeşitli yargılar gerek ima ettikleri gerekse zorluğuyla sürekli gündemde kalmayı başarmaktadır. Ondokuzuncu ve yirminci yüzyılda hem felsefe alanında hem de siyasal alanda Hegel'in bazen negatif bazen de pozitif sayabileceğimiz etkileri vardır. Paul Redding kısa, fakat gayet dinamik risalesinde Hegel'in çoğu kez yanlış anlaşılmış ya da anlaşılmamış düşünce dünyasını yorumluyor ve sonraki Hegel okumaları için sağlam sayılabilecek bir altyapı oluşturmaya çalışıyor.

Hegel'in Felsefesi, çev. Fethi Yıldırım, Beyoğlu Kitabevi, 2021

Aşiretin dönüşümüne sosyolojik bakışlar

Geleneksel örgütlenme türlerinden biri addedebileceğimiz aşiret olgusu Türkiye gündemine sık sık girer. Sözgelimi bazen siyasal alanda bazen toplumsal bazen de mafyatik oluşumların ortaya çıkmasında aşiret ilişkilerinden bahsedilir. Türkiye'nin özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde önemli bir etken olan aşiretin Türk sosyal bilimler literatüründe yeterince yer almadığı da ortada. Editörlüğünü Mehmet Tayanç ve Ahmet Aktaş'ın yaptığı, farklı disiplinlerden araştırmacıların katkı verdiği Aşiret kitabı iki ana bölümden oluşuyor. İlk bölümde 'aşiret olgusu'nun nitelik ve mahiyetini ele alan çalışmalar bulunurken, ikinci bölümde ise aşiret olgusunda yaşanan değişim ve dönüşümler tartışılıyor.

Aşiret, ed. Mehmet Tayanç-Ahmet Aktaş, Çizgi Kitabevi, 2021

@uzakkoku