İslam İşbirliği Teşkilatı etkin bir güç olabilir mi?

CİHANGİR İŞBİLİR / İslam Dünyası STK’ları Birliği (İDSB) Genel Koordinatörü
29.12.2012

Keşmir’den Filistin’e, Afganistan’dan Suriye’ye sıcak çatışmaların çözümünde Birleşmiş Milletler’in etkisiz kalması İslam İşbirliği Teşkilatı’na önümüzdeki dönemde önemli bir rol biçiyor.


İslam İşbirliği Teşkilatı  etkin bir güç olabilir mi?

Beyaz zemin üzerinde yeşil bir ‘hilal’in kuşattığı meridyen ve paralel çizgileriyle ‘küre’ ve kürenin merkezinde mukaddes ‘Kâbe’ figürü... İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)’nin Haziran 2011’de Astana’da kabul edilen yeni amblemi bu şekilde. İslam Dünyası’nın ‘odak noktası’ olan Kâbe, birliği temsil ediyor. Meridyen çizgili küre, farklılıklar içindeki uyumu ve küreyi kuşatan hilal ise İslam Dünyası’nı sembolize ediyor.

‘Konferans’tan ‘İşbirliği’ne inkılâp eden Teşkilat’ın amblemindeki değişiklik hakikatte sembolik olmaktan öte 42 yıllık tarihi boyunca İslam Dünyası’nın geçirdiği dönüşümün gerekli kıldığı bir durum. Artık coğrafi sınırlarla ifade edilemeyen ve Müslüman olmayan ülkelerdeki nüfus varlığıyla ‘demografik derinlik’ kazanan bu dünyanın başka bir şekilde ifade edilmesi mümkün değildi zaten.  

Aralık 2005’te Mekke’de on yıllık eylem planını belirleyen, Mart 2008’de Dakar’da Yeni Şart’ını kabul eden İİT’nin, kurulduğu 1969 yılı şartlarından ve zihniyet kalıplarından sıyrılıp yeni döneme adapte olması için teorik ve retorik düzeyde gerçekleştirmeye çalıştığı değişiklikleri fiiliyata aksettirecek iradeyi ve mekanizmaları tesis etmek, İslam Dünyası’nın bugün en önemli meselelerinden birisidir.

Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın Kasım ayındaki Mısır ziyaretinde İsrail’in Gazze’ye saldırısı münasebetiyle İİT’yi daha etkin olmaya davet etmesi, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun 6 Aralık’ta SETA’da gerçekleştirilen bir panelde “İslam İşbirliği Teşkilatı bölgedeki dönüşüme uygun bir şekilde bir dönüşümü yakalamalıdır.” tespitini yapması ve başka düzlemlerde de benzer temenni ve tenkitlerin sıkça dile getirilmesi, hep İslam Dünyası’nın en üst siyasi çatı teşkilatının ve dünyanın Birleşmiş Milletler (BM)’den sonra ikinci büyük uluslararası organizasyonunun, kuruluş hedeflerine uygun olarak etkin olmasına yönelik arzuların kuvvet kazandığını gösteriyor.

İİT’den neler bekleniyor?

İİT’nin istatistik kurumu olan merkezi Ankara’daki SESRIC’in yaptığı İİT Üyeleri SWOT Analizi, mevcut durumdaki zaafları ve avantajları çok açık ortaya koyuyor. Bu ve benzer araştırmaların verileri ışığında İslam Dünyası’nın geleceği ile ‘olmazsa olmaz’ ihtiyacının ne olduğu her kime sorulsa hiç tereddüt etmeden “Daha çok sahada ve ölçekte ve daha kuvvetli birlik” diyor.

Bu noktadaki can alıcı soru da bu zaten: “Nasıl?”

42 yılda ‘konferans’tan ‘işbirliği’ne dönüşen Teşkilat nasıl ‘birlik’ olacak ve ‘birlik’te hareket edebilecek?

Uluslararası sistemin hâlihazırdaki yapısıyla tıkandığı ve başaramadığı ‘barışı inşası’, ‘barışı koruma’ ve ‘çatışmaları çözme ve önleme’ misyonunu İİT’nin yerine getirebilmesi için nasıl bir teşkilat yapısına sahip olması gerekiyor?

Bunlardan da önemlisi, 57 üye ülkedeki insan hakları ihlalleri, iyi yönetişimin tesisi, tabii felaketlere maruz kalanlara yardım ulaştırılması, gelir dağılımındaki adaletsizliklerin giderilmesi, yoksulluk ve yolsuzluklarla mücadele, eğitim ve teknoloji alanındaki standartların iyileştirilmesi, ekonomik ve ticari işbirliğinin geliştirilmesi ve benzeri esas sahalardaki kolaylaştırıcı, inşa edici, koordine edici vasfı nasıl kazanacak İİT?

İİT, hem İslam dünyasının vicdanını terennüm edecek hem Müslümanlara yönelik haksızlık ve ayrımcılıklara karşı müracaat edilecek bir merci olacak hem ortak tavır ve siyaset geliştirilmesine zemin sağlayacak temsil kabiliyetini ve ehliyetini haiz olacak; ama nasıl?

Tüm bu soru(n)lara yönelik çalışmaya Teşkilat’ın organları ve yeni Şart’ı (tüzüğü) oldukça müsait. Sözgelimi, İİT’nin kuruluş gayesi de olan Kudüs’le ilgili Fas Kralı başkanlığında bir komitesi mevcut. Ama bu heyetin Kudüs’le ilgili aktif bir çalışma yapmadığını biliyoruz. Yine, bu yılın başında ilk toplantısını yapan İİT Bağımsız ve Daimi İnsan Hakları Komisyonu (IPHRC) İslam Dünyası’ndaki insan hakları ihlalleri ile ilgili çok faal olabilir. Pakistan başkanlığındaki Bilim ve Teknoloji Daimi Komitesi (COMSTECH), Türkiye başkanlığında§º§ki Ekonomi ve Ticaret İşbirliği Daimi Komitesi (COMCEC/İSEDAK), Senegal başkanlığındaki Bilgi ve Kültür Daimi Komitesi (COMIAC) gibi organlar da seneler önce kurulan diğer organlar. Bu ana ve daimi komiteler yanında IRCICA, IDB (İslam Kalkınma Bankası) gibi alt organları ve Gençlik Forumu gibi ilişkilendirilmiş kurumları da var İİT’nin. Hatta 1987’de kurulan ve merkezi Kuveyt olan Uluslar arası Adalet Mahkemesi bile var.

Yani, kurumsal ve teorik olarak 42 yıldır olgunlaşan, gelişen, 2005 sonrası da kendisini yenileyen ama etkin bir güç olarak inisiyatif alamayan, çabuk harekete geçemeyen ve uluslar arası sahada görünür olmayan bir yapı var karşımızda. Mesela Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’ndan önceki sekiz genel sekreterin isimlerini dahi bilmeyiz. Yukarda saydığım organlar zaten nerededir, ne iş yapar ancak ilgililer ve araştıranlar bilebilir.

Mevcut organlara ilave olarak, son yıllarda konuşulan ancak fiiliyata geçirilemeyen Barış Gücü’nün kurulması da, Teşkilat’ın etki gücünü artıracak ve Yeni Şart’ında görev tanımına da giren barışı koruma, çatışmaları çözme, barış inşası gibi misyonların yerine getirilmesine de vesile olacak bir gelişme olacaktır.  

Bu devasa yapının ve pek çok yönden dünyanın en önemli zenginliklerine sahip bu yapıya mensup iki milyarı geçen Müslüman nüfusun artık sahip olduğu potansiyel kuvvet ve kudreti İslam Dünyası ve insanlığın barış ve refahı için kullanabilme imkân ve kabiliyetini elde edebilmesi gerekir.    

Kadrolar güçlendirilmeli

2005’ten beri Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Genel Sekreter olduğu İİT’de bu süreçte yapısal pek çok reform denebilecek değişiklikler oldu. Ancak beklentiler sahada İİT’nin ve organlarının daha aktif olması yönünde. Bunun için acilen teorik ve kurumsal yenilenme kadro yenilenmesi ve zenginleştirilmesi ile tamamlanmalı. Çok güçlü sekretarya yapılarıyla organlar ve Genel Sekreterlik takviye edilip İİT’nin İslam Dünyası’nın her meselesinde inisiyatif alması temin edilmeli. Ayrıca bu yıl alınan sivil toplum kuruluşlarına BM’dekine benzer bir statü verilmesi kararı isabetli olmakla birlikte bunun fiiliyata geçirilmesi için zaman kaybedilmemesi ve İİT’nin STK’larla yapacağı faaliyetlerin artırılması İİT çalışmalarının tabana yayılması ve tabanın sesinin de İİT’ye yansıması için çok önemli bir adım olacaktır. Teşkilat’ın Somali ve son Suriye krizlerinde İnsani Yardım Özel Komitesi çatısı altında insani yardım kurumlarını bir araya getirme ve sahada inisiyatif alma teşebbüsü memnuniyet vericidir ama bu teşebbüsün uygulamada sadra şifa olacak mahiyette olmadığı da açıktır.

İslam dünyasındaki dondurulmuş pek çok sorun, potansiyel kriz bölgeleri, kronikleşmiş çatışmalar, işgal altındaki ülkeler, açlık ve tabii afetlere maruz ülkeler ve halen sıcak çatışmaların yaşandığı yerler birlik içindeki İslam dünyasının ilgisine muhtaç olduğu kadar istikrar ve barış içindeki gelişmekte olan İslam ülkeleri de yakaladıkları momentumu sinerjiye dönüştürecek ortak bir akla ihtiyaç duyuyorlar. Keşmir’den Filistin’e, Afganistan’dan Suriye’ye sıcak çatışmaların çözümünde BM’nin etkisiz kalması İİT’ye önümüzdeki dönemde önemli bir rol biçiyor. Son dönemde Arap ülkelerinde başladığı için ‘Arap Baharı’ diye tavsif edilen ve uzun yıllar İslam dünyasının diğer bölgelerini de etkilemesi kaçınılmaz olan bu akımın sağlıklı yönetilmesi için de birlik içindeki bir İslam dünyasının kurumsal olarak tecessüm etmiş hali olan İİT yeni döneme adapte olamazsa şayet İslam Dünyası karşı karşıya olduğu krizleri atlatmakta çok zorlanacaktır.

Temennimiz, İslam ülkelerinin meşru, adil, hesap verebilen, şeffaf yönetimlere sahip oldukça ‘birlik’ ideal ve ihtiyacının da artması ve İİT’nin bu çerçevede kendisinden beklenen dönüşümünü gerçekleştirmesidir. İşte o zaman ‘hilal’in kucakladığı ve merkezinde ‘Kâbe’ bulunan ‘yer küre’ figürlü İİT’nin yeni amblemi ve bayrağı, dünyada barış ve huzuru arzulayan her coğrafyanın görmek istediği ve güven duyduğu bir sembol haline gelir.

[email protected]