Çevre ve iklim krizlerinin anlatısını yeniden şekillendiren “Sıfır Atık” kapsamındaki çalışmaların, gelecek nesillerin çevreye duyarlı bireyler olarak yetişmesine katkı sağladığı çok açık. Bu bağlamda yapmamız gereken; medeniyetimizin çevre kültürü kodlarını Taha Abdurrahman'ın kavramsal ağırlığıyla öne çıkan “emanet paradigması” çerçevesinde dile getirilen ilkelerle, hayatın tüm boyutlarını kapsayacak biçimde daha güçlü şekilde yeniden gündeme taşımaktır.
Yusuf Tekin/ Milli Eğitim Bakanı
İnsanlığın tabiatı ehlileştirme ve ona hükmetme çabalarının dünyada yol açtığı tahribat ve meydana getirdiği sorunlar küresel ölçekte ve kesintisiz biçimde büyüyor. Zehirli ikame maddelerinin ve çevreye zarar veren atık dökümlerinin yaygınlaşmasında küresel tedarik zincirlerinin belirleyici bir rol oynadığını biliyoruz. Ekosistemin tahribi, başka bir ifadeyle tabiatın sistematik olarak yok edilmesi hayatın sonunu hazırlayabilir ve nihayet soykırıma varabilir. Küresel ısınma, iklim değişikliği veya iklim krizi bağlamındaki problemler sanılandan daha çok birbirine bağlıdır. Bu yüzden ekoloji üzerine konuşmak sadece akademik bir mesele değil, bugünümüz ve yarınımız için kritik, hatta bir ölüm kalım meselesidir.
Dünyanın geleceği üzerine düşünen filozoflar, uzun zamandır bugün küresel çapta yaşadığımız ekolojik krizin temelinde -geçen yüzyılda bir istikrar vizyonu sunar gibi görünen- modernleşme ve ilerleme düşlerinin tabiatı bir "makine" olarak gören ve insanları da onun sahibi ilan eden mekanikçi görüşün yattığını belirtiyorlar; ki haksız sayılmazlar. Gerçekten de aydınlanma ile birlikte Batı düşüncesinde, tabiat evrensel, fakat aynı zamanda edilgin ve mekanik bir varlık olarak yerini aldı. Bu yaklaşıma itiraz eden düşünürlere göre özellikle iklim krizi bağlamındaki çevre sorunlarında dönüşümün yolu; toplumun hayat tarzının mevcut, mekanikçi görüşün ürünleri olmaktan çıkıp, ekolojik ilkeler ışığında yeniden inşasından geçiyor.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi'nin himayesinde bundan tam sekiz yıl önce başlatılan döngüselliğe dayalı bir kaynak ve atık yönetimi modeli olan "Sıfır Atık Projesi" bu ekolojik bakışı yansıtan önemli bir çabayı temsil ediyor. "Dünya ortak evimiz" sloganıyla başlatılan ve küreselleşen Sıfır Atık Hareketi "8. Yılında 8 Milyar İnsan İçin" sloganıyla yoluna devam ediyor.
Hemen belirtmek gerekir ki "Sıfır Atık", zamanın ruhunu yakalayıp çevreyle ilişkimizin referanslarını yeniden kurarken; çözümü teknokratik bir bakışta değil, daha kolektif bir akılda aramasıyla da ayrışıyor.
Bizi dünyaya ve birbirimize bağlayan özenli hareket ekolojik krizlerin ortasında, yeryüzündeki ortak yaşamda ve üretim-tüketim biçimlerinde radikal bir dönüşüm talep ediyor. "Sıfır Atık", çevreyle ilişkimizi yerli yerine oturtarak, bugün "biyosfer" ya da "ekosfer" diye isimlendirilen ve eskiden kozmos adı verilen düzenle kaybettiğimiz uyumu yeniden kuracak yeni bir yaklaşım sundu. Kabul edilmelidir ki "Sıfır Atık" endişe üretmek yerine çözüm sunarak çaresizliğe sürüklenmenin önünü aldı. Hareket, en temelde çevrenin korunması için insanların dünya görüşünde kökten bir değişimi ya da başka bir ifadeyle paradigmatik bir değişikliğin gerekliliğini ortaya koyuyor. Artık mesele mekanik ve parçacı yaklaşımlar yerine bütünlükçü ve ekolojik bir çerçevede ele alınmaya başlandı.
Küresel bir teklif olarak Sıfır Atık Projesi
Anna Lowenhaupt Tsing "Dünyanın iklimi rayından çıkmış durumda" diyor ve Dünyanın Sonundaki Mantar kitabında şöyle devam ediyor: "endüstriyel ilerlemenin, yeryüzündeki yaşam için yüz yıl önce kimsenin hayal bile edemeyeceği kadar ölümcül olduğu anlaşıldı." Bu sebeple insanlık küresel çevre sorunları hakkında çok daha fazla şey öğrenmedikçe ve çevreyi korumak için hızla harekete geçmedikçe, yeryüzündeki hayatı oluşturan türlerin çoğu kısa zamanda kaybolacak. Şurası son derece açık: İklim ve çevre sorunlarını, "doğru bilgi, doğru analiz, sorgulama ve bunları harekete geçirerek çözüme ulaştırmak" çok meşakkatli, ayrıntılı ve karmaşık bir süreç. Bu çerçevede "Sıfır Atık" teklifi, sorunun önemine uygun, birincil ve acil bir çözüm sunuyor. Ancak sürdürülebilir üretim ve tüketim alışkanlıklarını teşvik ederek, kaynakların verimli kullanılmasını destekleyerek, israftan kaçınmayı ve atığın önlenmesini, azaltılmasını, yeniden kullanılmasını ve geri dönüştürülmesini sağlayabiliriz. Böylece çevrenin yaşayan kısmını kurtarabilir, kendi varlığımızı da sürdürebilmemiz için gereken dengeyi kurabiliriz.
İklim krizi üzerine yapılan akademik çalışmalar iklim değişikliğinin dünyanın ortak sorunu ve insanlar dâhil tüm canlı yaşamını doğrudan etkileyen hayati bir mesele olduğunu ortaya koyuyor. Sayın Emine Erdoğan, Sıfır Atık Hareketi odaklı bir konuşmasında şöyle diyordu: "Hayatlarımızı 'Sıfır Atık' felsefesiyle dönüştürmenin yöntemlerini gösteren eğitici programlarla insanlara ulaşmak çözüme büyük katkı sunar. Bunun yanında, çevre dostu yaşantıların, kendi kültürümüzdeki izlerini takip edebilir, bu değerleri yeniden gün yüzüne çıkarabiliriz. Yani hedefimiz gönülleri kazanmak ve insanlara önemli bir misyonun parçaları olduklarını hissettirmek olmalı."
Meseleye analitik bakan Millî Eğitim Bakanlığımızın öğretim programlarında uluslararası raporlar ve uluslararası göstergeler doğrultusunda gerçekleştirdiğimiz kapsamlı revizyonlar arasında, küresel ısınmanın beraberinde getirdiği sorunları çözmekle ilgili olanlar öne çıkıyor. Bu çabalarda temel amaç iklim meselesini hepimizin meselesi yapan bir perspektifi hayata geçirerek sağduyulu adımlar atmak. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, odağına aldığı insan profilini tanımlarken çevrenin ve doğal olarak tabiatın insan ve toplum üzerindeki hakları, insanlığın evrensel mirası olarak kabul edilen tüm varlıkların bu sorumluluk anlayışıyla değerlendirilmesini planlamaktadır. Bu doğrultuda hazırladığımız maarif modeliyle değişen ders kitaplarına çocukların insanlığın ortak mirası olan temel değerleri ve kazanımları korumaları için birtakım beceriler yerleştirmemiz, özünde bununla bağlantılıdır. Artık çocuklarımız tabiattan yana bilgiyi ilham verici bir çözüme ve kolektif bir tartışma ile harekete çevirmek için iklim, çevre ve yenilikçi çözümler hususunda dersler alıyor. Yeşil ekonomiye geçişi destekleyen eğitim stratejisi, yeşil istihdam fırsatları, çevreye duyarlı sektörlerde iş gücünün yetkinliği üretmeye çalıştığımız modelin en önemli başlıkları arasında. Ekolojik duyarlılığı artıran Sıfır Atık Hareketi kapsamındaki etkinliklerin, insanlığın ortak mirası olan ve gelecek kuşaklara karşı hepimizin sorumlu olduğu çevre konularında da çok değerli katkılar sunduğunu görüyoruz.
Geleceğimiz için temiz bir dünya
Ekolojik duyarlılığı bütün boyutlarıyla, derinliğiyle ve ciddiyetiyle ilk ortaya koyan entelektüellerden Seyyid Hüseyin Nasr, Nabi Avcı hocamızın tercüme ettiği İnsan ve Tabiat kitabında tabiat-insan ilişkisine içkin olan tüm varsayımları ve çelişkileri tek tek ortaya koymuştu. Tartışmaları sağlam bir zemine oturtarak, çevrecilerle vurdumduymaz, burnundan kıl aldırmayan hümanistlerin gizli söylemlerinin altında yatan ontolojik krizleri gözler önüne sermişti. Hakikaten çevreye ve çevreyle münasebetimize yeni bir bakış getirme iddiasındaki filozoflar öteden beri kendilerini şunları sormaktan alıkoyamadılar: İnsan dışındaki doğanın- mesela ağaçların, bitkilerin, toprağın- yaşama hakları, ilişkiler hukuku var mıdır? Şayet varsa bunları kim ve ne adına düzenleyecektir? İnsanın tabiat karşısındaki/içindeki konumu nedir? İnsan, tabiat karşıtı bir varlık mıdır? Tabiatla sözleşme yapmak mümkün müdür?
İşte bu bağlamda ekolojik bir perspektif sunan Sıfır Atık Hareketi'nin, insanın çevresiyle beraber özneleşme ve hayatına sahip çıkma imkânlarını göstermesi bakımından çok değerli olduğunun altı çizilmelidir. Bizler, özellikle çocuklarımızın, genç neslin çevre bilinci kazanmasının yolunun kendi kültürümüzden, kadim değerlerimizden geçtiğinin farkındayız. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nde olduğu gibi başarılı olmak için kendi kaynaklarımıza ve değerlerimize geri dönmemiz gerekir. Hiç şüphesiz bizi biz kılan metinlerimizi doğru bir şekilde okuduğumuzda, derin bir tabiat felsefesine sahip olduğunu görebiliriz.
Okullarımız eğitim faaliyetlerini çevreye ve topluma duyarlı bir şekilde sürdürmeyi, çevresel etkilerini asgari seviyeye indirgemeyi ve bu alandaki performansını sürekli geliştirmeyi hedefliyor. Bu süreçte bilgisini paylaşan, sorgulayan, üreten ve bu katkılarını milletimizin hizmetine sunan öğretmenlerimiz çok önemli görevler üstleniyor. Herkesi çevre sorunlarının çözümünde aktif rol almaya davet eden "Sıfır Atık" kapsamında, eğitim kurumlarımızda atık yönetimi, geri dönüşüm ve çevre dostu uygulamaların yaygınlaştırılması için var gücümüzle çalışıyoruz. Daha temiz bir gelecek yolunda atılmış en kıymetli adımlardan biri olan "Sıfır Atık" istikametinde öğrencilerimize yönelik eğitimler, atık toplama kampanyaları ve sürdürülebilir çevre çalışmaları düzenleniyor.
Millî Eğitim Bakanlığımız öğrencilerimizde geri dönüşümü teşvik etmek, çevre bilincini artırmak ve yenilikçi çözümler geliştirmek maksadıyla okul öncesinden liseye tüm eğitim kademelerinde "Sıfır Atık Yarışması" düzenleyerek bilgi ve duyarlılığı kamusal bir şölene dönüştürüyor. Çünkü kendimizle dünyanın geri kalanı arasındaki ilişkinin ancak özen temelinde kurulduğunda gelecekle ilişkimizin umutlu olacağının farkındayız. "Geleceğimiz için temiz bir dünya..." sloganıyla hayat bulan yarışmaya; öğrencilerimiz çizgi roman ve atıktan sanata ileri dönüşüm kategorilerinde, okullarımız ise yaşayan okul bahçeleri kategorisiyle katılabiliyor. Öğrencilerimiz mizahi ya da dramatik özgün çizgi romanlar ve atık malzemelerle tasarladıkları sanatsal çalışmalarla sıfır atık temasını estetik biçimde işleyerek farklı beceriler kazanıyor. Okullarımız ise dikey bahçeler, yeşil duvarlar, kompost alanları, organik tarım bahçeleri, güneş panelleri, yenilenebilir enerji köşeleri, geri ve ileri dönüşüm, permakültür bahçeleri, yeşil çatılar gibi doğa dostu çalışmalarıyla fark yaratıyor. Dünyaya yeni gözlerle bakan öğrencilerimiz çevre bilinci ve sıfır atık farkındalığını artırmak amacıyla hazırladıkları, hayal güçlerini yansıtan yaratıcı etkinliklerle büyük beğeni topluyor.
Millî Eğitim Bakanlığımızın, yaşadığımız dünyanın bugününü ve geleceğini tehdit eden ekolojik krize karşı değişim yolunda güçlü bir sözü var. Ancak yeşil vatanımızın ve dünyanın doğal kaynaklarını korumak, en verimli ve etkin biçimde kullanmak; faaliyetlerimizin yol açtığı çevresel etkileri kontrol etmek ve azaltmak için herkese görev düşüyor. Çevre ve iklim krizlerinin anlatısını yeniden şekillendiren "Sıfır Atık" kapsamındaki çalışmaların, gelecek nesillerin çevreye duyarlı bireyler olarak yetişmesine katkı sağladığı çok açık. Bu bağlamda yapmamız gereken; medeniyetimizin çevre kültürü kodlarını Taha Abdurrahman'ın kavramsal ağırlığıyla öne çıkan "emanet paradigması" çerçevesinde dile getirilen ilkelerle, hayatın tüm boyutlarını kapsayacak biçimde daha güçlü şekilde yeniden gündeme taşımaktır. Şuna inanıyoruz ki çevrenin önemini gerçekten takdir edebilmek için, önce kendi kalbimizi uyandırmamız ve kalbimizde her zaman var olan ruhu fark etmemiz gerekir. Artık müstakil bir harekete dönüşen "Sıfır Atık", tüm eğitim kurumlarımızda daha etkin şekilde uygulanıyor. İnsani ve ahlaki değerleri, iş birliğini esas alan özenli "Sıfır Atık" projeleriyle okullarımızda fark yaratan mütevazi ve ısrarcı faaliyetlerimiz devam ediyor. Bu çabaya değer; çünkü istisnasız "hepimizin geleceği buna bağlı." İnsanlığın bu ortak sorumluluk ve çabasına en büyük desteğin eğitimden geleceği kuşkusuz.