Zor dönemde emekçilerin yanında olmak

Öğr. Gör. Tarkan Zengin / Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
9.07.2022

Asgari ücretin, memur ve emeklilerin maaşlarının artırılmasının nedeni dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızın satın alma gücünü korumaktır. Nasılsa emekçilerin gelirleri arttı gerekçesiyle mal, ürün ve hizmet fiyatlarını artırmak ise ahlaksızlıktır. Her şeyi yasalarla düzenlemek mümkün değil. Ahlak anlayışının toplumun bütün kesimlerine yayılmadığı bir yerde dünyanın en iyi kanunları da en sıkı denetimler de fayda etmez.


Zor dönemde emekçilerin yanında olmak

Ülkemiz tüm dünyayla beraber zor bir dönemden geçiyor. Gıda, enerji, akaryakıt başta olmak üzere çeşitli mal ve fiyatlardaki yüksek artışlar her kesimin hayatını etkiliyor. Göçler, savaşlar, salgınlar ve birtakım belirsizlikler ülkelerin gelecekleri için tedbirler almasını zorunlu kılıyor. Özellikle temel insani ihtiyaçların fiyatlarının sürekli yükselmesiyle ve savaşlar nedeniyle gıda ve enerji arzında yaşanan sorunlarla mücadele günümüzde devletlerin en önemli ev ödevleri. Türkiye tüm bu sorunların milletimiz üzerinde oluşturduğu yükü azaltmak için çok sayıda sosyal politika tedbirlerini hayata geçiriyor. Dar ve sabit gelirli olan işçileri, memurları, emeklileri ve esnafları destekleyerek onların yüklerini hafifletmeye, satın alma güçlerini korumaya gayret ediyor. Hayat pahalılığının olduğu dönemlerde geniş emek kesimlerine destek vermek gerekir. Devlet ücretlere ve maaşlara yaptığı zamlarla, gelir vergisi muafiyetleriyle, sosyal desteklerle emekçi kesimleri desteklemeye çalışıyor. Sadece devletin değil özel sektörün de çalıştırdığı emekçilerin ücretlerini artırmaları gerekir. Bu amaçla geçtiğimiz hafta asgari ücrete yapılan ara zam, memur ve memur emeklileri ile işçi ve Bağkur emeklilerine yapılan zamlar yaklaşık 30 milyon vatandaşımızı doğrudan ilgilendiriyor.

'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın'

Ülkemizde 13 milyon 764 bin emekli, 4 milyon civarında kamu görevlisi ile maaşları memur maaşlarına göre belirlenen Evde Bakım maaşı, 65 yaş aylığı, Engelli maaşları, Harp ve Terör Malulleri, Şehit ve Gazi Erbaşlar, Terör Olaylarının Sivil Şehit ve Gazileri ise 2 milyonu bir miktar aşan bir sayıdadır. Bu da yaklaşık 20 milyonluk vatandaşımıza karşılık gelmektedir. Ülkemizde 16 milyon 250 civarında zorunlu sigortalı işçi vardır. Bunların yaklaşık 6,5 milyonu asgari ücretli, asgari ücretin yüzde 30 fazlasını alanlarla birlikte yaklaşık 9,5 milyon işçi bulunmaktadır. Bu nedenle geçen hafta yapılan zamlar yaklaşık 30 milyon vatandaşımızı doğrudan ilgilendirmekle beraber tüm toplumsal kesimleri ilgilendirdiği de düşünülmelidir.

Sanayi devriminden sonra yeni bir düzen oluştu. Ekonomik ve sosyal bakımdan zayıf durumda olanları korumak ve onlara yardım etmek sosyal devletin temel görevi oldu. Devlet yeni oluşan düzende sosyal refahı artırarak vatandaşların insan onuruna yaraşır bir hayat sürmesini sağlamakla görevli sayıldı. İşverenler karşısında zayıf konumda olan emekçilerin devlet tarafından koruyucu yöntemlerle korunması temel kabullerden biri oldu. 20'nci yüzyılın başlarında Sanayi devriminin gerçekleştiği ülkelerde bu tartışmalar yaşanırken kadim Osmanlı Devleti Batı'dan yıllar önce devletin temel felsefelerinden birini de "insanı yaşat ki devlet yaşasın" diye belirlemişti. Osmanlı, insanı merkeze alan, onun korunmasını ve yaşamasını devletin yaşamasıyla eş tutan bir yüksek anlayışı devletin temel ilkesi yapmıştı. Bu nedenle kadim devlet felsefemizin bir gereği olarak son zamanlarda sosyal politikalarda müthiş bir dönem yaşıyoruz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuda salgın sürecinde söylediği sözleri hatırlamakta fayda var: "Diğer ülkelerin ve insanların sırtından kendilerine sahte bir refah düzeni kuranların devri artık kapanıyor. Ekonominin sadece paradan, borsadan, faizden, spekülatif araçlardan ibaret bulunmadığı, aslolanın yeterli üretim ve adil dağılım olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Devlet ve vatandaşları arasındaki siyasi, ekonomik ve sosyal ilişkilerin yeniden tanımlanacağı bir döneme giriyoruz. Bu yeni dönemde tüm dünyada bizim 17 yıldır dilimizden düşürmediğimiz 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın ilkesi' her ülkede yönetim sisteminin merkezine yerleşecektir." Günümüzde farklı kavramlarla ifade edilse de her ülkenin yönetim sisteminin merkezinde insanı yaşatmak devletin temel görevleri arasındadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin ise son dönemde yapılanlarla ilgili "Türk Devleti'nin sosyal devlet kimliğini en etkin biçimde kullandığı tarihsel bir dönemden geçiyoruz" ifadesini kullanmıştı. Yılın başından itibaren dar ve sabit gelirlilerle ilgili yapılanlara baktığımızda sosyal devlet kimliğinin etkin bir şekilde kullanıldığını görebiliriz.

Asgari ücret artışları

Asgari ücret her yıl Aralık ayında belirlenir. İzleyen ayın başından itibaren yılın tümünde geçerli olur. 2022 yılı asgari ücreti 16 Aralık 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanmıştı. Net 2 bin 825 lira olan asgari ücret yüzde 50,5 artırılarak 4 bin 253 liraya çıkarılmıştı. Ancak işçiler açısından asgari ücretin artışı yüzde 50,5 iken işverenler açısından asgari ücretin maliyet artışı yüzde 39,9 olmuştu. Devlet asgari ücretten gelir ve damga vergisi almayarak işçilerin gelirlerinin artmasını sağlamıştı. Aynı zamanda tüm ücretlilerin ve devlet memurlarının gelirlerinin asgari ücrete kadar kısmı gelir ve damga vergisinden muaf tutuldu. Böylelikle asgari ücret üzerinde ücret alanların aylık maaşlarında 117 lira ile 380 lira arasında bir artış gerçekleşmişti. Burada memurların gelir vergisine tabi matrahları nedeniyle bir kısım memurlara daha az yansıdığını ifade edelim. Enflasyonda görülen artışlar nedeniyle asgari ücrete ilave zam yapılması gündeme geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Temmuz 2022 tarihinde yapılan bu ilave zammın yüzde 30 olduğunu açıkladı. Böylelikle asgari ücret net 5 bin 500 liraya çıkarıldı. Yılbaşından itibaren ise yapılan iki artışla birlikte asgari ücret toplamda yüzde 95,6 oranında artırılmış oldu. Asgari ücrete yapılan ilave artış, asgari ücretin üzerinde ücret alan işçilerin gelir ve damga vergisi muafiyetini artırdı. Bu durumda olanların ücretleri ilave olarak aylık ortalama 243 lira artırılmış oldu.

Yasaya göre belli meslek gruplarını 3600, diğer tüm memurlara 600 ek gösterge verildi. Bu kapsamda emekli maaşları ve ikramiyeleri bakımından en yüksek artışın olduğu kesim ek göstergeleri 3600'e çıkarılanlar oldu. Hizmet sürelerine göre değişmekle birlikte 30 yıllık hizmeti olan bir memurun ek göstergesinin 3600'e çıkmasıyla emekli maaşlarında ve ikramiyelerinde yüzde 21,9 ile yüzde 24,7 oranında artış olacaktır. Yürürlük tarihi 15 Ocak 2023 tarihi olarak belirlenmiştir. Ek gösterge artışları mevcut durumda emekli olan kamu görevlilerine, vefat etmişlerse ölüm aylığı alan yakınlarına da yansıyacaktır.

20 milyonu ilgilendiriyor

Memur ve memur emeklilerine Ocak ayında yüzde 30,95, SSK ve Bağkur emeklilerine ise yüzde 25,47 maaş artışı yapılmıştı. 4 Temmuz 2022 tarihinde Haziran ayı TÜFE oranının açıklanmasıyla birlikte yaklaşık 20 milyonluk bir kesimin alacağı yılın ikinci yarısı maaş artışları da belli oldu. Ocak ayından itibaren altı aylık TÜFE oranı yüzde 42,35 oldu. Buna göre SSK ve Bağkur emeklilerinin maaş artış oranları yüzde 42,35, memur ve memur emeklilerinin maaş artış oranları ise yüzde 41,69 oldu. Bu artışla en düşük devlet memuru maaşı 6 bin 429 liradan 9 bin 105 liraya, en düşük memur emekli maaşı da 4 bin 289 liradan 6 bin 76 liraya çıktı. Memur maaş artışlarıyla birlikte evde bakım maaşı alanların, 65 yaş aylığı alanların, engelli aylığı alanların maaşları yüzde 41,69 arttı. Bu çerçevede yılın başından itibaren memur ve memur emeklilerinin maaş artışları yüzde 85,5 olarak gerçekleşmiş oldu. SSK ve Bağkur emeklilerinin toplam artış oranı ise yüzde 78,6 oldu.

Ek bütçenin dağılımı

Sabit ve dar gelirleri desteklemek ve enflasyon artışları nedeniyle artan emekli ve personel giderlerini karşılamak üzere ek bütçe yapıldı ve yasalaşarak yürürlüğe girdi. Ek bütçede giderlerin 880 milyar lira, gelirlerin ise 1 trilyon 80 milyar lira artırılması öngörülüyor. Ek bütçe kalemlerine baktığımızda sosyal devlet harcamaları için yapıldığını görmemiz mümkündür. Zira ek bütçenin 217 milyar lirası personel ödemelerine, 154 milyar lirası Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak transferlere, 134 milyar lirası vatandaşlarımıza daha uygun fiyatla verilecek elektrik ve doğal gaz giderlerine, 103 milyar lirası mahalli idarelerin desteklenmesi, 45 milyar lirası dezavantajlı kesimlere yapılacak yardımlara ayrılmaktadır.

Toplumun çok önemli bir kesimini hayat pahalılığı karşısında korumaya yönelik atılan adımlar elbette devam etmelidir. Bu konuda emek kesiminin diğer beklentilerinin hayata geçirilmesi için çalışmalar yapılması da son derece önemli. Kamuda çalışan sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi, geçici işçiler meselesi, taşerondan kadroya geçişte KİT'lerde kalan taşeronlar, emeklilikte yaşı bekleyenler meselesi gibi hususların çözülmesine ilişkin çalışmalar yapılması emek kesimlerini zor dönemde rahatlatacaktır. Devletimiz çalışanları, emeklileri enflasyon karşısında ezdirmemek için adımlar atarken haksız fiyatlarla milleti ezmeye çalışan marketlere, şirketlere, işletmelere yaptırımlar uygulanmalıdır. Maaş artışlarıyla birlikte gerekçesiz olarak ürün ve malların fiyatlarını artırmak çalışanların satın alma güçlerini azaltacaktır. Asgari ücretin, memur ve emeklilerin maaşlarının artırılmasının nedeni dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızın satın alma gücünü korumaktır. Nasılsa emekçilerin gelirleri arttı gerekçesiyle mal, ürün ve hizmet fiyatlarını artırmak ise ahlaksızlıktır. Her şeyi yasalarla düzenlemek mümkün değil. Ahlak anlayışının toplumun bütün kesimlerine yayılmadığı bir yerde dünyanın en iyi kanunları da en sıkı denetimler de fayda etmez.

@TarkanZengin