Zor zamanda yan çizmek!

Halime Kökçe/[email protected]
6.10.2012

Türkiye en uzun yıllarından birini yaşıyor.


Zor zamanda yan çizmek!

Terörün ve Suriye’deki savaşın etkilerini bunaltıcı bir şiddette hissediyor. Her gün yeni bir şehit cenazesine, yeni bir Suriye provokasyonuna uyanıyoruz. Suriye’den gelen ve Akçakale’de 2’si kadın 3’ü çocuk 5 kişinin ölümüne neden olan top mermisinin ardından şartlar daha da hassaslaştı. Türkiye istim üstünde ve bir dönemeçte. Artık bölge analisti olmaya gerek kalmadan, netlikle görülebilen şey şu: Türkiye ve Türkiye’yi yöneten siyasi irade, hükümet ve hükümetin başı, oyunun dışına atılmak isteniyor. Bunun içerideki meşru yolu siyasi rekabettir. Doğrusu bu meşru yolda aciz kalındığı ve türlü gayri sahih yollarla hükümet ile mücadele edilmeye çalışıldığı da vaki. Türkiye’ye, bölgedeki etkisinin, yükselen profilinin ve en çok da Türkiye’yi bazı güçlerin kullanımına açık olmaktan çıkarmasının bedeli ödetiliyor gibi.

Komşularla sıfır sorun” politikasının saf-romantik ve stratejik derinlikten uzak olduğu analizlerini tam da Türkiye’nin içine sokulmaya çalışıldığı dar geçit yalanlıyor. Saf ve romantik bir dış politika neden bunca rahatsızlık yarattı diye kimse sormuyor.

Başbakan’ın AK Parti 4. Olağan Kongresi’nde yaptığı konuşmanın akisleri devam ederken, Türkiye’nin sıfır sorun politikasının ve bölgesinde barışı tesis etmek adına izlediği yapıcı yaklaşımın meyveleri olarak Gannuşi’den Mursi’ye Barzani’den Halid Meşal’e uzanan bir lider profili Türkiye’nin kendi bölgesindeki birleştirici rolünü dünyanın gözü önünde tasdik etmişken Suriye ile gelinen bu son nokta ve daha birkaç gün önce “tezkere konusunda her zaman hükümete destek verdik, gene vereceğiz” diyen CHP’nin bu son gelişmeden sonra yan çizmesi ayrıca düşündürücü.

Suriye krizi çıkmasaydı da bu tezkere o gün Meclis’ten çıkacaktı. Suriye krizi, haliyle en kötü ihtimale hazırlıklı olmayı gerektirecek bir aciliyet oluşturdu. Tam da bu noktada CHP tezkereye onay vermeme kararı aldı. Üstelik hükümet savaş ihtimalini önceleyen değil bilakis öteleyen, son derece soğukkanlı bir yaklaşım sergiliyor olmasına rağmen.

Esad’a destek mitinglerine katılanCHP’nin canlı kalkan olarak sınıra gittiğini duyarsak şaşırmayacağız.

AK Parti’nin kongresi hem Başbakan Erdoğan’ın son kez genel başkanlığa seçilmiş olması dolayısıyla hem de Erdoğan’ın bir anlamda partisinin kimliğini, kapasitesini ve vizyonunu tahkim etmesi açısından önemliydi. Başbakan Erdoğan, çok uzun zamandır partinin teorisyenlerinden ya da yöneticilerinden duymadığımız “muhafazakar demokrasi” kavramını yeniden zikretti. Türkiye’yi, köklerini Selçuklu’ya götürdüğü bir çınara benzetti; ömrü uzun, gölgesi huzur ve güven veren ve dalları kuşatıcı bir çınar. Bolca metaforun yer aldığı, şarkılı, şiirli bir konuşma yaptı. Doğrusu bir PR çalışması olarak da çok başarılıydı ama tabii ki asıl önemi, AK Parti’nin hali hazırda rakipsiz bir hegemon parti olarak yoluna devam edecek olmasından kaynaklanıyordu. Bu anlamda parti kongresinden fazla bir şeydi.

Bu hafta Açık Görüş’te okuyacağınız yazılar ziyadesiyle AK Parti’nin kongredeki yazılı ve sözlü mesajlarıyla ilgili. Başbakan’ın konuşma metninde yer almayan fakat akabinde gazetecilere dağıtılan 63 maddelik “yol haritası”nın özelde Kürt sorunu ve genelde Türkiye’nin demokratikleşmesi adına sunacağı imkanları ele alan yazılar. Mahmut Mutman’ın AK Parti’yi siyasi sosyolojik ve felsefi bir arka planla analiz eden yazısı, Ahmet Yıldız’ın Kürt sorununa bir çözüm olarak dile getirilen federasyonun neden çözüm olamayacağını ifade ettiği yazısı, Burhanettin Duran, Ümit Fırat ve Hatem Ete’nin kongre üzerinden AK Parti’nin yönelimlerini ele aldıkları yazıları ve Ufuk Ulutaş’ın Akçakale’de yaşanan olay ve sonrasındaki gelişmeleri ele aldığı yazısı geçen haftanın bakiyesini toparlamakla kalmıyor, düşünsel bir derinlik de sunuyor.

Bu Pazar Açık Görüş’ün 6. yaşının ilk sayısı sizlerle. Daha nice yaşlara ve sayılara...