Bazı kimlikler öne çıkarılsa da bunların içinin boşaltıldığı ve farklı hemen her kimliğin aşağı yukarı aynı potalarda eritilip benzer hatt-ı harekette yürütüldüğü bir yer Amerikan siyaset meydanı. Yahudilere düşmanlıkta tarihte bayraktarlığı yapan Katoliklerden bugün ABD siyaseti birçok “Siyonist Katolik” çıkarmış halde. Birbiriyle zıtlık içerisinde birçok görüş ve kimlik unsuru aynı şahısta yansıtılabiliyor. Vaziyet bu iken istisnai özellikler görülmedikçe bir adamın filan kimliğinin vurgulanarak ortaya çıkarılmasına çok büyük mana atfedip heyecanlanmaya hacet yoktur.
Ömer Ekrem Keçeci/ Yazar
Hint kökenli Şii Zohran Mamdani New York Belediye Başkanlığına namzet olarak temayüz ettiğinden beri aylardır ABD gündemini meşgul ediyor. "Müslüman" olması ve bu sebeple Trumpçı şiddetli İslam düşmanı çevrelerce istenilmemesi bunda bir sebep. İsrail'e sert hücumu ve bunu adaylar arasında yapan tek kişi olması bir başka sebep. Ayrıca komünist olmakla da itham edilip sol politikalar izleyeceği kanaati de diğer bir neden olarak karşımıza çıkıyor.
Şeriat uğruna cihad mı edecek?
Mamdani'nin "Müslüman" olması çokça vurgulansa da o oldukça seküler bir hayat tarzına sahip olduğu gibi Müslümanların esasını teşkil eden Sünnilerden de değil. Bir twitinde açıkça ifade ettiği üzere kendisi Şii olup Şah İsmail'in de mensubu bulunduğu isnâaşeriye, yani on iki imam sistemini benimseyen fırkadandır. Babası da Şiidir. Annesi ise Hindudur.
Fakat bunlar ABD'li birçok isim tarafından umursanmadı. Esasen bu isimlerin nicesi son derece cahil ve ebleh kimseler olup Ortaçağ müşriki gibi sadece düşmanlık yapan ve nefret saçan tipler. Mesela Mushaf-ı Şerif yakması ve durup dururken İslam ile Müslümanlar aleyhine videolar çekmesiyle mahud politikacı Valentina Gomez, Mamdani seçimi kazanınca, "Eskiden New York Şehri olarak bilinen yeni Mekke'ye hoş geldiniz... Bu cihadçılar kızlarınıza tecavüz edecekler" yazdı. Şu boyuttaki nefret ve ahmakça kuruntularıyla korku pompacılığı Türkiye'deki Kemalistleri andıran tek kişi o değildi. Senelerden beri İslam'dan nefret ettiğini ve ona düşman olduğunu yazıp duran, Trump'a da yakın isimlerden olan Laura Loomer'ı da kasvet bastı. "Cumhuriyetçi Parti bir İslam problemimiz yokmuş gibi davranmaya devam edemez" yazan Loomer, bir an evvel İslam'a karşı harekete geçilmesini istedi.
Cumhuriyetçilerin New York adayı olabilmek için debelenen fakat avcunu yalayan Elise Stefanik de aylar boyunca Mamdani'nin tam bir cihadçı terörist ve öyleleriyle yol arkadaşı olduğunu anlatıp durdu. Onun gibiler buna delil olarak da Mamdani'nin "cihadçı" olarak bilinen, bazı bombalama hadiseleriyle de ispatlanamasa bile itham edilen kişilerle poz vermesini öne sürdüler. Ancak tüm profiline bakınca Mamdani'yi 1-2 resim ve İsrail eleştirileri dolayısıyla Taliban askerine çevirmenin ne kadar gülünç ve aptalca bir iddia olduğu rahatlıkla anlaşılabilmektedir. Berbatlık derecesindeki bu zayıf propagandanın da Cumhuriyetçilerin kaybında rolü olduğu söylenebilir.
Diğer yandan şedit düşmanlıkları hakkında da şunu ifade etmeli ki; İslam nefretiyle boğulan Trumpçıların bu kabilden reaksiyonları, Odatv'nin FETÖ reaksiyonu gibi aldatıcıdır. 2013'ten evvel insanları FETÖ'nün itikadi bozukluğunu anlatarak uyandırmaya çalışırken, niceleri Odatv gibi yerlerin de onun aleyhinde olduğunu, bizim dediğimiz gibi bozuk biri olsa ona karşı yayınlar yapmayacaklarını söyleyerek FETÖ'nün makbul biri olduğunu ispata çalışırlardı. Biz de onların İslamî sembol ve söylem namına ne görseler düşmanlık yaptıklarını, bu sebeple sırf onların husumetinin bir şey ifade etmeyeceğini ve deliller ile müşahhas fiillerin üstünde durmak icap ettiğini söyler ama dinletemezdik. Tabii Zohran bir hoca sanılıp öyle bağlanılan biri olmadığından umulur ki burada kulaklar biraz daha verilir ve sırf bazı ABD'li İslam düşmanları ona çullanıyor diye çok makbul birisi zannedilmez.
Seküler bir Şii olması haricinde Mamdani, ciddi bir LGBT destekçisi. Haziran ayındaki bir röportajında, cinsiyet değiştirme operasyonları için tamı tamına 65 milyon dolar fon sağlama vaadinde bulundu. LGBT bayraklarıyla bir sürü görüntüler de verdi ve desteğini her şekilde ortaya koydu.
Kendisinin Türkiye ile ilgili görüşlerini de olumsuzdan başka bir şekilde ifade etmek imkân sınırında görünmüyor. Nitekim Mamdani, 23 Haziran 2020'de attığı bir twitte Erdoğan için "Türk diktatör" derken de görülüyor ve onunla bağları olduğunu iddia eden bir Yunan gazeteyi şiddetle reddediyor.
Kısacası "Şeriatı getirecek mücahid Müslüman" yaygarası saçma sapan bir korkutma taktiği olmaktan ibaret. Londra'da uzun süredir belediye başkanlığı yapan bir başka seküler ve LGBT destekçisi "Müslüman" profil Sadiq Khan, İslam'dan yana hangi büyük değişimi meydana getirdi? Bu suale verilecek esaslı bir cevap yok. Mamdani'nin "Müslümanlığından" da fazla bir şey beklemenin manası yok.
İsrail eleştirileri
Gazze'deki soykırım döneminde ortaya çıkması, Mamdani'nin İsrail aleyhindeki ifadelerini daha etkili ve yükselişinde yardımcı kıldı. Adaylar arasında ilk ziyaretini İsrail'e yapmayı ısrarla reddeden tek kişi olması takdir topladı. Dahası İsrail'in yaptığının "soykırım" olduğunu da savundu. Hatta X hesabında Hamas aleyhine bir paylaşıma dahi imza atmadı.
Bu tutumuna sadece İsrail'e hizmetkârlığı şiar edinen rakip Cumhuriyetçi Partiden değil, kendi partisinden de tepki verenler oldu. Demokrat Senatör Kirsten Gillibrand, onun Hamas ve global cihad destekçisi ve bir holokost inkârcısı olduğunu öne sürerek adaylığını desteklemedi. Keza Demokratların ve umum ABD siyasetinin en önde gelen isim ve Yahudilerinden birisi olan Chuck Schumer da Mamdani'yi desteklemedi. Seçimden sonraki günlerde bile kime oy verdiğinin bilinmediğine dair haberler yapıldı.
Geleneksel olarak Demokratlara oy veren Yahudilerin de Mamdani'den çekinip ciddi oranda oy kaydırdıkları seçim sonrası anketlerden anlaşıldı. Buna göre eskiden ekseriyetle Demokrat adaya vermelerine rağmen Mamdani'ye ancak Yahudilerin üçte biri oy vermiş.
Ancak kimilerine göre bu kadarı da oldukça fazlaydı. Nitekim Trump çok öfkelendi ve Mamdani'ye oy veren Yahudilere "aptal" dedi. Mamdani'nin oy toplamadaki kabiliyeti ise başta "ekonomi" vurgusuyla açıklandı. Aslında tâ Haziran'dan beri yayınlanan analiz yazılarında da bu söyleniyor ve ekonomi odaklı seçim kampanyasını sürdürmeye devam ederse kazanacağı belirtiliyordu. Ona oy veren azınlık Yahudinin de böyle bir sebepten vermiş olabileceği konuşuluyor.
Mamdani A takımı olarak açıkladığı ve tamamı kadınlardan oluşan isimlerden birisine de bu noktada dikkat çekmekte fayda var. Maria Torres-Springer isimli bu kadın, özellikle altyapı, yeni ev inşası ve insanları ev sahibi yapma, bürokrasiyle ilişkiler gibi meselelerde oldukça methedilen birisi. Hatta evvelki dönem belediyede işlerin çekilip çevrilmesinde önemli payının olduğu da ileri sürülmekte. Kısacası "icraat kadını" olarak sunuluyor ve Mamdani'nin ekibini güçlü kılan bir unsur olarak lanse ediliyor.
Ancak Springer'in Eylül ayında bir başka hususu da ortaya çıktı: Charles H. Revson Vakfı başkanlığına tayin. Bu vakıf misyonunu, "biyomedikal araştırma ve Yahudi hayatını" fonlamak olarak ilan ediyor. Vakıf bugüne kadar Yahudi cemaatine hizmet eden okullar ve hastaneler gibi yerleri fonlamasıyla biliniyor. Vakfın ayrıca İsrail'e de para aktardığı kaydediliyor.
Bir FETÖ firarisi o ekipte
Vakfın mütevelli heyetinde Abdullah T. Antepli ismi de göze çarpıyor. Rothko Şapeli'nin başkanlığını yapan Antepli, dinler arası diyalog çalışmalarında Amerikan yüksek eğitiminde lider bir figür olarak tanıtılıyor. Hem şapel için hem de Yahudi vakfı için çalışan bir diyalogcu denince parçaları birleştirmek çok kolay oluyor ve mütemmim malumat da şöyle geliyor: Antepli, eski Malezya sözde imamı olup bir FETÖ firarisidir. Geçtiğimiz Ocak ayında 2010 KPSS sorularını FETÖ'nün çaldığı itirafıyla medyada da yer almıştı. Hâsılı; Mamdani'ye çok yakın bir isim FETÖ'cülerle iç içe bir oluşum ve anlayışta. Mamdani dendiğinde de kanaatimiz odur ki, tam olarak FETÖ'nün din telakkisine yakın bir portre tahattur ve tasavvur eylenmelidir.
Mamdani'nin bir yanda İsrail münekkidi görülürken bir yanda ABD Yahudileriyle yakınlığına dair ortaya konanlar bunlardan ibaret de değil. Şu sıralar dünyada İsrail'e karşı en meşhur seslerden birisi olan Candace Owens, bu kadar İsrail eleştirilerine rağmen Mamdani'ye dişe dokunur bir destek vermemesiyle ve çok da üstünde durmamasıyla dikkat çekmişti. ABD'de ne denli Yahudi nüfuzu olduğuna dair bir uyanış yaşadıktan sonra, bilenlere yakışır bir ihtiyatla harekete çalıştığı anlaşılan Owens, en nihayet Temmuz ayı sonlarında, bu temkinli duruşunun gerekçesini izhar eyledi: Mamdani'nin annesinin New Yorklu bir Yahudi olan Mitch Epstein ile 10 yıllık evliliği.
Sadece ailevi değil maddi açıdan da Mamdani ile Yahudiler arasında bağ bulunduğu anlaşılıyor. Forbes'a göre Mamdani'yi destekleyen 2 tane milyarder bulunuyordu ki içlerinden birisi Yahudi Elizabeth Simons ve kocasıdır. Simons'ın desteği Jerusalem Post'ta da hususen haberleştirildi.
Dahası Mamdani'nin iletişim direktörü ve kampanyasının mühim bir ismi olan Andrew Epstein'in de Yahudi olduğu biliniyor. Ailede Yahudi, parayı sağlayan Yahudi, ekipte kilit bir isim Yahudi... A takımında Yahudiler için faaliyet yürüten vakfa başkan bir kadın... Şu tablo karşısında gerçekten Siyonistlere karşı cesaretle duran birisi mi yoksa Yahudi oligarkların güdümünden uzakta olmayan ve İsrail'e karşı yükselen öfkenin kontrolünde kullanılan bir şahıs mı suali doğal olarak akla geliyor.
Sureta bazı kimlikler öne çıkarılsa da bunların içinin boşaltıldığı ve farklı hemen her kimliğin aşağı yukarı aynı potalarda eritilip benzer hatt-ı harekette yürütüldüğü bir yer Amerikan siyaset meydanı. Yahudilere düşmanlıkta tarihte bayraktarlığı yapan Katoliklerden bugün ABD siyaseti birçok "Siyonist Katolik" çıkarmış halde. Birbiriyle zıtlık içerisinde birçok görüş ve kimlik unsuru aynı şahısta yansıtılabiliyor. Vaziyet bu iken istisnai özellikler görülmedikçe bir adamın filan kimliğinin vurgulanarak ortaya çıkarılmasına çok büyük mana atfedip heyecanlanmaya hacet yoktur. Nitekim Mamdani'nin aktardığımız profili de böyle bir heyecanı vermekten çok uzaktır.